
14. Türkiye Enerji Zirvesi’nde bu yıl çok sayıda yabancı katılımcı ve davetliler ağırlandı. Farklı ülkelerden gelen çok sayıda konuşmacının konuşmaları ve sunumları da ilgiyle izlendi.
14. Türkiye Enerji Zirvesi’nde bu yıl çok sayıda yabancı katılımcı ve davetliler ağırlandı. Farklı ülkelerden gelen çok sayıda konuşmacının konuşmaları ve sunumları da ilgiyle izlendi.
“Geleceğin Enerji Dünyasında Hazar’ın Enerjisi” özel sunumunu Capspian Barrel Petrol Çalışma Merkezi Başkanı Ilham Shaban gerçekleştirdi. Afrika Enerji Odası Başkanı NJ Ayuk ise “Afrika’da Enerji Dönüşümleri ve Fırsatları” konulu sunum yaptı. Ardından Gürcistan’da Enerji Dönüşümü ve Yatırım Fırsatları özel sunumunu Gürcistan Yenilenebilir Enerji Geliştirme Derneği (GREDA) Yönetici Direktörü Maya Melikidze gerçekleştirdi.
Yabancı konuşmacıların yanında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Madencilik Meclisi Başkanı İbrahim Halil Kırşan “Geleceğin Enerjisi İçin Kritik Mineraller” özel sunumuyla kritik mineraller konusunda bilgiler aktardı. Günün ikinci kısmında da “Belçika’da Enerji Dönüşümünün Ekonomisi” özel sunumunu Wallonia İstanbul Ticaret ve Yatırım Ofisi ve Belçika Başkonsolosluğu Ticaret ve Yatırım Ateşesi Gérard Seghers gerçekleştirdi. Sonrasında JSK Market Operator Denetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yuliia ZHYTNYK “Ukrayna’da Piyasa Gelişmeleri, Yönelimleri ve Fırsatlar” özel sunumuyla dinleyicilere Ukrayna enerji piyasası hakkında bilgiler verdi. Son olarak FULMEN GROUP Yönetim Kurulu Başkanı Alireza SHIRANI “İran’da Enerji Dönüşümü ve Yatırım Fırsatları” özel sunumuyla İran’ın enerji dönüşümüne olan yaklaşımını anlattı.
Capspian Barrel Petrol Çalışma Merkezi Başkanı Ilham Shaban
‘Türkiye, Hazar enerjisini yerinde işleyerek kazanç sağlayabilir’
Hazar etrafında 5 ülke var. Bu 5 ülke, doğal gaz ve petrol üretimi yapan ve dolayısıyla enerjiyle zenginleşmiş ülkeler. Hem enerji ithalatı hem de ihracatı yapıyorlar. Bu ülkeleri incelediğimizde, en büyük üreticinin Rusya Federasyonu olduğunu görürüz. 2023 yılına ait verilere göre; Rusya, 530 milyon tonun üzerinde petrol üretmiş ve yaklaşık 637 milyar metreküp doğal gaz çıkarmış. Rusya’yı takip eden en yakın ülke İran. Sonrasında ise bağımsızlığını kazanan ülkeler arasında ilk sırada Kazakistan yer alıyor. Kazakistan, 90 milyon ton petrol ve 50-60 milyar metreküplük doğal gaz üretimiyle dikkat çekiyor. Türkmenistan ise dünyanın dördüncü büyük doğal gaz üreticisi olup, yaklaşık 80 milyar metreküp gaz üretiyor. Azerbaycan’da doğal gaz üretimi, 2023 yılında petrol üretiminden daha büyük bir hacme ulaşmış durumda. Bu süreç, önümüzdeki yıllarda da devam edecek. 1846 yılında Azerbaycan, dünya sanayi tarihinde ilk kez petrol üreten ülke olarak tanınmıştı. Ancak 2050 yılına gelindiğinde, Azerbaycan’ın artık dünyanın en büyük petrol üreticisi olamayacağı söylenebilir. Bu, Azerbaycan’ın enerji stratejilerinde ve üretim biçimlerinde önemli değişiklikler olacağı anlamına geliyor. Bugün Azerbaycan’ın yıllık doğal gaz üretimi 36 milyar metreküp civarında ve bu üretimin önümüzdeki yıllarda 45 milyar metreküpe kadar artması beklenmektedir. Hazar Denizi çevresindeki ülkelerde petrol ve doğal gaz üretimiyle ilgili pek çok bilgi vardır. Ancak Hazar’ın denizinde, offshore bölgelerinde ne kadar petrol ve gaz üretildiğine dair bilgiler oldukça sınırlıdır. 