
Türkiye’nin en zengin jeotermal bölgelerinden biri olan Kapadokya, IGIS 2025 ile enerji, tarım ve turizmde jeotermalin çok yönlü kullanımını gündeme taşıdı. Zirvede, enerji ithalatını azaltmaktan termal turizme kadar birçok başlıkta stratejik hedefler vurgulandı.
Türkiye’nin en zengin jeotermal sahalarından birine sahip olan yapan Kapadokya, 9 Mayıs’ta Uluslararası Jeotermal Yatırım Zirvesi’ne (IGIS 2025) ev sahipliği yaptı. Nevşehir’in Ürgüp ilçesindeki Perissia Hotel & Convention Center’da gerçekleşen zirve, dünyadan ve Türkiye’den yaklaşık 400 uzmanı, kamu temsilcisini, yatırımcıyı ve akademisyeni bir araya getirdi.
Zirve, jeotermal enerji ve kaynakların etkin kullanımı konusunda farkındalık yaratmak, sektördeki yatırım fırsatlarını ele almak ve jeotermal temelli kalkınma modellerini tartışmak amacıyla düzenlendi. Zirve, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Nevşehir Valisi Ali Fidan ve JEMYAD Başkanı Ömer Tosun’un açılış konuşmalarıyla başladı.
CARİ AÇIKLA MÜCADELEDE JEOTERMALİN ROLÜ
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Türkiye’nin cari açığının büyük kısmının enerji ithalatından kaynaklandığını belirterek, jeotermalin bu açığı kapatmada önemli bir rol oynayacağını vurguladı. Yılmaz, “Yeşil dönüşüm hedeflerini gerçekleştiren bir Türkiye, aynı zamanda enerjiyi daha verimli kullanan yerli, yenilenebilir enerjinin payını artıran bir Türkiye demek. Bu da aslında cari açığımızın düşmesi demek. Yeşil ekonomi, yeşil dönüşüm bizim makroekonomik istikrarımız açısından da çok kıymetli” dedi.
Yılmaz, ayrıca “İhtiyacımızı azaltıyor, özel sektör de enerjiyi verimli kullandığı zaman, enerji maliyetlerini düşürerek rekabet gücü sağlıyor. Hem işletmelerimiz için hem de ekonomimiz için son derece kıymetli. Meclisimizin gündeminde iklim kanunumuz var. Amacımız net, ülkemizde yeşil dönüşümle enerjiyi daha verimli kullanmak” diyerek iklim değişikliğiyle mücadeleye dair hükümetin attığı adımları anlattı.
Nevşehir, jeotermalin etkin kullanımında örnek bir il olarak öne çıkıyor. Yılmaz, Nevşehir’de jeotermal kaynaklarla 160 bin konut ve yaklaşık 10 bin dekar sera ısıtıldığını belirtti. Yılmaz, “Nevşehir, bu anlamda bir model. Jeotermalin hem enerjide hem turizmde hem de tarımda kullanıldığı bütüncül bir yaklaşımı benimsemiş bir ilimiz olma yolunda ilerliyor” şeklinde konuştu.
Cevdet Yılmaz, Türkiye’nin termal turizm alanındaki potansiyeline de vurgu yaptı. “2030’lu yıllara doğru dünyada termal turizm pazarının 100 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Türkiye, bu alandaki payını artırmak için önemli fırsatlar barındırıyor. Jeotermal kaynaklar ve turizm potansiyeli, sinerji oluşturabilir” dedi.
Nevşehir Valisi Ali Fidan, Kapadokya’nın hem doğal hem kültürel mirasıyla sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en özgün turizm merkezlerinden biri olduğunu belirterek, “Kozaklı ilçemiz başta olmak üzere ilimizde sağlık turizmi, seracılık ve enerji üretimi gibi farklı alanlarda kullanılabilecek jeotermal kaynaklar mevcut” şeklinde konuştu.
