14. Türkiye Enerji Zirvesi kapsamında ‘Geleceğin Elektrik Piyasası ve Dijitalleşme Oturumu’ gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Enerjide Dijitalleşme Derneği (EDİDER) Başkanı Elif Düşmez Tek’in yaptığı panelde Enerji Ticareti Derneği (ETD) Başkanı Bilal Tuğrul Kaya, Senkron Enerji Dijital Hizmetler Satış Yöneticisi Burak Gündüz, Elektrik Üreticileri Derneği (EÜD) Başkanı M. Cem Âşık ve Smart Pulse Kurucu Ortağı Önder Akar konuşmacı olarak yer aldı.
14. Türkiye Enerji Zirvesi kapsamında ‘Geleceğin Elektrik Piyasası ve Dijitalleşme Oturumu’ gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Enerjide Dijitalleşme Derneği (EDİDER) Başkanı Elif Düşmez Tek’in yaptığı panelde Enerji Ticareti Derneği (ETD) Başkanı Bilal Tuğrul Kaya, Senkron Enerji Dijital Hizmetler Satış Yöneticisi Burak Gündüz, Elektrik Üreticileri Derneği (EÜD) Başkanı M. Cem Âşık ve Smart Pulse Kurucu Ortağı Önder Akar konuşmacı olarak yer aldı.
‘Gelişmiş piyasalar öngörülemez bir noktaya gidiyor’
Öngörülebilirlikle ilgili bizim ülkemizde bazen sıkıntılı dönemlerden geçtiğimiz durumlar olsa da gelişmiş piyasalarda da dünyanın gittikçe daha öngörülemez bir noktaya gittiği konusunda hemfikiriz. Gelişmiş piyasalarda sadece yenilenebilir enerjinin yarattığı belirsizlik değil Rusya Ukrayna savaşı sonrası veya pandemi gibi birçok başka beklenmedik olaylardan sonra öngörülebilirliğin düştüğü dönemler yaşandı. Fakat ne olursa olsun oradaki piyasaların vazgeçmediği birkaç temel olgu var ki bunlar bence çok önemli olgular. Bunların başında şeffaflık ve minimum piyasaya müdahale ön planda geliyor. Yatırımcı planını yaparken öngörülemezliğin olabileceğini değerlendiriyor ama uzun vadede güvendiği bir piyasa sinyali ve fiyat sinyali de aldığı zaman yatırımı piyasa ortamında yapabiliyor.
Gelişmiş piyasalara baktığımızda burada doğru planlama ve tahminleme ve izleme sistemleri ön plana çıkıyor. Bunların aşırı derecede cezalandırılabildiği bir ortamda da izleme sistemleri, tahminleme sistemleri, yapay zekaya dayalı analizler gibi konuların startup’lar tarafından çözüm getirilebildiği güzel bir ekosistem doğuyor. Gelişmiş piyasalar bunlarla toplam maliyeti aşağı çekiyor.
Çatı GES’ler bazı Avrupa ülkelerinde kurulu gücün içerisinde yüzde 50’lere gelmiş. Buralarda fiyatlar gerçekten negatif fiyatlara götüren bir hal aldırmaya başladı. Bu çatı GES’leri, dağıtık enerjileri toplayıp bunları dijitalle yoğurup toplayıcılık faaliyetinin altında toplam sistemin faydasına katılarak yöneten birtakım gelişmeler de var. Toplayıcılık faaliyeti umuyoruz ki kısa bir süre içerisinde bizde de olacak. Nasıl bir şey var dersek, küçük ölçekli yüzlerce mini santralin de olduğu ve bunların teknik mali risklerinin de ölçülebilmesi için, robot ticaretinin olduğu donanım ve yazılımların iş gördüğü piyasalardan bahsediyoruz.
Gelişmiş sistemler artık Avrupa piyasalarında var. Sırf geliştikleri için değil de toplam sistemin maliyetini de optimize ettiği için faydalı diyebiliriz. Son gördüğüm ilginç bir şey de elektrik araçların şebekeden enerji çekip yol yapması ama tam tersi, pil gibi kullanıp dengeleme faaliyeti olarak kullanılmasını. Bunu Avrupa ve Amerika piyasalarında gördük.
Güncel konulara baktığımızda Türkiye elektrik piyasası tavan fiyatın ne çıkacağını bilmediğiniz bir ortamda hakikaten zorlayıcı bir piyasa haline dönüştü. Bazen gelişmelerin önünde daha fazla direniyor olabiliriz ama şöyle bir gerçeklik var; enerji demokratikleşiyor. Bunun önüne geçilemez. Bu dünyada bir olguysa, enerji işinin içindeki insanlar da bu olguya artık kendini alıştırmalı. Mutlaka düzenleyici kurumlar da buna alışmalı. Enerji demokratikleşecek. Bunun arkasında demokratikleştikçe de dijitalleşecek.
‘Kurulacak santrallerin tamamına yakını yenilenebilir santraller olacak’
Hepimizin bildiği bir şey, iklim değişikliğini yavaşlatma politikalarına bağlı olarak birçok sektörde bir yeşil dönüşüm var. Elektrik üretimine en baştaki yansıması daha çok yenilenebilir üretim santrali kurulması şeklinde oluyor. Hatta ileriye doğru baktığımızda bundan sonra kurulacak santrallerin tamamına yakını yenilenebilir enerji santrali olacak. Bu yapılar eski merkezi sisteme göre doğaları gereği daha küçük kapasitelerde ve daha dağıtık olacaklar.
