Rus petrolüne tavan fiyat ve düşündürdükleri

Rus petrolüne tavan fiyat ve düşündürdükleri

Rusya’nın Ukrayna’ya girmesinin hemen akabinde Beyaz Saray’dan Rusya’ya yaptırımlar uygulanacağı ancak bu yaptırımlardan enerjinin muaf edileceği açıklanmıştı. Çünkü enerji dünya ekonomisi için çok önemliydi. Ne var ki, zaman içerisinde petrol, gaz ve hatta kömür fiyatlarında görülen artışla Rusya’nın miktar olarak enerji ihracatı azalsa da gelirinde bir kayıp yaşamaması işleri değiştirdi. Enerji ithalatı için ödenen para ile Rusya’yı bir anlamda finanse ediyoruz görüşleri artmaya başladı. Bunun üzerine gönüllü ve özel ambargolara şahit olduk.

Bunlar da işe yaramayınca resmi ambargolar gündeme geldi. ABD, Kanada ve İngiltere’nin başını çektiği bazı ülkeler hatta Avustralya ‘Rusya’dan artık ham petrol ve doğal gaz almayacağız’ dediler. Bu ülkelerin Rusya’dan zaten kayda değer bir ithalat yapmadıkları yani tuzlarının kuru olduğu dikkatlerden kaçtı tabii ki.

Avrupa Birliği de trene atladı. Rusya’dan 10 Ağustos 2022’den itibaren kömür alımına, 5 Aralık 2022 tarihinden itibaren deniz yoluyla ham petrol alımına, 5 Şubat 2023 itibariyle de petrol ürünleri alımına ambargo koydu. Rusya ekonomisinde beklenen çöküş olmayınca ‘bari Rus petrol ve gazına fiyat üst sınırı getirelim’ fikri ortaya çıktı. Öncelik Rus petrolüne tavan fiyat uygulamasına verildi.

G7 ülkeleri Rus ham petrol alımına varil başına 60 dolar tavan fiyat uygulanacağını açıkladı. Avrupa Birliği de buna uyacağını açıkladı. Herkesin merakını kaşıyan soru şu: Ne olacak şimdi? Bu soruya petrol piyasası penceresinden verilecek kısa cevap bence; hiçbir şey! Uzun cevapla bunu biraz açayım.

Amaç, Rusya’nın ham petrol satışından elde ettiği aylık 20 milyar dolar geliri sınırlamak ve Rusya’dan petrol ithalatını yasal çerçeveye koymak. Rusya defalarca tavan fiyat uygulamasıyla petrolünü satmayacağını ifade etti. Hatta ‘üretimi düşürmeme yol açsa bile, tavan fiyat uygulamasına katılan ülkelere ambargo koyarım’ dedi.

Söz konusu tavan fiyat Rusya’nın satacağı petrolün fiyatını düşürmese bile Çin, Hindistan ve Türkiye gibi önemli müşterilerin daha düşük tekliflerle gelmelerine yol açabilir, yani pazarlık güçlerini arttırabilir. Asyalı alıcıların fiyat tavanını benimsemesinin tek nedeni nakliye ve sigorta hizmetlerine olan erişimi sürdürmek olabilir. Çünkü Avrupa Birliği ve G7, fiyat tavanına uymadıkları takdirde Avrupa dışındaki alıcılar için bile bu hizmetleri yasaklayacak.

Rus ham petrolünü taşıyan tankerlerin yarıdan fazlasının sahibi Yunanlılar. Dünya çapında petrol taşıyan gemilerin %95’i Londra’da bulunan bir firma tarafında sigortalanıyor. Bu durumdan nasıl sıyrılınır? Alternatifler geliştirilerek. Sektörde yer alan haberlere göre Rusya bu sene 100’den fazla eski gemi aldı. Bu gemilerle petrol taşıyarak elini bir nebze rahatlatmak istiyor. Diğer yandan Venezuela ve İran petrolünü taşıyan tankerlerin bir kısmını da dolaylı olarak kendi safına çekti. Dolayısıyla, taşımacılık çok sorun yaratmayacak gibi gözüküyor çünkü bu konuda yıllarca edinilmiş deneyim var. Bir şekilde o petrol taşınır.

Sigorta kısmı daha önemli. Batılı şirketler kullanılamaz ise Rusya, Çin ve diğer bazı alternatif ülkelerde sigorta şirketleri kurulabilir. Yani formaliteler halledilir. Ancak alıcı ve hatta transit geçilen bazı bölgeler için bu formalite önem arz edebilir. Mesela Rusya ve Çinli bir şirket tarafından sigortalanmış yaşlı bir geminin boğazlardan geçmesine müsaade edebilirsiniz ancak kaza ve petrol sızıntısı gibi bir aksilik olduğunda ne olacak? Bu sorular halen yanıt bekliyor.

Fiyat tavanına uyulsa bile gemicilik ve sigorta şirketlerine bir baskı uygulanacağı aşikar. Sosyal medya ve propaganda bence çok önemli bir rol oynayacak bu konuda.

