Uzmanlar enerji ekseninde yeşil mutabakatı konuştu

‘Enerji Ekseninde Yeşil Mutabakat’ başlıklı toplantıda konuşan uzmanlar ‘Enerji Ekseninde Yeşil Mutabakat’ konusunu tüm yönleriyle masaya yatırdı.

‘Enerji Ekseninde Yeşil Mutabakat’ başlıklı toplantı 26 Mayıs Çarşamba günü çevrimiçi olarak gerçekleştirildi.

Düzenlenen toplantıda katılımcılar enerji alanında atılması gereken adımlar, yenilenebilir enerji ve dijitalleşme konularında açıklamalarda bulundu.

Dünya Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ’ın moderatörlüğünü yaptığı toplantıya, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, Türkiye Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliği (GAZBİR) Başkanı Yaşar Arslan, Deloitte Türkiye Enerji ve Doğal Kaynaklar Sektör Lideri Elif Düşmez Tek, İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim Tüketim Derneği (SÜT-D) Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Bölge Çalışmaları Program Direktörü Prof. Dr. Güven Sak ve GazDay Genel Müdürü Mehmet Doğan konuşmacı olarak katıldı.

AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut: ‘Yeşil dönüşüme en erken yatırım yapanlar piyasada yarının liderleri olacak’

Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, ‘Yeşil Mutabakat’ın Avrupa politikalarının merkezinde iç ve dış politikaları etkileyeceğini belirterek;  “Bu dönüşüm tüm politikaların merkezinde yer alacaktır. Bugün bunu hissedebiliyoruz. Geçtiğimiz 1,5 yıla bakıldığında bu konuda 18’den fazla mevzuat geliştirildiğini görüyoruz. Çok kapsamlı ve geniş bir uygulama bu. Ekonomik büyümeyi ve emisyonları birbirinden ayırma hedefi ulaşılabilir bir hedeftir. Bunun için çalışmalıyız. Avrupa’daki rakamlara baktığımızda 99 ve 2019 yılları arasında emisyonlar AB’de yüzde 23 oranında azalırken aynı sırada ekonomi büyümesi yüzde 60 civarlarındaydı. Bu sebeple bu iki konu birbirinden ayrılmalıdır ve ayrılmak zorundadır. En büyük ana hedefimiz karbon kaçağını engellemek. Çünkü iklim için bu gerekli. Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde hedefe ulaşmaya çalışıyoruz” dedi.

Ekonominin yeşilleşmesinin önümüzdeki dönemde daha da ön plana çıkacağını ifade eden Meyer-Landrut; “Bu dönüşüm sadece kamu kaynakları ile gerçekleştirilmeyecek. Özel sektörün de yatırım yapmasını gerektirecek” değerlendirmesinde bulundu. 

Meyer-Landrut sözlerini; “Zamanında yapılan yatırımlar ve yeşil dönüşüm, ürünlerin satışında önemli olacaktır. Yeşil dönüşüme en erken yatırım yapanlar piyasada yarının pazar liderleri olacak. Bu iş külfet gibi görünüyor olsa da hepimiz için önemli bir yatırım” şeklinde sonlandırdı.

Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu: “Politika yapıcılara düşen görevler var”

İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim Tüketim Derneği (SÜT-D) Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu ise ‘Yeşil Mutabakat’ ve beraberinde yaşanacak değişimi herkesin iyi anlaması gerektiğini söyleyerek sözlerine başladı.

Bu değişimde enerjinin kritik sektör olduğunu belirten Karaosmanoğlu; “Hepimizin bildiği gibi enerji üretirken hem de tüketirken yaptığı karbon ayak iziyle önemli.  Olayı sadece bir baca gazındaki karbondioksit, ısı ya da soğuk olarak görmeyeceğiz. Bizi en çok enerjinin üründe saklı karbon ayak izindeki payı ilgilendiriyor. ‘Enerjinin değişmek için dönüşümü diye tanımladığımız’  bu süreçte birtakım değişimler olacak. Ben doğal gazı bu geçiş döneminde ayrıcalıklı bir yere koyuyorum. Burada doğal gazının çıkarılması, taşınması ve kullanılması çok önemli” diye konuştu.