JEMYAD Başkanı Ömer Tosun, Türkiye’nin jeotermal potansiyelinin daha fazla kullanılmasını vurguladı. Tosun, “Tarım, ihracat ve enerji güvenliği açısından jeotermal, stratejik bir kaynaktır. Teknolojik seracılık, lityum çıkarımı ve termal wellness gibi alanlarda Türkiye, küresel bir oyuncu olabilir” ifadelerini kullandı.
KÜRESEL JEOTERMAL ENERJİ PASTASINDA TÜRKİYE’NİN YERİ
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2024 yılı itibarıyla dünyada jeotermal enerji kurulu gücünün 17 bin megavata ulaştığını söyleyen Yılmaz, “Enerji pastası büyüyecek, bunun içinde jeotermalin payı ciddi oranda artacak. Bu alanda dünyada dördüncü konumdayız” diyerek Türkiye’nin jeotermal enerji potansiyelinin önemine dikkat çekti.
Yılmaz, jeotermalin çok amaçlı kullanımına da değindi: “Jeotermal, enerjiden turizme, sağlıktan madenciliğe, içindeki madenlerin işlenmesinden seracılığa kadar pek çok alanda kullanılabilen yenilenebilir bir kaynaktır. Yenilenebilir kaynaklar içinde, jeotermalin rüzgâra ve güneşe göre avantajı gece gündüz dört mevsim elektrik üretimine imkan sağlamasıdır.”
JEOTERMALİN TARIM VE TURİZMDE KULLANIMI, TÜRKİYE’NİN JEOTERMAL VİZYONU
JEMYAD Başkanı Ömer Tosun’un öncülüğünde düzenlenen etkinlikte, jeotermalin çok boyutlu kullanım alanları masaya yatırıldı. Bu kullanım alanları arasında konut ısıtmasından seracılığa, termal turizmden elektrik üretimine kadar pek çok fırsat yer aldı. IGIS 2025, Türkiye’nin 12. Kalkınma Planı’nda öncelikli gelişim alanları olarak belirlenen enerji, tarım-gıda ve turizm sektörlerinde jeotermal kaynakların rolünü güçlendirmeyi hedefliyor. Zirvenin Kapadokya’da düzenlenmesi, bölgenin yalnızca doğal güzellikleriyle değil, artan jeotermal potansiyeliyle de Türkiye’nin sürdürülebilir geleceğinde stratejik bir merkez olarak konumlanmakta olduğunu vurguluyor.
MEVCUT KAPASİTE VE GELECEK HEDEFLER
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise Türkiye’nin 1.734 MW olan kurulu gücünü ilk etapta 40 bin megavata kadar yükseltmenin mümkün olduğunu belirtti. (Not: Uluslararası kuruluşlar Türkiye’nin mevcut gücünü 1.691 MW ile 1.754 MW aralığında raporlamakta.)
Doğrudan ısı kullanımında ise Türkiye, dünya ikincisi konumunda: Toplam ~5.113 MWt termal kapasite seraların, konutların ve tesislerin ısıtılmasında kullanılmakta (bu alanda dünya lideri Çin). Jeotermal kaynakla şehir ısıtmasında 1120 MWt, seracılıkta 855 MWt gibi kullanım alanları geliştirilmiş durumda. Türkiye genelinde jeotermal enerji ile 125.000’den fazla konut ısıtılmakta (Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’ın belirttiği 160.000 konut hedefiyle uyumlu), 4,5 milyon m² sera sıcak suyla iklimlendiriyor ve 520 termal tesis/spa hizmet veriyor.. Bu rakamlar, doğrudan kullanımda fosil yakıtların yerini jeotermalin aldığını ve önemli ölçüde enerji tasarrufu sağlandığını gösteriyor. Resmi hedeflere göre 2025 yılında jeotermal doğrudan kullanım kapasitesinin 11.150 MWt’ye çıkarılması planlanmıştı. Orta ve uzun vadede ise keşfedilecek yeni sahalarla 100.000 MWt’nin üzerinde bir jeotermal ısı kapasitesine ulaşılabileceği öngörülüyor. Bu büyüme potansiyeli, jeotermal enerjinin Türkiye’nin enerji arzında uzun vadede oynayacağı kritik rolün altını çiziyor.