2023 yılı itibarıyla Hazar Denizi’nden günlük olarak 1.2 milyon varil, yani yaklaşık 60 milyon ton petrol üretimi yapılmakta. Azerbaycan’da ise doğal gaz üretimi 34 milyar metreküpe ulaşmakta. Bu üretim, bölgenin enerji stratejisi açısından oldukça önemli bir yer tutuyor. Hazar’ın etrafındaki 5 ülke arasında, yalnızca 4’ü petrol üretmekte. İran dışında, diğer ülkelerde petrol çıkarılmakta. Azerbaycan ise doğal gaz üretiminde öne çıkıyor. Türkmenistan, “assosye gaz” üretiyor, yani bu gaz büyük ölçüde yan ürün olarak çıkar ve ticari açıdan büyük bir verimlilik sağlamaz. Geleceğe yönelik tahminlere bakacak olursak Kazakistan, üretim hedeflerini 90 milyon ton petrol seviyesinden 105 milyon ton seviyesine çıkarmayı planlıyor. Doğal gaz üretimininde ise 15 milyar metreküplük artış hedefliyorlar. Özbekistan’da da benzer şekilde artışlar öngörülüyor ancak Türkmenistan’da bununla ilgili resmi bir açıklama yok. Türkmenistan hükümeti, enerji üretimiyle ilgili verilerini kamuoyuyla paylaşmamaktadır. Türkmenistan’ın doğal gaz üretimi konusunda ise birçok soru işareti var. Bu ülke, büyük miktarlarda gaz üretiyor gibi görünüyor ancak iç tüketim ve verimlilik konusunda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Elektrik üretimi de genellikle eski Sovyet yapımı santrallerle sağlanıyor. Türkmenistan’daki doğal gaz üretimi çok büyük olsa da bu gazın verimli kullanımı konusunda zorluklar yaşanıyor. Kazakistan ve Özbekistan gibi ülkelerde de enerji üretiminin geleceği belirsiz. Bu ülkelerin enerji altyapısı, Sovyetler Birliği döneminden kalma ve bu yüzden verimliliği artırmak oldukça zor. Öte yandan, 2030 yılında Kazakistan, 15 milyar metreküplük ticari gaz ihracatını hedefliyor ancak kendi iç tüketim ihtiyaçlarını karşılamakta bile zorlanıyorlar. Özbekistan ise Sovyetler Birliği döneminde büyük gaz üreticisi olarak tanınmıştı ancak 2019 ve 2024 yıllarına baktığımızda gaz üretiminin azaldığını görüyoruz. 62 milyar metreküplük gaz üretimi hedeflense de keşif ve rezerv arttırma konusunda yetersizlikler söz konusu. Merkezi Asya’daki bu üç ülkenin karşılaştığı en büyük sorun, dünya enerji pazarlarına uzak olmaları. Hazar Denizi gibi doğal engeller ve çevredeki büyük enerji üreticisi ülkeler (Rusya ve İran) bu pazarlara ulaşımda engel teşkil ediyor. Enerji taşıma projeleri ise, örneğin Bakü-Tiflis-Ceyhan gibi projeler, siyasi ve ticari engellerle karşılaşmıştır. Kazakistan, Rusya üzerinden petrol taşımayı tercih ederken, Rusya-Ukrayna savaşı gibi olaylar bu süreçleri daha karmaşık hale getirmiştir. Azerbaycan ve Kazakistan, enerji taşıma yollarını genişletmeye çalıştı ancak ticari açıdan maliyetler oldukça yüksek oldu. Son olarak 2050 yılına kadar bu ülkelerin enerji kaynaklarını nasıl kullanabileceği büyük bir soru işareti taşımaktadır. Avrupa şirketlerinin bu projelere yatırım yapma konusunda pek istekli olmadıkları ve bölgeye yatırım yapacak sermaye kaynaklarının eksikliği söz konusu. Ancak güneş enerjisinin kullanımında büyük potansiyel var. Özbekistan ve Kazakistan, büyük çöl ve çöl sahalarına sahip ülkeler olarak güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını verimli bir şekilde kullanabilirler. Bu enerjiyi Azerbaycan üzerinden Avrupa’ya, Gürcistan ve Karadeniz yoluyla taşıma projeleri gündemde. Ancak bu projelerin başarısı büyük ölçüde finansal destek ve uluslararası iş birliği ile sağlanabilir. Sonuçta, Türkmenistan, Kazakistan ve Özbekistan, enerji projelerinde kendi iç pazarı dışında daha büyük pazarlara erişim konusunda ciddi zorluklarla karşı karşıya kalmakta Avrupa şirketlerinin bu bölgeye yatırım yapma konusunda ilgisiz olmaları, bu ülkelerin enerjilerinin büyük ölçekli ihracatını zorlaştırmaktadır. Türkiye şirketleri, bu enerjiyi yerinde işleyerek yeni pazarlar yaratabilir ve buradan kazanç sağlayabilirler.
