koronavirüs

“Yeni dönem için hazırlıklar yapmalı ve hızlı değişime kendimizi adapte etmeliyiz”

Gama Enerji Genel Müdürü Tamer Çalışır, koronavirüs salgınını elektrik piyasasına etkilerini Petroturk’e değerlendirdi.

Gama Enerji Genel Müdürü Tamer Çalışır, dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınının elektrik piyasasında ticarete ve üretime etkileri ile gelecek döneme ilişkin değerlendirmelerini Petroturk’e anlattı.

Sektör olarak içinde bulundukları durum nedeniyle bir aksiyon planı beklediklerini ifade eden Çalışır, “Değer zincirinde tedarik tarafının nakit akışında yaşanacak olası aksaklık tüm zincirin başa çıkamayacağı sorunlarla karşı karşıya kalmasına neden olabilir” dedi.

İşte Gama Enerji Genel Müdürü Tamer Çalışır’ın Petroturk.com’a yaptığı o özel açıklamalar:

İçinde bulunduğumuz durumun elektrik ve gaz piyasasına etkileri nasıl ? Özellikle elektrik üretimi ve ticaretinde Nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız?

Covid19, etkileri tüm Dünya’yı derinden etkileyen, Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” olarak sınıflandırılan ve gündelik hayatı normalin çok dışına taşıyan hatta yeni normalin dizayn edilme ihtiyacını ortaya çıkaran çok güçlü ve korkutucu bir hastalık. Konunun uzmanları tarafından da defaatle belirtildiği üzere bulaşıcılığı çok yüksek seviyede olan bu virüs etkileri ile Dünyamızda yeni bir tarihi olaya da şahitlik etmemize neden olmuştur.

Gerek global gerekse de ulusal bazda gündelik yaşamımızı ve ekonomimizi etkileyen bu salgın dolayısı ile hayatımızın merkezinde yer alan elektrik, gaz gibi enerji kaynaklarının üretimi, temini ve sonuç olarak da ticaretlerinin yapıldığı tüm piyasalar çok derinden etkilenmiş ve hala da etkilenmeye devam etmektedir. Zorunlu olarak değişen gündelik yaşantı şekli, tüm dünyada azalan ticari ve beşeri hareketlilik ile tüketim alışkanlıklarındaki derin değişimler, elektrik ve gaz için talebin düşmesi anlamına geliyor.

Türkiye’de 11 Mart tarihinde ilk resmi vakanın görülmesinin ardından devletimiz birçok önlemi kararlı bir şekilde uygulamaya koymuştur. Bunların en çarpıcı olanları, şehirlerarası seyahat kısıtları, mecbur olmadıkça evden çıkılmama çağrıları, okulların kapatılarak uzaktan eğitme geçilmesi, 65 yaş üstü ve 20 yaş altı vatandaşlarımızın sokağa çıkmalarının yasaklanması, AVM’lerin ve marketler ve eczaneler hariç neredeyse tüm küçük işletmelerin kapatılması ve son olarak da tatil günlerinde Türkiye’nin 30 büyükşehir statüsündeki ili ve Zonguldak’ta sokağa çıkma yasağı uygulanması gibi birçok önemli tedbir hayata geçirilmiştir.

Bu alınan önlemlerin ve Dünya’daki tüm gelişmelerin bir parçası olarak düşen ticari faaliyet sonucu Türkiye’de de birçok sanayi tesisi geçici olarak üretimlerini durdurma yoluna gitmiş, sonuç olarak da bu durum elektrik talebinde de ciddi düşüşleri beraberinde getirmiştir. Elektrik talebi bir önceki yıl olan 2019 ile kıyaslandığında Mart ayında ilk 11 günde yüzde 1,3 civarında artarken ay toplamında yüzde 0,2 düşüş gösterdi, Nisan ayında ise talepteki düşüş sokağa çıkma yasaklarının da etkisiyle daha da derinleşti ve ay toplamında bir önceki yıla göre kesinlenleşmemiş yüzde 16’lık bir düşüşü kayıtlara geçti. Gazda da yine talep düşüşü görüldü ve bir önceki yıla göre Mart 2020’de yüzde 9, Nisan 2020’de ise yüzde 20’lik talep düşüşleri kaydedildi.

Salgın nedeni ile talepteki düşüş benzer şekilde ve miktarda üretimde de düşüşe neden olmuştur ve alınan tedbirler tamamen kaldırılıp normal hayata geçiş başlayana kadar bu şekilde devam edeceği öngörülmektedir.

