Doğu Akdeniz’de keşfedilmemiş gaz miktarı

Eminim ki, çok yakında bazı uzmanlar USGS’in yeni değerlenmesinin jeopolitik yansıması konusunda yazmaya ve konuşmaya başlayacaklar. Şöyle savlar ileri sürecekler: USGS, Mediterranean Ridge ve Eratosthenes baseninin petrol ve doğal gaz açısından önemsiz bir potansiyele sahip olduğunu tahmin ettiğinden dolayı Mısır, Libya, Türkiye, Yunanistan ve GKRY arasında deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusunda yaşanan mücadele ve dolasıyla yaratılan gerilim gereksizdir.

Dünya çapında keşfedilmesi beklenen petrol ve doğal gaz miktarlarına ilişkin değerlendirmelerde ABD Jeoloji Kurumu (USGS) en saygın otoritelerin başında yer alır. 

USGS, 2010 yılında Doğu Akdeniz’deki iki havzada (Türkçede basen olarak da kullanılıyor) jeolojik esaslı değerlendirme sonucunda teknik olarak çıkarılması mümkün fakat henüz keşfedilmemiş petrol ve gaz varlığı hakkında iki önemli çalışma yayınlamıştı. 

Mart 2010’de, çoğunlukla İsrail, Gazze Şeridi, Güney Kıbrıs ve Lübnan açıklarını kapsayan Levant Havzasının petrol ve gaz potansiyelinin değerlendirildiği çalışma söz konusu havzada teknik olarak çıkarılması mümkün fakat henüz keşfedilmemiş 4,8 milyar varil petrol (doğal gaz sıvıları dahil) ve 3,5 trilyon metreküp (tcm) doğal gaz bulunduğunu tahmin etmişti. 

Benzer şekilde, Mayıs 2010’da yayınlanan bir başka değerlendirmede ise Nil Deltası Havzasında  teknik olarak çıkarılması mümkün fakat henüz keşfedilmemiş 7,7 milyar varil petrol (doğal gaz sıvıları dahil) ve 6,3 tcm doğal gaz bulunduğunu tahmin etmişti. 

Özetle, USGS’nin Nil Deltası Havzası ve Levant Havzasını kapsayan çalışmaları Doğu Akdeniz’de toplamda teknik olarak çıkarılması mümkün fakat henüz keşfedilmemiş 12,5 milyar varil petrol (doğal gaz sıvıları dahil) ve yaklaşık 10 tcm doğal gaz olduğunu öngörmekteydi. 

Bu rakamlar “mean”, yani aritmetik ortalama sonuçlarını içermektedir. Yüzde 5, yüzde 95 ve yüzde 50 olasılıklar dahilindeki rakamlar da her bir çalışmada yer almaktadır. Analistler tarafından genelde aritmetik ortalama rakamları telaffuz edilir. Bu iştah kabartan rakamları ve kapsadıkları alanları gösteren USGS haritalarını Doğu Akdeniz gazı konusunda yapılan hemen hemen her sunumda ve detaylı çalışmada görmüşünüzdür.

Aynı USGS, 8 Temmuz 2021 tarihinde Doğu Akdeniz havzasını kapsayan yeni bir çalışma (https://pubs.er.usgs.gov/publication/fs20213032), daha doğrusu güncelleme yayınladı. Bu güncellemede USGS, Doğu Akdeniz havzasında teknik olarak çıkarılması mümkün fakat henüz keşfedilmemiş petrol ve gaz varlığını (aritmetik ortalama) doğal gaz için 8,1 tcm, petrol içinse (doğal gaz sıvıları dahil) 3,1 milyar varil olarak verdi. 

USGS çalışması yayınlanır yayınlanmaz derhal kalem kağıdı ele alıp saatlerce rakamlara boğdum kendimi. Sonra Excel’e aktarmalar, 2010 ve 2021 değerlemelerini karşılaştırmalar, powerpoint’te acemice çizimlerle bir iki gece geçirdim. Süper zevkli. Sonrasında, bakalım elalem ne diyor diye internette gezintiye çıktım. Bir şey bulamayınca şaşırdım. Aradan üç hafta geçti. Sadece bir kaç site USGS’in güncellemesini haber olarak geçmiş. Analiz yok. Üç maymun var. Nasıl olurda, bu kadar önemli bir malzeme varken kalem oynatan yok. Bari Petrotürk okuyucuları için bir özet geçeyim dedim ve bu makaleyi kaleme aldım. 

