‘Tüketici tarafında kendini sürekli geliştiren bir portföy var’

‘Tüketici tarafında kendini sürekli geliştiren bir portföy var’

12. Türkiye Enerji Zirvesi’nde, 22 Kasım tarihinde ‘TESAB/Büyük Tüketici Oturumu’ gerçekleşti. Moderatörlüğünü Energy Pool Genel Müdür Yardımcısı Doğan Sönmez’in yaptığı oturumda, Kastamonu Entegre, Adana Fabrika Direktörü Ergin Turan, HABAŞ Aliağa Tesisleri Fabrika Müdürü Haşim Ayten, Limak Çimento Grubu Enerji Direktörü Serhat Sarıkatiboğlu konuştu ve katılımcıların sorularını cevaplandırdı.

Energy Pool Genel Müdür Yardımcısı Doğan Sönmez

‘REKABETİN EN YÜKSEK OLDUĞU PİYASA ELEKTRİK ENERJİSİNİN SATIŞ TARAFI’

Maliyetlerin ciddi anlamda arttığını görüyoruz. Aslında burada enerji maliyetlerini ve bunun yönetimini birkaç aşamada ölçeklendirmek lazım. Enerji tedariki önemli. Enerji tüketimini azaltma noktasına gidiyoruz. Rekabetin en yüksek olduğu piyasa, elektrik enerjisinin satış tarafı. Ben de bu konuda 8’inci yılımı doldurdum. Elektrik satışında tüketicilerin ne noktadan ne noktaya geldiğini anlatmak istiyorum. Bu ticaret nerede yapılır? Yöneticim bana dedi ki git şu Kapalıçarşı’yı gör. O dönemde elektrik satmaya çalışırken bir anda İran halısı alıp çıkabiliyorsunuz. Bir sene sonra gittiğimde oradaki kişilerin bilinçlendiğini görüyorum. Tüketici tarafında baktığımızda; kendini sürekli geliştiren portföy gördüm. Bunu somut bir örnek olarak söylüyorum. Sen küçük ölçeğe bakacaksın, sen orta ölçeğe. Şimdi megayı kim istemez.

ÜRETİM VE TÜKETİM BİRBİRİNİ DENGELEMİYOR

Kaynak bazlı üretimin yenilenebilir enerji kaynaklarından arttığını görüyoruz. Bir rüzgâr santraline ekstra elektrik üret diyemezsiniz. Su, rüzgâr, güneş olmadığı senaryolarda üretim tarafında oynayabileceğiniz alan çok kısıtlı. Dolayısıyla bunu dengelemek için gerçekten tüketim tarafına ihtiyaç olacak. Burada maksimum taleple uygun talebin birbirini karşılayamadığını görüyoruz. Bir gaz kısıntısı olduğunda sürekli olarak tüketim santrallerinde üretim operatörü tarafından durdur talimatının geldiğini hepimiz biliyoruz. Bu konuyla ilgili tüketici tarafında ek gelir olarak konuşuluyor. Herkes ne zaman durulması gerektiğini biliyor. TEİAŞ ihaleye çıkıyor. 1200 MW’lık esnek yük talebi oldu. Burada biz araştırma yaptığımız zaman aslında 680 MW bandında. Dolayısıyla ihalenin gerçekleşme imkânı yok. Gün sonunda çimento tarafının esnek yüklerini bildiğim için demir çelik tarafında da şöyle bir şeyi söylemek lazım. Öyle bir zaman gelecek ki tesisiniz durmak zorunda kalacak. Çünkü artık üretim ve tüketim birbirini dengelemiyor. Buradaki şirket sahibi bu duruştan para kazanmak istiyor mu istemiyor mu? Dolayısıyla birazcık konfor alanımızdan çıkmayı sevmiyoruz. Bıçak kemiğe dayanacak yani. O ihale çıkacak. Sabah 9 buçukta bakacağız biz. Bunu herkese uygun gelebilecek şekilde planlama yapılması tarafındayım.

Avrupa’da 2016 yılında saatte 561 MW’lık yük düşümü söz konusu. Orayı kötülemek adına söylemiyorum ama biraz Türkiye’deki ekibi övmek istiyorum.

Limak Çimento Grubu Enerji Direktörü Serhat Sarıkatiboğlu

‘Enerji maliyetimizi düşürürsek rekabetçi olabiliriz’

Çimento sektörü olarak şu anda Türkiye çimento sektörünün toplam kapasitesi 120 milyon ton civarında. 2020 yılındaki krizi düşünürsek yüzde 65-70’ler civarında kapasite kullanım oranımız var. Toplam kapasite kullanım oranına bağlı olarak ciro 2,5 milyar dolar. Bunun 1,5 doları ihracattan geliyor. Avrupa’nın en büyük çimento üreticisi Türkiye, dünyanın da en büyük 5. üreticisi.