Afrika Enerji Odası Başkanı NJ Ayuk
‘Afrika, yeni enerji geçişine ihtiyaç duyuyor’
Türkiye’nin Afrika’ya yaptığı yatırımlar ve buradaki enerjiyi sahiplenmesi, benim için çok anlamlı. Bu, gerçekten çok umut verici bir şey. Türkiye’nin Avrupa ve dünya çapında öncü bir ülke olması ve Afrika’ya yapılan enerji ihracatında büyük rol oynaması çok değerli. Bir Türk şirketinin Afrika’ya öncelik vermesi, gerçekten takdire şayan bir durum. Türk şirketleri Afrika’da yatırım yapıyor, boru hatları inşa ediyor ve altyapı projelerine imza atıyor. Türkler, inşaat ve altyapı alanında çok yetkinler. Örneğin, Mozambik’te sıfırdan kurulan doğal gaz tesisleri, Rusya ve Katar’dan sonra doğal gazın en büyük üreticisi konumunda. Türkiye’nin son dönemde Senegal’e yaptığı yatırımlar da günde 100.000 varil doğal gaz taşıma kapasitesine sahip. Afrika’da gaza büyük bir ihtiyaç var. Çünkü burada 600 milyon insan yaşıyor. Afrika için gaz taşıma projelerinin gerekliliğinin altını çiziyoruz. Geçmişte yapılanların devam ettirilemeyeceğini biliyoruz ve bu yüzden bütün kıtada gazın taşınması büyük bir önem taşıyor. Afrika, yeni enerji geçişine ihtiyaç duyuyor. Bu geçişin fonları etrafında çok farklı görüşler var. Bakü’de COP zirvesinde çok farklı fikirler paylaşıldı. Ancak burada bahsedilen geçiş, sıradan bir geçiş değil. Güneş her zaman parlamaz, rüzgar her zaman esmez ama doğal gaz bizim sonsuz gerçekliğimizdir. Biz, Afrika’daki sanayileşmenin sağlanabilmesi için doğal gaza ihtiyaç duyuyoruz. Bu geçişin sadece fosil yakıtlardan yeşil enerjiye dönüşmekle ilgili olmadığını anlamamız gerek. Bu geçiş, sadece Avrupa’da tartışılan yeşil enerji hedeflerine ulaşmak için değil Afrika’daki insanların yaşam koşullarını iyileştirmek için yapılmalıdır. Avrupa’da bazı insanlar, Afrika’nın enerji geçişine karşı olduğunu söylüyor. Hayır, biz geçişe karşı değiliz. Ama biz diyoruz ki, “Geçişi siz gerçekleştirin.” Çünkü bizim burada geçiş yapabileceğimiz bir şey yok; karanlığın ortasındayız. Bütün dünyadaki toplumların geçişe ihtiyacı var ama Afrika toplumları her şeyden önce sanayileşmeye ihtiyaç duyuyor ve bunun için doğal gaza ihtiyacımız var. Bu, İsviçre’deki emisyonlardan amonyakla birlikte oluşan gaz akışı gibi bir durum değil, bu doğal gaz. Afrika’daki bu kaynakların doğru şekilde işletilmesi ve Afrika’nın sanayileşmesi gerekiyor. Afrika ‘da daha fazla anlaşma, çözüm ve istihdam yaratılmasını istiyoruz. Bunu başardığımızda, devasa göç akışlarını da durdurmuş oluruz. Gençlerimizi Hindistan’a veya komşu ülkelere gitmekten alıkoyabiliriz. İnsanlarımız Sahra Çölü’nü ve Akdeniz’i geçiyor. Bunun yanlış olduğunu biliyoruz. Bugün Afrika için enerji bağlamında yapılması gereken çok şey var. Afrika kıyılarının dışında offshore olarak bir sürü işletme görüyoruz. Yabancı şirketler Somali çevresinde kazı çalışmaları yapıyorlar, aynı şekilde Kongo ve Angola’da da projeler var. Umuyoruz ki, Afrika’yı sadece tedarik için gidilen bir yer olarak değil, katılımcı bir yer olarak görürüz. Bu tür formlarda çok fazla konuşma yapılıyor, ancak organizasyonlar bittikten sonra bu konuşmalar bir kenara bırakılıyor. COP zirvesinde 2035 hedeflerinin yerine getirilmesi için milyarlarca euro tahsis edileceği söylendi ama bu ödenekler gerçekleşmedi. Avrupa için doğal gaz yeşil, ancak Afrika’daki insanlar için kirli olarak tanımlanıyor. Bunu Afrika’daki elektriği, suyu olmayan insanlara nasıl anlatabiliriz? Zaten oradaki insanlar hiçbir şeyi yokken doğal gazın onlar için kötü olabileceğini nasıl ifade ederiz? Ben her zaman halkıma şunu söylüyorum: Onların yapmadıklarını değil, yaptıklarını yapın. Afrika’da elektrik akışları sömürülüyor ve Almanya, Polonya, Hollanda gibi ülkelere taşınıyor. Ancak Afrika vatandaşları karanlıkta kalıyor. Buradaki iki yüzlülüğe dikkatinizi çekiyorum. Avrupa’nın önde gelen kuruluşları, Afrika’daki kaynakları sömürürken kimse şikayet etmiyor. ABD, federal rezervleri açıyor fakat bu konuda hiç kimse konuşmuyor. Afrika söz konusu olduğunda, “onu olduğu gibi bırakın” diyorlar. Rüzgâr, güneş ve yeni trend olan hidrojen enerjisini öneriyorlar. Gerçekten kaç tane Afrika vatandaşı yeşil hidrojeni kullanacak? Zaten bu insanlar ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanırken bunları nasıl kullanabilirler? Günümüzde Afrika, yeni yeni petrolle tanışıyor. Bize biraz daha zaman tanımanız gerekiyor. Karbonsuzlaştırma politikalarından bahsediyoruz, ancak biz henüz o noktada değiliz. İlk olarak buna uyum sağlamamız gerekiyor. Afrika’daki insanların daha sağlıklı bir yaşam sürmelerine olanak tanıyacak altyapıyı kurmalıyız, böylece bu geçişi gerçekleştirebiliriz. Türkiye ve Afrika her zaman kol kola vererek birçok ortak çözüm üretmiştir. Girişimciler ve devlet desteğiyle çok önemli adımlar atılmıştır. Türkiye ile ilişkilerimizden büyük gurur duyuyorum. Bugün burada olmak, bu güçlü bağlantıları kurmak çok değerli. Gerçekten Afrika’nın iyi bir konumda olması için gerekli teşvikleri sağlayan kurumlarla iş birliği yapmayı umuyorum. Biz Afrika halkı olarak Bakü’deki COP zirvesinde konuşulanları kabul etmiyoruz. Evet, dinledik, tamam dedik. Ancak doğal gazı geride bırakmamız gerektiği ve hidrojen gibi son derece modern teknolojilere uyum sağlamamız gerektiği söyleniyor. Fakat, bu konuşmaları yapanların çoğu gerçek dünyadan kopmuş. Bizim topraklarımızda, uygulanabilir, sıradan elektrik enerjisi santrallerine ihtiyacımız var.
