Zirve’den önemli mesajlar

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, 11. Türkiye Enerji Zirvesi’nde düzenlenen ‘Bakan Özel Oturumu’nda Enerji Şirketler Grubu Başkanı A. Sertaç Komsuoğlu ve TRT Haber Spikeri Gülçin Üstün Can’ın sorularını yanıtladı. Bakan Dönmez, bakanlık çalışmalarını,  gelecek beklentilerini ve keşiflere ilişkin değerlendirmelerini katılımcılarla paylaştı.

“Elektrik piyasasında Son Kaynak Tedarik uygulaması var. EPDK, Bakanlığımız ve BOTAŞ bir çalışma içerisindeler. Benzer bir uygulama doğalgazda da olabilir. Piyasalar açısından baktığımızda iki sektör birbirinden çok uzak değil. Ama elektrik sektörü hep bir adım önde yürüyor. Doğal gaz bir adım geride. Dünyada da hemen hemen benzer süreçler yaşanıyor. Orada da bir son kaynak tedarik düzenlemesi gündeme gelebilir, bence de olmalı. Ama tabi konu biraz daha EPDK özelinde yürüyor şu anda. Kademeli tarifeye gelince, aslında yılbaşından bu zamana kadar üzerinde çalıştığımız konulardan birisiydi bu. Nihayetinde şimdi sunulan kanun teklifiyle bundan sonraki süreç Meclis’in takdirinde. Yasalaşacak olursa hem elektrik tarafında hem de doğal gaz tarafında belli bir miktara kadar olan tüketimler için daha düşük birim fiyatlı bir tarife, o kademenin üstündeki tüketimler için ise biraz daha görece yüksek birim fiyatlı bir tarife uygulanmasını planlıyoruz. 

‘BOTAŞ’TA UZUN DÖNEMLİ TARİFE YOLDA

BOTAŞ her ay satış tarifelerini açıklıyor. Bir değişiklik yapmayacaksa da sabit bırakıyor. Zaman zaman bize özellikle de büyük tüketicilerden ‘acaba daha uzun dönemli bir tarife açıklanamaz mı’ şeklinde teklif ve öneriler de geliyor. Son haftalarda bu öneri ve istekler daha da artmaya başladı. Ben de ‘bunu gündemimize alalım ve hızlıca değerlendirelim’ dedim. Bugünkü şartlarda piyasada oynaklığın olduğu, fiyatların sık değiştiği bir şartta öngörülebilirliği artırmak güzel bir şey ama yanlış bir teklif bazen satıcının aleyhine bazen de alıcının aleyhine olabilir. Çalışabilir, uluslararası piyasalarda kabul görmüş bazı endekslere bağlanmak, referans verilmek suretiyle bir fiyatlama ile daha uzun dönemli yapılabileceğini düşünüyoruz. Orta ve büyük ölçekli tüketiciler için anlamlı olabilir. Yoksa hane halkı, küçük tüketiciler, esnaf için değil. Orada yine BOTAŞ mevcut standart tarife uygulamasına devam edecek.

Biz özellikle son yıllarda dikkat ederseniz vadeli piyasalarda hem elektrik tarafında hem de doğal gaz tarafında yeni ürünleri harekete geçirdik. Henüz belki istenen seviyede değil ama bu araçları hem BOTAŞ’ın hem de özel sektör oyuncularının kullanmasını biz de arzu ediyoruz ki bunları bir anlamda piyasanın öngörülebilirliğini artırabilecek en uygun araçlar olarak değerlendiriyoruz.

