Yenilenebilir enerjide hedef ilk üç

14. Türkiye Enerji Zirvesi açılışında konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan, Türkiye’nin enerjide merkez ülke olma hedefine yönelik girişimleri katılımcılarla paylaştı. Tancan; “Arz güvenliğimizin sağlanmasının yanı sıra enerjide merkez ülke olma hedefimiz doğrultusunda, altyapımızın geliştirilmesi başta olmak üzere önemli projeleri de hayata geçirdik” diye konuştu.

Yenilenebilir enerjide hedef ilk üç
Petroturk | Enerji Haberleri
  • Yayınlanma16 Aralık 2024 17:47

14. Türkiye Enerji Zirvesi açılışında konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan, Türkiye’nin enerjide merkez ülke olma hedefine yönelik girişimleri katılımcılarla paylaştı. Tancan; “Arz güvenliğimizin sağlanmasının yanı sıra enerjide merkez ülke olma hedefimiz doğrultusunda, altyapımızın geliştirilmesi başta olmak üzere önemli projeleri de hayata geçirdik” diye konuştu.


Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan

Bilindiği üzere, ülkemizin büyümesine paralel olarak ülkemizin elektrik talebi de yıllık ortalama yüzde 4,4 oranında artıyor. Bu yüksek talep artışını karşılamak için uyguladığımız politikalarla, elektrik kurulu gücümüzü bugün itibarıyla yaklaşık 115 bin megavata yükseltmiş durumdayız. Elektrik üretim altyapımızı geliştirirken aynı zamanda önemli bir dönüşüme de imza atıyoruz. Rüzgâr ve güneş kurulu gücümüz neredeyse sıfır mertebesindeyken bugün yaklaşık 31 bin megavatın üzerine çıkmış durumda. Bugün devrede bulunan rüzgâr ve güneş santrallerinden ürettiğimiz elektrik, ülkemizdeki tüm konutların yıllık elektrik tüketimini karşılamaktadır. Elektrikte mevcut kurulu gücümüz içindeki yenilenebilir enerji oranı yaklaşık yüzde 60’lara yükselmiş durumda. Buna yerli kömürü de dahil ettiğimiz zaman, yerli kaynaklarımızın oranı yaklaşık yüzde 70 seviyesine çıkmış durumda. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı verilerine göre; ülkemiz toplam yenilenebilir enerji kurulu gücü ile Avrupa’da beşinci, dünya genelinde ise 11’inci sırada yer almakta. 2025 yılı içerisinde hedefimiz, Avrupa’da ilk üç, dünyada ise ilk 9’uncu sırada yer almak olacaktır. Şu an Avrupa’da Almanya ve Fransa’nın ardından elektrik talebinin en yüksek olduğu üçüncü ülke konumundayız. Bununla birlikte elektrikli araçlar, dijitalleşme ve yapay zekanın da etkisiyle, ülkemizde talep artışı devam edecektir. Bu talebi karşılarken elektrik üretim portföyümüzün 2053 net sıfır emisyon hedefimiz doğrultusunda şekillendirilmesi önem arz etmektedir.