Gürcistan Yenilenebilir Enerji Geliştirme Derneği (GREDA) Yönetici Direktörü Maya Melikidze
‘Gürcistan’a gelen yatırımcılara uygun kaynaklar sağlıyoruz’
Kuruluşumuzun ana hedefi, yenilenebilir enerji kaynaklarını desteklemek. Güneş, rüzgâr ve hidroelektrik kaynaklarımız mevcut ve kullanacağımız kombinasyon da bu kaynaklar olacak. Kuruluşumuz, Gürcistan’daki yatırımları desteklemek için kurulmuştur. Gürcistan’a gelen yatırımcılara elektrik üretimi için uygun kaynaklar sağlıyoruz ve teklif edilen desteklenebilir geliştirmelere yatırım yapmalarını istiyoruz. Doğaya zarar verilmesiyle ilgili olarak birçok kişi hidrojen santrallerinin kurulmasını şiddetle kınıyor. Öte yandan, iletişim, yasal destek ve Avrupa’yla olan iş birliğimiz gibi önemli konularımız da var. Gürcistan’ın yasalarının Avrupa yasalarına uyumlaştırılması gerektiği görüşündeyiz. Bu hedefleri gerçekleştirebilmemiz için yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmamız gerekiyor.
“BÖLGESEL TİCARETİ DESTEKLİYORUZ”
Yeni işletmelerin kuruluşunu destekliyoruz. Burada, enerji tüzüklerimiz ve stratejilerimiz bulunuyor. Her ülke gibi biz de enerji güvenliği ve emniyetini son derece önemli bir konu olarak görüyoruz. Enerji güvenliği ve bağımlılık konusunda herkes farklı cevaplar verebilir, bu son derece doğaldır. Klasik bir tanım yoktur; her ülkenin stratejisi ve öncelikleri farklı olabilir. Bölgesel ticareti destekliyoruz. Komşularımız Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya ile piyasalarımızı birleştiriyor ve karşılıklı ticaret yapıyoruz. Gürcistan’ın elektrik üretim havuzu oldukça çeşitli. Toplam kurulu gücümüz 4.6 GW ve bunun yüzde 73’ü hidroelektrik santrallerinden ve yüzde 25.1’lik kısmı ise termal güç santrallerinden geliyor. Gazı ise Azerbaycan’dan ithal ediyoruz. Pik dönemlerde gazdan elektrik üretebiliyoruz. Mikro santrallerimiz de mevcut. Rüzgâr enerjisinden sağlanan üretim ise 0.4 GW civarında.
“SU KAYNAKLARIMIZIN YÜZDE 24’Ü KULLANILABİLMEKTE”
Gürcistan zengin su kaynağına sahip bir ülke. 26 bin akarsuyumuz bulunmakta ancak yalnızca 300 tanesi elektrik üretimi için uygun. Çevre koruma yasaları gereği su kaynaklarının sadece yüzde 24’ü kullanılabilmekte. Bununla birlikte, kullanılmayan büyük bir potansiyel bulunmakta. Aynı zamanda Net Ölçüm Programı ile KOBİ’leri ve haneleri destekliyoruz. Gürcistan’daki birçok insan evlerinde sayaçlar takıyor ve KOBİ’ler de bu programdan faydalanıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının ana şebekeye entegrasyonu oldukça zor. Ancak, kendi ülkemdeki eski kanun koyucu olarak yenilenebilir enerji entegrasyonunu destekliyorum. Dağıtım şirketlerini de desteklememiz ve mevcut haklarını korumamız gerektiğini düşünüyorum. Bu projem, Kalkınma Bankası tarafından desteklenmiş ve özel sektör katılımı sağlanmıştı. Ayrıca, enerji serbestleştirmesiyle ilgili bir projemiz bulunuyor. İki yatırım teşviğimiz bulunuyor ve yatırımcılarımız, arz ve taleplere dayalı yapılan hesaplamalar sonucunda belirli bir rakam ortaya çıkartıyor. Bu hesaplamalar sonucunda ilan edilen toplam rakam 1.500 MW’dır. Bu kapasite, rüzgâr elektrik santrallerine 950 MW, güneş su santrallerine 250 MW ve diğer güneş santrallerine 250 MW olarak dağıtılmakta. Ayrıca, biyokütleden kaynaklı elektrik üretimimiz de 50 MW civarında. Hidrojen enerjisi gündemimizde yer almakta ancak hidrojene ulaşmak için önümüzde hala birçok aşama bulunmakta. Bu alanda çözülmesi gereken birçok bilimsel konu da mevcut. Biyokütle ve biyogaz gibi alternatif enerji üretim alanları da önemli bir konu olarak gündemimizde yer alıyor.