Biz de enerji yoğun bir sektör. Yaklaşık 8,5 milyar KWh yıllık sektörün enerji tüketimi var. Basit örnekler vereyim. Bir ton çimento için ortalama yaklaşık 100 KWh elektrik tüketiyoruz. Yakıt kaynaklı toplam tüketim 6,5 milyon ciddi bir rakam. Bunun kırılımını da görüyorsunuz. 10 milyonun üzerinde kömür tüketimi mevcut, enerji yoğun bir sektör. Bu sektörde enerjinin maliyeti nedir? Bundan iki üç yıl öncesine baktığımızda yüzde 65’lerdeydi bugün maliyet yüzde 90’ı buldu.

Yüzde 90’ın altını şunun için çizmek isterim: Biz maliyetimizi düşürmek için işçilikte, lojistikte bir şey yapamayız. Enerji maliyetimizi düşürürsek rekabetçi olabileceğiz. Buna yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Maliyetimizin yüzde 90’ı enerji kaynaklı. Piyasa fiyatından ufak kâr düştüğünüzde kalanı yüzde 90 oluyor. Biz bir alternatifi hep cebimizde tutuyoruz. Fiili olarak çalıştığımız ayrı bir tedarikçimiz oluyor. Çimento olarak biz böyle bir yol izliyoruz. Müşteri olduğumuzu hissetmek istiyoruz. Bunu hissetmek önemli. Biz tüketiciyiz tüketen tarafız. Bizi dinlemeleri gerekiyor. Biz aynı zamanda endüstriyel bir tesis olduğumuz için biz de onlara katma değer üretiyoruz. Biz ne yapıyoruz? Bu son kaynak tedariki kapsamıyla birlikte biz neler yaptık? 10 adet fabrikamızı bir havuza topladık. Bir yazılım üzerinden kendi yazılımımızı geliştirdik. Tüketimimizi online izleyebildik. Dengesizlik maliyetlerimizi düşürebilmek için akıllı yazılımlar geliştirdik. İlgili kişilere iletmesi adına, ilgili kişilere ilettik. Tahminleme metotlarını geliştirdik. Bu grup içinde kendimize ait bir yazılım. Bunu bize enerji sağlayan ara yazılımla kolaylıkla haberleştirebiliyoruz. Dengesizlik yönetiminde iyi bir yerde olduğumuzu düşünüyorum.

Öz tüketim modelinden bahsetmek gerekirse, böyle bir modelin geliştirilebileceği bizim birliğimize geldi. Yorumlarımızı yaptık. Gittik EPDK’ya bunu bildirdik. Dönüş oldu. Bu öz tüketim modelini bizler oluşturduk. Daha sonra yayınlanan metin, bizim taleplerimizi ne kadar karşıladı karşılamadı onu gözlemledik. Bazı yerlerde üzdüler bizi. Bazılarında beklediğimizden iyi şeyler gelişti. Bu birliktelikleri yapıyoruz. Proses tarafında da alternatif hammadde olarak kullanımlarımız söz konusu. Ben kesinlikle bu birlikteliklerin daha da gelişmesi gerektiğine inanıyorum.

Kastamonu Entegre Adana Fabrika Direktörü Ergin Turan

‘ENERJİYİ YÖNETEN ÜLKE, HER ŞEYİ YÖNETİR’

Panel endüstrisi nedir? Sunta ve MDF. Avrupa’da 200 milyon m3 üretiliyorsa yüzde 6-7’sini Türkler üretiyor. Laminant parke de bu endüstrinin içinde üretiliyor. Yonga levha tarafına baktığımızda kurutucular var. MDF tarafına baktığımızda kâğıt prosesine yakın şekilde ilerliyor. Yine odun var. Kurutma prosesi var. Orada buhar var. Panel endüstrisi nasıl enerji harcıyor? Yonga levhada 100-150 arasında harcıyor MDF de 250-300 arasında harcıyor. Baktığımızda biz 1,2 milyar KWh harcıyoruz. Sektör 3,5- 4 milyar KWh harcıyor. Çalışan sayımız çok az, otomasyonla çalışıyoruz. Enerji maliyetleri nasıldı? Bizim onlar kadar yüksek değil ama mesela krizden önce yüzde 8-10 bandında olan şey 15-17 bandına geldi. Ciddi bir şekilde enerji maliyeti var. Ama bizde de çeşitlilik çok. Odunu aldığınız için odun rutubetli yonga levha prosesini sıfıra kadar kurutarak üretmek zorunda. MDF’de de yüzde 10’a kadar kurutmak zorunda. Bu şekilde bir tasarımla tesisler yapılıyor. Tabii yongalama dediğimiz; MDF yonga levhanın dışında tüm ürünler orman endüstrisinin ürettiği ürünler size mobilya olarak geliyor.

