‘TFS, son bir yılın EPDK verileri göz önüne alındığında Türkiye’nin lider jet yakıtı şirketidir’

İstanbul Havalimanı’nda uçuş gerçekleştiren 100’e yakın yabancı havayolu şirketine ve Türk Hava Yolları’na yakıt tedariği sağlayan Turkish Fuel Services (TFS) Akaryakıt Hizmetleri A.Ş.’nin Genel Müdürü Hüseyin Hilmi Aslanoğlu Enerji Petrol Gaz’ın sorularını yanıtladı.

2018 yılından bu yana havacılık ve jet yakıtı sektöründe faaliyet gösteren Turkish Fuel Services (TFS) İstanbul Havalimanı’nda uçuş gerçekleştiren 100’e yakın yabancı havayolu şirketine ve Türk Hava Yolları’na ulusal ve uluslararası tüm uçuşlar için yakıt tedariği sağlıyor. Turkish Fuel Services (TFS) Akaryakıt Hizmetleri A.Ş. Genel Müdürü Hüseyin Hilmi Aslanoğlu, şirketin faaliyetlerini ve hedeflerini gazetemize anlattı.

Turkish Fuel Services hakkında bilgi verir misiniz? 

2018 yılından bu yana havacılık ve jet yakıtı sektöründe faaliyet gösteren TFS (Turkish Fuel Services) Akaryakıt,  İstanbul Havalimanı’nda jet yakıtı dağıtım, depolama ve ikmal alanlarında hizmet sağlamaktadır. İstanbul Havalimanı resmi jet yakıtı sağlayıcısı olan TFS, son bir yılın EPDK verileri göz önüne alındığında Türkiye’nin lider jet yakıtı şirketidir.

Istanbul Havalimanı, tüm fazları tamamlandığında yıllık 200 milyon yolcu kapasitesi ile 300’den fazla destinasyona uçuş imkânı sunacaktır. Bu kapasite TFS’nin iş potansiyelini ve verdiği hizmetin kapsamını da göstermektedir. TFS, Türk Havacılık sektörünün küresel bir oyuncuya dönüşmesine paydaşlarıyla birlikte destek olmayı ve Türkiye’de ve bölgede ekonomik refah ve istikrarın oluşturulmasına yardımcı olmayı kendisine misyon edinmiştir. Jet yakıtı tedariği, depolaması, transferi ve uçaklara ikmali alanlarında başvurulan şirket olacak uzmanlık seviyesine erişmek ve bu konularda gerçekleşecek sektörel gelişmelerin merkezinde yer almak vizyonuyla çalışmalarını sürdürmektedir. 

‘TFS, İSTANBUL HAVALİMANI’NDA BULUNAN UÇAK İKMAL ALTYAPILARINI İŞLETMEKTEDİR’

Hizmet ve faaliyetleriniz nelerdir?  

TFS’nin ana faaliyet alanı İstanbul Havalimanı’nda uçuş gerçekleştiren yaklaşık 100’e yakın yabancı havayolu şirketine ve bayrak taşıyıcımız Türk Hava Yollarına ulusal ve uluslararası tüm uçuşlar için yakıt tedariği sağlamaktır. Tedarik edilen yakıtın %80’i ihraç kayıtlı olarak yurtdışına yolcu taşıyan uçaklara ikmal edilmektedir. 

TFS, uçaklara yakıt satışı dışında İstanbul Havalimanında bulunan uçak ikmal altyapılarını işletmektedir. Dünyanın en büyük havalimanı akaryakıt sistemi olan bu altyapı, gemi ikmal limanı, yakıt çiftliği, yakıt hidrant sistemi ve uçak ikmal araçlarından oluşmaktadır. Bu sistemin işletilmesinde oluşan ek faaliyetler ise, gelen gemilere sağlanan liman hizmetleri ve depolama tesislerinde dağıtım şirketlerine verilmekte olan kupon hizmetidir.

“TFS SEKTÖRDEKİ DİĞER DAĞITIM ŞİRKETLERİNE DE KUPON HİZMETİ SAĞLAMAYA BAŞLADI”

TFS’nin Tesis Yatırımları ve Hizmet Altyapısı ne durumda?