GÜNEŞ VE RÜZGARDA KURULU GÜCÜMÜZÜ 4 KATINA ÇIKARMAYI HEDEFLİYORUZ

2035 yılında 510 milyon kilovatsaati bulacak elektrik talebinin, yeşil enerji ağırlıklı karşılanması için ekim ayı içerisinde sayın bakanımızca yenilenebilir enerjiye yönelik 2025 yılı hedeflerimiz açıklanmıştır. Bu kapsamda önümüzdeki 11 yılda mevcut rüzgâr ve güneş kurulu gücümüzü 4 katına çıkartarak 120 bin megavata yükseltmeyi hedefliyoruz. Bu iddialı rakamlara ulaşabilmek için toplam 5 bin megavat gücünde deniz üstü rüzgâr santrallerini devreye almayı hedefliyoruz. Ayrıca 2035 yılına kadar her yıl en az 2 bin megavatlık yerli aksam kullanım şartlı YEKA yarışması yapacağız. Bu kapsamda 1200 megavatlık rüzgâr ve 800 megavatlık güneş YEKA’larının ilanlarını yayımladık ve 2025 yılının ocak ve şubat aylarında inşallah ihalelerini yapmış olacağız. Uluslararası iklim taahhütlerimiz, sanayimizin rekabetçiliğini önemli oranda etkileyecek. Sınırda karbon düzenlemeleri ve 2053 net sıfır emisyon hedeflerimiz için 2025 yılı yenilenebilir enerji hedeflerimize ulaşmak önem arz etmekte olup, ülkemizde reform niteliğinde düzenlemelerin hayata geçmesi ve yenilenebilir enerji yatırımlarının izin süreçlerinin kısaltılması gerekmektedir. Bu amaçla, ilgili bakanlıklarımızla birlikte şu an 48 ayı bulan izin süreçlerini 24 ayın altına düşürecek bir model üzerinde çalışıyoruz. Bu modelin mecliste yasalaşması sonrasında, yatırım hızımızın da ciddi oranda artacağını ümit ediyoruz. Sıfır karbon salımıyla enerji üreten nükleer güç santralleri, elektrik üretiminde sürekli ve güvenilir bir baz yük kapasite sağlayarak enerji arzının istikrarını ve kesintisiz elektrik teminini desteklemektedir. Bugün itibarıyla dünyadaki en büyük nükleer güç santrali şantiyesi olan Akkuyu’da, tüm ulusal ve uluslararası güvenlik standartlarına uygun olarak 4 nükleer reaktörün inşası, bildiğiniz gibi aynı anda devam ediyor. Akkuyu Nükleer Güç Santrali tümüyle devreye alındığında, Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 10’unu karşılamış olacak ve yıllık 7 milyar metreküp doğal gaz ithalatı ile 35 milyon ton karbon salımını da önlemiş olacaktır. Net sıfır emisyon hedefimize ulaşabilmemiz için 2035 yılına kadar 7.200 megavat ve 2050 yılına kadar da 20 bin megavatlık bir nükleer kapasiteye sahip olmamız gerekiyor. Bu doğrultuda Sinop ve Trakya Nükleer Güç Santrali projelerimiz ve küçük modüler reaktörlere yönelik çalışmaları da yürütüyoruz. Diğer taraftan iklim değişikliğiyle mücadelenin önemli araçlarından biri olan karbon fiyatlamasına yönelik emisyon ticaret sisteminin altyapısı EPİAŞ bünyesinde hazır hale getirilmiş olup, iklim kanununun yasalaşmasını müteakip devreye alınacaktır.

Petrol ve doğal gaz sektörümüzdeki ithalatımıza bakacak olursak, geçtiğimiz yılki toplam enerji ithalatımız yaklaşık 70 milyar dolardır. Bu yüksek ithalat rakamlarının dış ticaret açığına olumsuz etkisi, yurtiçi ve yurtdışı arama ve üretimlerimizi artırmamızı zorunlu kılmaktadır. Bu amaç doğrultusunda 4 derin deniz sondaj gemisi, 2 sismik araştırma gemisi ve destek gemilerinden oluşan arama ve üretim filomuzu kurduk. Aynı zamanda bu alanda tersine beyin göçünü de sağlayarak kendi insan kaynağımızı güçlendirdik. Bu sayede 2020 yılında Karadeniz’deki Sakarya sahasında tarihimizin en büyük doğal gaz keşfini gerçekleştirdik ve üretime aldık. Bu sahadan bugün itibarıyla günlük yaklaşık 7 milyon metreküp doğal gazı üretiyoruz. Yurt içindeki diğer sahalarımızla birlikte toplam kendi üretimimiz, günlük 8 milyon metreküpe yükselmiş durumda ve bu kendi ürettiğimiz doğal gazımız yaklaşık 3,5 milyon hanemizin doğal gaz ihtiyacını karşılar duruma gelmiş. Sakarya gaz sahasındaki üretimin artırılması için yaptığımız planlama kapsamında, bir adet yüzer üretim platformunu envanterimize kattık. 2026 yılında inşallah bu yüzer üretim platformunun devreye gireceğini planlıyoruz. Bu üretim platformunun da devreye girmesiyle günlük üretimimiz yaklaşık 20 milyon metreküpe çıkmış olacak. Yani hanelerimizin yarısının doğal gaz ihtiyacını kendi kaynaklarımızla 2026 yılında sağlamış olacağız. Diğer taraftan petrol arama çalışmalarımız kapsamında yoğunlaştığımız Şırnak Gabar’da, tarihimizin kara alanındaki en büyük petrol keşfini yaptık. Keşfini yaptığımız petrol hem rezerv hem de kalite açısından ülke ekonomisi için çok büyük öneme sahip. Gabar sahasındaki üretimimizi günlük 57 bin varilin üzerine yükselttik. Gabar Dağı ve civarında farklı sahalarda yeni keşif kuyuları açmaya da devam ediyoruz. Yurt dışındaki sahalarımızda gerçekleştirdiğimiz 40 bin varillik üretimimizle birlikte, günlük toplam 155 bin varilin üzerinde petrol üretiyoruz. Bu, yaklaşık 6,3 milyon otomobilin kullanmış olduğu yakıtı, kendi ürettiğimiz petrolle karşıladığımız anlamına geliyor.