‘DOĞA LGAZ İTHALATINDA ÖZEL SEKTÖRÜN DAHA FAZLA İNİSİYATİF ALMASI ARZUSUNDAYIZ

Biz aslında öteden beri hem elektrik hem de doğal gazda özel sektörün daha fazla inisiyatif ve sorumluluk almasını savunduk. Bugün de bir değişiklik yok. Elektrik tarafında da bu iş tersine döndü, yüzde 80 özel sektörün yer aldığı bir piyasadan bahsediyoruz. Doğal gazda niye olmadı diye soru gelebilir. Birincisi, uzun dönemli devam eden kontratlar vardı ve ülkeler arası anlaşmalara dayalı olarak yapılmıştı. Satıcılar orada özellikle boru gazında devlet şirketleri. O tarihlerde alıcı olarak da yine Türkiye’nin devlet şirketi olan BOTAŞ’la anlaşmalar yapılmış. Süreleri de 20 senelik, 30 senelik kontratlar. Burada biz devretmek istesek bile satıcının bu kontrat devrine müsaade etmesi gerekiyor. Nitekim kısmen bu kontrat devirleri de yapılmış oldu. Yeni kontratlarla ilgili olarak, geçiş döneminde kamu-özel birlikte sorumluluk alsın istiyoruz ama orta-uzun dönemde artık doğal gazda da ithalat konusunda özellikle özel sektörün daha fazla inisiyatif ve sorumluluk alacağı bir noktaya doğru gitmek arzusundayız. Şunu da tabi göz ardı etmemek lazım, niye özel sektöre bunlar devrediliyor? Özünde aslında rekabetin sağlanması ve orta-uzun vadede tüketiciye olumlu yansıması için. Fakat satıcının tek olduğu ama karşı tarafta alıcının birden fazla olduğu ve birbirinin benzeri kontratlarla da gerçekte bir rekabetin olmadığını da görüyoruz. Siz tek satıcısınız, geliyorsunuz burada 5 tane alıcı buluyorsunuz, kontratlar aynı. Şeklen oyuncu sayısını artırmak rekabeti aslında istenen düzeyde artırmaya neden olmuyor. Biz, farklı tedarikçileri, diğer kaynak ülkeleri de oyuna soktuğumuzda istenen faydayı temin edebiliriz. O açıdan doğal gazdaki serbestleşme sürecinn gecikme nedenlerinden birisi de o. 

‘BELLİ ÖLÇEKTEKİ TÜKETİCİLERİN DE SEKTÖRDE OYUNCU OLDUĞU BİR YAPIYA DOĞRU GİDİYORUZ

Bugüne kadar aslında biz arz tarafının piyasada aktif katılımcı olduğu bir yapıdan bahsettik. Fakat uzunca bir süredir üzerinde çalıştığımız, eksikliğini hissettiğimiz, acaba talep tarafı oyuna nasıl dahil olur konusu vardı. Bunun için talep tarafının, yani belli ölçekteki tüketicilerin de sistemin, piyasanın içerisinde olduğu, bir yerde oyuncu olduğu bir yapıya doğru gidiyoruz. Bunun için de mevzuat hazırlıklarımızı tamamladık. EPDK konuyla ilgili yönetmeliği yayınladı. Şu anda konu TEİAŞ’ta. TEİAŞ da teknik çalışmalarını yapacak ve ilana çıkacak. Bu oyuna katılmak ister misiniz, yani talep tarafı olarak sizin eğer örneğin bir sanayi kuruluşuysanız, üretiminizde belli esneklikleriniz varsa ve bunu talebe yansıtabiliyorsanız, bu sizin için bir araç olabilir. Çalışmadığınız, tüketmediğiniz elektrik için belki birtakım mali imkanlara kavuşmuş olacaksınız. Bunun da diğer tüketicilere olumlu katkısı olacak çünkü bizim özellikle puant saatlerde oluşan aşırı yüksek fiyatları belki o saat birkaç yüz MW yük atabilsek, o fiyatlar olmayacak. Orada bir yerde tepeleri tırpanlamak adına böyle bir aracı sisteme dahil etmiş olacağız. Burada TEİAŞ şu anda üzerinde çalışıyor ama bir taraftan da talep tarafına buna katılacak firmaların da şirketlerin de bazı yatırımları yapması gerekebilir. Çünkü onların da üretimlerini buna göre planlayabilmesi için bazı özel yazılımlar var, onların alınması, geliştirilmesi gerekebilir. Artık önümüzdeki yıldan itibaren talep tarafının da sürece aktif dahil olmaya başladığı bir döneme gireceğiz.