Tesislerimizi kısaca işlevleriyle tarif etmek gerekirse tüm operasyonun başladığı ve gemi ikmallerini gerçekleştirdiğimiz yer olan TFS Liman, havalimanının Karadeniz kıyısında yer almaktadır. 125.000 DWT’ye kadar gemilerin  24 saat içerisinde tahliye edilmesine olanak sağlayan 7500 m3/h kapasiteli liman pompa istasyonu ile birlikte entegre bir tesis olan gemi ikmal limanımız hava araçlarının ihtiyacı olan yakıtın gemiden alınarak yakıt çiftliğine ulaştırılmasını mümkün kılmaktadır. 

10 adet yakıt tankından oluşan ve toplam 300.000 m3 kapasiteli yakıt çiftliğimiz ise şirketimize depolama açısından önemli bir operasyonel avantaj sağlamaktadır. Enerji piyasasındaki ve havacılık endüstrisindeki gelişmelere karşı daha güvenli bir strateji izlememizi mümkün kılmaktadır. 

Bu büyük depolama kapasitesinin TFS’ye bir diğer artısı ise kupon hizmeti sağlamamıza olanak tanımasıdır. TFS, 19.01.2021 tarihi itibariyle sektördeki diğer dağıtım şirketlerine de kupon hizmeti sağlamaya başlamıştır. 

Apron tarafında ise uçakların park pozisyonlarına kadar uzanan 81 km’lik bir boru hattı altyapısını içeren Hydrant sistemine sahibiz. Hydrant sistemi sayesinde, aynı anda 62 uçağa yakıt verebiliyoruz. Bu sistem havalimanında yakıt yüklü tankerlerin dolaşması yerine uçağa park noktasında doğrudan yakıt ikmali yapmamızı sağlıyor. Havalimanlarında tanker dolaşımının minimum seviyeye indirilmesi sayesinde apron güvenliği açısından da önemli bir avantaj sağlamış oluyoruz. 

Hydrant sisteminin tamamlayıcı unsuru ve bizim en çok farklılaştığımız konu ise ikmal araçlarımız. Uçağa ikmal operasyonları için apronda hizmet veren 50 tanesi elektrikli olmak üzere 70 uçak ikmal aracı ve 3 hidrant bakım aracımız bulunmakta.  Bu elektrikli ikmal araçları sektörde bir ilk ve bizim talebimizle geliştirilip üretilen tümüyle yerli üretim araçlar. Yine havalimanı apronunda ikmal operasyonlarının yürütüldüğü bir kontrol merkezimiz ve ikmal araçlarının bakım ve kontrolünün gerçekleştirildiği bir atölyemiz bulunmakta. 

“TESTİ OLUMLU ÇIKAN YAKIT SERVİSE AÇILMAKTADIR”

TFS’nin Hizmet ve Ürün Kalitesi hangi standartlara göre belirlenmektedir ve yürütülen operasyonel süreci kısaca anlatır mısınız?

TFS’nin tüm hizmet ve ürünleri uluslararası standartlara uygunluk açısından düzenli olarak yabancı havayolları ve kurumlardan gelen denetçiler tarafından test ve kontrolden geçmektedir. Liman, depolama tesisi, hidrant sistemi ve uçak ikmal altyapısı uluslararası IATA ( International Air Transport Association) ve JIG (Joint Inspection Group) normlarına tam uygunluk sağlanarak işletilmektedir.

Yakıt kalitesi konusunda üç temel parametre önem arz etmektedir. Bunlar yakıtın dry(kuru), clean(temiz) ve on-spec(istenen özelliklerde) olmasıdır. 

Yakıtın kuru olması içeriğinde serbest su içermemesi anlamına gelmektedir. Serbest suyun yakıtta olması -50 derece sıcaklıklara kadar düşen uçuş şartlarında suyun donarak yakıt hatlarını tıkamasına yol açabilmektedir. Bu nedenle uçuş emniyeti açısından oldukça önemli bir parametredir.