“KARADENİZ’İN ALTINDAN KABLOLARIMIZ GEÇECEK”
Piyasa reformunu destekliyoruz ve burada önemli olan konu fiyat formülasyonudur. Fiyatları arz ve talebe göre belirlememiz gerekiyor ve şeffaf bir çerçeveye ulaşmamız büyük önem taşıyor. Bu bağlamda, yatırımcılarımızı bilgi eksikliği nedeniyle üzmek istemeyiz. Dolayısıyla, piyasada son derece adil kurallar uygulanmakta ve her bir tescilli şirketin aynı fırsatları, aynı şartları ve koşulları var. Bunun dışında hiçbir açık imkân tanınmamakta ve yatırımcı kurallarının ihlali söz konusu olmuyor. Yakın zamanda, Karadeniz’in altında kablolarımız geçecek ve Gürcistan, Romanya ile bir bağlantı kurarak Gürcistan’ın Avrupa ile bağlantısı sağlanacak. Bu sadece Gürcistan için değil, komşularımız, Azerbaycan dahil, bu bağlantıdan faydalanabilecekler. Buradaki tek koşul, sadece yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektriğin Avrupa’ya ihraç edilebilmesi.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Madencilik Meclisi Başkanı İbrahim Halil Kırşan
‘Enerjinin geleceği için kritik minerallerin rolü artıyor’
Kritik ve stratejik minerallerle ilgili 2010 yılında Çin ile Japonya arasında Çinli gemicilerin Japon sahil güvenlik ekipleri tarafından tutuklanması ve ihracatın durdurulması, önemli bir kavşak noktasını oluşturuyor. Japonya, o dönemde teknoloji anlamında ileriydi ve ham maddeye ihtiyaç duyuyordu. Çin’in ham maddeleri ihraç etmemesi, Japonya’yı zor durumda bırakmıştı. 2018 yılından itibarense kritik mineraller dünyanın gündemine hızlı bir şekilde girdi. Kritik mineraller; yeşil enerji, bataryalar, rüzgâr türbinlerinde kullanılıyor. Elektrikli araçlarda daha fazla maden ihtiyacı olacak. Ayrıca, rüzgâr türbinlerinde ve güneş panellerinde de daha fazla madene ihtiyaç duyulacak. Elektrikli araçlara gelince, klasik benzinli veya dizel araçlara göre 9 kat daha fazla madene ihtiyaç duyulacağı açık. Özellikle elektrikli araçlarda, klasik araçlara göre 6-9 kat arasında daha fazla madene ihtiyaç olacağı biliniyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine göre, 2040 yılına kadar madene duyulan ihtiyacın sürdürülebilir kalkınma senaryosuna göre 4 kat artacağı, sıfır emisyon senaryosuna göre ise 6 kat artacağı belirtiliyor. Ayrıca, lityum ihtiyacının 42 kat, grafit ihtiyacının 25 kat, nikel ihtiyacının ise 20 kat artacağı öngörülüyor. Bu çalışmalar zaman zaman güncelleniyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine göre, 2022’den 2050’ye kadar yapılan güncellemelerde alüminyum miktarının 55 kat, bakırın ise yüzde 108, nikelin de yüzde 111 kat artacağı öngörülüyor. Sadece maden üretimi değil, geri dönüşüm de önemli bir konu. Bu alanda yapılacak yeniliklerle yüzde 10’luk bir katkı sağlanması hesaplandı. Türkiye, madencilik sektöründe gayrisafi milli hasılasına 1,4’lük bir pay sağlamakta. Maden çeşitliliği yönünden 90 madenin 70’ine sahibiz. Türkiye, dünya genelinde üretilen maden çeşitliliği açısından 168 Ülke arasında 8, miktar bazında 22 ve değer bazında 28.sıradayız. Metalik madenlerden endüstriyel ham maddelere, enerji ham maddelerine ve nadir toprak elementlerine kadar birçok geniş spektrumda madene sahibiz. Türkiye’nin önemli madenleri arasında bor, mermer, bakır, altın ve manganez gibi madenler bulunuyor. Özellikle bor, dünya rezervlerinin %73’üne sahip olarak Türkiye için stratejik bir öneme sahip. Avrupa, tüm bor ihtiyacını Türkiye’den karşılıyor. Nadir toprak elementlerine gelince, Eskişehir Beylikova’da nadir toprak elementi sahası var. Bu da literatüre yeni girdi. Toplamda 694 milyon rezerv var. Türkiye’nin bu alanda yaptığı çalışmalar dünya gündeminde giderek daha fazla yer buluyor. Nadir toprak elementlerinin Türkiye’de eldesi anlamında teknolojik iş birliği imkanları araştırılmaya devam ediliyor. Türkiye özellikle Çin’le, nadir toprak elementlerinin değerlendirilmesi konusunda bazı görüşmeler yapıyor. Dünyada; Amerika, Avrupa Birliği ülkeleri, Çin, Hindistan ve Japonya gibi ülkelerin yer aldığı bir mineral güvenliği ortaklığı (MSP) bulunuyor. Türkiye de bu ortaklığa üye oldu. Dolayısıyla, Türkiye’nin batı ülkeleri ile mi yoksa Çin ile mi iş birliği yapacağı konusunda tercihlerini