‘YENİ DOĞAL GAZ ANLAŞMALARI ORTA DÖNEMLİ OLACAK

Bildiğiniz gibi şu anda ithal edilen doğal gazın yaklaşık yüzde 80’i BOTAŞ aracılığıyla, yüzde 20’si özel sektör aracılığıyla getiriliyor. Bu kontratların başlangıç tarihleri çok eskilere gidiyor. Bir kısmı bu yıl içerisinde sona erecek, bir kısmı 5 yıl içerisinde sona erecek anlaşmalar var. Yeni sözleşmelerle ilgili görüşmeler devam ediyor. Çünkü ülkede arz güvenliğini sağlayabilmek için hem kamunun hem de özel sektörün özellikle doğal gaz tarafı için konuşuyorum, bu kontratları yenilemesinde fayda var. Eskisi kadar belki çok uzun dönemli kontratlar olmayacaklar ama şu anda biraz daha orta dönemli 4-5 yıllık belki de 10 yıllık bazı kontratların yenilenmesi söz konusu olabilir. Hem BOTAŞ hem de diğer özel sektör oyuncularımız görüşüyor. Şu anda da Rusya’yla devam eden müzakereler var. İnşallah bu yıl içerisinde bu görüşmeler nihayetlenir. 

Kontratlar, petrol fiyatlarına endeksli mi olacak yoksa Hub endeks mi olacak konusu bu müzakerelerde şekillenecek. Özellikle Avrupa borsalarında genel eğilim şu anda Hub endeksli kontratların daha sık görüleceği şeklinde. Zaman zaman diğer kontratlara göre daha yüksek ya da daha alçak olabiliyor. Hub endeksli kontratlar rekabete dayalı olarak belirleniyor. Bunu hem özel sektör hem de BOTAŞ’taki uzmanlar değerlendiriyorlar. Tabi tek başına alıcıların karar verebileceği bir konu da değil. Satıcının da bu konudaki projeksiyon ve yaklaşımları da önemli. Bu yılsonuna kadar bunların hepsi netleşmiş olur.

‘NORMALDE SERBEST ÜRETİCİLERİN ÜRETİMLERİNİN BÜYÜK KISMINI İKİLİ ANLAŞMAYA BAĞLAMASINI BEKLİYORUZ

Gün içi ve gün öncesi piyasası, biz ilk piyasayı açtığımızda yüzde 10-15’lerdeydi. Son birkaç yıldır derinlik oldukça arttı, yüzde 50’leri aşan gün içi ve gün öncesi ağırlıklı olmak üzere bir piyasa büyüklüğünden bahsedebiliriz. Bu kadar büyüklük doğru mu, bana sorarsanız şahsen doğru bulmam. Zaten YEKDEM alım garantili bir piyasa var. Serbest üreticilerin büyük bir kısmının ikili anlaşmaya gitmeksizin spot piyasalarda alım satım yaptığını görüyoruz. Ben onu zaman zaman şöyle örneklendiriyorum: Sizin bugün acil kullanma ihtiyacınız olmayan bir maddi varlığınız var. Hep repoda mı, günlük gecelik faizde mi tutarsanız, yoksa üç aylık gidip bir bankayla daha mı iyi şartlarda anlaşırsınız? Bankayla ne kadar uzun vadeli anlaşırsanız o kadar iyi oranlar alırsınız. Çünkü gece repoları bazen düşer, bazen yükselir. Bizim de normalde serbest üreticilerin üretimlerinin büyük kısmını ikili anlaşmaya bağlamasını bekliyoruz. Az bir kısmının da günlük piyasalarda, spot piyasalarda işlem görmesini arzu ederiz. Ama görüyoruz, birçok büyük kurulu gücün, elinde 1.000 MW, 3.000 MW portföyü var, neredeyse yüzde 80’i günlük piyasada.