Yakıtın temiz olması da benzer şekilde yakıtın içerisinde hiçbir ilave unsur, partikül vb. bulunmaması anlamına gelir. Bu partiküller de uçakta bulunan ince yakıt hatlarını tıkayabilmektedir. Bu nedenle yakıt kalitesi uçuş emniyetini doğrudan etkileyen en önemli unsurlardandır.  Sektörde sık kullanılan “There are no lay-bys in the sky” (havada park yeri yoktur) tabirine uçuş emniyetiyle ilgili konularda güvenlik açısından yüzde yüz kesinlik gerektiğini ifade etmek için başvurulur.  

Yakıtın istenen özelliklerde (on-spec) olup olmadığı da uçağın uçuş emniyeti açısından oldukça önem arz etmektedir.

Söz konusu riskleri ortadan kaldırmak ve en güvenli ürün ve hizmetleri sunmak için sektör standardı olan IATA ( International Air Transport Association) ve JIG (Joint Inspection Group) gereklilikleri uyarınca her ikmal ve dağıtım sürecinde bir dizi kalite-kontrol uygulaması yapılmaktadır. 

Bunların en önemlisi yakıtın uçaklara servis için onaylanmadan önce tesisimizde kurulu akredite ve bağımsız analiz laboratuvarında uygunluk testinden geçmesidir. Testi olumlu çıkan yakıt servise açılmaktadır.

Bir uçak kazası yaşanması durumunda ilk araştırılan konulardan biri akaryakıttır. Uçağın son yakıt ikmalinin yapıldığı havalimanındaki akaryakıt kayıtlarının, rafineri ürün çıkış sertifikasından başlayarak uçağa ikmal noktasına kadar eksiksiz olarak bağımsız denetleyicilerden onaylı belgeler ile sunulması gerekmektedir. Ayrıca EPDK tarafından belirlenmiş şartlarda, zorunlu olarak tutulmakta olan şahit numunelerinin de sunulması istenmektedir. Bu nedenle yakıtın bizim sistemlerimizdeki serüvenindeki her adım akredite denetleyici kuruluşlar ile kayıt altına alınmaktadır.

Laboratuvar testleri dışında bazı kritik testler de uçağa teslim noktasında uygulanmaktadır. Yakıtın uçağa transferi esnasında su ve partikül içerip içermediği tekrar kontrol edilmektedir. Uçağa yakıt transferi yüksek debilerde ve basınçta yapılan bir operasyondur. Örneğin istasyonda aracınızı dakikada 50 ile 100 litre arasında bir hızla doldururken uçak ikmali dakikada 4.000 litre ile gerçekleşmektedir. Bu miktarda bir aktarım ancak çok yüksek basınçla mümkün olmakta ve basınç seviyesinin sürekli kontrol edilmesi gerekmektedir. Uçak içinde bulunan hatlara zarar verilmemesi için ikmal basıncı 50psi’nin üzerine çıkmamalıdır. Hatların zarar görmesi sonrası gerçekleşebilecek yakıt sızıntıları sonucu uçağın havada yakıtsız kalması gibi çok ciddi sonuçlar ortaya çıkabileceği için bu konu da hayati bir başka güvenlik konusudur. Bu kontroller uçak başında ikmalden sorumlu uzman çalışanlarımız tarafından standartlarda tanımlı şekilde yapılmaktadır.  Olası insan kaynaklı hataların önüne geçmek ve sıfır hata olduğundan emin olmak için ikmal araçları bu basınç ve saflık kontrollerini her ikmalde otomatik yapan ileri seviye sensörler ile donatılmıştır. Örneğin serbest su miktarı için ppm seviyesinde hassas ölçüm yapılabilmektedir ve safsızlığın limit değerlere ulaşması durumunda sistem otomatik olarak ikmali durdurmaktadır. Aynı şekilde filtrelerde bulunan sensörler partikül seviyesinin artması durumunda kendi kendine devreye girmektedir.  Benzer sensörler yakıtın aprona transferinin yapıldığı boru hatları üzerinde de bulunmaktadır. Bu hassasiyette sensörler dünyada çok az havalimanında kullanılmaktadır. Dünyanın en büyük uçuş merkezleri Heathrow, Charles de Gaulle gibi havalimanlarında bu hassasiyette kontroller yapılmamaktadır. Bu durum havalimanımızı uçuş emniyeti açısından en önemli unsurlardan biri olan yakıt ikmal kalitesi konusunda rakiplerinin bir adım önüne geçirmektedir.