belirleyecek çalışmaları devam ediyor. Geldiğimiz noktada, dünya genelindeki enerji dönüşüm sürecinde Türkiye’nin ne yapması gerektiği önemli bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Dünya enerji dönüşümü, genellikle hesapsız bir şekilde ilerlemekte ve bu durum önemli zorluklar yaratıyor. Enerji güvenliğini tam sağlayarak mevcut kaynakları koruyarak kömür, nükleer ve ham maddeleri yok sayıp sadece güneş ve rüzgar enerjisiyle ilerlemeyi tercih ediyorsanız, burada bir yanılgı vardır. Bu yaklaşım, elektrik güvenliğini sağlamadan çeşitli kısıtlamalarla karşı karşıya kalmanıza yol açar ve bu durumda enerji arzında ciddi zorluklar yaşanabilir. Türkiye’nin kömür gibi mevcut enerji kaynaklarını göz ardı etmeden, bu kaynakları ekonomiye entegre ederek kullanmaya devam etmesi önemli. Küresel iklim hedeflerine ulaşmak, sanayileşmeyi askıya almak veya durdurmak anlamına gelmez. Çevre dostu, sürdürülebilir yenilenebilir enerji oranı belli bir seviyeye ulaştıktan sonra, yeni enerji sistemine geçiş yapılmalı ve bu sistem kurularak yola devam edilmeli. Ulusal çıkarlarımızı önceleyen bir enerji ve maden politikasına ihtiyaç duyulmakta. Paris İklim Anlaşması’na taraf olmamız nedeniyle, bu anlaşmadan sonra oluşturulan yol haritasının devreye alınması önemli. Madenler açısından, coğrafi konumumuz ve genç iş gücümüz oldukça cazip bir konumda olduğumuzu gösteriyor. Kritik mineraller ve madenlerin ekonomiye kazandırılması için uygulanacak stratejinin her bir maden için ayrı ayrı belirlenmesi, yeni bir stratejinin hazırlanması, bu dönemde bir zaruret haline geldi. Ülke olarak sahip olduğumuz yeşil enerjinin ihtiyaç duyacağı bu maden potansiyelimizi etkili bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Bu kapsamda kritik ve stratejik minerallere öncelik verilmesi hayati öneme sahip. Sürdürülebilir kalkınma için sürdürülebilir bir madencilik anlayışının benimsenmesi ve sorumlu madencilik ilkeleri çerçevesinde hareket edilmesi kaçınılmaz. Madenciliğimizin büyümesi için yeni anlayış stratejisine ihtiyaç duyuyoruz.
Wallonia İstanbul Ticaret ve Yatırım Ofisi ve Belçika Başkonsolosluğu Ticaret ve Yatırım Ateşesi Gérard Seghers
‘Belçika’da enerji dönüşümü büyük bir hızla gerçekleşiyor’
İklim değişikliği çok hızlı bir şekilde gerçekleşiyor ve enerji kaynakları hızla azalıyor. Ancak kriz her zaman yeni fırsatlar doğurur. Belçika’nın düzenlemeler yapabilme kabiliyeti de bu fırsatlardan biri. Belçika’da enerji dönüşümü büyük bir hızla gerçekleşiyor. Nükleer tesislerin kapatılmasının ardından, Belçika deniz üzerindeki rüzgar enerjisine odaklanıyor. Ayrıca, Belçika’da güneş enerjisi teknolojileri de geliştirilmeye devam ediyor. Çok sayıda türbinimiz var. Belçika, kıyı ötesi rüzgar türbinleri konusunda 15 yıldan fazla deneyime sahip. İlk yapılan türbinler, kıyı ötesi gaz ve petrol arama platformlarına dayanıyordu ancak daha sonrasında Belçika, bu alanda önemli bir uzmanlık geliştirdi. Enerji depolanması konusunda, Belçika’da bunu özellikle bataryalarla yapıyoruz. Şu anda 350 MW’lık depolama kapasitemiz var ve bu alanda hızla ilerliyoruz. Elektrik sağlayan şirketlere teşvikler veriliyor ve birçok şirket büyük yatırımlar yapıyor. Diğer bir enerji sorunumuz ise hidrojen olabilir. Bugün bile, düzenlemeler nedeniyle hidrojenin bu dönüşümün önemli bir parçası olduğunu düşünüyoruz. Kıyı ötesi rüzgar enerjisinin depolanması için hidrojen bir çözüm olabilir. Belçika’da hidrojen sektörü çok büyük ve çok zengin bir ekosistem oluşturmuş durumda. Yenilenebilir enerji üretiminde büyük bir kapasiteye sahibiz ve hidrojen gibi arzların taşınmasında uzmanlaşmış birçok şirketimiz var. Sanayinin karbon ayak izini düşürmek için hidrojen kullanımını artırmayı planlıyoruz. Belçika, aynı zamanda komşu ülkeler için bir enerji merkezi konumunda. Örneğin, Fransa nükleer enerji ile elektrik ihraç ediyor ve Avrupa’nın birçok ülkesine enerji sağlıyor. 2022’de Rusya, Ukrayna’ya girdiğinde Rusya’dan yapılan doğalgaz ihracatı durdu. Bunun ardından Belçika, Almanya’ya doğalgaz ihracatını artırdı. Bugünlerde ise bu doğalgaz kapasitesinin ileride hidrojen nakletmek için de kullanılmasını planlıyoruz.
