‘Türkiye’nin söz sahibi olacak ülkeler arasına girmesini hedefliyoruz’

12. Türkiye Enerji Zirvesi’nde, Limak sponsorluğunda “Enerji Arz Güvenliğinde Yeni Nesil Termik Santrallerin Önemi” oturumu gerçekleştirildi. Oturum başlamadan önce TENMAK Başkanı Prof. Dr. Abdülkadir Balıkçı dinleyicilere ‘TENMAK Özel Sunumu’nu gerçekleştirdi. Ardından başlayan oturumun moderatörlüğünü Dünya Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz yaparken, EÜD Başkanı Cem Aşık, EÜAŞ Genel Müdür Yardımcısı Feti Erbaş, YK Enerji Genel […]

‘Türkiye’nin söz sahibi olacak ülkeler arasına girmesini hedefliyoruz’
Burak Karagöl
  • Yayınlanma22 Aralık 2022 09:28

12. Türkiye Enerji Zirvesi’nde, Limak sponsorluğunda “Enerji Arz Güvenliğinde Yeni Nesil Termik Santrallerin Önemi” oturumu gerçekleştirildi. Oturum başlamadan önce TENMAK Başkanı Prof. Dr. Abdülkadir Balıkçı dinleyicilere ‘TENMAK Özel Sunumu’nu gerçekleştirdi. Ardından başlayan oturumun moderatörlüğünü Dünya Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz yaparken, EÜD Başkanı Cem Aşık, EÜAŞ Genel Müdür Yardımcısı Feti Erbaş, YK Enerji Genel Müdürü M. Serhat Dinç ve İSKEN Genel Müdürü Sırrı Uyanık da konuşmacı olarak yer aldılar.

TENMAK Başkanı Prof. Dr. Abdülkadir Balıkçı

‘DEPOLAMAYLA ALAKALI TEKNOLOJİLERİ DESTEKLEYECEĞİZ’

TENMAK 2020 Mart ayında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle kurulmuş araştırma kurumu. Enerji Bakanlığı içerisinde özel bütçeli olarak kurulmuş, araştırma geliştirme yapmak üzerine faaliyetlerine başlayacak olan kurum. Enerji Bakanlığı bünyesinde Türkiye Atom Enerjisi kurumu vardı. TENMAK kurulduktan sonra atom enerjisi kurumu TENMAK içinde bir enstitüye dönüştürülerek Boren ismiyle araştırma geliştirme faaliyetlerine devam etmekte. Birkaç tane bununla beraber enstitümüz var. Bu enstitüler Ar-Ge faaliyetlerine devam etmekle bizim Türkiye’deki diğer kurumlardaki Ar-Ge faaliyetlerini desteklemek üzere çalışmalarımız var.

