‘LNG kabiliyetimizi arttırmamız, yeraltı depo yatırımlarını geliştirmemiz gerekiyor’

ISTRADE 2022’nin ilk oturumu olan ‘Türkiye ve Bölgede Gaz Ticareti’ oturumunun moderatörlüğünü Montel Foreks Direktörü Nazlı Naseh yaptı. PETFORM Genel Sekreteri Murat Kalay ve Aksa Enerji Ticareti Genel Müdür Yardımcısı Agah Hınç da oturumun konuşmacılarıydılar.

PETFORM Genel Sekreteri Murat Kalay

‘TASARRUF KAVRAMI ENERJİDE ÇOK ÖNEMLİ’

Geçtiğimiz iki yıl hem kişisel hayatımızda hem de profesyonel hayatımızda çok az yaşayacağımız olağanüstü gelişmeleri gözlemlediğimiz ve bu dengesizliği yönetmeye çalıştığımız bir dönem olarak karşımıza çıktı. Tabii ki bu dönemi bir yangın olarak nitelendirirsek, yangın esnasında da su kaç lira, suyu nerden bulduk, ıslandık mı, gibi detaylara girmek mümkün olmuyor ama nihayetinde bu yangını söndürmek, yönetilebilir ve sürdürülebilir bir yapıya sahip olmak önem arz ediyor. İçerisinden geçtiğimiz dönem de aslında bunu test ettiğimiz dönem oldu. Bu esnada çeşitli bir sürü dezavantajın yanında avantajlı olduğumuz hususlar da vardı. Özellikle Bakanlığımızın önderliğinde diğer tüm ilgili kurumlarla EPDK’yla EPİAŞ’la BOTAŞ’la, TPAO’yla kamunun diğer tüm birimleri ile sektörümüz istişare halinde oldu. Bu zor dönemleri nasıl yönetebileceğimize ilişkin bilgi alışverişinde bulunduk. Bu arada piyasanın gelişmesi, ticaretin artması için de ev ödevi niteliğinde aslında üzerimize düşen mevzuatsal anlamda bir sürü yükümlülüğü de yerine getirdik. Vadeli Doğalgaz Piyasası da bunun en güzel örneklerinden biri. Tabii ki buradaki işlem hacminin artacağı, geleceğe yönelik daha fazla işlemler yapma arzumuz her zaman o idealle çalışır, hareket eder durumda olacağız. Fakat şu anda yönetilmesi gereken arz güvenliği perspektifinde zor bir dönem geçirdik. Hala da önümüzde bu manada riskli diyebileceğimiz bir dönemi de hep beraber yönetmeye çalışacağız. Bu esnada şu gerçekler aslında hep karşımızdaydı; biz ne olursa olsun özellikle sürdürülebilirlik ve piyasaların kendi mekanizmasıyla dengeyi oluşturabilmesi için baskılanmış fiyatın sürdürülmesi zor bir gerçek olduğunu biliyoruz. Bunu da yaşıyoruz. Tabii ki sosyal sorumluluk gereği devletimiz de bu tür olağanüstü dönemlerde gerekli önlemleri ve tedbirleri almak zorunda. Bunlara da saygı duyuyoruz. Ancak Sayın Bakanımız’ın da açılış konuşmasında belirttiği gibi sistemi bütünsel olarak değerlendirdiğimizde geleceğe yönelik muhakkak piyasanın işleyişini rahatlatacak ve özel sektöre de nefes aldıracak ve ticaret alanı bulacak adımların da yine uzun vadede ana hedeflerimizden olması gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle kademeli tarife, sosyal tarife gibi hepimizin bildiği, zamanında çalıştığı EPDK ile de çok kafa yorduğumuz kavramlar yavaş yavaş hayatımıza girmeye başlıyor. Burada bir diğer önemli unsur da tasarruf kavramı. Bu enerjide çok önemli. Gitgide de enerjiye olan talep daha da artıyor. Zor bir dönemden de geçiliyor. Bu kavramları da dengeli bir şekilde yönetmek çok kolay olmuyor ama bugün ve de eskiyle kıyasladığımızda çok hazırlıklı geldik.