Arz güvenliğimizin sağlanmasının yanı sıra enerjide merkez ülke olma hedefimiz doğrultusunda, altyapımızın geliştirilmesi başta olmak üzere önemli projeleri de hayata geçirdik. Bu kapsamda ulusal doğal gaz şebekemizin giriş noktasını 14’e, günlük giriş kapasitesini ise 455 milyon metreküpe yükseltmiş durumdayız. Dünyadaki altıncı büyük şebeke olan yaklaşık 20 bin kilometre uzunluğundaki doğal gaz iletim hattımızın yanında, şehirlerimizde dünyanın çevresini 5 kere dolaşacak uzunlukta 208 bin kilometreyi bulan doğal gaz dağıtım hatlarımız da mevcuttur. Kurduğumuz bu gelişmiş altyapıyı güçlendirmeye yönelik çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Mevcut durumda 5,8 milyar metreküp olan yeraltı doğal gaz depolama kapasitemizi, 2028’de 12 milyar metreküpe yükselterek kullandığımız doğal gazın yüzde 20’sinden fazlasını depolayabilme kabiliyetine haiz olmuş olacağız. Bu yatırımlarımız sayesinde farklı tedarik kaynaklarından istediğimiz zamanda ve miktarda doğal gaz temin etme esnekliğine de kavuşmuş olduk. Aralarında Cezayir, Amerika Birleşik Devletleri, Katar, Umman, Nijerya gibi ülkelerin yer aldığı 34 farklı ülke ile doğal gaz ticareti yapıyoruz. Doğal gazda hedefimiz, tedarik tarafını yeniden şekillendirerek ve çeşitlendirerek daha rekabetçi fiyatlarla doğal gaz tedarik edebilmektir. Enerji ticaret merkezi olma potansiyelimizi gerçeğe dönüştürerek ihtiyacımızın üzerinde tedarik ettiğimiz doğal gazı, güçlü altyapımız sayesinde aynı zamanda komşularımıza ve sınır komşusu olmayan ülkelere de ihraç etmeye başladık. Hava kalitesini artırmanın yanında, insanımızın yaşam konforunu da yükseltmek için yaptığımız çalışmalarla 81 ilimizde 885 yerleşim yeri ve 222 organize sanayi bölgesine doğal gazı ulaştırdık. Elektrik sektörü başta olmak üzere enerji alanında hayata geçirilen bu yatırımların çok önemli bir bölümü özel sektör eliyle gerçekleştirilmiştir. Önümüzdeki dönemde de hedeflediğimiz yatırımların devreye alınabilmesi için kamu özel sektör arasındaki sinerjinin güçlenerek devam etmesini ve geçmişte olduğu gibi önümüzdeki dönemde de sektörle yürüttüğümüz istişare mekanizmalarını işletmeye devam edeceğimizi buradan belirtmek ve vurgulamak isterim.