Yeşil dönüşüm için politika yapıcılara da düşen görevler olduğunu anımsatan Karaosmanoğlu; “Türkiye’nin enerji mevzuatı güçlü, yenilenebilir yatırımları artıyor, enerji verimliliğinde artan başarılara imza atıyoruz. Ama yeşil dönüşüm için politika yapıcılara da düşen görevler var. Bunların hepsi yeşil finansman ile mümkün olabilir. AB’ye baktığımızda yeşil mutabakat için müthiş bir yatırım planı olduğunu görüyoruz. Ürünlerimizin karbon ayak izini düşürme yoluna çıkmamız lazım. Sektörlerimiz, kuruluşlarımız bir an önce sürdürülebilirlik ve karbon yönetimine başlamak zorundalar. Bu bir yoldur” dedi.

Yeşil mutabakatta hidrojenin önemine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Karaosmanoğlu; “Hidrojen bir enerji kaynağı değildir. Hidrojen enerji sistemini ve teknolojisini konuşmak lazım. Bu apayrı bir konudur.  Hidrojen bir enerji sektörüdür. Diğer kaynaklarla mukayeseye edilemez. Ama mükemmel depolama seçeneği sunabilir. Bizim hidrojen enerji sistemi için sihirli yılımız 2074’tür. Enerjide çeşitlendirme önemli. Futbol takımı tutar gibi enerji kaynakları tutamayız” diye konuştu.

TEPAV Bölge Çalışmaları Program Direktörü Prof. Dr. Güven Sak: “Paris İklim Anlaşması bir an önce onaylanarak süreç tescil edilmeli”

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Bölge Çalışmaları Program Direktörü Prof. Dr. Güven Sak, sürecin tescil edilmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Paris iklim Anlaşması’nı bir an evvel onaylamanın elzemliğine dikkati çeken Sak; “Türkiye bu konuda bazı girişimler ve çalışmalar yapsa da bu sefer daha gerçekçi ve daha ciddi bir niyet beyanı hazırlanması gerekiyor. Konu ile ilgili iyi bir planlama yapılmalı. Planın enerji ve yeni teknoloji ile ilgili iki kısmı söz konusu. Bu plana göre de özel sektörün yönelmesi gerekiyor. Enerjide yapılacak yatırımları şimdiden iyi düşünmek gerekiyor. Sonuçta Paris iklim Anlaşması’nı bir an evvel onaylamak önemli” dedi.

Konunun sadece iklim değişikliği hedefli olmadığı tespitinde bulunan Sak; “Avrupa Birliği bir teknolojik sıçrama yapmak istiyor. Bunu da yeni teknolojiler vasıtasıyla yapmak düşüncesinde. Yeni değer yaratacak alanlar oluşturmaya çalışıyor. Bu konu iklim değişikliğinin parçası gibi görünse de aynı zamanda sanayi ve ticaret politikası. 2050’ye kadar giden bir süreçten bahsediyoruz.  Bu süreç Türkiye için de büyük bir fırsat. Bu şekilde 2050’ye kadar giden bir ekonomik programa sahip olacağız.  Böyle bir ufkumuzun olması güzel bir şey. Odalar ve dernekler vasıtasıyla dönüşümü desteklemek daha iyi olabilir. Belediyelerin de ağırlıklı yol oynayacağı bir döneme giriyoruz. Daha akıllı belediyelere ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.

Gazday Genel Müdürü Mehmet Doğan: “Ürün çeşitliliğini azaltarak enerji verimliliğine önem vermemiz lazım”

GazDay Genel Müdürü Mehmet Doğan da yeşil mutabakatta yazılı bir beyanın önemine vurgu yaparak; “Bir yol haritanız yoksa hiçbir şeyin anlamı yok” tespitinde bulundu.