FULMEN GROUP Yönetim Kurulu Başkanı Alireza Shirani
‘İran’da yeşil enerji potansiyeli büyük’
İran, daha çok fosil yakıtlara dayalı bir ülke. Enerji tüketiminin yüzde 95’i doğal gaz ve petrolden geliyor. Hidroelektrik enerji toplam enerji karmasının sadece yüzde 3.2’sini oluşturuyor. Ülkemiz su sıkıntısı yaşayan bir ülke olduğu için İran’da büyük bir hidroelektrik potansiyeli yok. Güneydeki bazı nehirlerden hidroelektrik üretimi yapılabiliyor ama genel olarak suya erişim çok sınırlı. Bu da İran’da önemli bir sorun. Bir diğer enerji kaynağı ise güneş enerjisi. Ancak güneş enerjisini üretmek için de suya ihtiyaç var ve suya erişmek çok maliyetli. İran’da suyun taşınması metreküp başına 5 Euro’ya mal oluyor ki bu da oldukça yüksek bir tutar. İran’da enerji tüketimi oldukça yüksek. Her yıl yaklaşık yüzde 10 oranında artıyor. Bunun sebebi büyük ihtimalle düşük enerji fiyatları. Ancak İran’daki santrallerin ortalama verimliliği yüzde 39 civarında. Güzel teknolojilerimiz var ve verimliliği yüzde 60’a çıkarabiliyoruz ama ülkedeki büyük bir kısmında hala açık gaz türbini kullanılıyor. Döngülü santrallere geçiş yapmamız gerekiyor. Aslında İran’da bir rekabet ve pazar var ancak hükümet, pazarın kontrolünü sağlamak için yüzde 20’lik bir koruma payına sahip. Bu santrallerin toplam kapasitesi 5300 MW ancak sadece yüzde 25 verimlilikle çalışıyor. Bu da toplam verimliliğin düşmesine sebep oluyor. Aslında toplam verimliliğin yüzde 39 olmasının temel nedeni, bu 5 bin 300 MW’lık santrallerden kaynaklanıyor. İran’da 765 kW’lık bir sistem yakında süper şebeke olarak devreye alınacak. Elektrik iletimi konusunda büyük bir proje olan bu sistem, diğer bölge ülkeleriyle elektrik paylaşımı için çok önemli olacak. İran’da, 2024 yılında 20 bin MW’lık bir elektrik kesintisi yaşandı. Tüketim çok yüksekti ancak üretim tüketimi karşılayacak seviyede değildi. Bu yüzden, hükümet elektrik talebini yılın diğer aylarına kaydırmak için bazı önlemler aldı. 2025’te ise bu tüketimin 24 bin MW’a ulaşması bekleniyor. Elektrik depolaması için bataryalar kullanılması bir seçenek. Başka bir seçenek de hidrojen. Ayrıca bağlanabilirlik de önemli bir seçenek. Ülkeler arasındaki saat farklarını kullanarak ihtiyaç duymadığımız saatlerde elektrik tüketimi sağlanabilir. Mesela Avrupa’da, tüketilen elektriğin yüzde 5’i başka ülkelerden geliyor. Bu nedenle, kuzey-güney bağlantıları, mevsimsel bir paylaşım sistemi kurmamıza yardımcı olabilir ve geri kalan kısmı günlük paylaşım için kullanabiliriz. Ukrayna’dan meslektaşımız, kış aylarında talebin çok yüksek olduğunu ve elektrik fiyatlarının kWh başına yükselebileceğini belirtti. Elektrik fiyatı İran’da ise çok düşük olabiliyor. Bu nedenle, iki ülke arasında bağlantı kurulması her iki ülke için de faydalı olabilir. Türkiye, İran, Pakistan ve Irak arasında böyle bir sistem kurulabilir. Yani elektrik yük paylaşımı, bu ülkeler arasında yapılabilir ve bu sisteme fazla yatırım yapmaya gerek yok. İran, dünyada enerji yoğunluğu açısından en önemli bölgelerden birisidir. İnsanların elektriği daha verimli kullanmalarını teşvik etmek adına, kendi mekanizmalarımızı geliştirmeliyiz ve yeni teknolojiler üzerine çalışmalıyız. Bu sayede, İran’daki iç piyasa daha dengeli hale gelebilir. Yenilenebilir enerji konusunda ise yeşil enerjiyi geleneksel enerji piyasamıza uyumlaştırmamız ve mevcut piyasayı buna göre geliştirmemiz gerekiyor. Ayrıca, İran’ın güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisi konusunda büyük bir potansiyele sahip olduğunu söyleyebiliriz. İran, 70 bin MW’lık bir güneş enerjisi kapasitesine ve 60 bin MW’lık rüzgâr enerjisi kapasitesine sahip. Ancak bu potansiyelin kullanılabilmesi için düzenleyici çerçeveler, sistem araştırmaları, şebeke kodları ve özel bir çerçeve oluşturulması gerekiyor. İran’daki elektrik piyasası daha önce doğrudan elektrik üretimi ve tüketimi üzerinden işlemekteydi ancak artık sistem değişti. Artık etkinlik piyasası ve yeşil enerji piyasası da devreye girdi. Geçiş