TÜRKİYE’NİN İHTİYACI OLAN ENERJİ VE MADENCİLİKLE ALAKALI TEKNOLOJİLERİ GELİŞTİRMEYİ AMAÇLIYORUZ

Uluslararası ilişkiler de özellikle CERN uluslararası atom enerji ajansı, yine enerji ajansında bulunan nükleer enerjiyle alakalı konuları Türkiye adına TENMAK takip etmekte ve o konularda sorumlu olan kurum da TENMAK. Bunlarla beraber temel amacımız Türkiye’nin ihtiyacı olan enerji ve madencilikle, minerallerle alakalı teknolojileri geliştirmek, Türkiye’nin dışa bağımlılığını azaltmak. TENMAK yakın zamanda proje çağrılarına çıkacak. Proje çağrılarında temelde iki tane konu başlığı belirledik. Hidrojen enerjisiyle alakalı çağrılar, bir diğeri ise karbon yakalamayla alakalı çağrılara çıkacağız. Hedefimiz teknoloji hazırlık seviyesini 3-4 gibi noktadan alarak 8’e kadar çıkacak olan günün sonunda prototip çıkacak şekilde, bir proje desteklerine çıkmak istiyoruz. Temelde hedefimiz Türkiye’de ve dünyada da bu konularda yapılan teknolojik gelişmeleri ürüne dönüştürerek Türkiye’nin söz sahibi olacak ülkeler arasına girmesini hedefliyoruz. Projeyi gerçekleştirirken 36 ayın yeterli olduğunu düşünüyoruz. Proje dökümanında da yayınlayacağımız dokümanda her bir proje için üst limitin ne olacağını söyleyeceğiz. Burada çıkacak olan ürünün prototipinin sanayileştirilmesini hedefliyoruz. Çıkan ürünün sonuçta üretilip Türkiye’nin teknoloji bilgi birikimine katkı sağlayacak bir ürün olmasını istiyoruz. Araştırma kurumları olduğu gibi sahada uygulayacak olan sanayi ortaklarının da bu projeler içinde bulunmasını istiyoruz. Sanayi ortaklarımızdan da özellikle ticarileştireceklere belli katkıda bulunmak istiyorum. Bu konsorsiyumlar kurulurken işin içinde üniversiteler, araştırma kurumları ve sanayi ortaklarının da olmasını istiyoruz ve bu projelere öncelik vereceğiz. Sonuçta çıkacak olan ürünün mutlaka ve mutlaka ticarileşmesinin sağlanmasını baştan hedefliyoruz.

HİDROJENİN YEŞİL OLARAK DÖNÜŞTÜRÜLEBİLMESİ İÇİN TEKRAR YEŞİL KAYNAK OLARAK KULLANMAMIZ LAZIM

Burada hidrojen konusunda temelde üç tane ana başlık içinde çağrıya çıkacağız. Birincisi temiz yeşil hidrojen üretim teknolojileri, burada rakamsal olarak günlük 10 kg üretim üretecek yapının oluşmasını istiyoruz. Prototip seviyesinde bir ürün olarak ortaya çıkmasını hedeflemekteyiz. İkinci amacımız hidrojenin depolanması, sıkıştırılarak olabilir, sıvılaştırılarak olabilir, amonyak gibi. Bu tür depolamayla alakalı teknolojileri destekleyeceğiz. Bir diğeri hidrojenin özellikle yeşil olarak dönüştürülebilmesi için tekrar yeşil kaynak olarak kullanmamız lazım. Burada da yine gücü en az 10 KW olan hidrojen yakıt hücreleriyle alakalı teknolojileri geliştirerek ürünün ortaya çıkmasını hedefliyoruz. Her bir projeyi desteklerken işin içinde üniversite, araştırma merkezleri ve özel sektörün olmasını mutlaka önemsiyoruz. Temelde koymuş olduğumuz ana hedef yüzde 95 üzerinde verimliliğe sahip olan günde 1 tonluk karbon yakalayabilecek tesisin kurulması. Burada karbonu yakaladıktan sonra karbonun ne yapılacağıyla alakalı konuların da çalışılması gerekiyor.

EÜAŞ Genel Müdür Yardımcısı Feti Erbaş

‘KAYNAKLARIMIZI SONUNA KADAR KULLANMAK İÇİN BÜTÜN ADIMLARI ATACAĞIZ’

Covid salgını, Ukrayna savaşı, dünyada birçok değişimi yaşadık. Bunlar da enerji sektörüne oldukça kuvvetli yansıdı. Ülkem adına başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Hem kamu hem özel sektör olarak çok zor ama başarılı sınavdan geçtiğimizi düşünüyorum. Covid salgını çıktığı zaman şuna odaklanmıştık. Kamu olarak bir tek önceliğimiz vardı. Tedarik sürekliliği olan ticari kalitesinden ödün vermediğimiz enerjiyi halkımızın kullanımına sunabilmek. Biz bu odakla bütün çalışmalarımızı gündemimizi oluşturduk. Hatırlarsak Covid’in başında neler vardı. İnsanlar işe gitmiyor, tedarik zincirlerinde sorunlar yaşanmaya başlamış, her şey öngörülmezdi. Ama yapılan çalışmalar son derece başarılıydı. Özel sektörümüz de hakeza öyleydi. Ama bunların Rusya Ukrayna savaşıyla beraber ciddi maliyetlenmesini gördük. Bu maliyetlerin önemli kısmını kamu olarak sübvanse ediyoruz. Bunu yapmakta da doğru yaptığımızı düşünüyoruz. Ama bazı eleştiriler geliyor. Başka türlü mekanizmalarla yapılabilir. Farklı metodolojiler kullanılabilir. Fakat bu kadar değişkenin çok olduğu bir yerde seçim yapıyorsunuz.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN FEDAKARLIKLAR YAPMAMIZ GEREKİYOR

