Sektörümüzle gurur duydum

Sektörümüzle gurur duydum

Şunu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum ki; bu seyahat sonrası her ne kadar son derece üzüntülü ve duygusal olsak da sektörümüzle gerçekten bir kez daha gurur duyduk. Akaryakıt istasyonları bu tarz kriz anlarında yine afetzedelere bir yuva, bir barınma imkanı sunmuş. Adeta bir toplanma alanı olmuş durumdaydı.

Deprem bölgesine yapmış olduğumuz ziyaret ile ilgili olarak izlenimlerimizi, gözlemlerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Bu ziyareti yapmamızın iki temel sebebi vardı. Bir tanesi deprem bölgesinde yaşananları yerinde görmek, yerinde incelemek ve gözlemlemekti. Bir başka amacımız ise başta akaryakıt istasyonları olmak üzere enerji ile ilgili işletmelerin, tesislerin deprem bölgesindeki son durumlarını yerinde görmek ve sizlere aktarmak istedik.

Deprem sonrasında deprem bölgesine doğru hareket ettik. İlk durağımız Kahramanmaraş’tı. Kahramanmaraş’ın Göksun ve Elbistan ilçelerini ziyaret ettik. Gidişte çok büyük bir sorun yaşamadık, aracımız ile seyahat ettik. Herhangi bir yakıt ya da gıda tedariki sorunu yaşamadık. Fakat deprem bölgesine yaklaştıkça doğal olarak birtakım sıkıntılar baş göstermeye başladı ama bunlar hayatı olumsuz etkileyecek şeyler değildi. Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesine ulaştığımızda ilk olarak dikkatimizi çeken şeylerden bir tanesi akaryakıt istasyonlarındaki yoğunluktu. Akaryakıt satışı olan istasyonlardaki yoğunlukla karşılaştık. Akaryakıt istasyonları ve enerji ile ilgili konulara girmeden önce gezmiş olduğumuz deprem bölgesindeki genel durumdan sizlere bahsetmek istiyorum.

Ziyaret ettiğimiz yerler Kahramanmaraş’ın Göksun ve Elbistan ilçeleri sonrasında Gaziantep’e geçtik. Gaziantep merkezi ve Nizip’i dolaştık. Ardından Hatay’a geçtik, İskenderun ve Antakya’yı gördük. Öncelikle söylemem gerekir ki gerçekten deprem bölgesinde insanlarımız çok zor durumdalar. Yıkıntılar, enkazlar televizyon ekranlarından izlediklerimizin çok daha fazlası. Bir tweet görmüştüm, birisi aynen şöyle yazmıştı: “Biz televizyonlarda ve sosyal medyada durumu iki boyutlu olarak görüyoruz.  Orada bulunduğumuz zaman üç boyutlu olarak görüyoruz.” Gerçekten bir olayı, bir yıkımı iki boyutlu görmek ile üç boyutlu görmek arasında çok büyük fark var. Özellikle Kahramanmaraş’ta Elbistan, Hatay’da özellikle Antakya ve İskenderun inanılmaz zor durumda, kötü durumda. Antakya’da adeta neredeyse şehir büyüklüğündeki bir ilçenin tamamen yok olduğuna maalesef arkadaşlarımla beraber şahitlik etmiş durumdayız.

İnsanlar dışarıdaydı, insanlar zor durumdaydı. Gıda ve kıyafet açısından herhangi bir sıkıntı ile karşılaşmadığımızı belirtmek isterim ama özellikle barınma, hijyen ürünlerinde (çadır, su, wc) büyük sıkıntılar vardı. Biz oradayken halen daha arama kurtarma çalışmaları devam ediyordu. Bir taraftan da bazı yerlerde özellikle de canlının tespit edilemediği yerlerde enkaz kaldırma çalışmaları başlamıştı. Dolayısıyla özellikle bundan sonraki süreçte benim sizlerden ve tüm vatandaşlarımızdan ricam yardımlarımızda gıda ve kıyafetten çok çadır, konteyner, seyyar tuvalet ve lavabo, hijyen ürünlerine yönelmemizde fayda var.

