Elektrik üretiminde alım garantisi modeli

Son günlerde Türkiye enerji piyasalarının odaklandığı iki ana başlık YEKA ve Yerli Kömür Projeleri.

Türkiye, yerli ve yenilenebilir potansiyelini kullandırmak üzere yeni bir model geliştirdi. Özellikle güneş ve rüzgar kaynaklarından elektrik üretimi konusunda bu model, güneş panelleri veya rüzgar tribünlerinin de Türkiye’de üretilmesini amaçlıyor.
Güneş ile ilgili olan şartname de artık şekillenmiş durumda ve eğer çok fazla değişiklik olmazsa beklentileri fazla karşılamış gibi algılanmadı. Bunun sebepleri ise belli.

Öncelikle fiyat konusunda belirlenen tavan biraz düşük olarak algılandı. MWs üretim için 80 dolardan başlayacak olan açık eksiltme kararı birçok potansiyel yatırımcıyı denklemin dışına itmiş gibi görünse de, birebir yaptığımız görüşmelerde mevcut haliyle yapılacak bir yatırımın 60 dolar civarında bir fiyatla bile feasible olacağı argümanı ile karşılaştık.

Ancak temelde gelen yorumlar, seçilen teknolojiler ve yerlilik oranı ile yatırımcının kurumsal ve işletme yapısına olan müdahale şekline oldu.

Potansiyel yatırımcılar, işin akışının bu kadar fazla tasarlanmış olmasından duydukları rahatsızlıkları dile getirdiler. Ancak ETKB’nin temel amacı, yapılan yatırımın teknoloji üretiyor olması gerekliliği ve bunu da kontrol altında tutmak istiyor. Anlaşılan bunun yöntemi olarak da şirketin hissedarlık yapısı da dahil olmak üzere Ar-Ge ve İK konularını da kontrol altında tutmak istemiş.

Kömürde ise ilk proje olarak Çayırhan açıklandı. Bu konuda yapılan sunumdan sonra gelen yorumlar YEKA’dan oldukça farklı olsa da yine ileride oluşabilecek ve mücbir sebep kapsamına giren bazı maliyetlerin ya da teknik bazı farklılıkların çıkması sonucunda oluşabilecek maliyetlere vurgu yapılmaması en çok konuşulan başlıklardı.

Çayırhan konusunda hevesli olan şirketlerin sayısı daha fazla gibi gözükse de finansman zorluğu açısından burada daha fazla sayıda yatırımcının ortak girişim grubu oluşturması beklenebilir.

Ancak temelde bakıldığında, bu projelerde bir alım garantisi fiyatı var ve sonuç olarak bu üretimler fiyattan bağımsız olarak sisteme girecek.

Bu sebeple artan miktarlardaki kamu portföyünün daha optimum yönetilmesi zorunlu hale gelecek.

Halen emekleme devresindeki piyasamızın bu modelle daha başlamadan büyük bir darbe almasını önlemek için ciddi bir çalışma yapılması zorunlu gözüküyor. Halen gerek ETKB gerekse EPDK’nın piyasa yaklaşımı bu konudaki olumlu sinyalleri güçlü bir şekilde veriyor.

Tüm piyasa da bu konudaki eylem planını ve stratejiyi heyecanla bekliyor…