Petrol Ofisi Grubu CEO’su Mehmet Abbasoğlu

Petrol Ofisi Grubu CEO’su Mehmet Abbasoğlu

‘İmza attığımız bu referans projeden ötürü çok kıvançlıyız’

Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da COP29 zirvesinin hemen ardından bir aradayız. Bakü’deki hararetli tartışmaların yankıları sürüyor ama o cenahta daha önce gün yüzüne çıkmamış çok da bir şey yok. Paris Anlaşması’ndan yeniden çıkan Trump hükümetinin kararları gölgesinde verilen büyük taahhütler, trilyon dolara artırılması elzem görülen fonlama talepleri ve sonuç olarak da taleplerin karşısına iliştirilen x ibareleri. Şehir efsanesine dönüşmek üzere olan 1,5 derecelik iklim hedefi tekrarları, hayal kırıklıkları, kızgınlıklar, suçlamalar… Olan biten her şey gösteriyor ki; devir az laf, çok iş devri.

İklim değişikliğiyle ilgili verilen sınavda öyle bir noktaya gelindi ki farkındalık yaratmak için ortaya konulan eleştiriler de boşa düşmeye başladı. Uzağa gitmeye gerek yok, günlük eleştirilere bakın. Geçen yıl COP28’de 6 bin 400 özel uçuş yapılmış, 4 bin 800 ton karbon emisyonu gerçekleşmiş. Bu yıl kim bilir ne noktaya varılacak. Evet, çok doğru ama artık lafta kalan bu eleştiriler o kadar çok tekrara düştü ki aksiyon alınmadıkça hükmünü kaybediyor.

2 BİN 600 CİVARI NOKTADA PETROL OFİSİ’NİN YENİ YÜZÜYLE KARŞILAŞMAYA BAŞLAYACAKSINIZ

Türkiye, yakın coğrafyanın enerji geçişinde kritik rol oynuyor. Jeopolitik riskler, küresel piyasada yaşanan dalgalanmalar, enerji güvenliği, erişilebilirlik ve sürdürülebilirlik eksenindeki önemimizi daha da artırdı. Sektör olarak bu gerçeğe çıkmak, birlik olarak yol almak en önemli görevimiz. Kasım başında kapanışını gerçekleştirdiğimiz bp satın alımı bizim açımızdan bu misyonun önemli hamlelerinden bir tanesi. Bir dünya devinin Türkiye operasyonlarını devralmak müthiş bir gurur. İşler biraz mutedil dalgalı olmaya başladığında, hızla çıkışa doğru vaziyet alanlara inat, ülkemize olan inancımızla imza attığımız bu referans projeden ötürü çok kıvançlıyız. Toplam deneyimin iki asra yaklaştığı muazzam bir ekosistem haline geldik. Büyük şehir merkezlerinden ülkemizin en kılcal noktalarına kadar yolunuzun düştüğü hemen her yerde 2 bin 600 civarı noktada Petrol Ofisi’nin yeni yüzüyle karşılaşmaya başlayacaksınız. Rakam yüksek ancak buradaki ana motivasyonumuz, ne kadar çok istasyona sahip olacağımız değil. Bizim için en önemli husus, bu satın almanın şirketimizin ve ülkemizin enerji geçişi hedeflerine ne şekilde hizmet edeceği. Takip edenleriniz bilecektir. Bu satın alma yalnızca akaryakıt dağıtımını değil, terminal operasyonlarını da kapsıyor. Bünyemize kattığımız Ataş, Çekisan, Ambarlı tesisleri, emtia ticaretinin ölçek ekonomisi boyutunda da enerji arzının güvenliği ve sürekliliği konusunda da çok kıymetli varlıklar.

Artık daha büyük gemilerle, daha fazla depolama kapasitesiyle, daha yüksek tasarruf ve fayda sağlayabilecek bu tasarrufu tüm paydaşlarımıza aktarabileceğiz.