USGS, KAPSAMA ALANINI ARTTIRDI RAKAMLARI AŞAĞIYA ÇEKTİ

Yukarıda da bahsettiğim gibi USGS’in Doğu Akdeniz havzasında teknik olarak çıkarılması mümkün fakat henüz keşfedilmemiş petrol ve gaz varlığı ile ilgi değerlemelerinin özeti şöyle: USGS’in 2010 yılındaki değerlemelerinin (Levant ve Nil Deltası basenleri) toplamı (aritmetik ortalama): 10 tcm doğal gaz ve 12,5 milyar varil petrol (doğal gaz sıvıları dahil). USGS’in 2021 yılı Doğu Akdeniz havzasına ilişkin mikarlar ise 8,1 tcm doğal gaz, 3,1 milyar varil petrol. 

Doğal gaz ve özellikle petrol miktarlarının aşağı çekildiği dikkatinizi çekmiştir. Zaten bölgede 2010 yılından beri dikkate değer petrol sahası keşfedilmediğinden dolayı yeni ve güncel bulgular ışığında petrol miktarında aşağı yönlü revizeye bir anlam verebiliriz. Demek ki bölgede petrol varlığı konusundaki beklentiler giderek azalıyor. 

Doğal gazda aşağı yönlü revize de bir anlamda normal. Çünkü Ocak 2010 ile Temmuz 2021 arasında Doğu Akdeniz’de yaklaşık 2,5 tcm gaz keşfedildi. Yani 2010 yılındaki 10 tcm rakamından 2,5 tcm keşif miktarını çıkardığımızda keşfedilmesi beklenen doğal gaz miktarının 7,5 tcm olması beklenebilirdi. Fakat USGS’in Temmuz 2021 çalışmasındaki miktar 8,1 tcm. Yani önceki tahmine göre 0,6 tcm daha fazla gaz keşfedilmesi bekleniyor. Ancak burada bir incelik var. USGS’in 2021 çalışması daha büyük bir alanı kapsıyor. Bunu harita üzerinde görürsek daha iyi anlarız. 

Benim amatör çizimimde (soldaki şekil) görüldüğü gibi USGS’in yeni çalışmasında analiz edilen bölgenin kapsama alanı 2010 yılındakine nazaran daha fazla. Ayrıca, yeni çalışmada Nil Deltası önceki çalışmaya göre farklı bölgelere ayrılmış. Aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi. 

Levant baseninde yüzde 34 civarında yapılan aşağı yönlü revizenin nedenlerinden biri söz konusu basende 2010 yılından bu yana yapılan keşiflerdir. Benzer bir karşılaştırma yeni çalışmada Nil Deltası farklı parçalara ayrıldığından ötürü o kadar kolay değil.

USGS’İN YENİ DEĞERLEMESİNDE DOĞAL GAZ BAĞLAMINDA ÖNE ÇIKANLAR

Yeni USGS değerlemesinde Doğu Akdeniz beş temel basene ayrılmış. Bunlardan Levant baseninin sınırları USGS’in 2010 değerlemesindekiyle aynı. Diğerleri farklı. Bu beş baseni oluşturan sınırlar içersinde keşfedilmesi umulan doğal gaz miktarının en fazla olacağı tahmin edilen yer, eski USGS değerlemesindeki Nil Deltasının bir kısmını oluşturmasına rağmen yine Nil Deltası olarak adlandırılan bölge. Doğu Akdenizde ileriki yıllarda keşfedilmesi beklenen 8,1 tcm doğal gazın yaklaşık yarısının bu Nil Deltası basesinde gerçekleşeceği tahmin edilmiş. İkinci sırada yüzde 28’lik payla Levant baseni yer alıyor. Üçüncü sırada Eratosthenes baseni yer alıyor. Bu basen, Nil Deltası baseninden Güney Kıbrıs’ın güneyine doğru uzanan bir alan.

USGS’in ilk defa değerlemeye tabi tuttuğu ve ben dahil bazı analist ve akademisyenler tarafından büyük ümitler bağlanan Herodotus baseni ile Mediterranean Ridge ise hayal kırıklığı yarattı. Bunun nedenlerinden biri elde yeterli veri bulunmaması ve uygulanan jeolojik modelde biyonejik gaz esaslı risk değerlendirmenin yapılmış olması olabilir. 

Mısır hükümetinin bu iki basenin önemli bir kısmını içine alan bölgede yaptırdığı sismik ve jeolojik çalışmaları USGS ile paylaşılıp paylaşılmadığını bilmiyorum ancak umut vadetmeseydi BP, Shell, Chevron, Exxon gibi devler Herodotus baseninin güneyinde parsel kapmak için bir kaç yıldır birbirleriyle yarışmazlardı diye düşünüyorum. O bölgedeki parsellerin çoğu bu devlere ait. Benzer şekilde, Mısır 17 Şubat 2021 tarihinde Mediterranean Ridge içinde kalan 3 parseli de uluslararası ihaleye çıkarmazdı herhalde. Bu parsellere teklif verilip verilmediğini bir ay sonra hep beraber göreceğiz. 