Özellikle doğal gaz anlamında değerlendirdiğimizde LNG kapasitemizi artırmış olmamız, yeraltı depolarına ağırlık veriyor olmamız, kamunun yatırımı olan alanlarda BOTAŞ ve TPAO’ya ayrılan alanlarda ve EPİAŞ’ın üstlendiği piyasa yapıcılığı mekanizmasında işleyişin devamlılığı anlamında çok iyi kazanımlar olduğunu da düşünüyoruz. Yalnız özel sektör bir parça, bu yatırım iştahını ve ticaret yapabilme ve hevesini kaybetti gibi. Biz bunu kendi üyelerimiz arasında da gözlemliyoruz. Ama tabii ki bu zor dönemler elbet bunun daha regüle olduğu daha önümüzü görebildiğimiz bir döneme geçeceğimizden de eminiz. O günlere de hazır olduğumuzu, mevzuatsal alt yapımızın gerçekten uluslararası standartlarına baktığımızda uyumlu olduğunu, ancak Doğalgaz Piyasası Kanunu’nun çıkış amacı doğrultusunda oradaki özel sektör payının gitgide artabilmesine, gazın gazla ticaret edebilmesine ve sübvanse edilmiş ya da bastırılmış fiyat kavramından da referans olabilecek daha piyasa gerçeklerini yansıtır alana doğru gidişin önemli olduğunu düşünüyoruz. Özellikle LNG kabiliyetimizi artırabilmemiz yeraltı depo yatırımlarını geliştirmemiz gerekiyor. BOTAŞ ve TPAO kamu yatırımları içinde en fazla ödeneği alan kuruluşlar. BOTAŞ ağırlıklı bunu yeraltı depoları için kullanıyor. TPAO da, Karadeniz iki doğalgaz keşfi için kullanıyor. Bu kışa baktığımızda yeraltı depo kavramının özellikle tuz gölü anlamında ne kadar önemli olduğunu hep beraber gördük. Sektörün içinden insanlarız. Bunu BOTAŞ yetkileri ile konuştuğumuzda da teyit ettik. Çok fonksiyonel, çok önemli ve sistemin aksamasını engelleyecek bir performans gösterdi. Benim bu konudaki düşüncem, bu büyük makro denklemi muhakkak esneklik, erişilebilirlik ve doğru fiyat dengesiyle yönetilmesi gerektiğini düşünüyorum. Haliyle  uzun dönem petrole endeksli boru hattı anlaşmalarının ne kadar önemli, ne kadar kritik olduğunu hepimiz yaşadık ve gördük.

Tüm göstergeler enerji fiyatlarının baskı altında olacağını ve bu seviyelerini koruyacağını gösteriyor. Jeopolitik baskı altında. Yani bunu yönetebilmek de çok kolay bir husus değil. Bizim dışımızda büyük bir liberal altyapıya sahip Avrupa bile bu manada olağanüstü senaryolarla karşı karşıya ve adapte olmaya çalışıyor. Bir de zamanın ruhu denen bir kavram var. Yeşil dönüşüm, Yeşil enerji. Bu da yatırımları özellikle upstream anlamında petrol ve doğal gaz yatırımlarını olumsuz etkileyen bir dönem.

Diğer taraftan brent fiyatları tırmandığında otomatikman servis sağlayıcıların da fiyatları yükseliyor. Yani gitgide kendi içindeki kısırdöngüye ulaşan bir sistem var ama geleceğine de umutla bakmamız gereken bir alan olduğunu düşünüyorum. Özellikle ülkemiz açısından da Karadeniz’deki doğal gaz keşfi bunun önemli bir adımı diye düşünüyorum. Şu anda elektrik piyasası işleyiş açısından da bu son dönemdeki gelişmeleri de ekstra olarak değerlendirirsek çok daha liberal, çok daha oyunculu ve güçlü bir altyapıya yalan olduğunu görüyoruz. Amacımız doğal gaz piyasasının da bu noktaya gelmesi ve özel sektörün de orada yeni bir yapılanma içinde kendine alan bulması. 2023’ün bu manada kritik bir dönem olacağını düşünüyorum.