Sürdürülebilir enerji sektörüne sahip olduğumuzu hep birlikte görüyoruz. Bütçede size 145 milyar TL pay verilmiş. Ne yapacaksınız? Devlet, vatandaşlarını korumak için bir metot belirlemiş. Bu oluşan bütçeyi de biz kamu olarak kullanacağız. Bizim sadece 2023 yılı bütçesinde yer alan rakam 145 milyar gibi bir rakam. Bu sene yaptığımız bir takım sübvansiyonların da ödemeleri olacak. Ama bunu sadece EÜAŞ olarak söylüyorum. Burada esas yükü Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi çekiyor. Katlanabilecek bir maliyet de değil belki ama bu bütçe şartlarında bir şekilde vatandaşı korumamız gerekiyor. Sürdürülebilirlik için bizim bu fedakarlıkları yapmamız gerekiyor. Yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Ama bu süreç proaktif süreç. Burada her zaman paydaşlarımızın ne dediğini dinliyoruz. Kapımız açık. Bizim yaptığımız bir seçim her zaman doğru olmayabilir. Amacımız hep beraber bu ikinci enerji krizinden yara almadan sağ salim gemiyi limana ulaştırmak.

YENİLENEBİLİR ENERJİ TARAFINDAKİ KURULU GÜÇ YÜZDE 54’LERE ULAŞTI

 Türkiye enerji sektörü 2001 yılından bugüne kadar 21 yıllık bir dönüşüm yaşadı. Millî kaynaklar, yerli kaynaklar bizim vazgeçilmezlerimiz. Biz bunları her zaman önceledik önceleyeceğiz. Bu 2001 sonrası özellikle yenilenebilir arasındaki sektörler bambaşka bir değişime yol açtı. Türkiye çok doğru zamanda planlayan uygulayan bir ülke olarak görülüyor. Biz şimdi mesleğe başladığımızda üstatlar vardı derlerdi ki işte ülke kurulu gücünün %5’inden fazla sisteme yenilenebilir enerji bağlayamazsınız. Niye bağlamayız? Sistem çöker. Biz bunu zaten sektördeki teknokratlar olarak kabul etmiyorduk. Teknoloji yetersizdi ama ülkede her zaman bizi engellemeye çalışan bazı şeyler oldu. Yenilenebilir enerji tarafındaki kurulu güç yüzde 54’lere ulaştı. Muazzam bir rakam.

ÜLKEMİZİ HER ALANDA KENDİ KENDİNE YETEBİLEN BİR ÜLKE YAPMAK İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ

Aktif olarak 100’ün üzerinde projemiz var. Teknolojide son nokta mı? Son nokta değil. Yapacak daha işlerimiz var. Bizim kaynaklarımız kısıtlı, ihtiyaçlarımız sonsuz. Ekonominin de temel kuralı bu zaten özellikle gelişmekte olan ülkeler için önemli. Biz kaynaklarımızı sonuna kadar kullanmak için bütün adımları atacağız. Malumunuz Sakarya Doğal Gaz Sahası’ndan da doğal gazımızı Mart ayında sisteme bağlayacağız. Ülkemizi her alanda kendi kendine yetebilen ve takdire şayan ülke yapmak için elimizden geleni her zaman yapacağız.