Bu operasyonlar oldukça pahalı araçlar olan uçaklar etrafında ve sürekli uçaklara temas haline yürütülmektedir. Bu anlamda bir iş operasyonu olarak oldukça yüksek risk içerdiği aşikardır. Bu riskleri minimize etmek için global standartları bir adım ileri taşıyan ve insansız ölçüm ve müdahaleyi yakıt ikmalinin birçok aşamasına yerleştiren TFS, dünyanın en güvenli ve iyi planlanmış yakıt ikmal operasyonlarından birini yürütmektedir. 

‘KURUMSAL EKSENİMİZİ SÜREKLİ GENİŞLETMEYE DEVAM EDECEĞİZ’

Pandemi sürecinin etkilerini de göz önünde bulundurursak 2020 yılını, 2021 yılından beklentilerinizi de dahil ederek değerlendirir misiniz?

2020 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgını nedeniyle hemen hemen her sektör olumsuz etkilendi. En çok etkilenen sektörse küresel seyahat ve turizm endüstrisi oldu.

Ticari uçuşların sayısındaki keskin düşüşe ilave olarak yakıt sektöründe görülen fiyat düşüşleri hem havacılık hem de yakıt alanında faaliyet gösteren bizim gibi firmaları çift taraflı olarak etkiledi. 

Şirketimizin en önemli paydaşları olan İGA İstanbul Havalimanı ve THY’nin bu süreci uzun vadeli bir perspektifle olabilecek en yapıcı şekilde yönetmesi bizi bu çiftli etkinin baskısından bir nebze kurtardı. Proaktif yönetim şeklimiz, değişen durumlara karşı esnekliğimiz ve hızlı aksiyon alabilme kabiliyetimiz, nitelikli personellerimiz ve desteklerini hep hissettiğimiz hissedarlarımız sayesinde üzerimizdeki Covid etkisini sınırlı tutabildik.

Bu süreçte; tüm paydaşlarımız ile koordinasyonu en üst seviyeye çıkarıp, karşılıklı çıkarları gözeterek ve iş sürekliliği adına iyi niyeti odak noktamıza koyarak sektördeki güncel gelişmelere paralel aksiyonlar alıp, covid-19 pandemisinin oluşturmuş olduğu belirsiz ortamın negatif etkilerini şirketimiz adına ortadan kaldırdık.

Kovid-19 öncesi dönemde istikrarlı bir şekilde gelişen seyahat ve turizm endüstrisi, küresel havacılık yakıtı pazarının ana itici güçlerinden biriydi. Uluslararası turist sayısındaki yüksek büyümenin arkasında gelişmekte olan ekonomilerde genişleyen orta sınıf nüfus tabanı, yeni iş modellerinin yaygınlaşması, teknolojik gelişmeler, uygun fiyatlı seyahat alternatiflerinin artması, turistlere tanınan vize kolaylıkları ile nispeten güçlü bir küresel ekonomi yatmaktaydı. 

Küresel havacılık endüstrisi; COVID-19 pandemi dönemine kadar yukarıda saydığımız faktörlere paralel bir hızla genişlerken, tüm sektörler gibi uçak yakıtı üretimi alanında faaliyet gösteren rafineriler arasındaki rekabet de yoğunlaşmaktaydı. Havacılık yakıtı standartlarına ilişkin katı düzenlemeler, havacılık yakıtı üreticileri arasındaki rekabeti daha da arttırmakta ve bu da küresel havacılık yakıtı pazarının genel büyümesini olumlu yönde etkilemekteydi. 