Adana’dan örnek vereyim. Anlık tüketim 230 MW iken ciddi bir kısmını çekiyoruz. Yaklaşık 3-4 bin firma var. Enerji tüketim yoğunluğunu canlandırın. Bizim şirketimiz enerji alımında da merkezi bir yapılanmaya gitti. Devletin istediğinden al demesi güzel bir şey. Bizim endüstrimizde kontinü çalışıyor. Bayramlarda bile çalışıyorduk. Burada bu istikrar çok kıymetli. Bizim arkamızda mobilya endüstrisi var besliyoruz ama regüler çalışmıyor. O endüstri için regüler çalışmalı. Devlet regülasyonlarıyla o sektörü engellememeli. Bir ara yüzde 30’u ihraç ediliyordu, devlet mobilyacılara bakıp ihracatı yasakladı. Şu anda ürün satılamıyor. Demek ki birincisi regülasyonlarla o sektörü engellememeli. Bence büyük şirketlerin enerji yönetimi için mesela Adana fabrikası 100 milyon yıl tüketiyor. Demek ki 10 tane şirketiniz varsa 1 milyar yapıyor. Mesela biz şunlara bakıyoruz. Tabii ki bizim orada finansal artılarımız oluyor, indirimler var onları inceliyoruz. Enerjinin bize karşı puant uygulamaları gibi uygulamalar var mı onlara bakıyoruz. Yüzde 2-3 de bize avantaj verdi. Mesela Adana fabrikası olarak oradan aldık. Sürekli bir aylık raporla size durumu arz ediyor. Nasıl alıyor, fiyatlar nasıl onları veriyor. Böyle bir yönetim tarzı daha doğru oluyor. Biz doğal gaz pahalı olduğu için yüzde 80-85 elektrik kullanıyoruz. Doğal gaz santrallerimiz de var bizim. Onu kullanmıyoruz. Enerjiyi kullanıyoruz, orada da o avantajları yakalamaya çalışıyoruz. Bir başka birim daha var. O da enerji maliyetlerini tarıyor. Mesela ORC için son 3 lokasyonda 30 MW santral kuruldu. GES için yönetmelik tabii çok doğru oldu. Biz sıkıntı çekiyorduk. Bir daha gidiyoruz şu MW takıldı diyor. Hiçbiri büyük şirketlerin hepsini konsolide edeceğini düşünmemiş. Hem GES’i kullanmalıyız, çeşitlenmeliyiz, hem de doğal gazı kullanmalıyız. Türkiye’nin 50 milyar dolarlık en büyük açığı enerjiden geliyor. Enerjiyi yöneten ülke, her şeyi yönetir. Bizim maliyetlerimiz yüzde 10’lardan yüzde 15-20’lere geldi onlar kadar iyi değil ama bizim sektörümüz de direkt mobilyaya yansıyor. Alım gücünü düşürüyor. O zaman büyük enerji tüketiminiz varsa mutlaka bir lider şart. Bu mevcut elektrik bakım müdürünüz de olabilir asistanınız da olabilir. Enerji verimi bölümü mutlaka olmalı. Farklı enerji maliyetleriyle çalışmanız lazım. Bir GES kurduğunuzda kaç yılda amorti eder sorusunun cevabını hemen vermesi lazım. Teşvikler de dönem dönem devlette hızlı şekilde çıkıyor, kapanıyor. Mesela bizim CEO’muz direkt çalışıyor. Neden? Çünkü enerji çok kıymetli. Maliyetin yüzde 20’sinden bahsediyorsak çevik bir yapıdan bahsediyoruz demektir. Bu çeşitliliği iyi yöneten şirketler; enerji alımını iyi yöneten şirketler çünkü ciddi bir şey. Bir euro sent 100 milyonda ne yapar? Bir dolar sentten bahsediyorum. Bir milyarda ne yapar? Orada enerjinin mühendislerine de onu söylüyorum. Eskiden 24 aya diye geçerdi. Artık bir 24’ü yerde bulma şansınız yok diyorum. Sadece bugün daha önce yaptığı, devletin yaptığı şu ileri saat uygulaması olsa hesapçılar bunu daha iyi bilir. Ev enerjisinde tasarruf sadece yüzde 12-16 arasında var. Devlet bu uygulamadan vazgeçti. Sadece evlerde enerjiyi gece kessek yüzde 10 enerji tasarrufu yapılıyor. Biz lüks için bağlamışız ya yüzde 10 oluyor. Demek ki enerji yönetiminde bütün başlıkları değerlendirerek bütüncül bir yaklaşım getireceğiz. Bir taraftan da enerji alımı için piyasaları inceleyeceğiz. Belki burada kurmay zekâ da var. Böyle yönetiyoruz. Kastamonu entegre kendini yönetmeye çalışıyor.