EÜD Başkanı Cem Aşık

‘BİRÇOK ÜLKE KRİZ DÖNEMİNDE KÖMÜR SANTRALLERİNİN ÜRETİMLERİNİ ARTTIRDI’

Kim ne derse desin kömür dünyada elektrik üretiminde önemli bir yer tutuyor. 79 ülke kömürden elektrik üretiyor. Toplamda 2100 GW’lık kömür üretim potansiyeli var. 2400’ün üzerinde santral var. Bu kapasitenin yarısı Çin’de. Yani Çin kendi başına kömür üretiminin önemli bir kısmını karşılıyor. Ondan sonraki ikinci büyük ABD. ABD de 250 gigavat civarında. Dünyada toplam enerji arzında da kömürün payı yüzde 13 civarında. Türkiye’ye baktığımızda kömür santrallerini ikiye ayırmak istiyorum. Linyit santralleri; 11 bin 437 megavat. Kabaca kömür üretimimizin yüzde 11’i ediyor. Bunun da ötesinde Türkiye’nin ciddi linyit rezervleri var. Özellikle son yıllardaki araştırmalarla epey arttı. 19 milyon ton gibi rezerv var ama bildiğiniz gibi Türkiye’deki linyit çok düşük kalorili.

KÖMÜR TEKNOLOJİLERİNE FİNANSMAN BULMAK OLDUKÇA ZOR

Hiçbir santral birbirine benzemiyor. Santraller kömüre özel tasarlanıp yapılıyor. Dünyaya bakarsak birçok ülke bu kriz döneminde doğal gaza bağımlılığını azaltmak için özellikle kömür santrallerinin üretimlerini arttırdı. Artı yeni santraller de yapılıyor. 2020’de 181 GW devreye girdi. Şu anda yapımı süren 76 GW var. Kömür üretiminde artış var. Türkiye’ye baktığımızda linyitin ya da yerli kömürün cari açık açısından da önemi olabilir. 10 milyar tonluk kömür rezervi şu an ruhsat sahalarında. EÜAŞ’ın bu sahalar üzerinde proje geliştirme gibi bir görevi de var. Ama tabii kömür santrali geliştirmek çok kolay değil. İlk yatırım maliyeti çok yüksek santraller bunlar ve özel tasarlanıyor. Kömür teknolojilerine finansman bulmak oldukça zor. İzinlerinde çok çeşitli şeyler var. Orman ve maden tarafında. TEİAŞ maliyetlerini söylemiyorum. En önemlisi çevre tarafında artık çok ciddi yatırımlar yapılması lazım ki bu santrallerin temiz, yeni teknoloji santral olarak adlandırılması lazım. Bu da maliyetleri yükselten bir yaklaşım. Artık alt hedefler görmemiz gerekiyor. Bunlara da bakıldığında ben olağan santrallerin sürdürülebilirliğinin sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Yeni santral yapma maceralarıyla uğraşmak yerine olan santrallerdeki sorunlar; yakıt akışı. Farklı farklı madenlerde sorunlar olabiliyor.

BUGÜNKÜ TEKNOLOJİLERLE 2050’Yİ TARTIŞMAK DOĞRU DEĞİL

Gönlümüzden çok doğru demek geliyor ama bugünkü teknolojiyle maalesef olmuyor. Şimdi bu tür şeyleri derken aslında ne zamanı konuştuğumuz çok önemli. Pratiğe bakıyoruz ama bir taraftan uzun dönemli 2053 hedefimiz var. 2053 dediğimiz zaman bambaşka bir dünya. Sadece yenilenebilir enerjide ben bütün sistemi döndürebilir miyim? Bugünkü teknolojiyle bu çalışmıyor. Hatta bunu Türkiye bütün dünyadan ayrışarak denemeye başladı. Rekor rağbet oldu. Bu dengesizlik yükünü yarattığı gerçekten depolamayla makul bir şekilde ne kadar dengeleyeceğimizi göreceğiz aslında. Bunun başarılı olması yeşil dönüşümü hızlandıracaktır. 2050’yi konuşursak bugünkü teknolojilerle 2050’yi tartışmak doğru değil. 2040’ta ben ticari olarak çalışacağım diyen füzyon reaktörleri var. Bizim aslında yolu çizip o yolda hedefler koymamız önemli. Bu konuda bizim de devletten beklediğimiz çalışmalar var. Aradaki politikaların belirlenip stratejik hedeflerin konulması. Burada yenilenebilir enerjide, bu hedefe gitmek için ne kadar rüzgâr ne kadar güneş ve diğer olası kaynakları arttırmayı hedefledikleri var. Bunları arttırırken arkadaki iletim sisteminde ne yapılacak, bunların dönüşümleri falan hepsiyle birden yapmak gerekiyor. Bu politikalar çok şeyi de belirleyecek. Bizim politikalarımız bunu ne zaman devreden çıkarırız üzerine kurulan politikalar olmamalı. Şimdi politikalarda çok agresif rüzgâr güneş hedefi çıkarsa o zaman doğal olarak kömür santralleri çok çalışamaz hale gelebilirler.