Tabi üretimdeki düşüş tek başına talep azalması ile değil bir taraftan da yakıt tiplerinin kendine özgü dinamiklerinden de etkilenmektedir. Bunun yakıt tiplerine yansımasının da incelenmeye değer olup örneğin geçen yıl Nisan ayında toplam üretimin yüzde 13,7 sini gerçekleştiren doğal gaz santralleri, bu yıl yerli kömürle üretim yapan santrallerin bir kısmı kapalı durumda olmasına rağmen, aynı ayda yalnızca yüzde 7’lik bir üretim katkısı sunabildiler.

Üretimin ve tüketimin bir başka etkisi de YEKDEM maliyetleri üzerinde görüldü ve daha Mart ayı başında yapılan tahminlerde 100-110 TL/MWh bandında görülen YEKDEM maliyeti 230-240 TL/MWh bandında gerçekleşecek bir noktaya geldi.

Ticaret hacimleri de bu salgının etkilerini bariz görebildiğimiz bir alan. Ocak, Şubat ve Mart aylarında ortalama 2,35 TWh’lik hacim olan tezgahüstü piyasalar ve VİOP’ta, Nisan ayında yanlızca 0,6 TWh hacminde işlem yapıldığını görebiliyoruz. Bu da toplam hacmin neredeyse 4’te 1’ine indiğimiz anlamına geliyor ki bu oldukça önemli bir değişim.

Elektrik fiyatının saatlik olarak belirlendiği Gün Öncesi Piyasası’nda da yukarda sayılan tüm bu etkilerin bir sonucu olarak Nisan 2020’de tam 74 saatin fiyatı 10 TL/MWh’in altında çıkmış, bazı gün ortalamaları 26 TL/MWh’e kadar düşmüş ve neticesinde Nisan 2020 ortalama fiyatı 182 TL/MWh olarak gerçekleşmiştir. Bu da salgın öncesi düşük senaryolardaki beklenti olan 250 TL/MWh’in oldukça altındadır.

Salgının muhtemel etkilerinin azalması ile birlikte yılın ikinci yarısında nasıl bir tablo öngörüyorsunuz?

Salgın sonrası için halihazırda birden fazla senaryo tartışılıyor. Öncelikle salgın sonrası olarak hangi tarihin işaret edildiği çok önemli. Şu an masadaki en yakın senaryoyu yani Ramazan Bayramı sonrası önlemlerin kademeli olarak azaltılması ve sonrasında tamamen normalleşme senaryosunu incelediğimizde bu senaryonun baştan sona planlandığı şekilde gerçekleşmesi durumunda dahi bu yıl Covid19 nedeniyle özellikle seyahatlerin ve tatil programlarının önceki yıllara göre çok azalacağı dikkate alındığında, Turizm sektörünün ve dolayısı ile buradan gelecek elektrik talebinin de etkileneceğini öngörüyoruz. Sanayideki artış ve turizmdeki bu etki nedeniyle elektrik talebinin yılın ikinci yarısında, özellikle de yaz aylarında, 2019 yılı seviyelerinde kaldığı bir tablo şu an öngörülerimizdeki en olası senaryo. Bu da tabii ki yıl öncesi ya da yılın ilk aylarında yapılan planlamaların oldukça dışında bir durum. Bunun ötesinde salgından doğacak “yeni normal”in ne olacağı da oldukça belirleyici olacak. Örneğin salgın süresince düşen brent petrol ve bunun türevi ürünlerin fiyatı Türkiye gibi net enerji ithalatçısı konumundaki ülkeler için enerji maliyetlerinde ciddi tasarruflar yaratacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu bağlamda yılın ikinci yarısında özellikle gaz fiyatlarında ciddi düşüşler bekliyoruz. Bu durum, BOTAŞ tarafından fiyatlara yansıtıldığı takdirde de gaz santrallerinin üretim maliyetlerine olumlu yansıyacaktır.

Kamu otoritelerince açıklanan ekonomik paketler kapsamına alınan sektörler arasında enerji sektörü yok. Enerji piyasasının devletten desteğe ihtiyacı var mı? Ne tür destekler verilebilir?

Enerji sektörü, sermayenin ve işlem hacimlerinin çok yüksek olduğu bir sektör ve dolayısıyla kendi dinamikleri oldukça önemli. Destek anlamında sektörümüzün de birçok beklentisi var. Özellikle elektrik ve gazda şu anda ortaya çıkan bir tahsilat problemi söz konusu ve bu problemin Mayıs ve Haziran aylarında derinleşmesinden endişe ediliyor. Salgın hastalık zamanında temel insani hak olan elektrik, su ve doğal gaz tedarikinin kesintiye uğraması gibi bir konu da söz konusu olamayacağından burada tahsilattan doğan yükü tamamen sektörün omuzlarına yüklememek gerekir. Bu noktada sektör olarak bir aksiyon planı beklediğimizi söylemek yanlış olmaz.