Petrol Ofisi Grubu olarak, sadece bir akaryakıt dağıtım şirketi olarak değil, enerji altyapı şirketi olarak kendimizi tanımlıyoruz. Heyecanımız da gayretimiz de burada. Ülkemizin ve bölgenin yayabileceği doğal ve beşerî risklere hazırlıklı olmak, kriz anında enerjinin kesintisiz tedarikini sağlamak. Altyapı ve üstyapı yatırımlarımızla, Türkiye’nin enerji bağımsızlığı ve küresel enerji üssü olma misyonuna katkı sağlamak. Bu hedeflere ilerlerken de kendimizi hem finansal hem de stratejik olarak yenileyebilen, yarattığımız ölçek ekonomisinden somut fayda sağlayan bir ekosistem oluşturmak. Zira zirvemizin ana temasında belirtildiği üzere, enerjinin geleceği ekonomisinde yatıyor. Harcayan değil, gelir yaratan, tüketen değil üreten sistemlerin üzerine kurulu uygulama ve politikaları önceliklendiriyoruz. Örneğin Petrol Ofisi’nin hazine bölümü, ülkenin ilk 10 bankasına denk nakit akışına sahip. Büyük bir sorumluluk bu. Biz de bu durumu değerlendirerek kurduğumuz fintech şirketimizle, binlerce bayimiz için sanal ve fiziki pos ve elektronik cüzdan geliştirmesi yaptık.

Finans merkezimizi alışık olunduğu üzere bir gider merkezi olarak değil, aksine gelir merkezi olarak konumluyoruz. bp satın alımından biyodizel yatırımlarımıza, havacılık denizcilik ve madeni yağ problemlerimizden terminal ve istasyon ağına kadar büyüme adımlarımızda verime, ortak faydaya ve sürdürülebilir büyümeye odaklanıyoruz. Hedefimiz milli kalkınmayı destekleyen, enerji geçişine hizmet eden, paydaşlarımızla yol aldığımız bir şekilde ülkemize hizmet etmek.


Safi Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Safi

Safi Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Safi

‘Enerji sektörü daha iyi bir dünya için sorumluluk taşıyor’

Safi Holding 1965 yılında kurulmuş olan bir aile şirketiydi, bugünse bir grup şirketi. Yolculuğumuz yüzde 100 yerli ve milli sermaye olarak ekonomimize hizmet etmeye devam ediyor. Madencilik ile başlayan hikayemiz, günümüzde liman işletmeciliği, şeker üretimi, çimento üretimi ve beton üretimiyle devam ediyor. Sizlere 2015 yılında özelleştirmeyle devraldığımız Safi Derince Limanı’nın hikayesini biraz anlatmak istiyorum. Rıhtımdaki vinçlerimizin tamamını elektrikliye, yeşil enerjiye çevirdik. Arka sahadaki yatay kamyonlarımızın da hepsini dizel yerine elektrikle üretmeye başladık. Burada şu anda elektrik üretimimizin aşağı yukarı yüzde 25’ini GES ile yapmaya devam ediyoruz. Yeni yatırımlarla elektrik üretimimizin GES’ten karşılanma oranını yüzde 60 seviyesine çıkarmayı hedefliyoruz. Bu da uluslararası firmaların, bizleri tercih etmesinin çok açık göstergesi. Modern limancılığın başyapıtları olan Singapur ve Hamburg limanlarında ne varsa, ülkemizdeki limanımızda da aynısı var. Bununla gurur duyuyoruz.

Bir diğer faaliyet kolumuz olan şeker fabrikamızı da 2018 senesinde satın alarak şeker üretim sektöründe varlık göstermeye başladık. Bugün Çorum Şeker Fabrikası’nda 3 bin 300’den fazla çiftçimizle uğraş veriyoruz. Çorum Şeker Fabrikası Türkiye’nin bugün en büyük beşinci fabrikası ama bir sorunumuz var, ne yazık ki ürettiğimiz elektriği kendi bünyemizde doğal gaz çevrim santraliyle karşılıyoruz. Bu da bize ciddi oranda maliyet dezavantajları getiriyor. Burada yerli kömür kaynakları kullanımının daha doğru olacağını düşündük ve şu an yerli kömürle beraber kömür kazanını devreye sokmaya çalışıyoruz. Ciddi derecede bir maliyet avantajımız olacak. Bu da haliyle çiftçimize yansıyacak. Ülkemizin doğal gazla beraber oluşmuş olan cari açığın da azaltılması yönünde ciddi bir adım atmış olacağız.