KÖMÜRÜ FARKLI ŞEKİLLERDE KULLANMANIN YÖNTEMLERİ OLACAKTIR

Milli kömürümüzü aslında diğer taraftan kullanmanın yollarını da araştırmamız lazım. Bunlardan yapılabilecek yatırımlar da var. Daha birçok yüksek teknoloji alanında materyaller var. Bu biraz farklı noktalara da çevirebiliyor kömürü, farklı şekillerde kullanmanın yöntemleri de olacaktır.Aslında işin özü; yenilenebilir üretimi, şebekeye ihtiyacımız olduğunda o üretimi bulamamanız durumu oluştuğu anlarda santrallar destek veriyor. Bunları şebekeyi tasarlayarak azaltabiliyorsunuz. Çok basit mesela bugün bir birim konvansiyonel santrale dört birim yenilenebilir santrale izin veriyorsa siz o şebekeyi biraz daha esnek hale getirip bunu 5’e 6’ya çıkarabiliyorsunuz. Böylece santral sayılarını arttırmadan yenilenebilirleri arttırabilirsiniz. Bizim anlatmaya çalıştığımız; temel yatırımlar bu yönde. Şebekeye çok ihtiyaç duymadan yenilenebiliri arttırmanın yolu, öz tüketim güneş teknolojisi olarak büyük sahalarda değil. Siz ürettiğiniz yerde tüketiyorsanız zaten hem şebekeyi kullanmıyorsunuz hem de iletimde kayıplara maruz kalmıyorsunuz. Fakat bu yatırımlar hep yetsin derseniz o zaman yatırım maliyeti çok artıyor. Şebeke aslında Türkiye’de birçok başka uygulamada depo görevi görüyor. Devlet diyor ki sen üret, fazla üretiyorsan koy depoya. İhtiyacın varsa da depodan çek. Bunun için de yatırım istemiyor. Aslında çok güzel teşvik sunuyor.

İSKEN Genel Müdürü Sırrı Uyanık

‘ENERJİ KRİZİ EN ÇOK GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİ YANİ KÜRESEL GÜNEY’İ VURDU’

Şu anda bir enerji krizi söylemi devam ediyor. Bu krizin neresindeyiz? Bütün dünyada her türlü emtia fiyatlarıyla beraber lojistik ve işçilik fiyatları da arttı. Jeopolitik risk algısı arttı, siyasi gerginlik arttı, kötümserlik arttı. Bütün bunların artışıyla beraber krizden bahsediyoruz. Bu kriz savaşla beraber başlamadı. Geçen yıl savaş yoktu yine bu krizden bahsediyorduk. Pandemi sonrası oluşan enerji krizinden bahsediyoruz. Bu kriz en çok gelişmekte olan ülkeleri yani küresel olarak güneyi vurdu. Çünkü enerji kıtlığı ve pahalılığı onları etkiledi. Ama en çok ağlayan da Avrupa oldu. Bu krizin etkisiyle piyasalar allak bullak olduğu, algılar ve öngörüler değiştiği, talep beklentileri değiştiği için fiyatları görüyorsunuz. 2021 Eylül’ünde yani bundan 12-13 ay önce 236 dolara kadar çıkmıştı, 400 dolarları buldu. Şimdi 160 dolarlara inse de 230-240’ları bulmuştu. Bu kadar kırılgan piyasadan, bu kadar kırılgan dünya algısından bahsediyoruz. Sadece ve sadece Kolombiya’daki bir limanda ortaya çıkan sıkıntıdan dolayı gemiler yüklenemiyor haberi uluslararası kömür fiyatlarını 40-50 dolar arttırabiliyor. Söylem nedir? Uluslararası söylem şu; ‘iklim zirvelerine bakarsanız kömür aşamalı bir şekilde son bulacak.’ Avrupa’da ülkeler renk renk kömürden çıkış haritaları yayınlıyor. Kim ne zaman çıkaracak haritaları? Tarihteki haritalar gibi.