Özellikle termik santraller açısından baktığımızda, dur kalk yapma kabiliyeti sınırlı santraller. Yeri geliyor cumartesi pazar da yine spotta oynamaya çalışıyor. Ortalama bir fiyat yakalamaya çalışıyor ki üretim maliyetlerini karşılayabilmek için. Özellikle bu baz yük santral işletmecileriyle bir araya geldik, onlarla görüştük. Benzer şekilde tedarikçilerin de böyle bir sıkıntısı var. Çok fazla spota endeksli işlem yapılmasının öngörülebilirliği sıkıntıya soktuğunun farkındayız. Günün sonunda o tedarikçi de PTF’den aldığı fiyatla tüketiciye gidiyor, sanayiciye gidiyor. Orada da aslında sabit bir fiyatla teklifini sunamıyor, PTF endeksli sunuyor. Spot piyasa hacminin fazla büyüdüğünü düşünüyoruz açıkçası. Bir miktar azaltıp ikili anlaşmalara yöneltmemiz gerekiyor. İkili anlaşmaların önünde de bir engel yok hukuken ama EPİAŞ’taki mekanizma hem satıcıyı hem de tedarikçiyi belli oranda teminat altına aldığı için herhalde, bunun bir rahatlığı var. Böyle bir ticaret de yürüdüğü için onun birtakım avantajları var. İkili anlaşmaya ittiğinizde, teminat başta olmak üzere birçok alan tamamen alıcıyla satıcı arasında belirlenen özel şartlara göre ilerliyor. Orada da zaman zaman duyuyoruz, satıcı ve alıcı arasındaki bazı ticari anlaşmazlıklar dolayısıyla da nihai müşterilerin olumsuz etkilendiğini de görüyoruz. Bunu şunun için diyorum; tezgâh üstü piyasalarda da belli standartlar, belli güvenceler getirebilirsek, o alanda bir büyüme potansiyeli görüyoruz. Piyasanın biraz o tarafa gitmesi gerektiğinin farkındayız.

‘EPDK ŞARJ İSTASYONLARIYLA ALAKALI OLARAK YENİ BİR DAİRE DE OLUŞTURACAK

Geçtiğimiz dönemde hem Bakanlığımız hem EPDK elektrikli araçlar için şarj istasyonları konusunda çok kapsamlı bir çalışma yaptı. Yine Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Çevre Bakanlığı’nın da içinde olduğu farklı çalışma grupları oluşturuldu. Çünkü konu sadece bu araçlara bir enerji tedariki değil. Orada teknolojik gelişmelerin takip edilmesi, standartların belirlenmesinden tutun da şehir planlarının içerisinde şarj noktalarının tayinine kadar birçok konu masaya yatırıldı ve çalışıldı. Yaptığımız değerlendirmeler şunu gösteriyor: Şebekede herhangi bir sorun görmüyoruz ama bu şu anlama da gelmemeli; düşünün bir hat boyunca onlarca şarj istasyonu koyduğunuzda tabi o hattın taşıma gücü veya onun bağlı olduğu trafo merkezinin kapasitesi yetmez. İstasyonların yeriyle alakalı homojen, anlamlı bir dağılım olursa, bir sıkıntı beklemiyoruz. Ama belli noktalarda, mesela Çankaya’da diyelim ki nüfus da yoğun, araç sayısı da yoğunsa, burada doğal olarak şarj noktalarının sayısı da fazla olacak demektir.