Her olağanüstü dönem kendi fırsatlarını da doğuruyor. Enerjiye  bu manada pozitif bakmamız gerektiğine de inanıyorum. Karadeniz’deki doğal gaz keşfinin önümüzdeki dönem doğal gaz piyasasının şekillenmesinde de önemli bir etken olacağını düşünüyorum. Ne olursa olsun dünyada az bulunan bir değeri çok ciddi diyebileceğimiz bir keşif ile hayata geçirdik, onu yakaladık. Inşallah 2023 ve sonrası dönemde de ülke ihtiyacını karşılayacak ve daha da yeni keşiflere imza atacak bir performans arkasından gelir diye temenni ediyoruz. Bu inançla tüm çalışanlara destek olanlara başta Bakanlığımız olmak üzere teşekkürü borç biliyoruz. Fakat bu kıymetli değerin şu anda Türkiye’de olan fiyatlama mekanizmasıyla kendine uygun bir değer olarak yer bulmasının da zor olacağını düşünüyorum. Yani ortaya çıkardığınız gazın uluslararası bir değeri var. Tabii ki biz bunu sosyal devlet anlayışıyla ülke ihtiyacı için kullanacağız. Ama doğru bir yaklaşımla gerçekten ihtiyacı olan kişilere ulaşarak ve enerjinin gerçek maliyetini yavaş yavaş sanayimize, toplumumuza ve diğer alanlara da doğru bir şekilde yansıtmamız gerektiğini düşünüyorum. Karadeniz projesi bu denklem sağladığında daha da anlamlı ve daha da uluslararası bir boyuta kavuşacaktır diye düşünüyorum.

Doğu Akdeniz’de yine uluslararası denklem ve jeopolitik kavram karşımıza çıkıyor. Orada gördük ki özellikle üst düzeyde ve daha önceki yıllara kıyaslanmayacak boyutta irtibat halinde ve enerji diplomasisini aktif yürüttüğümüzü söyleyebilirim. ‘Karadeniz doğalgaz keşfinin en önemli pozitif yanı ne’ derseniz buna ben; oradaki ekonomik sınırın belli olması ve o rezerv ve bizden başka hiç kimsenin ortak olmaması derim. Ama doğu Akdeniz’de bu denklemi bu kadar net göstermeyen gelişmeler ve gerçekler var. Ama tabi ülkemiz egemenlik hakkı doğrultusunda özellikle son dönemde Israil ile yapılan oradaki gaz keşfine yönelik bunun belki Türkiye üzerinden yönlendirilmesi konusunda ortaya çıkabilecek gelişmeler de bir parça devletimizin önderliğinde takip edip göreceğimiz kavramlar. Ama şunu da biliyoruz ki bir noktada ekonomi dönem dönem ve enerji ve politikalara da siyasete de yön verebiliyor.

Uluslararası arenada hiç yan yana gelemez dediğimiz kavramlar bir bakmışsınız yan yana yürüyebilir hale geliyor. Enerjiye de bu perspektifte bakmak lazım. Çok sınırlayıcı açıklamalar da doğru değil diye düşünüyorum. Ama şuna inanıyorum ki özellikle bizim offshoreda petrol ve gaz aramacılığı anlamında önümüzde ciddi bir potansiyel var. Üst düzeyden de ciddi bir siyasi irade var. Yeni keşiflerin de bizim karşımıza geleceğini düşünüyorum. Zaten işte odakta aslında piyasanın ne kadar birbiriyle paralel olduğunu da anlayacağız. Yıllar yılı aslında arama üretim kavramıyla piyasa kavramı birazcık böyle birbirinden ayrıştırılmış kavramlardı ama görüyoruz fazlasıyla iç içe kavramlar. Haliyle ciddi bir keşif ya da ciddi bir üretim. Ciddi anlamda sizin piyasanızda da yön verebilir ve piyasamızın doğru yapılanmasına da sebep olabiliyor ve bu manada ve diğer uluslararası gelişmelerin de Türkiye açısından menfaatler ve faydalar doğuracağını düşünüyorum.