YEŞİL DÖNÜŞÜM VE TARIMDA EMİSYON AZALTIMI
Jeotermal enerji, Türkiye’nin yeşil dönüşüm hedeflerinde kilit bir enstrüman. Özellikle tarım sektöründe sera gazı emisyonlarının azaltılmasında jeotermalin katkısı büyük. Türkiye, jeotermal kaynaklarını tarımsal ısıtmada etkin kullanarak seralarda fosil yakıt tüketimini düşürüyor. Jeotermal ısıtmalı seralarda kömür veya doğal gaz yerine yerli sıcak su kullanılması, ısıtmadan kaynaklı karbon emisyonlarını neredeyse sıfıra indiriyor. Ülke genelinde jeotermal enerji ile ısıtılan modern seralarda domates, biber, muz gibi ürünler yıl boyu yetiştirilip ihraç ediliyor. Örneğin Afyon Sandıklı’da jeotermal ısıtmalı 100 dekarlık seralardan elde edilen domatesler Almanya ve Hollanda’ya ihraç edilerek Avrupa pazarına ulaşıyor. Nevşehir Valisi Ali Fidan’ın belirttiği gibi, Kozaklı’da mevcut 180 dekar örtü altı jeotermal serada yılda 6.300 ton domates üretimi gerçekleştiriliyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz da yaklaşık 10 bin dekar seranın jeotermal kaynaklarla ısıtıldığını belirtiyor.
Bu tür jeotermal tarım uygulamaları, kimyasal yakıt yakmadan üretim yapıldığı için ürünlerin karbon ayak izini ciddi oranda düşürüyor. Aynı zamanda jeotermal ile toprak ve su ısıtması yaparak bitki verimliliğini artırmak mümkün olduğundan, tarımda sürdürülebilirliği destekliyor. Jeotermal ısıyla ısıtılan seralarda yetişen ürünler, AB’nin talep ettiği sıkı çevre standartlarını daha kolay karşılayabiliyor. Örneğin, jeotermal enerjiyle tamamen organik yöntemlerle üretilen ve kimyasal yakıt kaynaklı kirlilikten arınmış ürünler, Avrupa’nın karbon ayak izi düşük gıda taleplerine uygun. JEMYAD Başkanı Ömer Tosun’un da vurguladığı gibi, teknolojik seralarda su geri dönüştürülerek kullanılıyor ve bu, su kıtlığı sorununa karşı önemli bir avantaj sağlıyor. Sonuç olarak, jeotermal enerji tarımda hem verimliliği artıran hem de karbon emisyonlarını azaltan stratejik bir araç. Bu, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda tarım ve gıda sektöründe önemli bir dönüşümü mümkün kılıyor.
AB YEŞİL MUTABAKATI VE JEOTERMALİN ROLÜ
Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat stratejisi ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM), Türkiye’nin ihracat odaklı sektörlerini düşük karbonlu üretime teşvik ediyor. CBAM, AB’ye ihraç edilecek çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre gibi emisyon yoğun ürünlerin karbon içeriklerine göre sınırda vergi uygulanmasını öngörüyor. Bu durum, Türkiye’nin sanayi ve tarım ürünlerini karbon ayak izi açısından rekabetçi hale getirmesini zorunlu kılıyor. Yeşil Mutabakat kapsamındaki Sınırda Karbon düzenlemesi, AB ile ticaret yapan her sektörü yakından ilgilendirmektedir. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın belirttiği gibi, Türkiye’nin 2026’da ülke içinde bir emisyon ticaret sistemi oluşturması, firmaların Avrupa’ya vergi ödemek yerine bu fonların Türkiye içinde kalmasını ve yeşil dönüşüm için kullanılmasını sağlayacaktır.