Bir kere ölçemediğiniz bir şeyi takip edemezsiniz. Bilemezsiniz yani. Eğer nitelikli olarak hayatımızda da iş yerinde de bir şeyi takip etmek istiyorsanız ilk önce ölçmeniz gerekir. Bir kere şu var: Bölüm bölüm hepsini takip ediyoruz. Büyük üretimleriniz vardır bazen kaçırırsınız. Biz haksızlık olmasın diye online karneleme yapıyoruz. Yurt dışından literatüre bakıyorsunuz. Ölçtünüz ya bir çıkıyorsunuz nasıl yaparız diye. Bizde pres var yongalama kısımları var. Alt kırılımlarını açarak onu daha çok yönetmeye çalışıyorsunuz. Kastamonu entegrenin bu panel endüstrisinde ağırlığı vardı. Normal kurutucuyu düşünün. Bu sıcak havayı kızgın yağla elde ediyorlardı. O egzoz atığını türbinin kurutucuda kullanarak çok yüksek verim elde etti. Fakat zamanla doğal gaz pahalı olunca biz de stratejiyi değiştirmiş olduk.

HABAŞ Aliağa Tesisleri Fabrika Müdürü Haşim Ayten

‘Türkiye’nin sistemine enerji maliyet yükü getirmeyen bir sektörüz’

Demir çelik sektörü, yüzde 75 kapasiteyle çalışıyor. 40 milyon ton ham çelik üretiyor. Bu bilgiler Türkiye Demir Çelik Derneği’nin verilerine dayalı. 40 milyon kapasiteyi kullanırsak 50 milyona çıkacak. Önümüzdeki bu iki sene içinde 7-8 milyon tonluk yatırım kapasitesinde artış da gelecektir. Demir çelik sektörü, enerjisi yoğun bir sektördür. 40-45 bin çalışanı olan bir sektördür. Çimento da 20 bin kişi çalışıyor, orman endüstrisinde 20 bin kişi çalışıyor. 100 bin kişi olarak toplarsanız; demir çelik 50 milyar dolarlık üretim yapıyor, çimento 5 milyar dolarlık, diğer sektörümüz de 5 milyar dolarlık üretim yapıyor. 70 milyar dolarlık kısmını üretiriz ancak çalışan sayısı olarak baktığımızda yüzde 1’in altında bir çalışanla yüzde 7-8’lik bir katma değer üretiyoruz.

Bu katma değere ilaveten özellikle demir çelik sektörü; Türkiye’nin ihtiyacının iki katı büyüklüğüne sahip. Çimento sektörü de Türkiye ihtiyacının iki katı büyüklüğüne sahip. Ürünlerimizin yüzde 50’den fazlasını ihraç ediyoruz. Demir çelik olarak biz, 20 milyar dolar bir ihracata sahibiz. Bu da Türkiye ihracatının üçüncü sırasına yani yaklaşık yüzde 10’una tekabül ediyor. Büyüme gösteriyor. Üçüncü sıradayız. Önemli bir büyüklüğe sahibiz. Kişi başı büyük katma değer üretiyoruz. Çok yüksek miktarda enerji tüketiyoruz. Enerji yatırımlarımız, diğer endüstrideki yatırımlara kıyasla, elektrik enerjisi trafosu kablosu olarak baktığımızda büyük pay sahibi olan bir sektörüz. Türkiye’de 2020 yılının elektrik enerjisine bakarsak üretimin veya tüketiminin toplamının yüzde 45’i sanayide tüketiliyor gibi bir bilgi var elimizde. Bunun yüzde 8’i demir çelikten geliyor.