sürecini desteklemek için, yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla yatırım yapmamız ve daha büyük tesisler kurmamız gerekiyor. Sanayi elektrik tüketicilerinin %2’sinin yeşil enerjiyle tedarik edilmesi ve yıllık %1’lik bir artış hedefleniyor. Ayrıca, elektrik etkinliğinin %55 olması bekleniyor. Bu kullanım etkinliğini artırmak için eğer bir kişi veya kurum katkıda bulunacaksa fiyatlar uluslararası fiyat seviyelerine dayalı olarak belirlenmeli. Son yıllarda popülerleşen kripto para birimlerinin enerji piyasasında nasıl kullanılabileceği üzerine de konuşuluyor. Bu, enerji üreten herkesin ya da enerji piyasasında faaliyet gösteren her bireyin bu yeni yaklaşımı benimsemesi gerektiği anlamına geliyor. İran’da, “enerji tokeni” adı verilen bir para biriminin uygulanması planlanıyor. Sonuç olarak İran’da yeşil enerji potansiyeli büyük ve devlet tarafından bu alanda önemli destekler veriliyor. Solar ve biyokütle enerji projelerine yatırım yapmak oldukça cazip. Ayrıca, şebeke içinde ve dışında küçük güneş enerjisi tesislerinin kurulması teşvik ediliyor. Etkinlik piyasası, kombine çevrim santralleri ve mevcut gaz türbinlerinin ısıl verimliliğine yatırım yapılması büyük önem taşımaktadır. Dünya genelinde enerji verimliliğini artırmak için bu tür yatırımların yapılması gerekiyor. İran’da 20 milyar dolarlık bir pazar potansiyeli bulunuyor.
JSK Market Operator Denetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yuliia Zhytnyk
‘Ukrayna, savaş nedeniyle yaz aylarında elektrik kısıtlılığı yaşıyor’
Enerji sektörü, Ukrayna ekonomisinde çok önemli bir rol oynuyor. Ukrayna’nın birleşik enerji sisteminde tahmini elektrik üretimi 109 milyar kWh civarındadır ve ülkedeki tüm elektriğin neredeyse yüzde 80’i nükleer veya termal santraller tarafından üretiliyor. Geri kalan elektrik ise hidroelektrik santraller, termal santraller ve diğer enerji kaynaklarından sağlanıyor. İşgal sonrasında Ukrayna’daki alış-satış hacmi yaklaşık yüzde 50 oranında düştü. Ukrayna’daki karmaşık durum nedeniyle ülkemiz yaz aylarında elektrik kısıtlılığı yaşıyor ve bu dönemde fiyatlar yukarı doğru hareket etmekte. Ukrayna’daki fiyat zirveleri aslında komşu Avrupa ülkeleriyle aynı seviyede değil. Ukrayna, gün içi pazar fiyatları açısından İtalya’nın ardından geliyor. Ukrayna için elektrikle ilgili menşe garantisi sisteminden de bahsetmek isterim. 2024 yılı itibariyle, ortak girişim denetim kurulu ve Market Operator adlı kuruluş, elektrik için menşe garantisi satış sistemini başlattı. Ayrıca, enerji kaynaklarından elde edilen gelir için bir menşe garantisi satış platformu oluşturuldu. 1 Kasım itibarıyla toplamda 101.767 menşe garantisi elektrik için satış yapılmış olup bu satışlardan elde edilen gelir yaklaşık 30.000 Euro’dur (KDV hariç). Bu da hem ülkemiz hem de şirketlerimiz için önemli bir gelir kaynağı oluşturdu. Market Operator, menşe garantilerinin satışını düzenler ve bunun için özel bir yazılım kullanılır. Bir menşe garantisi, bir MW saati temsil etmekte. Şirketimizin diğer önemli görevlerinden biri, kayıt ve raporlama mekanizmaları ile platformların yönetimidir. 2 Temmuz 2024 itibariyle, Market Operator tescilli raporlama mekanizması ve iç bilgi platformu olarak tanımlandı. Bu nedenle, tescilli raporlama mekanizmaları ve iç bilgi platformlarının işleyişini sağlama yükümlülüğü altında bulunmakta. Market Operator, veri aktarımının düzenli bir şekilde yapılmasını sağlıyor ve Ukrayna’daki enerji pazarına entegrasyonu için bu sistemler son derece önemli.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 Belçika, en eski nükleer reaktörünü kapatıyor14 Şubat 202518:10 Karagöz ve Hacivat bu kez tasarruf için sahneye çıktı14 Şubat 202516:45 Bakan Bayraktar, Venezuela ile enerjide ve madencilikte iş birliğini geliştirmeyi hedeflediklerini belirtti14 Şubat 202516:29 TBMM İliç Maden Kazasını Araştırma Komisyonu taslak raporunu tamamladı14 Şubat 202516:06 TORA 19. Geleneksel SEÇ Haftasını başarıyla tamamladı14 Şubat 202515:38