‘Enerji dönüşümünde Almanya ile iş birliği büyük potansiyel içeriyor’

‘Enerji dönüşümünde Almanya ile iş birliği büyük potansiyel içeriyor’

Rödl & Partner’den Avukat Gökhan Demirel, enerji dönüşümünde Türkiye ve Almanya’nın yapabileceği ortaklık ve yatırım fırsatlarına dair sorularımızı Gas&Power için cevapladı.

Enerji dönüşümünde Türkiye ve Almanya’nın karşılıklı menfaatleri, Türkiye’nin yeşil hidrojen ithalatçısı olabilmesi için neler yapması gerektiği, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır hedefi ve bu konudaki fırsatlar ile ilgili soruları Rödl & Partner’dan Avukat Gökhan Demirel Gas&Power okuyucuları için yanıtladı.

“GÜNÜMÜZDE ENERJİ EVRENSEL BİR DEĞER HALİNE GELDİ”

Ülkelerin Paris Anlaşması kapsamında karbon sıfır hedefleri enerji sektörünü nasıl etkileyecek?

Günümüzde enerji, evrensel bir değer haline geldi. Fosil yakıtlardan kaynaklı karbon salımının neden olduğu iklim değişikliği, süregelen savaş ve siyasi krizler, ülkeleri enerji bağımsızlığı için sürekli olarak yeni stratejiler üretmeye itmektedir. Ülkeler bu nedenle enerjiyi politik programlarının bir parçası haline getirmekte, uluslararası ilişkiler yönünden dost ülkelerle enerji ortaklığı arayışına girmekte ve böylece kartların yeniden dağıtıldığı bir ortamda avantajlı bir konum elde etmeyi amaçlamaktadırlar.

Bu noktada, Almanya başta olmak üzere, Paris Anlaşması’nı onaylayan ve ayrıca Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde belirlenen somut hedeflere ulaşmak için stratejiler geliştiren Avrupa Birliği ülkeleri ile bu ülkelere yenilenebilir enerji ithal etmek ve enerji tedarik zincirinde kilit bir rol oynamak isteyen ülkeler arasında ayrıma gitmek yanlış olmaz.

“ALMANYA’NIN HİDROJEN PİYASASINDA İTHALAT İHTİYACI VAR”

Almanya’nın yeşil hidrojen tedarikçisi olabilir miyiz?

Özellikle Almanya, yayımlanan ulusal enerji stratejisinde beyan edildiği üzere, enerji dönüşümünde yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı hidrojen teknolojilerine özel bir önem atfediyor. Almanya sınırları içerisinde izole bir çözümün mümkün olmadığını, hidrojen teknolojilerinin global bir piyasa içerisinde gelişim sağlayabileceğini, yurtiçinde oluşturulacak bir hidrojen piyasasının dekarbonizasyon hedeflerine ulaşmakta yetersiz kalacağı, bu nedenle bir ithalat ihtiyacının var olduğu açıkça ifade ediliyor.

“KAMU KURUMLARI AKTİF BİR ŞEKİLDE ÇALIŞIYOR”

Almanya, yeşil hidrojen ithalatı konusunda gerek kamu gerekse özel sektör kapsamında ne gibi çalışmalar yapıyor?

Almanya bu nedenle proaktif bir biçimde, kamu yararına çalışan kuruluşlar ve özel sektör temsilcileri vasıtasıyla, potansiyel partner ülkelerdeki yenilenebilir enerji yatırımlarının hızlandırılması, gelişmesi ve teşvik edilmesi için iş birliği çalışmaları yürütmekte, ilgili ülkedeki gelişmeleri yakından takip etmekte, tıkanma noktalarını tespit etmekte ve edindiği izlenim neticesinde enerji ortaklıklarını şekillendirmektedir. 

“ALMANYA VE TÜRKİYE’NİN MENFAATLERİ KARŞILIKLI”

Yeşil hidrojen ve bu konudaki teknolojilerle ilgili Türkiye ve Almanya’nın olası ortaklığını nasıl görüyorsunuz? Bu konuda Türkiye’nin neler yapması gerekiyor?