Uluslararası Enerji Ajansı; ‘2040’a kadar herkes kömür üretimini kapatır herhalde’ diye öngörü yayınlıyor. Şimdi eylem ne? Sadece Asya’da değil her yerde kömür tüketimi artıyor. Kömür tüketimi yüzde 2 arttı. Sadece Çin’de bu sene 25 gigavat bir kömür kapasitesi var. Yani Türkiye’nin son 70 yılda kurmuş olduğu toplam kömür kapasitesinden daha fazla. Çin bu yıldan itibaren yeni maden bile açmaya başladı. Mevcut santralleri çalıştıracak yeni madenler de açıyor. Almanya yeşil devrimin merkezi olan bir ülke. Kömürün payı yüzde 20’lere düşmüştü. Amerika’dan önemli ve entelektüel bir siyasi dergi, ‘dünya kömüre dönüyor, elektriğin demir kanunu tekrar dünyaya hükmediyor, Almanya linyitlerini tekrar açıyor’ diyor. Bu arada kömür akımları dünyadaki deniz aşırı kömür ticaretinin yönünü değiştiriyor. Avrupa’daki ihtiyacı daha çok Güney Afrika, Avustralya, Kolombiya’dan karşılarken diğerleri Rusya’dan karşılıyor. Hollanda bile iki tane kömür santrali açıyor ve Avrupa kömüre dönüyor.

Kömürde artış var. İngiltere bile törenle kapattığı santralleri bu kış açmayı düşünüyor. Türkiye’de kömürden elektrik üretimi 2022’de tahmini yüzde 9 arttı. Yani biz Kasım ayında elektriğimizin yüzde 44’ünü kömür santrallerinden karşılamışız. Enerji güvenliği söz konusu olunca kömüre dönüş Almanya, İngiltere, Danimarka, Hollanda hepsiyle ilgili haberler çıktı. Doğal gaz cenneti olan Amerika’da bile yüzde 2 kömürde artış var. Ki bildiğiniz gibi Amerika’da doğal gaz o kadar ucuz ki ona rağmen sonuç bu. Peki kömür nereden gelecek. Gelişmekte olan ülkeler siz kömürlerinizi bize satın diyor. Çin’in cevabı çok ilginç. Komünist partisinin son kongresini de izledim. Başkanın konuşmasını da çok ilginç buldum. Bu cevabın ne olduğunu paylaşıyorum. Benim yapacağım özet şu: Mevcudu koruyarak yani enerji güvenliğini tam sağlayarak geleceğe yürümek. Şöyle, hiç kimse yeşil devrimi, enerji dönüşümünü sorgulamıyor. Bu bir dini inanç haline geldi. Herkes yenilenebilirci, herkes enerji dönüşümünden yana. Ama bakın Çin ne diyor? Çin diyor ki; ‘Biz enerji güvenilirliğini tam olarak sağlayacağız. Geçiş döneminde yatırımları yapacağız. Bugünün bu enerji dönüşümü yeni enerji sistemi ülkemizde hâkim olup tamamen enerji güvenliğini sağlayana kadar mevcut enerji kaynaklarını sonuna kadar ve onları koruyarak devam ettireceğiz ve mevcut sistemde eksiklik yaratmayacağız.’ Bu bana göre Avrupa’nın içinde bulunduğu krizden ders alması. Bu yüzden de kömüre devam ediyor.