Dağıtım şirketlerimiz oraya ilişkin özel çözümler üretmek zorunda kalacak. Bu şarj altyapısıyla alakalı şu anda meclis gündeminde olan bir yasa teklifi de var bu paketin içerisinde. O da geçtiğinde, EPDK bu işle alakalı olarak yeni bir daire de oluşturacak. Özellikle de otomobil firmalarıyla da temas ederek o sektörde ihtiyaç duyulan alanlarda, başta tabi yeni akaryakıt istasyonları için yeni bir hizmet imkânı da çıkmış olacak. Artık sadece akaryakıt dolumu değil, isterlerse elektrikle şarj imkânı ve altyapısına da kavuşmuş olacaklar. Tabi bu değişim dönüşüm süreci çok kısa vadeli bir iş olmayacak, tüm dünya bunun üzerinde çalışıyor. Otomobillerin elektriklenmesi, onların uygun noktalarda şarj edilmesi, hızlı ve güvenli şarj, bunlar tabi hepsi önümüzdeki gündemin tartışma alanlarından, çalışma alanlarından birisi olacak. Ama ben Türkiye’de özel sektörün bu konunun altından rahatlıkla kalkacağına inanıyorum. 

NÜKLEER GÜÇ SANTRALİNİN ÖNEMİ ARTACAK

Yenilenebilir kaynaklar elbette olmalı, maksimum düzeyde olmalı ama biliyoruz ki bir ülkenin tüm ihtiyacını yenilenebilir kaynaklardan karşılama imkânı da yok. Bizim gibi sanayisi ve tarımı gelişmiş, turizmi, ticareti gelişmiş bir ülkede bu mümkün değil. O zaman diğer termik santrallere ihtiyacımız olacak. Orada da kömür ve doğal gaz dengeli bir şekilde gelişmişti. Şimdi portföyümüze, bu arz sepetimize nükleeri eklemiş olacağız. Yeter mi, yetmez, bu bir başlangıç. Belki ikinci üçüncü santralleri bugünden planlamamız gerekiyor. Yine bu kapsamda görüşmelerimiz de devam ediyor. Özellikle de iklim değişikliğiyle mücadelede en az emisyonlu ya da sıfır emisyonlu kaynakların ağırlığının artacağını düşünüyoruz. Yenilenebilir kaynaklar ilk sırada olacak ama ondan sonra bu baz yükü karşılayabilecek termik santraller içerisinde nükleer güç santralleri bence önemini giderek artıracak. Çünkü bacası yok bunların biliyorsunuz, sıfır emisyonlu santraller arasında yer alıyor. Kömürden bir şekilde eğer çıkacaksanız, yerine ikame edecek termik santralleri koymanız gerekiyor. O açıdan arz kaynak çeşitliliğimiz son derece dengeli devam ediyor, nükleeri de koyunca burayı iyice tahkim etmiş, güçlendirmiş olacağız.

‘ELEKTRİK FATURALARINDAN TRT PAYI, ENERJİ FONU KALKIYOR

TRT payı yüzde 2, enerji fonu da yaklaşık yüzde 1, toplamda yüzde 3 ediyor. Bir de KDV de bu kesintilerin üstüne geliyor. 100 liralık bir faturada yaklaşık 3-4 TL’lik yükü doğrudan almış oluyoruz. İnşallah kanun çıktığı takdirde de yılbaşı itibarıyla bu uygulamaya geçilmiş olacak. Bunun da yıllık tutarının yaklaşık 3 milyar TL civarında olduğunu söyleyebiliriz.