Demir çelik sektörü olarak oldukça ciddi tüketimlerimiz var. Demir çelik olarak biz bir ton ham çeliği elektrik ark ocaklarında elektrikle üretiyoruz. Bir ton ham çelik için 550-600 KWh ton başına elektrik tüketiyoruz. Haddelemede 100-150 KWh ton başına enerji tüketiyoruz. 600-700 KWh kafanıza yazın. Bu ayrıca tav fırınlarında da böyle. Tav fırınlarında yaklaşık ton başına 40 m3 doğal gaz tüketiriz. Onlar da dahil hep beraber 100-150 KWh elektrik enerjisi tüketiriz. Böyle baktığımızda 30 milyon tonu ark ocaklarında, 18 milyar kilovat saat 40 milyon tonu da dediğim gibi topladığımızda haddeleme enerjisi olarak dediğimizde yıllık demir çelik endüstrisi 22 milyar KW enerji tüketir.

2021’in ortasından beri enerji fiyatlarında ciddi bir artış söz konusu oldu. Maliyetlerimizi ciddi bir şekilde etkiledi. Demir çelik sektöründe ham çelik olarak bakarsak; 600 ila 700 dolar civarında ton başına maliyetler oluşuyor. Enerji maliyetleri bunların yüzde 8-10 mertebesinde. Şimdi bu 50-60 dolar olan enerji maliyetleri 150-170-180 dolara tırmandı. 110 ile 130 dolarlık toplam enerji maliyetinde artış meydana geldi. Bu hem elektrik enerjisi hem de daha önce bahsettiğim haddelemede kullanılan doğal gaz enerjisinin toplam maliyetini de arttırdı. Fiyatların artışına bakarsanız aynı seviyede seyrediyor. Biz geçen seneki üretimin kapasite olarak yüzde 40’ını kaybetmiş durumdayız. Ciddi bir kayıptır ve özellikle başta bahsettiğim gibi bizim ürettiğimiz ürünler yaklaşık 1,5 milyon 1,700 gibi metal sektöründe faaliyet yapan bir sektöre ham madde ana madde sağladığı için bir öncü göstergedir. Yani önümüzdeki 3-5 ay, bu 1,5 milyon kişilik sektörün de nereye gideceğinin de habercisidir. Şöyle bir açmazımız var. Biz dünyaya endeksli çalıştığımız için bu maliyetin dünyadaki durumu nasıl diye baktığımızda devlet sübvansiyonu olan ülkeler ve kendi enerjisini üreten ülkeler artık ürünlerini ürün yerine enerji ihracatı şeklinde yapmaya başladılar. Yani bizde 600 dolar civarında olan bir ürün 120 dolarlık bir ilaveyle 700 dolar oldu. Ama diğer ülkelerse bunu 600 dolara satmak istiyorlar. Dolayısıyla bizim hem ihracattaki şansımız azalıyor hem de Türkiye içindeki bu sektöre olan hizmetimiz azalmış oluyor. Burada devlet otoritesine düşen görevler ve aynı zamanda bize düşen görevler var.

KORKULAR SEKTÖRÜ KENDİ SANTRALİNİ KURMAYA YÖNLENDİRDİ

Demir çelik sektörü olarak bakarsak ortalama güç olarak baktığımızda benim hesabıma göre 3500 MW’lık güç görünüyor. Biz 7/24 düzenli çalışan sektörüz. Benim 38 senem demir çelikte geçti. Dolayısıyla hem demir çelikteki hem enerji sektöründeki gelişmeleri izlemek bize nasip oldu. Şimdi 1995’li 2000’li yıllara giderseniz kesintili günler çok sıkıntılıydı. Bir Yatağan’ın devreden çıkması, bir demir çelik sektörünün kapasitesine geliyordu. Bu korkular sektörü kendi santralini kurmaya yönlendirdi. Bedeline bakmaksızın. Fueloillerle başladık biz o zaman. Bürokrasi o zaman daha da zordu. Bir sürü sıkıntılar vardı. Ondan sonra 240 MW’lık doğal gaz tesisini kurduk. Bu 240 MW yüzde 50 birimle çalışan tesisti. Şimdi ise yüzde 57 çalışan bir tesis. Bunu yüzde 60’a doğru yaklaştıracağız. 63-64’lü rakamlar da çıkıyor. Biz bu şekilde enerjimizi kendimiz üretelim diye yola çıktık. 2010’lu yıllara doğru enerji talebi daha da hızlı arttı. O dönemde de enerji fiyatında kârlılık da yüksekti. O gün yapılan yatırımlar kendi kendini kompanse edebildi. O hızla da doğal gaza dayalı yatırımlarını arttırdılar. Fakat 2010’lu yıllardan 15’li yıllara geldiğimizde doğal gaz fiyatları da ters şekilde arttığı için birçok santrallar âtıl duruma düştü. Biz kendi enerji tüketimimizi kendi santralimizde tüketmeye çalışıyoruz.