Pekiyi, 60 dolar fiyat tavanı ne kadar mantıklı? Çok mantıklı değil.

Savaş başladığından beri Rusya ham petrolü Brent referans fiyatının oldukça altında bir iskontoyla satıyor. Bildiğiniz üzere Rus ham petrolü için genelde iki tip temel referans fiyat göz önüne alınır: Birincisi Rusya’nın batı limanlarından (Baltık ve Karadeniz) satılan Ural petrol fiyatı, ikincisi ise Asya limanlarından sattığı Espo karışımının fiyatı. 60 dolar üst sınır Ural fiyatının 10 dolar üstünde kalıyor (Aralık başı fiyatları). Espo fiyatının ise 15 dolar altında. Rusya’nın Kasım ayında ihraç ettiği günlük 3 milyon varilden fazla ham petrolün yaklaşık yarısının Ural tipi olduğu göz önüne alındığında parasal olarak aslında Rusya’nın toplamda kayıp veya kazancı söz konusu değil. İleride fiyatların ne olacağını bilemeyiz ancak tavan fiyatın sabit bir rakam olarak seçilmesi tuhaf. Her ne kadar bu rakamın belirli aralıklarla revize edileceği belirtilmiş olsa da.

Sabit tavan fiyatı yerine Brent eksi bilmem kaç gibi bir oran belirlenmiş olsa daha doğru olmaz mıydı? Ya da Polonya, bazı Baltık ülkeleri ve Ukrayna’nın direttiği gibi 30 dolar tavanı belirlenseydi? Galiba burada çekince Rus petrolünün piyasadan çekilmesinin yaratacağı panik endişesi. Tavan öyle bir rakam olsun ki Rusya yine para kazansın ama fazla kazanmasın mantığı var gibi. Yani Rusya’nın ortalama ham petrol maliyetinin 35 dolar civarında olduğunu kabul etsek bile bir miktar kar elde edecek. Ancak 30 dolar gibi bir fiyat kesinlikle satışın durdurulmasına ve haliyle piyasada arz sıkıntısına neden olabilir ve Brent gibi referans fiyatları hızlıca yukarıya çekebilir. O yüzden daha makul bir tavan belirlenmiş olabilir. Tavan fiyat yerine ek ithalat vergisi getirilse daha iyi olmaz mıydı? Belki. Aslında Avrupa’da Rusya’dan alınan petrole ek vergi konarak fiyatının arttırılması ve dolayısıyla cazibesinin azaltılması da gündeme gelmişti.

Görünen o ki tavan fiyat uygulaması bir şeyler yapmış görünmek için getirildi. Petrol tarihi bize yaptırımların pek bir işe yaramadığını gösteriyor. Şimdi bir işe yaramayan uygulamaya daha önce hiç denenmemiş ve muhtemelen yine bir işe yaramayacak tavan fiyat uygulaması ekleniyor. Bunların etkisini Aralık ayında göremeyebiliriz. Çünkü 5 Aralık tarihinden önce yüklenmiş kargolar bu yaptırım ve uygulamaların dışında kalacak ve Asya piyasalarında Ocak ayının üçüncü hafta sonuna kadar bu kargolar boşaltılacak. O zamana kadar piyasalar bekle gör taktiğine sığınacaktır.

İkincil yaptırımlar olmadan sistemin başarı hikayesi yaratması zor. İkincil yaptırımlar koymak ise ayrı bir problem. Uygulama nasıl olacak? Kim kontrol edecek? Yaptırımlar delinirse ne gibi cezai müeyyideler getirilir?  İran yaptırımları örneği bize ikincil yaptırımların sınırlarını gösteriyor aslında.

Petrol piyasalarındaki mevcut belirsizliklerin üzerine tavan fiyat uygulaması ile ilgili sorular da eklenince, bırakın fiyat seviyesini yönü konusunda bile yorum yapmak iyice zorlaştı. Doğalgazda da benzerini yaşayacağız. Her hâlükârda Çin’i yakın markaja almakta daima fayda var.

Tüm bunlar yaşanırken ABD ile Avrupa Birliği arasında balayı gibi görünen ilişkilerin ardında tırmanan ama pek hissettirilmeyen rekabeti göz ardı etmemenizi öneririm. Yaşlı çift misali.

Yaşlı bir çift cep telefonu ile mesajlaşmayı öğrenmişler. Kadın romantik bir tip, erkekte romantizm hak getire. Kadın bir gün arkadaşına çaya gitmiş. Oradayken eşine romantik bir mesaj göndermeye karar vermiş ve şunları yazmış: “Eğer uyuyorsan bana düşlerini gönder, eğer gülüyorsan bana bir gülücük gönder, eğer bir şey yiyorsan bana da bir lokma gönder, eğer içiyorsan bir yudum da bana gönder, eğer ağlıyorsan bana gözyaşlarını gönder. Seni seviyorum.” Erkekten hemen cevap gelmiş: “Tuvaletteyim, ne yapayım?”

Kalın sağlıcakla.