Yol haritası ile ilgili görüşlerini paylaşan Doğan; “Bizim ülke olarak bir an önce niyet beyanımızı, yol haritamızı ortaya koymamız gerekiyor. Ulusal politikanızı belirlerseniz sanayi sektörü de buna uymak zorunda kalacak. Avrupa’da süreç böyle işliyor. ‘Yeşil mutabakat bu işin kalbidir’ söylemi önemli. ‘Bu sorunun aşı gibi tek bir çözümü yoktur’ görüşlerine katlıyorum. Enerji yoğun sektörler bu konudan direkt etkilenecek. Ülke olarak bu konunun içinde olmamız lazım. Finansman konusunda da bir niyet beyanı şart” dedi.

Yeşil mutabakat kapsamında enerji dönüşümü değerlendiren Doğan; “Enerji dönüşümü tek bir kaynak üzerinden olmayacak. Hidrojen belirli yerlerde size yardımcı olacak ama bu her yerde faydalı olacak anlamına gelmiyor. Dünya bu konuda ciddiyse öncelikle zaman kazanmamız lazım. Bugün Türkiye’de hala kömür santrali yapılıyor, sadece kömürden elektrik üretimini kesseniz emisyonu yüzde 40 kesiyorsunuz. Yani bu işe bugün başlasanız bunu gerçekleştirmek 10 yıl alır. Bu bile uygulanması kolay bir şey değil. Dolayısıyla pratik şeylerden yapmaya başlamak lazım” diye konuştu.

İdeal yakıt sorusunu da yanıtlandıran Doğan, sözlerini şöyle tamamladı: 

“İdeal yakıt nedir? Kömürü acilen kesmek lazım. Bu size yeni teknolojiler için zaman verir. Ürün çeşitliliğini azaltarak enerji verimliliğine önem vermemiz lazım. Yerinde karbon yakalama ve tabii ki hidrojenden vazgeçmeden nerede kullanılacağına doğru karar vermek lazım. Çünkü her yerde kullanılacak bir yakıt olduğunu düşünmüyorum.”

Deloitte Türkiye Enerji Ve Doğal Kaynaklar Sektör Lideri Elif Düşmez: “Finansman tarafında iklim değişikliğine uyum önemli”

Deloitte Türkiye Enerji ve Doğal Kaynaklar Sektör Lideri Elif Düşmez Tek de sera gazı emisyonlarından enerji ve sanayi sektörlerinin sorumlu olduğunu belirtti.

Bu sorumluluğun maliyet boyutunu değerlendiren Tek; “Sera gazı emisyonlarında enerji ve sanayi sektörleri sorumlu. Bunun getireceği maliyet faktörü var. Hangi sektörler etkilenir? Emisyon hacmi ve ilgili sektörlerin ihracat miktarı burada önemli. TÜSİAD tarafından açıklanan rapora göre; çimento, otomotiv, makine, demir-çelik ve tekstil, Yeşil Mutabakat’tan en fazla etkilenecek sektörler olacak. İhracata konu olan ve enerji yoğun olan bu sektörlerin karbon düzenlemesinden uğrayabileceği maliyet yıllık 1.8 milyar Euro seviyesinde hesaplanmış durumda. Maliyetlerin yukarı çıkma riski söz konusu. Çözüm olarak enerji dönüşümü konuşulmalı” dedi.

“Enerjinin üretiminin karbonsuzlaştırılması demek üretim tarafında yenilebilir enerji üretiminin ön plana çıkması demek” ifadelerini kullanan Tek; “Tüketim tarafında davranış değişikliği ve alınacak agrasif önlemlerle enerji verimliliğini hayata geçir. Elektrifikasyonu mümkün olduğunca arttır. Geri kalan her şey için yeşil enerjiye dayalı hidrojeni ve diğer yeni teknolojileri kullan. Bu değişim ve dönüşümün özünde enerji dönüşümünü konuşmamız gerekiyor” tespitinde bulundu.