Aksa Enerji Ticareti Genel Müdür Yardımcısı Agah Hınç

‘RUS GAZININ ALTERNATİFİ OLARAK GÖRÜLEN LNG, EN KISA ÇÖZÜM’

İşimiz ticaret olduğu için sürekli olarak fiyatlarla yatıp kalkıyoruz, Arz talep vesaire. Özellikle son dönemdeki TTFin giderek referans haline gelmesinden sonra TTF’i oluşturan bileşenleri çok daha yakından takip etmeye başladık. Savaş öncesinde de bir miktar artış vardı. Covid-19’dan sonra 2021’deki talep artışı ile birlikte bir miktar artış vardı ama tabi savaşla birlikte bu hiç beklenmeyen seviyelere geldi. Şimdiye kadar görülmeyen düşük ve yüksek fiyatları gördük son iki yıldır, bu ortamda ayakta kalmak zor. O yüzden dediğim gibi çok yakinen takip ediyoruz. Çok yakın vadeye bakarsak son bir iki ay içerisinde 2 tane değişik durum oldu. Birincisi İngiltere fiyatıyla Hollanda TTF fiyatı ayrışmaya başladı. Boru hatlarındaki kısıtlardan dolayı bin metreküp bazında 300-400 dolar ayrışmaya başladı. Bir de Çin’in son bir aydır yaptığı Covid-19 kısıtlamalarından dolayı CTN fiyatı da düşüşte TTF’e göre. Yani TTF 1200 dolar bandında ilerlerken NBP İngiltere fiyatı ve CTN fiyatı 750-800 dolar bandında ilerliyor. Bu Amerika fiyatlarına bir miktar yansısa da orada yine fiyatlar hala 300 dolarlar seviyesinde. Bu bizim ülkemizdeki fiyatları da özellikle spot LNG aldığımız fiyatları doğrudan etkiliyor. İkinci nokta da ileri vadeli kontratlardaki fiyatlarda daha hızlı artışlar var. Özellikle TTF’de. Bu ne demek? Biz savaştan önce yakın vadede, 2021 kışında TTF fiyatları 900, 1000, 1100 dolarları görürken, çok da uzak olmayan 1-2 yıllık vadede hala 300-400 dolar bandındaydı bu fiyatlar. Ama şu an savaşın da belki etkisiyle uzak vadedeki fiyatlar da çok hızlı bir şekilde 1000 dolarlara doğru yaklaşmaya başladı. 2023-2024 kontratları 800-850 dolar bandında şu anda. Bu şu demek; demek ki bu krizin akut bir kriz olmadığı, uzun vadede de devam edeceği, piyasadaki traderlar tarafından fiyatlanmaya başladı. Bunun sebebi biraz Rusya’ya olan yaptırımlardan, işte Rus gazının Avrupa’da artık alınmayacağı beklentisini de artıyor. Ama sonuçta bu bir gerçek ve 2023- 2024 kontratlarında da bunun fiyatlanıyor olması kabaca, yani Avrupa gazının fiyatının 1000 dolar bandında, kömürün de benzer şekilde 250-300 dolar bandında kabul edildiğini gösteriyor gibi şu anki fiyatlamalar.

“30 MİLYAR METREKÜPLÜK GAZIN AVRUPA’YA ALTERNATİF KAYNAKLARDAN GELEBİLECEĞİ KONUŞULUYOR”

Şimdi Dünya Enerji Ajansı 10 maddelik bir bildiri yayınladı. Orada çok kısa vadede bu bağımlılığı nasıl düşüreceğine ilişkin bir plan var. Orada gaz kısmında yenilenebilirler var, hidrojen var, gaz kısmında çok kısa vadede 30 milyar metreküplük gazın Avrupa’ya alternatif kaynaklardan gelebileceği konuşuluyor. Gaz üreten bir ülke değiliz. İnşallah önümüzdeki sene gaz üreten bir ülke de olacağız. Ama şu an için gaz aktarabilen bir ülke konumunda ve bu konumu çok iyi. Bizim altyapımız hazır LNG tesislerimiz var, mevzuatımız var, piyasamız var, spot piyasamız var, vadeli piyasamız var, bunların hepsi hazır durumda. Türkiye’de yaklaşık 60 milyar metreküp talep vardı ama Avrupa’yı da düşündüğümüz zaman belki 30-40 milyar metreküp talep daha var. Bunun hepsini bizim karşılamamız mümkün değil ama bizim üzerimizden bunun bir kısmını karşılamamız mümkün. Altyapımızın da kullanılacağı LNG de burada. Şimdi Rus gazının alternatifi olarak görülen tabii ki LNG, en kısa vadeli çözüm. İşte Almanya yeni bir FSRU anlaşması yaptı. Bizim Saros’taki FSRU devam ediyor. Keza Yunanistan ve Hırvatistan bunları hızlandırdı, yeni anlaşmalar yaptı. Tüm bunlar şu dönemi aslında güzel değerlendiren ülkenin Avrupa’nın bu sorununa cevap verecek ülkenin, hem Türkiye’nin buna çok iyi bir aday olduğu hem de ileriki dönemde referans fiyat anlamında da söz sahibi olacağını gösteriyor. Tabii bu kadar kısa vadede bu kadar hızlı bir şekilde alternatif bulunabilir mi? O başka teknik bir konu. Ama bunları bir tarafa bırakarak yine konuyu ticaret açısından düşünürsek hem özel sektör nezdinde hem devletin ihtiyacı nezdinde burada aslında şu an çok avantajlı bir konumdayız. Bunu da yakın zamanda kullanacağımızı ben düşünüyorum.