Özellikle sektör ile kamu kurum ve kuruluşlarının piyasa katılımcılarının faaliyetlerini tam anlamı ile sürdüremedikleri bu dönemde yaşamalarını sağlamak üzere sabit maliyetlerini düşürücü tedbir ve olanakları hayata geçirmelerinin ekonomik paketler kapsamına giremeyen sektörümüz ve dolayısı ile bugünlere yoğun, özverili ve meşakkatli çalışmalar ile gelen alt yapımızın korunması için çok önemli ve değerli olduğunu söyleyebiliriz.

Sürecin sektör için daha az hasarla atlatılması için yapılması gerektiğini düşündüğünüz düzenlemeler var mı? Beklentileriniz neler?

Bir önceki sorunuzda da belirttiğimiz gibi değer zincirinde tedarik tarafının nakit akışında yaşanacak olası aksaklık tüm zincirin başa çıkamayacağı sorunlarla karşı karşıya kalmasına neden olabilir. Ayrıca Enerji, yatırım ağırlıklı bir sektör olması sebebiyle birçok proje finansmanını da barındırmaktadır. Düşen talep ve fiyatlar, karlılığı da son derece olumsuz etkilemekte ve zaten pandemi öncesi sıkıntılı olan kredi geri ödemelerinin yapılamaz hale gelmesine neden olmaktadır. Devletimizin ve Bakanlığımızın bu konuda kayıtsız kalmadığını biliyoruz ancak enerji sektörü özelinde nakit akışı ve proje finansmanları konusunda şirketlere nefes alabilecekleri bir alan da yaratmak gerekmektedir. Bu da belirli destek ya da kredilerle olabilecektir.

Yaşanan sürecin enerji piyasaları üzerinde uzun vadeli etkilerinin neler olmasını bekliyorsunuz? Enerji piyasalarının gelişimine ne gibi etkileri olacak?

Uzun vadeli olarak büyük resime baktığımızda aslında ‘’yeni normal’’i tanımlamanın önemini bir kez daha görüyoruz. Burada ‘’yeni normal’’ hakkında birçok teori ortaya atılsa da bize göre sanal ortamlarda bir araya gelmelerin çok daha fazla olacağı, seyahatlerin çok daha limitli olacağı, insan mobilitesindense insanın sesinin ve görüntüsünün mobil olacağı, büyük tek tip ofisler yerine her bireyin evinde çalışma ortamını yaratacağı bir düzenden bahsedebiliriz. Diğer bir taratanda bunu sağlamak üzere yerinde üretimin, üreten tüketici kavramının ve batarya sistemlerinin eskisinden daha hızlı bir şekilde yaygınlaşacağını, enerjinin kesintisiz sağlanması için büyük santral yönetiminin ve dolayısı ile sistem yönetiminin daha da etkin olacağını öngörüyoruz.

Bunun da enerji sektörüne ilk etkisi çok daha düşük bir petrol talebi ve devamında son 15 yıl ortalamasının çok altında bir petrol fiyatı olacaktır. Bu etki aslında temelden tüm enerji emtialarını etkileyecek, zaten yıkıcı teknolojik gelişmelerin (yerinde tüketim, elektrik depolama, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim, vs.) etkisini her geçen gün daha fazla hissettirdiği sektörümüzde, Covid19 da yepyeni etkileri ile birlikte köklü bir değişimin kapımızda olduğunu bize işaret etmektedir.

Ulus ve milletçe bu amansız salgına karşı verdiğimiz mücadeleyi kazanıp ¨yeni normal¨e döndüğümüzde piyasalardaki en önemli değerlerimiz liberallik, şeffaflık ve öngörülebilirliğe yenileri de eklense, mevcut değerlerimizi korumak adına atılacak adımlara, alınacak kararlara ve uygulanacak yöntemlere dikkat etmemiz gerekmektedir. Belki de yeniden dizayn edilecek birçok piyasa için de fırsat olan bu durumu sadece küçülmek, korunmak, tedbir almak olarak görmemeli yeni dönem için de hazırlıklar yapmalı ve hızlı değişime kendimizi adapte etmeliyiz. Bu dönüşüm bize dijitalleşmenin, esnekliğin, aktif risk yönetiminin ve iş modellerinin adapte edilir olmasının gerekliliğini de göstermiştir. İşlerimizi evden sürdürdüğümüz bu dönemde şirketler olarak kendi iş modellerimiz gözden geçirmek ve şirket içi inovatif çalışmalara ağırlık vererek şirketlerimizi ¨yeni normal¨deki ekonomi, piyasa ve rekabet koşullarına acilen hazırlamamız önem arz etmektedir.