Enerji dönüşümünü desteklemek için sektörün tüm zincirlerinde maliyet bazlı fiyatlandırmaya vurgu yapan Tek; “Türkiye finansman ihtiyacı olan bir ülke. Bu anlamda da uluslararası kalkınma ve finans kuruluşları bazı imkanlar sunabiliyor. Bu kuruluşlar bundan sonraki süreçte fosil ve doğal gaz da dahil olmak üzere bu projelere izin vermeyeceklerini söylüyorlar. Paris İklim Anlaşması’na uygun projeler bu sebeple önemli. Bu dönüşüm finansman tarafında iklim değişikliğine uyumu önümüze çıkacak gibi gözüküyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarına sağlanan destekler, kaynakları konvansiyonel kaynaklarla rekabet edebilir hale getirdi. Bu bizi teşvikler dünyasından, piyasa bazlı yatırımlara doğru getiriyor. Artık yeni bir model arayışı var. Yenilenebilir dönüşüme doğru gidiyoruz. Mevzuat açısından ciddi eksiğimiz yok, enerji dönüşümünü desteklemek için sektörün tüm zincirlerinde maliyet bazlı fiyatlandırma uygulamamız gerekiyor” dedi.

Türkiye Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliği (Gazbir) Başkanı Yaşar Arslan: “Konutlarımızda 35 milyon ton karbonu azalttık”

Türkiye Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliği (GAZBİR) Başkanı Yaşar Arslan da; “Avrupa bu konuyu sadece kendisi için mi düşünüyor genel mi düşünüyor konusunu pandemiden dolayı netleştiremedi. Eğer bunu vergi anlayışına dönüştürürsek hiçbir zaman başarı olmayacak tam aksine maliyet artışı ve rekabette tekelleşme gibi konumları beraberinde getirecek. Ticari anlamda bu sürecin yaşanmamasını umuyoruz. Türkiye gibi ülkeler bu desteklemelerden reel anlamda neler alacak, neler iyileşebilecek konusu çok önemli. Burada plan şart. Önümüzdeki dönemde enerji sektörü açısından yapılan mevzuatsal çalışmalar, yol haritası gibi çalışmalar var. AB’nin net kararları henüz çıkmadı. Bizim burada konumumuzu iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Özellikle enerji verimliliği ile kazanacaklarımız var” dedi.

Bu kazanımları dönüşümle ifade eden Arslan; “Enerjinin bazı çeşitlerinde yapılacak dönüşümlerle kazanacaklarımız var. Bu konuda ciddi bir yol haritası çizmemiz gerekiyor. Doğal gaz Türkiye’de aslında çevre faktörleri göz önüne alınarak yaygınlaştırıldı. Dünyada sayılı ölçüde her ilimizde doğal gaz olan konumdayız. Bu konutlarımızın yaktığı kömürün karbon oranını yüzde 50 düşürmek demektir. Biz şu anda bile konutlarımızda 35 milyon ton karbonu azaltmış durumdayız. Sanayi ve diğer sektörlerde de doğal gazla karbon salınımı ciddi şekilde düşürdük. Fakat bunlar tek başına yeterli değil” ifadelerini kullandı.

Yüzde yüz hidrojene geçme hedefleri ile ilgili görüşlerini paylaşarak yeni projeler hakkında da bilgilendirmelerde bulunan Arslan; “2050’de yüzde yüz hidrojene geçeceğiz hedefi var. Bu mümkün değil.  Doğal gaz boru hatlarımızda hidrojeni yüzde 20’ye kadar kullanmanın mümkün işlevde olduğunu gördük. Önümüzdeki yıl ufak bir yerleşim alanında bu karışımlı doğal gazı kullandıracağız. Yenilebilir gaz üretimi ve enjeksiyonu sistemi. Almanya bunu kullanıyor. Bizim bu sistemleri yaygınlaştırmamız lazım. Yakın zamanda yenilenebilir doğal gaz çalışmalarına da başlayacağız. Yapılan çalışmalarda görüyoruz ki doğal gaz enerjide yüzde 25’lik payını ve önemini koruyacak. Kurulan laboratuvarlarda hidrojeni hangi yüzdelerde sistemimizde kullanabileceğimizi ve yeşil hidrojen konusunu çalışıyoruz. Her şeyden önemlisi veri, ölçmek önemli. Bu yolda ciddi bir çalışma yapıyoruz” diye konuştu.

Arslan, son olarak; “Yapabileceklerimiz konusuna yoğunlaşmak bizler için çok önemli. Kaynak konusunda AB’den gereken desteği görmemiz lazım” değerlendirmesinde bulundu.