Neden biz buradayız? Enerji güvenliği bakış açısı. Avrupa neden böyle bir sıkıntıya girdi? Çünkü kaynaklara yeterli yatırım yapılmadı, enerji dönüşümünün çok hızlı, hesapsız, tedbirsiz ilerletilmeye çalışılması gerekiyordu. Yeterli önlem alınmadan da jeopolitik krizler gözetilmeden de yapılması. Bu görüşü savunanlar şu; Doğal gaz açısından bile çeşitlendirme nerede? Tamamen Rusya’ya bağlısın. Kriz aslında fosil yakıta bağımlılığın sonucu değil enerji güvenliğini öncelemeyen Avrupa politikaları yüzünden geldi. Dolayısıyla piyasalar bölündü, piyasa krizi siyasi krize, siyasi kriz enerji krizine dönüştü.

Yenilenebilir enerjilere geçiliyor, enerji dönüşümü sağlanıyor ama burada bataryalar jeopolitik kavgalara neden olabilir. Siber güvenlikle ilgili sıkıntılar olabilir. Bir de izinler konusu her alanda özellikle Amerika’da ve Avrupa’da tekrar çok önemli bir şekilde gündeme geliyor. Biz bu kadar rüzgârı yapacağız, güneşi yapacağız, bu kadar bataryayı yapacağız da bunların tedariki için imalatı için gerekli olan kritik madenler nasıl nereden hangi terminle sağlanacak ayrıca bu yapılacak projeler için mevcut alanda izinler nasıl sağlanacak? Bugün Türkiye’de rüzgâr santralleri için izinler konusunda sıkıntılar olduğu malumunuz. Enerji güvenliği açısından kömür diye baktığınızda tedarik kaynak dağılım arzı açısından en güvenli kaynağın kömür olduğu gibi bir noktaya dönüyoruz. Gazın en stratejik ve silaha çevrilebilir bir enerji kaynağı olduğu 20 yıldır söyleniyordu. Ortadoğu’da petrolden çıkış yeni bir sorun anlamına gelebilir. Burada enerji dönüşümü bitirilene kadar emektar kömüre daha çok ihtiyaç olabilir.

YK Enerji Genel Müdürü M. Serhat Dinç

‘KÖMÜRDEN ÇEVRECİ BİR ŞEKİLDE ENERJİ ÜRETMEK MÜMKÜN’

Kömürden çevreci bir şekilde enerji üretmek mümkün. Sıfır emisyon diye bir şey yok. Ama minimalize etmek mümkün. Türkiye’deki kömür santrallerinde hâlâ büyük iki sorun var. Bir tanesi kendimizi çok iyi anlatamıyoruz. İkinci konu da verimlilik konusu. Özelleştirmeden devraldığımız santrallerin verimlilik anlamında gitmesi gereken yol fazla. Biz en azından santralleri devralırken ne yapılması gerektiğini biliyorduk. Hızlı bir şekilde bu yatırımların içine girince yapmaya başladık. Avrupa’da aslında ilk önce enerji 4.0’ı gündeme getirdiler. Geçen yıl içinde hızlı bir şekilde tekrardan kapattıkları 140 tane kömür santralini devreye aldılar.