‘TÜRKİYE ENERJİ ZİRVESİ MARKA OLMA YOLUNDA DA HIZLA İLERLİYOR

Türkiye Enerji Zirvesi 11 yaşında. Hemen hemen başından beri de takip ettiğim, ilgiyle izlediğim zirvelerden birisi. Bütün sektörlerin bir araya geldiği nadir etkinliklerden birisi. Artık bir yerde marka olma yolunda da hızla ilerliyor. Bu vesileyle sizin şahsınızda ekibi, organizasyonda emeği geçen herkesi de kutluyorum. Burada iki gün boyunca ki ISTRADE de burada yapılacak, çeşitli alanlarda paneller olacak, çok değerli konuşmacılar var. Onları takip etmeye şahsen imkanım yok ama arkadaşlarımız burada kalarak o panellere katılmış olacak. Panellere katılmak kadar işin bence faydalı tarafı da çay kahve aralarında, yemek masalarında sektörün uzunca zamandır birbirini görmeyen yüzlerinin birbiriyle bazı müşterek konuları değerlendiriyor olması, ortak aklın, fikrin, inancın oluşmasına katkı sağlamsı açısından bence son derece önemli. Tabi son 2 yıldır pandemi dolayısıyla bir araya gelişlerimiz maalesef sınırlandırıldı ama online birtakım uygulamalarla biz bu eksikliği gidermeye çalışsak da yüz yüze bir araya gelmek kadar faydalı ve anlamlı olmuyor. Bizzat yüz yüze görüşmek çok daha faydalı. Ben bu vesileyle tekrar 11. Türkiye Enerji Zirvesinin ülkemiz, milletimiz ve sektörümüz için hayırlı olmasını, başarılı geçmesini temenni ediyor, hepinizi kutluyorum.

‘KARADENİZ’DE ÇOK HIZLI İLERLİYORUZ

Karadeniz’de aslında çok hızlı ilerliyoruz diyebilirim. Geçtiğimiz yıl temmuzda ilk keşfi açıkladık, ondan sonra ikinci keşfi, bu yıl Amasra 1, Haziranda açıkladık, 540 milyar metreküpe ulaştık. Keşiften sonra da tespit kuyularını açmaya başladık. Türkali 1, 2, 3, 4, 5 açıldı. Şimdi o kuyuların tamamlama işlemleri yapılıyor. Türkali-2’deki rezervuar testleri tamamlanmış durumda. Diğer kuyularda da tamamlayacağız. Bir taraftan mühendislik çalışmaları büyük oranda tamamlandı, boru imalatı başladı. Kıyı terminal ihalesi yapıldı, orada da önemli bir tesis hayata geçecek. Bunların hepsini inşallah 2023 yılına yetiştirmeyi hedefliyoruz. Şu anda bir aksaklık gözükmüyor. Yavuz’u da Karadeniz’e çekmiş olduk. Bir gemi, ağırlıklı Fatih sondaja devam edecek, diğer iki gemi de kuyu geliştirme, test ve tamamlama işlemlerini yaparak ilerleyecek.

Sakarya gaz sahasının yanında Amasra 1 kuyusunda ilave bir keşif açıklamıştık. Şimdi Kastamonu açıklarında sismik çalışmaları yapılıyor. Onların ardından sismik veriler değerlendirilecek. Yine Sakarya gaz sahasının batı tarafında, güneybatı tarafında bir başka saha daha var. Muhtemelen onu da belki yeni yılın ilk aylarında ilk sondajı da orada yaparız. Beklentilerimiz gayet müspet, pozitif gidiyor. İnşallah orada da en kısa sürede vatandaşımıza yeni müjdeleri paylaşmış oluruz. Biz ümitliyiz.

Sakarya gaz sahasında ilk etapta 10 kuyu açarak üretime başlayacağız. Toplamda 40 kuyu planlanıyor. Amasra 1 ile başladığımız Amasra sahasında da kuyu planlanması henüz tamamlanmadı ama 5-10 arasında bir kuyu orada da olabilir. Bu sahalar birbirine komşu sahalar, dolayısıyla bazı altyapı tesisleri ortak kullanılacak. Yaklaşık 170 km boru hattımız var, orada üretilen gazın ayrı bir hattan getirmeyi düşünmüyoruz. İlk etapta Sakarya gaz sahası için 15 milyar metreküplük bir üretim planlaması hedefi konmuştu. Şimdi Amasra sahasından gelecek gazla birlikte öyle tahmin ediyorum bu rakam yıllık 20 milyar metreküpe çıkabilir gibi gözüküyor.”

11. Türkiye Enerji Zirvesi kapsamında gerçekleştirilen tüm oturumlara buradan ulaşabilirsiniz.