Tüm seyahatimiz boyunca dikkat çeken noktalardan bir tanesi şu oldu: Neredeyse önümüzden, yanımızdan geçen her iki araçtan biri yardım tırıydı. Gerçekten Türkiye’nin dört bir yanında gerek kamu kurum ve kuruluşları gerek sivil toplum örgütleri gerek özel şirketler hatta vatandaşlarımız kendi özel araçlarıyla buradaydı. İnanılmaz bir yardım akışı vardı. Bu bizi çok mutlu etti bir taraftan da duygulandırdı. Orada gıda ve kıyafet açısından çok büyük bir sıkıntı gözükmüyor ama barınma, ısınma ve temizlik konusunda gerçekten insanlarımızın yardıma ihtiyacı var.

Şunu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum ki; bu seyahat sonrası her ne kadar son derece üzüntülü ve duygusal olsak da sektörümüzle gerçekten bir kez daha gurur duyduk. Akaryakıt istasyonları bu tarz kriz anlarında yine afetzedelere bir yuva, bir barınma imkanı sunmuş. Adeta bir toplanma alanı olmuş durumda. Onlarca hatta binlerce yıkık binaların arasında çok ufak bir hasar bile görmemiş akaryakıt istasyonları ile karşılaştık. Akaryakıt istasyonları arasında da sıkıntı olan, hasar almış istasyonlarda vardı ama bunlar 3-5 adet ile sınırlıydı. Onun dışındaki akaryakıt istasyonları sapasağlam ayaktaydı. Tabii ki akaryakıt istasyonlarının çok yüksek yapılar olmaması, çelik konstrüksiyondan imal edilmeleri bu konuda çok büyük bir etken. Konuştuğumuz tüm akaryakıt bayileri, akaryakıt istasyonlarının deprem anında ve sonrasında adeta bir toplanma alanı olarak kullanıldığı konusunda bize bilgiler verdiler. Kendi gözlerimizle de şahit olduk. Birçok akaryakıt istasyonu adeta yardımların da toplanma ve dağıtılma merkezi olarak da işlev görüyordu. Gittiğimiz bölgelerdeki akaryakıt istasyonlarının büyük çoğunluğu hizmet vermeye ve çalışmaya devam ediyorlardı.  Bazıları yıkılmamasına, hasar almamasına rağmen elektronik sistemlerindeki arızalardan, aksaklıklarından dolayı ya da jeneratörlerinin arıza görmesinden dolayı hizmet veremiyorlardı ancak büyük çoğunluğu hizmetine devam ediyordu. Herhangi bir şekilde akaryakıt sıkıntısı çekilmiyordu. Bir yoğunluk var ama talepler karşılanıyordu bunu bizzat bizler de yaşadık. Akaryakıt istasyonlarındaki marketler bölgedeki diğer tüm marketler gibi şu an sıkıntılı. Deprem olur olmaz marketlerdeki ürünler aşırı talep sebebiyle tükenmiş durumda. Lojistik hizmetlerin aksamasından dolayı akaryakıt tedariki konusunda ilk başlarda birtakım sıkıntılar yaşansa da sonradan bu sorunlar tamamen çözülmüş durumda. Birçok akaryakıt dağıtım şirketi de konuya özel önem gösteriyor. Ekstra tankerlerle yakıtlar gönderiliyor. Hatta arama kurtarma çalışmalarında bulunan gerek sivil toplum örgütleri gerekse kamu kurumlarına ücretsiz yakıt teslimleri yapılıyor. Akaryakıt istasyonlarının bu dönemde fark ettiğimiz bir diğer önemli özelliği de insanlar evlerine giremiyorlar, aracı olan vatandaşlarımız geceyi araçlarında geçiriyorlar. İşte akaryakıt istasyonları bu noktada da önemli bir işlev görüyor. Özellikle jeneratörleri sebebiyle aydınlatılmış istasyonlarda vatandaşlarımız geceyi geçiriyorlar. Hatta biz de arkadaşlarımız ile beraber bir gecemizi Gaziantep’te bir Opet istasyonunda Erhan Petrol’de geçirdik çünkü aydınlıktı, tuvaleti vardı ve suyu vardı. Dolayısıyla geceyi orada geçirdik.