USGS değerlemesine jeopolitik açıdan kuşbaşı bakış

Buraya kadar mümkün olduğunca sade bir şekilde USGS’in yaptığı değerlemeler hakkında bazı bulguları vermeye çalıştım. Olayın birde jeopolitik boyutu var ki çok karmaşık. O yüzden sadece kuşbakışı bakacağım. 

Eratosthenes baseni içinde bir yandan Türkiye ve GKRY’nin, diğer yandan GKRY ile KKTC’nin örtüşen bazı pareselleri var. Yavuz sondaj gemisinin yaptığı üç sondaj bu bölge içerisindeydi. Bu açıdan bakıldığında TPAO tarafından bu basende yapılacak olası bir keşif illaki büyük bir gürültü yaratacaktır. Barbaros ve Oruç Reis gemilerinin de Nil Deltası hariç öteki dört basenin çeşitli kısımlarda sismik taramalar yaptığını hatırlayalım. Özellikle Herodotus baseni ve Mediterranean Ridge’in kuzeyinde yapılan çalışmalar uluslararası gerilime sahne vermişti. Mısır gibi Türkiye’nin de sismik tarama sonuçlarını ve sondaj bulgularını USGS ile paylaştığını sanmıyorum. 

Eminim ki, çok yakında bazı uzmanlar USGS’in yeni değerlenmesinin jeopolitik yansıması konusunda yazmaya ve konuşmaya başlayacaklar. Şöyle savlar ileri sürecekler: USGS, Mediterranean Ridge ve Eratosthenes baseninin petrol ve doğal gaz açısından önemsiz bir potansiyele sahip olduğunu tahmin ettiğinden dolayı Mısır, Libya, Türkiye, Yunanistan ve GKRY arasında deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusunda yaşanan mücadele ve dolasıyla yaratılan gerilim gereksizdir. Ve şöyle ekleyecekler; bu alanlarda örtüşen parseller ve çakışan münhasır ekonomik bölgeler ekseninde verilen doğal kaynaklara sahip olma mücadeleleri yerini tatlı müzakerelere bırakmalıdır. 

Eminim ki, çok yakında bazı uzmanlar USGS’in yeni değerlenmesinin jeopolitik yansıması konusunda yazmaya ve konuşmaya başlayacaklar. Şöyle savlar ileri sürecekler: USGS, Mediterranean Ridge ve Eratosthenes baseninin petrol ve doğal gaz açısından önemsiz bir potansiyele sahip olduğunu tahmin ettiğinden dolayı Mısır, Libya, Türkiye, Yunanistan ve GKRY arasında deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusunda yaşanan mücadele ve dolasıyla yaratılan gerilim gereksizdir. Ve şöyle ekleyecekler; bu alanlarda örtüşen parseller ve çakışan münhasır ekonomik bölgeler ekseninde verilen doğal kaynaklara sahip olma mücadeleleri yerini tatlı müzakerelere bırakmalıdır. 

İyi güzel de bu mücadele ve gerilim zaten petrol ve gaz kaynaklarından ötürü değildiki. En nihayetinde yaşanan gerilimlerin doğal kaynaklardan ziyade ulusal egemenlik hakları ve güvenlik kaynaklı olduğu anlaşılacak. Doğal kaynaklar eksenli mücadele henüz başlamadı.

Sözün kısası, USGS’in yeni değerlemesi Doğu Akdeniz’in batısında kalan bölgede önemsiz miktarda petrol ve gaz potansiyeli olduğunu göstermektedir. Ancak bunun eldeki veriler ışığında varılan bir sonuç olduğunu hatırda tutmakta fayda var. Bölgede yapılacak bir tek keşif, ki şimdiye kadar koskoca alanda yapılan sondajarın sayısı bir elin parmaklarını geçmez, bizi yeni bir boyuta taşıyarak var olan mücadeleleri arttıracak ve gerilimleri tırmandıracaktır. 

Belki bazı jeologlar ve petrol mühendisleri benim nasıl olurda hala Herodotus baseni ve Mediterranean Ridge kuşağında hidrokarbon bulunacağı konusunda ümidimi yitirmediğimi sorgulayacaklardır. Jeoloji müsait değil, rezervuar kayacında yeterli kapan yok vesaire gibi birçok neden gösterebilirler. Hele de USGS’in bu yeni çalışmasından sonra. Haklı olabilirler. Ama ben inanıyorum. Petrol veya gaz bulunmaz denilen birçok yerde keşif yapanların inandıkları gibi. İnanmak güzeldir vesselam. 

Kalın sağlıcakla.