“FİYATLAR ARTTI AMA FİYATLAR ARTINCA TALEP DÜŞMEDİ”

Karadeniz keşfi çok önemli. Bunun maliyeti vesaire bu konulardan zaten çok uzaklaştık ama asıl önemli olan orada günlük yaklaşık 10 milyon metreküp ile başlayıp 30-40’a kadar çıkacak olması, Türkiye’nin kontrolünde Türkiye’ye gelecek olması. Şu an biz şunu anladık ki; evet fiyatlar arttı ama fiyatlar artınca talep düşmedi. Belli bir seviyeden sonra bir miktar talep tepkisi geldi ama bu 3000-4000 $’dan sonra. Demek ki belli bir fiyata kadar bu gaza olan bağımlılık devam ediyor. Bunu hem Avrupa hem biz anladık. Yani biz doğalgaz konusunda fiyat ne olursa olsun alıyoruz, çünkü henüz zaten bir alternatif geliştirmedik. O yüzden bu ortamda kendi gazımızın olması çok önemli. ikinci olarak Türkiye’nin kaynaklarının hem ticari formül açısından; mesela petrol endeksli veya TTF endeksi fiyatlamanın karışık olması açısından hem de birçok farklı ülkeden hem boru gazı hem LNG alt yapısından gaz alması açısından biz bu sıkıntıya ve krize aslında çok hazırlıklı durumda yakalandık. Yani tamam ufak tefek kışın sorunlar yaşadık ama bunlar bir anda Almanya’nın ve Avrupa’nın yaşadığı sorunların yanında nispeten daha ufak sorunlar. Şu an yüzde yüz tek ülkeye bağımlı olan 5’ten fazla ülke var Avrupa’da. Deniliyor ki; ‘artık yeni kontrat yapmayacaksınız, mevcut olanı azaltacaksınız’. Türkiye de bir miktar alıyor ama çeşitlilik anlamında çok iyi durumdayız.

“MUHTEMELEN ÖNÜMÜZDEKİ SENE DAHA HIZLI GELİŞMELER OLACAK”

Doğu Akdeniz’de zaten ticari olarak en uygun Türkiye. Türkiye şu an politik olarak da ortam daha uygun. Muhtemelen önümüzdeki sene daha hızlı gelişmeler olacağını ben de düşünüyorum. Miktar konusunda lokalde tüketim var. Mısır’a satılan bir gaz var. Yani kayda değer rahatlatacak bir miktarın Türkiye’ye de geleceğini düşünüyorum.

Rusya’dan Türkiye’ye hiç gaz gelmeyecek şekilde bir senaryoya dair sorular var ama şu an için endişe edecek bir durum yok.  Yani hem yaptırımlar açısından hem teknik açıdan böyle bir hava yok Türkiye’de. Ama benim tahminim BOTAŞ sürekli olarak bu N-1, N-2 çalışmalarını zaten yapıyor. Yani sadece Rusya değil, İran’dan gelmezse ne olur, Azerbaycan’dan gelmezse ne olur, gibi farklı senaryolar vardır. Bir anda kesilirse tabii ki son tüketiciler de belki sanayide elektrik kesilir ama şu an için bunun ihtimali yok gibi.