Bir diğer faaliyet konumuz çimento, hammaddesi tamamıyla kömür ve elektrik üzerine kurulu. Fabrikayı 2022 senesinde satın aldığımız zaman 1 milyon ton kapasiteyle de yola çıksak, üçte biri oranında bir kullanım var. Kendi öz kaynaklarımızla bu standartları yüzde 100 kapasiteye çıkardık. Fakat o zaman da karşımıza yine enerji maliyetleri çıktı. Bunu da GES ve atık ısı yatırımlarıyla halletmeye çalıştık. Şu an yüzde 35’imizi karşılayacak durumdayız. 2026’daki yatırımlarla beraber kapasitemizi üç katına çıkartıp yine atık ısı ve GES ile karşılamayı düşünüyoruz. Ciddi şekilde bize maliyet avantajı sağlayacaktır. Bir diğer konumuz, herkesin sorunu, 2050 Paris Anlaşması. Biliyorsunuz, sıfır emisyonu, daha doğrusu, fosil yakıt tüketimini azaltma kuralını her sektöre getiriyor. Unutmayalım ki her ne kadar yeşil enerji kulağa hoş gelse de hâlâ dünya ticaretinin yüzde 34’ü kömürden karşılanıyor. Yeşil enerjiyi tabii ki unutmayacağız. Ayrıyeten ülkemizin olduğu jeopolitik durum çerçevesinde, nükleer enerji gerçekliği var. Türkiye’deki nükleer enerji santrallerinin desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Enerji sektörü sadece ekonomik bir değer yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda daha iyi bir dünya için sorumluluk taşıyor. Bugün burada atacağımız adımlar, gelecek nesillerin daha güvenli, temiz, daha sürdürülebilir bir dünyada yaşamalarını sağlayacaktır. Ülkemizde enerji yatırımları son 20 yılda inanılmaz değişimler gösterdi. Burada da Cumhurbaşkanımızın çizdiği enerji politikaları, yerli ve milli kaynaklarımızın kullanımını artırarak dışa bağımlılığımızı azaltmış ve yeşil enerji değişimini dönüştürmüştür. Ülkemiz enerji alanında da sürekli gelişim göstererek her daim muasır medeniyetler seviyesinde olacaktır. Enerji fazlası vereceğimiz günler de inanıyorum ki yakındır.


Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkan Yardımcısı Ali Kopuz

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkan Yardımcısı Ali Kopuz

‘TOBB olarak enerji tasarrufunu hedefleyen projeler geliştiriyoruz’