Jeotermal enerji, tam da bu noktada Türkiye’ye kritik bir avantaj sağıyor. Sanayide ve tarımda jeotermal kullanımı, ürünlerin üretiminde fosil yakıt kullanımını azaltarak karbon emisyonlarını düşürür. Örneğin bir gıda işleme tesisinin veya bir gübre fabrikasının süreç ısısını jeotermalden sağlaması, o ürünün karbon yoğunluğunu ciddi ölçüde azaltacak. Bu sayede, Türk ihraç ürünleri AB pazarında karbon vergisine tabi olmadan rekabet edebilir hale gelir. Jeotermal ile ısıtılan seralarda yetişen tarım ürünleri de daha düşük emisyonla üretildiği için, ileride AB’nin tarım ürünlerinde getirebileceği karbon kriterlerini karşılamada avantajlı olacaktır. Ayrıca, AB’nin Yeşil Mutabakat hedefleri doğrultusunda Türkiye de 2021’de Paris Anlaşması’nı onaylamış ve 2053 için net-sıfır emisyon taahhüdü vermiştir. Bu hedeflere ulaşmak için jeotermal enerji gibi yenilenebilirlerin payını artırmak şart görülmektedir. Jeotermal enerji kullanımı, Türkiye’nin AB çevre standartlarına uyumunu hızlandırarak olası karbon vergisi maliyetlerinden kaçınmasını sağlar. Böylece hem ihracatta rekabet gücü korunur hem de Türkiye’nin AB ile ticari ilişkilerinde sürdürülebilirlik boyutu güçlenir.
ENERJİ İTHALATININ AZALTILMASI VE EKONOMİK İSTİKRAR
Jeotermal enerjinin stratejik öneminin bir diğer boyutu da Türkiye’nin enerji ithalatına bağımlılığını azaltması ve makroekonomik istikrara katkı sağlaması olarak görülebilir. Türkiye, hızla artan enerji talebini karşılamak için uzun yıllardır petrol, doğal gaz ve kömür ithalatına büyük meblağlar ödeniyor. 2022 yılında ülkenin enerji ithalat faturası 97 milyar dolara yaklaşarak tarihi zirveye ulaşmış durumda. Bu durum, cari açık üzerinde baskı yaratarak ekonomik kırılganlıklara yol açıyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın vurguladığı gibi, Türkiye’nin cari açığının büyük bir bölümü enerjiden kaynaklanıyor ve yeşil dönüşüm ile yerli, yenilenebilir enerjinin payının artırılması cari açığın düşmesine katkı sağlayacak.
Jeotermal enerji, %100 yerli bir kaynak olarak devreye girerek bu tablonun olumlu yönde değişmesini sağlayacak kaynaklardan biri. Jeotermal santraller, elektrik üretimi için ihtiyaç duyulan yakıtı yerin altından bedelsiz olarak sağladığından, her megavat-saat üretimde pahalı fosil yakıt ithalatını ikame eder. Örneğin, 1.7 GW kurulu jeotermal kapasitenin ürettiği elektrik, yılda on milyarlarca kilovat-saat doğalgaz veya kömür ithalatını engelleyerek döviz tasarrufu yaratıyor. Benzer şekilde jeotermal ile ısıtılan evler ve seralar, normalde ithal doğalgazla sağlanacak ısının önemli bir bölümünü karşılar. Bu, enerji faturasında milyarlarca dolarlık azaltım anlamına gelir ve cari açığın düşmesine katkı yapar. Uzman analizlerine göre, yenilenebilir enerjilerin yaygınlaştırılması Türkiye’yi küresel yakıt fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı daha dirençli hale getirecek. Nitekim 2022’de yaşanan fosil yakıt fiyat şoklarının Türkiye’de enflasyonu tetiklediğini gördük. Jeotermal gibi kaynaklar, sabit maliyetli ve dışarıya bağımlı olmayan üretimle bu tür şokları yumuşatır. Yenilenebilir enerji yatırımlarının artması, Türkiye’nin enerji ithalat bağımlılığını azaltarak uzun vadede elektrik fiyatlarını da düşürebilir. Jeotermal enerji, güneş ve rüzgarla birlikte Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltan bir bileşen olarak makroekonomik istikrarı destekler. Enerji ithalatının azalması, döviz kuruna ve enflasyona olumlu yansıyarak ülkenin ekonomik büyümesine daha sağlam bir zemin hazırlar. Sonuç itibarıyla, jeotermal enerji hem cari açığın azalmasına hem de enerji arz güvenliğinin artmasına katkıda bulunarak Türkiye ekonomisinin uzun vadeli direncini güçlendiren stratejik bir kaynaktır.