Deprem sebebiyle doğal gaz ve elektrikte özellikle ana iletim hatlarında sorunlar yaşanmıştı. Enerji Bakanlığı, BOTAŞ ve TEİAŞ’ın çalışmalarıyla ana iletim hatlarındaki sorunlar büyük ölçüde giderildi. Fakat şehirlerdeki yıkıntılardan dolayı henüz birçok yere elektrik ve doğal gaz temini yapılamıyordu. Bunun da gerekçesi güvenlik, çünkü bu kadar yoğun enkaz varken elektrik ve doğal gaz verilmesi yangınlara, patlamalara ve zehirlenmelere sebep olabilir gerekçesiyle verilemiyordu. Dolayısıyla bütün yerel doğal gaz ve elektrik dağıtım şirketleri bütün imkanlarını seferber etmiş bir şekilde çalışıyorlar. Yerinde tespit edip gördük. Enkazlar da kaldırılmaya başladıkça elektrik ve doğal gazdaki sıkıntılar da giderilecektir. Bu arada deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın en büyük sıkıntılarından bir tanesi olan pişirme ve ısınma konusunda LPG sektörünün yaptığı katkıları da unutmamak lazım. Bölgeye gitmeden önce gerek Türkiye LPG Derneği ile gerekse TOBB LPG Meclisi ile yaptığım görüşmelerde buna ilişkin bilgileri aldım. LPG sektörü ellerindeki bütün ısıtma ve pişirme cihazlarını bölgeye göndermiş durumda. Tabii bunların stok durumu ülkenin genel tüketim eğilimi ile paralel olduğu için çok fazla yeterli gelmemiş olabilir ama bu konuda üretim 24 saat tüm hızıyla devam ediyor. Üstelik gerek Türkiye LPG Derneği gerekse TOBB LPG Meclisi bu konuda uluslararası LPG firmalarından da ısınma ve pişirmede kullanılacak cihazlar konusunda yardım talebinde bulunmuş durumda. Onlarda ülkeye giriş yaptığı durumda deprem bölgelerine gönderilecek.

Akaryakıt istasyonları gerek tuvaletleriyle gerek ışıklandırmalarıyla gerçekten bir barınma merkezi olmuş durumda. Üstelik oralarda vatandaşlarımıza çay, kahve gibi ikramlarda da bulunuluyor. Şöyle bir durum da söz konusu: Akaryakıt istasyonları deprem anında insanların ilk koştuğu yerlerden bir tanesi oldu.  Bu hem market açısından marketteki ürünleri temin etme hem de akaryakıt temin etme açısından geçerli oldu. Bize bu konularda çok trajik anların yaşandığı aktarıldı. İskenderun’da bir başka akaryakıt istasyonumuz da tamamen AFAD’a kullanımı için devredilmiş bir istasyon. Yakıt satışı yapmayı bırakmış. Yıkıntıların, döküntülerin arasında ayakta kalan bir istasyon ve tamamen bir afet merkezi olarak konuşlanmış durumda. AFAD, UMKE ve askeri personel hepsi bu akaryakıt istasyonumuzda konuşlanmış ve burayı bir merkez olarak kullanarak çevreye yardımda bulunuyor. Neredeyse bölgedeki tüm akaryakıt istasyonunda bir yardım aracı, bir AFAD aracı, Bir Kızılay aracı görmek mümkün. Sonuçta gerçekten zorlu bir seyahatti ama enerji sektörü gerçekten tek yürek bir halde canla başla çalışarak aksaklıkları minimuma indirmeye ve insanlarımızın hayatını kolaylaştırmaya devam ediyor.