Küresel çapta dijital dönüşüm, yeşil dönüşüm, yapay zekâ ve büyük veri konularında yaşanan hızlı gelişmeler, enerji talebini her geçen gün ciddi şekilde artırıyor. Bu anlamda enerji sektörümüzün en öncelikli hedefi, sürdürülebilirlik, yani arz güvenliğidir. Üretim ve yatırıma devam edebilmemizin tek yolunun, enerji arz güvenliğimizi sağlamaktan geçtiğini düşünüyorum. Arz güvenliğini sağlayabilmemizin iki kritik bileşeni ise yerli enerji kaynaklarını verimli kullanmak ve yenilenebilir enerji kapasitemizi artırmaktır. Bir başka deyişle, kıt olan doğal kaynaklarımızı verimli kullanmalı, yenilenebilir enerji kapasitemizi artırmalıyız. Esasında ülkemiz, yenilenebilir enerjide Avrupa ülkelerine kıyasla iyi bir noktada. Kurulu gücümüzün ve toplam elektrik üretimimizin yarısı da yerli ve yenilenebilir kaynaklara dayanır. Kamu politikaları da son yıllarda bu hassasiyeti gözeterek tasarlanıyor. Enerji yatırımcılarımız ve sanayicilerimizin enerji verimliliği, yeni enerji teknolojileri ve yenilenebilir enerji alanında yatırım iştahı da artarak devam ediyor. Bu anlamda özel sektör ve kamu otoriteleri olarak her zaman bir arada ve sürekli iş birliği içinde olmaya ve serbest piyasa yapısını desteklemeye mecburuz.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın gerek arz gerek talep tarafında yürüttüğü başarılı çalışmaları takdirle izliyoruz. TOBB olarak elimizden gelen katkıyı sunmaya devam ediyoruz. Bu anlamda devletimizin koymuş olduğu, ‘Enerjide Tam Bağımsız Türkiye’ hedefi doğrultusunda emin adımlarla ilerlemeli ve sektörün bekasının ülkemizin geleceği açısından büyük önem taşıdığını her daim aklımızda tutmalıyız. İktisadi ve sosyal hayatımızın en önemli parçası olan enerji sektörünün milli bir mesele olduğunu, gelecek nesillerimize anlatmalıyız. Değerli katılımcılar, malumlarınız üzere Avrupa Birliği’nin yeni gündem maddelerinden biri olan Avrupa Yeşil Mutabakatı süreci de artık yeşil enerji kullanımını zorunlu hale getiriyor. Avrupa ülkeleri kademeli olarak karbon ayak izini düşürmeyi taahhüt ederken alacakları ürünlerin yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak üretilmesini istiyor. Bunun için ilave vergi getiriyor. Yani sanayicilerimiz için yeşil dönüşüm artık kaçınılmaz. İşte Azerbaycan’da düzenlenen Birleşmiş Milletler iklim değişikliği çerçeve sözleşmesi, 29. taraflar toplantısına ana gündem maddelerinden biri, enerji dönüşümüydü.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız da Türkiye’nin enerji dönüşümü hedeflerini kararlılıkla ve net bir şekilde orada anlattı. Özellikle Enerjide 2035 Yol Haritası kapsamında açıklanan güneş ve rüzgâr enerjisinde 30 bin megavat olan kurulu gücümüzü, 4 katına çıkarma hedefi, özel sektörümüz tarafından memnuniyetle karşılandı. Biz de TOBB olarak enerji verimliliği ve yeşil enerji konularını en üst seviyede takip ediyoruz. Bir yandan yeşil mutabakat sürecinin sektörel etkilerini tespit ederken diğer yandan enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kapasitemizi kuvvetlendirmeye yönelik mekanizmaları tartışıyor, yaptığımız etki analizleriyle sürece ışık tutuyoruz. Yenilenebilir enerji kullanımını artıran uygulamaları, sanayicilerimize anlatıyor, enerji tasarrufunu hedefleyen projeler geliştiriyoruz. TOBB bünyesinde çalışmalarını sürdüren enerji, doğalgaz, LPG, petrol ve madencilik sektör meclislerimiz vasıtasıyla, özel sektör üzerinde ilave maliyet oluşturan düzenlemeleri tespit ediyor, kamu kurum ve kuruluşlarına aktarıyoruz. Sektörümüzün tüm bu gelişmelere adapte olmak için çevik bir yaklaşım sergilediğini de görüyorum. Bu doğrultuda sizlerin sahadaki tecrübelerini dinlemek bizler açısından çok büyük önem arz ediyor.


Türkiye Enerji Zirvesi Başkanı Mustafa Akıncı

Türkiye Enerji Zirvesi Başkanı Mustafa Akıncı

‘Zirvemizin, enerji sektörüne faydalar sağlamasını diliyorum’

Bu sene üstlendiğim görev şahsım adına hem zor hem çok şerefli. Böyle bir görevi yerine getirmek benim için büyük bir şeref. İlkini 2010 yılında gerçekleştirdiğimiz Türkiye Enerji Zirvesi’nin bugün 14’üncüsünü düzenliyoruz. İlki 27 Nisan 2010’da bir Salı sabahı Ankara’da Sheraton oteldeydi. O zirvenin sonrasında çıkarttığımız Gas&Power gazetesinin manşetinde Türkiye Enerji Zirvesi vardı. Sürmanşette de yine o zirve kapsamında düzenlediğimiz ‘Altın Varil Altın Vana’ ödül töreninden bir kareye yer vermiştik. O zamandan bu zamana ne kadar büyüdük ne kadar geliştik ne mesafeler katedildi onları sizler en az benim kadar iyi biliyorsunuz. Her yıl birbirinden zorlu geçiyor ama bununla beraber ülkemiz enerji sektöründe olumlu gelişmeler de yok değil. Ben sadece bunlardan birkaçını belirtmek istiyorum. Geçtiğimiz yıl TotalEnergies, Rönesans Enerji’nin yüzde 50’sini satın aldı. Tatneft Aytemiz’in yüzde 100’ünü satın aldı ve son olarak bu sene Petrol Ofisi, bp Türkiye’yi satın aldı. Bunlara dikkat çekmek istiyorum. Zirvemizin, ülkemiz enerji sektörüne faydalar sağlamasını diliyorum.