NEDEN JEOTERMAL ENERJİ TÜRKİYE İÇİN STRATEJİK BİR KAYNAK?
Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle dünyadaki en zengin jeotermal kaynak alanlarından birine sahip. Batı Anadolu’daki aktif tektonik kuşak, yer kabuğunda dünya ortalamasının %50 üzerine çıkan ısı akısı değerleri yaratmakta. Türkiye genelinde ölçülen ortalama ısı akısı ~74 MW/m² olup küresel ortalamadan belirgin biçimde yüksek. Bu yüksek jeotermal gradyan, ülke genelinde yüzlerce sıcak su kaynağı ve buhar rezervuarının oluşmasını sağlıyor. Nitekim Türkiye’de 280’e yakın jeotermal alan tespit edilmiş ve bunların yaklaşık 27 tanesi elektrik üretimi veya ısıtma amacıyla geliştirilmiş durumda. Jeolojik avantajı sayesinde Türkiye, Avrupa’da jeotermal enerji potansiyeli en yüksek ülke konumunda.
Türkiye, jeotermal enerji üretiminde dünya çapında önde gelen ülkeler arasında yer alır: 2023 yılı itibarıyla Türkiye 1.691 MW kurulu jeotermal güç ile dünyada 4. sırada (ilk üç: ABD ~3.900 MW, Endonezya ~2.418 MW, Filipinler ~1.952 MW). Buna karşın jeotermalin elektrik üretimindeki payı ülkelere göre değişir; örneğin Kenya elektriğinin ~%45’ini, İzlanda ~%30’unu jeotermalden sağlıyor. Türkiye’de ise toplam elektrik üretiminin yaklaşık %3’ü jeotermal kaynaklı. Bu oran görece düşük görünse de Türkiye’nin çok daha büyük elektrik piyasası içinde bu pay sağlanmakta ve jeotermal kurulu güç hızla artırıyor. Toplam kapasite bazında Türkiye, Avrupa’da birinci, dünya genelinde ABD, Endonezya ve Filipinler’in ardından dördüncü büyük jeotermal elektrik üreticisi haline gelmiş durumda. Jeotermal santrallerin tamamı, en yüksek sıcaklık gradyanlarına sahip Denizli, Aydın, Manisa, İzmir, Çanakkale, Afyon gibi Batı Anadolu illerinde yoğunlaşmakta. Bu coğrafi dağılım, Türkiye’nin jeolojik avantajının bölgesel odak noktalarını göstermekte ve jeotermal enerjinin ülke için stratejik önemini vurgulamakta.
Jeotermal enerji, yalnızca elektrik üretiminde değil; konut ısıtması, sera tarımı, termal turizm, rehabilitasyon, maden çıkarımı ve içme suyu gibi alanlarda da çok amaçlı bir kaynak olarak öne çıkıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 GüzelEnerji, Petroleum Istanbul Fuarı’nda gelecek vizyonunu sergiledi20 Mayıs 202515:59 GüzelEnerji, bayilerini İstanbul’da ağırladı20 Mayıs 202515:54 Petrol Ofisi Grubu, Petroleum Istanbul 2025 fuarında ziyaretçiler ile buluştu20 Mayıs 202515:44 Uluslararası Petroleum Istanbul Fuarı bu kez değişim ve dönüşüm için kapılarını açtı20 Mayıs 202515:18 OEDAŞ’tan hizmet bölgesine toplam 4,8 milyar TL’lik yatırım20 Mayıs 202512:34