Covid-19’dan en çok etkilenen sektörlerden biri de havacılık oldu. Bu süreçte Sağlık Bakanlığı, Dünya Sağlık Örgütü ve diğer havacılık otoritelerinin yayınlarını düzenli olarak takip ederek neler yapabileceğimizi etüd ettik. Şirket olarak sürekli değişkenlik gösteren kısıtlamalara ve bu kısıtlamalar sonucunda ortaya çıkan yeni günlük iş rutinine;  iş birimlerimizin operasyonel yönetiminde gösterdiğimiz yüksek düzeyde esneklik ve çalışanlarımızın şirketimize olan sarsılmaz bağlılığı sayesinde uyum sağladık. Hem çalışanlarımızın sağlıklarını ve güvenliğini korumaktan taviz vermedik hem de azalan iş hacmini verimliliğimizi artırarak ve operasyonumuzu verimli hale getirerek telafi etmeye çalıştık. 

Ayrıca İstanbul Havalimanı aldığı sıkı sağlık önlemleri (7/24 hizmet veren test merkezi, temassız güvenlik önlemleri, bagaj, e-pasaport ve yürüyen bant, terminal binası uv ışını dezenfeksiyonu, terminal içi temiz hava çevrimi, hijyen ekibi vb.) ile EASA, ACI gibi dünya havacılık otoritelerinden havalimanı sağlık akreditasyon sertifikasını almaya hak kazanan dünyadaki ilk havalimanı oldu. THY ise salgın döneminde sunduğu güvenli seyahat deneyimi ve aldığı hijyen tedbirleriyle APEX ve Simpliflying ortaklığında gerçekleşen sağlık güvenliği değerlendirmesinde en yüksek seviyeyi ifade eden Diamond statüsüne layık görüldü. Paydaşlarımızın bu proaktif tedbirleri sayesinde THY ve İstanbul Havalimanı Covid-19 pandemi sürecinde gerçekleştirilen uçuş sayılarında Avrupa’da 1. Dünya’da ise 5 sırada yer aldı. 

İnanıyoruz ki; aşının bulunması ve küresel olarak yaygınlaşması, ülkelerin; aşı pasaportu, havalimanı test merkezleri, seyahat karantina uygulamaları gibi önlemleri sayesinde havacılık sektörü gelişmeye devam edecek ve biz de TFS Akaryakıt olarak; sektörde referans marka olma ve sürdürülebilirliğimizi sağlama hedefimiz doğrultusunda çalışmaya devam edeceğiz. Bunun için kurumsal eksenimizi de; sürekli gelişim, etik değerlere bağlılık, yüksek verimlilik ve insana yatırım şeklinde sürekli genişletmeye devam edeceğiz.

“TFS AKARYAKIT OLARAK TÜM ÇALIŞMALARIMIZI ÇEVRE DOSTU ŞİRKET FELSEFESİNDE YÜRÜTÜYORUZ”

Son olarak neler eklemek istersiniz?

TFS Akaryakıt olarak çevreyle etkileşimimize çok önem veriyoruz ve tüm çalışmalarımızı çevre dostu şirket felsefesinde yürütüyoruz. Bu doğrultuda ilk adım olarak, uçaklara yakıt ikmallerini tümüyle elektrikli dispanserler ile yapıyoruz. Dünyada bir ilk olan bu uygulama sayesinde ciddi miktarda gürültü ve hava kirliliğini önlemiş oluyoruz. Elektrikli dispanserlerimiz tank sahasından uçak park pozisyonlarına hydrant sistemi ile ulaştırılan yakıtı, filtreleyerek ve sayaçtan geçirerek uçağa transfer etmekte. Bütün dünyada uçak ikmal dispanserleri dizel yakıtla çalışan araçlarken, TFS Akaryakıt olarak karbon emisyonunu azaltma stratejik hedefimiz çerçevesinde elektrikli dispanser kullanma kararını daha kuruluş aşamasında verdik. Yerli paydaşlarımız TREV ve Katmerciler’in yürüttüğü dönüşüm projesi ile tümüyle yerli üretim olarak üretilen elektrikli dispanserleri şirketimiz için temin ettik ve kullanmaya başladık.  TREV firmasının elektrik dönüşümlerini, Katmerciler firmasının ise aracın ikmal üstyapısını imal ettiği 50 adet elektrikli ikmal dispanserimiz bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz ikmallerin %97’sini gerçekleştirmiştir.  Bu da yaklaşık olarak 250 bin uçak ikmalinin elektrikli dispanserler ile tamamlandığı anlamına gelmekte. Bu proje sektörde global anlamda örnek bir proje olarak literatüre geçmiş oldu. 