Kömür aslında lanetli değilmiş. Çok yakın planda kömürden çıkışın mümkün olduğunu düşünmüyorum. Bu santraller anahtara bastığınızda 7/24 çalışması gereken santraller. Yenilenebilir enerji evet yapmalıyız ama yenilenebilir enerjinin olması için öncelikle baz yükü santralin de olması gerekiyor. Frekans sistemin dengede olabilmesi için. Yerli kömür santralleri olmazsa yerine koyacaklarımız ithal kömür veya doğal gaz. Orada aslına bakarsanız dışa bağımlılığımız söz konusu. Doğrudan ve dolaylı 100 bin kişi çalıştırıyoruz, 5 milyon ağaç imzamız var. 2 milyonu tamamlandı. Kapatılan maden sahalarında 22 bin zeytin ağacından elde ettiğimiz 8 ton zeytinyağımız var. Genel yaklaşımlar teknolojinin yavaş yavaş içine giriyoruz. Yaklaşık ünite bazında küçük bir HES kadar kazanım elde ettik. Nereden baksanız yüzde 3-4 verimimiz oldu. Aynı miktarda kömürle daha fazla elektrik üretebiliyoruz. Kükürt dioksit için oran 400’tür. Bizde 231. Azot dioksit 200’dür yaptığımız değerlerle 165’e kadar varan rakamları görebiliyoruz.

Aslında iyi örnekler var. Anlatıyoruz da. Tabii kömür santralleri bir doğal gaz santrali gibi değil. Küçük bir tel örgünün içinde değil. Kömür havzası olduğu için etrafınızda birçok köye mahalleye ya da yerleşim alanına bir şekilde dokunuyorsunuz. Bizim yaptığımız yan işlerden bir tanesi de arkeoloji. Temelköy Termik Santrali’ni bilmeyenler 2021 yılında çıkan yangın sebebiyle tanımıştı. Ören’den yukarı Milas’a kadar. Bu da tam bizim kömür havzasının altında. 15 yıldır süregelen arkeolojik kurtarma kazılarına devam ediyoruz. Bu şu demek; aslında 12 ay 7/24 devamlı bir yerin altında saklı kalan tarihi gün yüzüne çıkartıyoruz. Aynı zamanda bunu Ören’de kurduğumuz parkta sergiliyoruz. Gerçekten toplum anlamında üretim sayısı anlamında çalışan sayısı anlamında da küçük bir belde aslında orası. Kapatılan maden sahalarında olduğu gibi maden içinde el atılan yerde taşınan zeytin ağaçları mevcut. Yani çok yanlış bilinen bilgiler var kamuoyunda. Zeytin ağaçlarını asla kesmiyoruz taşıyoruz.

Dünya Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz

‘ARZ GÜVENLİĞİ, MALİYET VE İKLİM ETKİSİNİ AYNI ANDA YAPAMAZSIN’

Enerjin yoksa başın dertte. Bakıyorum petrolümüz yok ama güneşimiz var rüzgarımız var, kömürümüz var, aklımızın ve vicdanımızın da olması lazım.

Özellikle sanayi bölgelerinde sorunlarınız ne diye sorduğum zaman, finanssızım diyor. İkinci sırada yatırım ikliminden söz ediyor. Ama sürdürülebilir olmadığı konusunu düşünmemiz lazım. Sadece sübvansiyonla bu iş olmaz. İşin matematiği bir yerde bozuluyor.

Aynı anda arz güvenliği, maliyet ve iklim etkisini bir arada hepsini yapamazsın. Aslında ekonomide de faiz, döviz bir de kur bu da bir bakıma imkânsız üçlü.

TOGG’u yeni üretiyoruz değil mi? TOGG’a yeni girebiliyoruz, roketlere yeni girebiliyoruz. Şimdi kenevirden çık, tütünden çık. Anladığım kadarıyla bu kabak tadı verdi. Biz çıkmayacağız diye bilinç de doğdu diye düşünüyorum.

Teksas’a gitmiştim. Kaya gazı konusunda bir hafta boyunca brifing aldım. Kaya gazı bir fırsat diye yazdık o sıra. Ortaya bir anda 10’dan fazla kaya gazı konusunda uzman çıktı. Birisi diyor ki 50 yıl yeter. Ben de diyorum ki bunlar pusuda bekliyorlardı demek ki. Ama sizin yapmadığınız doğru iletişimi onlar yapıyor. O yüzden benim aklımda onlarınki kalıyor.

Anladığım kadarıyla yerin altı üstü benzer yapılarda kötü tarafı tutuyoruz.