Bu konuda EPDK’nın yapmış olduğu düzenlemeler, almış olduğu hızlı kararlar çok önemli. Akaryakıt satışlarında otomasyon uygulamasının o bölgede belli bir süre rafa kaldırılması çok önemli bir karardı. Bunlar akaryakıt istasyonlarımızın faaliyetlerini kolaylaştırıcıydı. Enerji Bakanlığı da BOTAŞ, TEİAŞ gibi bağlı kurumlarla beraber çok özverili ve yürekten bir çalışma içerisindeler. Tüm bu kurum ve kuruluşlarımızın çalışanları kendi hayatlarını hiçe sayarak orada depremzedelerimize faydalı olmaya çalışıyorlar. Çok büyük bir afet ama devlet-millet iş birliğiyle, kamu-özel sektör iş birliğiyle bu afeti de bu afetin yaralarını da en kısa sürede saracağımıza hiçbir kuşkum yok. Orada yapılan çalışmaları yerinde gördüm. İnsanların fedakarlıklarını, kendilerini bırakıp başkalarına yardımcı olmalarına yerinde şahit oldum. Tabii ki çok mutsuzuz ve üzgünüz ama umut verici gelişmelerde var. En kısa sürede bu yaraları el birliğiyle saracağımıza yürekten inanıyorum. Allah bir daha devletimize ve milletimize böyle bir acı yaşatmasın.

BİZİM İÇİN PARA KAZANMAKTAN ÖTE HİZMET DAHA ÖNEMLİ

Petrol Ofisi/Küdün Petrol Oktay Küdün

“Saat 4 buçuk sıralarında büyük bir sarsıntı ile uyandık. Çocuklarımızı kurtardık ve hemen işimizin başına döndük. Buraya geldiğimde bir izdiham olduğunu gördüm. İnsanlar şaşkındı, panik halindeydi. Herkes yakınlarına gitme derdindeydi. Bunun için de yakıt alıp bir an önce o bölgelere yetişmek istiyorlardı. İnsana böyle bir durumda para diyemezsiniz. Biz ‘alın gidin’ dedik. Parası olan verdi olmayan ise ben daha sonra veririm dedi. Polis, doktor, jandarma, öğretmen ve sivil vatandaş olanlar var. Sadece ayın altısında defterde iki sayfa doldurduk. Gelir veya gelmez hiç önemli değil çünkü herkes can derdinde.

Biz 30 yıldır Petrol Ofisi bayisiyiz. Kendi yağımızda kavruluyoruz.  Bizim için para kazanmaktan öte hizmet daha önemli, çalışanlarımız ile beraber sanki genimize işlemiş. Ben ilk gün ‘yakıt bulunmaz, mümkün değil’ dedim. Öğleden sonra Petrol Ofisi deprem bölgesinde olan deposundan yakıt yüklemeye başladı. Bu çok önemli bir şey. Nakliyesini yapan şoförler, müdürler deprem bölgesi insanı. Kendileri de depremzede. Arabalara bindiler, geldiler ve ben inanamadım. İki tane kadın öğretmen 61 plakalı bir araçla geldi. Yağmur yağıyor, üşümüşlerdi. Hemen yardım ettik. Yakıtlarını tedarik ettik. Biz böyle bir sektörüz.

Şu anda da talep devam ediyor. Akşam olduğunda daha da artıyor. Çünkü insanlar evlerine giremiyor ve arabada yatıyorlar. Bu durum daha önce başımıza gelmedi.

Bağlı bulunduğumuz şirket olan Petrol Ofisi şu ana kadar bizden para istemedi. Siparişi veriyoruz, mal yükleniyor. Derler ya maddiyat mı maneviyat mı? Bizde maddiyat yok. Benim 100 bin TL’lik teminatım olmasına rağmen yaklaşık bana 2 milyon TL’lik yakıt gönderdi. Telefon da etmedim. Siparişimi otomatik olarak veriyorum yakıtım geliyor. ‘Ne zaman ödenecek? Nasıl olacak?’ diye bir şey yok. Kalbi var bunların. Petrol Ofisi’ne teşekkür ediyorum.”