Bu konu ile ilgili tecrübelerimizi Avrupa’da havacılık konferanslarında paylaştık. TFS Akaryakıt bu yaklaşım ile çevreye olan saygısını gösterdi, karbon ayak izinin azaltılması için somut bir proje ortaya koydu. Aynı zamanda yapılan işletme tasarrufu ile proje yatırımının kısa zamanda geri dönüşü sağlanmış oldu. 

Personelimizin de aynı kültür içerisinde çalışmasını sağlamak amacıyla yönetici araçlarımızın hibrid araç olmasını tercih ettik.  Atık azaltımı/ayrıştırılması ile doğal kaynakların tüketiminde israfı azaltmayı ve çevre dostu ofis pratikleri uygulamalarıyla çevreye duyarlılık ilkemizi sağlamlaştırmayı hedefledik. Tüm bunların yanında şirketimizin yıllık karbon salınımını anbean takip ediyor ve toplam karbon salınımımızı yapacağımız ilave projelerle sıfıra indirmeyi planlıyoruz.  İlave olarak tesis alalarımızdaki boş alanları yeşil bir çevre için ağaçlandırıyoruz. 

Operasyon açısından dijital dönüşüme önem veriyor ve bu konuda projeler geliştiriyoruz. Özellikle ikmal araçları sensor verilerinin okunması ve etkili operasyon için işlenmesi konusunda çalışmalarımız devam ediyor. Datanın büyük önem kazandığını biliyor ve sektörde öncü olacak uygulamaları geliştirmeye gayret ediyoruz.

Karbon salınımları ekoloji açısından en büyük tehditlerden biri olarak kabul edilmektedir. Havacılık sektörü, global karbon salınımlarının %2’sini oluşturmakta.   %12’lik bir salınıma neden olan karayolu ulaşımı ile kıyaslandığında bu oldukça düşük bir oran gibi görünse de km başına bir değerlendirme yaptığımızda salınım oranlarının çok yakın olduğunu görebiliyoruz. Daha net ifade etmek gerekirse; yeni nesil B787 yolcu uçağı ile seyahat eden bir kişinin 100 km mesafede neden olduğu salınım değeri ile aynı mesafede 4 kişilik bir karayolu aracı ile yapılan seyahatte yolcu başına neden olunan salınım değeri birbirine oldukça yakın.

Havacılık sektöründen kaynaklanan sera gazı salınımının azaltılması Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO) tarafından teşvik edilmekte ve bu konuda öncü çalışmalar yapılmaktadır. CORSIA, ICAO’nun bu kapsamda aldığı önlemler ve uluslararası kuralların içinde yer aldığı bir yaklaşım olarak benimsenmeye başlanmıştır. Bu plan kapsamında ilk etapta, 2030 yılına gelindiğinde sera gazı salınımlarının %20 oranında azaltılması hedefleniyor. Bu miktarın %12’sinin, yeni uçak teknolojilerinin yaratılması, altyapı & operasyonel iyileştirmeler ile sağlanması bekleniyor. Bu durumu, yeni nesil uçaklarda gözlemlediğimizi söyleyebiliriz. Örneğin, günlük uçak ikmal miktarlarından gözlemlediğimiz üzere, THY tarafından tedarik edilen yeni nesil B787 tipli uçaklarda yaklaşık %20 daha az yakıt tüketildiğini ifade edebiliriz. Aynı zamanda bu taşıtlar, çevresel etkilerin azaltılmasında başka önemli bir konu olan gürültü kirliliği açısından da %60 daha sessiz.