Ülkemizin de hidrojen yol haritasında paylaşıldığı üzere, özellikle hidrojen teknolojileri alanında, fakat bu alanla sınırlı olmaksızın, yabancı teknoloji transferine ve nitelikli yabancı işgücüne ihtiyacımız bulunuyor. Şüphesiz ki bu teknoloji ve yetenek transferi, yerli teknolojilerin sürdürülebilir bir şekilde geliştirilmesi ve nitelikli işgücü yetiştirilmesi için bir gereklilik.

Dolayısıyla burada, Almanya ile Türkiye’nin enerji dönüşümündeki menfaatleri örtüşmekte ve birbirini tamamlamaktadır.

“MİTTELSTAND”I KAZANMAMIZ GEREKİR

Almanya’nın “Mittelstand” olarak ifade edilen ve Alman ekonomisinin sürükleyici gücü olarak kabul edilen orta ölçekli işletmelerinin inovasyon ve teknolojinin hareket noktasını oluşturduğu biliniyor. Ülkemizin enerji dönüşümü için ihtiyacı olan teknoloji ve işgücü transferinin genelde aile şirketi olarak faaliyetlerini sürdüren bu şirketlerin Türkiye’ye yatırım yapmaları için uygun bir yatırım ortamının geliştirilmesi, yabancı yatırımcının zihinsel altyapısını değiştirecek kucaklayıcı politikaların ve ortak bir çalışma kültürünün geliştirilmesi gerektiği söylenebilir.

“UZLAŞI KÜLTÜRÜ ÜLKELERİN ENERJİ ENDÜSTRİSİNDEKİ KONUMUNU BELİRLEYECEK”

Türkiye’nin 2053 Net Sıfır hedefi ve bu konuda enerji endüstrisinin dönüşümü ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Gerçekten Türkiye’nin enerji altyapısının oluşturulması ve optimize edilmesi, enerji depolama sistemlerinin geliştirilmesi, dijitalleşme, sanayide iklim-nötr üretim süreçlerine geçiş, ulaşım sektörünün karbonsuzlaştırılması, akıllı binaların inşası gibi hususlar muazzam bir yatırım gerektirmekle birlikte ülkemizin 2053 Net Sıfır hedefi için birer zorunluluk. Enerji dönüşümü, yeni iş modellerinin gelişmesine olanak sağlayan dinamik bir süreç. Bu süreçte özel sektörün ihtiyaçları dikkate alınarak bütünsel stratejilerin geliştirilmesi ve yabancı yatırımcının kazanımı için uzlaşı kültürünün ön planda tutulması önem arz ediyor.

‘YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARININ GELİŞİMİNDE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DE ÖNEMLİ’

Yenilenebilir enerji sektörü ve enerji dönüşümünde sektör oyuncuları fırsatları nasıl değerlendirebilir?

İnovatif ürün, çözüm ve trendlerin sunulduğu platformlarda boy göstermek, sektör oyuncuları için neredeyse asgari bir görev haline geldi. Almanya’nın Münih kentinde düzenlenen Intersolar Europe 2023 Fuarı da bu anlayıştan hareketle rekor bir katılımla gerçekleşti.

Enerji dönüşümünün belirlenen hedefler doğrultusunda başarıya ulaşabilmesi için günlük hayata sirayet etmesi gerekir. Özellikle ısı ve ulaşım sektörlerinin nihai enerji tüketimindeki payı göz önünde bulundurulduğunda, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektriğin fosil yakıtları ikame etmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Bunun için elektrik, ısı ve mobilite sektörlerinin akıllı bağlantılarla birbirlerine entegre edilmesi gerekir. İşte bu entegrasyon ve sistem esnekliğini sağlayacak ürün ve çözümler, bu yılki fuarın odağında yer aldı.

Çin’in baskın olduğu bir ortamda firmalarımız, özellikle enerji depolama sistemleri alanında, nitelikli ve yenilikçi Alman üreticileriyle iş bağlantıları kurma fırsatı yakaladılar. Bu sinerjinin artarak devam etmesi gerekiyor, çünkü yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişiminde teknolojik yenilikler kadar uluslararası ilişkiler de önemli. Türkiye olarak global ölçekte diğer pazarlara alternatif bir pazar olarak konumlandırılmamaya özen göstermeliyiz.