ICAO’nun, %20’lik salınım azaltım hedeflerini tamamlayabilmesi için ihtiyaç duyulan %8’lik kısım için ise karşımıza Sustainable Aviation Fuel olarak bilinen biyoyakıtlar çıkmakta. Yerel ve uluslararası uçuşlarda son yıllarda kullanılmaya başlayan SAF ile büyük oranda salınım azaltımı olduğu gözlemlendi. Öyle ki %100 biyoyakıt ile sağlanan uçuşlarda bu salınım azaltım seviyesi % 80’lere kadar çıkabilmiştir.

Günümüzde, İstanbul Havalimanı’nın yakıt ihtiyacının %8’inin 350.000 tona tekabül ettiğini ve bu rakamın ilerleyen yıllarda giderek artacağını düşünürsek bu yeni yakıtın muhtemel katkısının boyutu daha iyi anlaşılır. Öyle ki, EIA verilerine göre dünyada havacılık yakıtı pazarı 321 milyon tonluk bir hacimde iken 2050 projeksiyonlarında bu rakamın 700 milyon tonlara ulaşması bekleniyor. Havalimanlarında SAF kullanılmasının zorunluluğu konusunda adım atan ilk ülke %0,5’lik harmanlama yüzdesiyle Norveç. Norveç’i 2021 yılı itibariyle diğer baltık ülkelerinin izleyeceği bilgisi de mevcut. Avrupa Birliği ülkeleri de SAF tedariki ve kullanımı konusunda çalışmalarını kararlı bir şekilde sürdürüyorlar.

Pandeminin etkisiyle zor durumda kalan Avrupa’nın önemli havayollarından KLM ve AirFrance’a yapılan maddi destek paketlerinin içinde, 2030 yılı itibariyle yolcu başına karbon emisyonlarının kilometrede yarı yarıya azaltılması hedefine yönelik SAF kullanım kotaları konması ve Amerikalı Havayolu şirketlerinin 2021 yılı itibariyle 2050 yılında karbon salınımlarını %50 düşürme hedefiyle attıkları tesisleşme ve SAF tedarik anlaşmaları konunun önemini global ölçekte bizlere yansıtan gelişmeler.

Tüm bu gelişmeleri göz önüne aldığımızda, dünyanın en büyük havalimanlarından ve hub’larından biri konumundaki İstanbul Havalimanına ve yine dünyanın en büyük havayolu şirketlerinden, ülkemizin bayrak taşıyıcısı Türk Hava Yollarında hizmet eden, TFS Akaryakıt Hizmetleri olarak, Türkiye’de yerli ve milli kaynaklarla SAF üretimi ve kullanımı üzerine çalışmalara başlamak bizler için zaruriydi. 

Bu kapsamda, bugüne kadar; 

• Dünya genelinde yapılan yatırımları, oluşmaya başlayan SAF pazarını ve ülkelerin hedefledikleri politika mekanizmaları inceledik,

• Yurt dışındaki SAF üreticilerinden hammadde tedarikçilerine; teknoloji sahibi firmalardan SAF anlaşmaları yapan havayolları ve havalimanı işletmelerine kadar sektördeki birçok büyük firmayla ve yurt içinde tarım bakanlığı ve kritik konumdaki kamu ve özel kuruluşlarla temaslarımız oldu.

• Yeni bir yakıt teknolojisi olan SAF’ın ithalatını azaltabilmek ve yerli hammadde kullanarak SAF üretimi yapmak amacıyla bu konuda uzmanlaşmış önde gelen uluslararası bazı firmalarla ön görüşmeler yapıldı. Bu görüşmeler ışığında Türkiye’de bir SAF üretim tesisi kurmak için fizibilite çalışmalarımız devam ediyor. 

• Tüm bu çalışmaları yürütürken aynı zamanda, gelişmekte olan SAF teknolojilerini & trendlerini takip edebilmek ve bu gelişmelerin içerisinde de olabilmek adına yurt içinde bu konuda çalışmaları olan akademisyenlerle çalışma grupları oluşturduk.