Daha çok yenilenebilir enerjiyi nasıl şebekeye entegre edebiliriz sorusunu cevaplamak istiyorum. Burada aslında en klasik yardımcılarımız, şebeke açısından konvansiyonel santraller. Ancak bunların rolünün çoğu zaman bilinmediğini görüyoruz, hatta rakip düşman gibi görülüyorlar. Genelde yenilenebilir enerjinin artışı bu santrallerin çıkışına bağlanıyor, bu politikaların olmadığı eleştiriliyor. Birçok yerde bu santraller, aslında yenilenebilirin çalışmasını da sağlıyorlar. Yani sadece TEİAŞ daha fazla hat yaparsa, daha çok yenilenebilir santral şebekeye bağlanabilir demek yanlış olur. Bir yere kadar kısıt varsa işe yarıyor, yoksa ondan sonrasında bu faydalı olmaktan çıkıyor. Burada bu santralleri ikiye ayırabiliriz. Birincisi esnek santrallerimiz var ki Türkiye’nin şansı denebilecek ölçüde ciddi kapasitede hidroelektrik santralimiz var; özellikle rezervuarlı hidroelektrik santraller bu esnekliği sağlıyor, ondan sonra da doğal gaz santrallerimiz var. Hatta maalesef son senelerde hızlıca kaybettiğimiz doğal gaz motorlarımız var. İkincisi de baz yük santraller. Bunlar da Almanya’daki en çok tartışılan santrallerdi. Bunlar bilinen genel minimum elektriği üretmenin yanında sistemin ihtiyacı olan bir ataleti de sağlıyorlar. O nedenle yenilenebilir arttıkça sistemde bu düşüyor. Sistem operatörlerinin en büyük dertlerinden biri bu.
Bunun yanında elimizde bazı oturmuş teknolojiler de var. Mesela talep tarafı katılımı. Bunu yıllardır konuşuyoruz ama daha hızlı bir şekilde gündemimize girmeli, şebekeyi dengelemede kullanabileceğimiz, maliyeti daha düşük ve mantıklı dijitalleşmeyle beraber kullanımı çok daha da yaygınlaşabilen, küçük noktalara inebilen bir teknoloji. Enterkoneksiyon çok önemli. Akıllı şebekeler keza burada daha fazla entegrasyonu sağlamaya yardımcı oluyor. Mikro dengelemenin hayatımıza girmesi gerekiyor. Artık dağıtım seviyesinde dağıtıcıların da dengeleme sorumluluğu almaları gerekiyor. Çünkü dağıtık hale geliyor üretim ve sadece iletim seviyesinde sistemi dengelemek yeterli olmuyor.
Üretici tarafında esnekliğin önemi artıyor. Depolamayla oyun biraz daha değişecek. Bir de konuşulan yeni teknolojiler SMR gibi, hatta füzyon nükleer gibi gündemler var. Bu gelirse üretim tarafında ilginç bir ortam olabilir. Elektrik istediğiniz zaman bulunan bir meta olursa stoklayabildiğiniz, çok üretebildiğiniz, o zaman nasıl fiyatlanacak konusu ilginç bir şey oluyor. Bence onun üzerinde belki ileriye yönelik düşünmek lazım. Hizmetlerin yan faydaların öne çıkacağı bir fiyatlamayı düşünebiliriz.
Türkiye’de depolama konuşuyoruz ama 140 bin civarında elektrikli araç var. Ortalama 50 KWh pillerden bahsedersek yollarda 7 GWh kurulu gücümüz var. Bunu terse kullanmayı seçtiğimizde ya da buna yönelik altyapıyı oluşturduğumuzda, farklı piyasa konuşabiliriz.
‘Piyasa oyuncularının ana meselesi bataryayı işletmek olacak’
İnsanlık olarak öyle bir çözüm bulmuşuz ki stoklanamayan bir ürünün sadece üretimini planlayarak tüketimle birebir eşleşmesini sağlayacak bir sistem icat etmişiz. Elektrik piyasası aslında işin özünde bunu yapıyor. Peki biz işin özünde ne yapmaya çalışıyoruz? Özellikle üretimde yenilenebilir enerjinin oranını artırmaya çalışarak bunu tüketimle örtüştürmeye çalışıyoruz. Asıl problem bu. Şu ana kadar hep üretimle oynamaya alışmışız ama şimdi üretimle de oynayamadığımız üretim tesisleri devreye girdikçe onu tam örtüştürmek için bir şeylere ihtiyaç duyuyoruz. Buna da en uygun seçenek şu anda bataryaymış gibi görünüyor. Bu bataryanın ve hatta diğer yöntemlerin kendi aralarında haberleşmesi için bir dil var. O dil de elektrik piyasasındaki fiyatlar. Aslında bize fiyatlar, bu oyuncular arasında bir haberleşme imkânı sağlıyor. Hangi saate yükü kaydıracağız, hangi saate üretimi artıracağız, azaltacağız vs. gibi bir sinyal imkânı tanıyor. Biz şu anda bunu çok net bir şekilde gözlemliyoruz. Türkiye’de ufak sapma olabilir ama 35 GWh’a yakın bir başvuru var bataryayla ilgili. 2030 hedefi Avrupa’nın 400 GWh. Sadece İtalya için 58 GWh gibi bir hedef var ve bu çok büyük bir rakam. Görülüyor ki elektrik piyasalarındaki oyuncuların ana meselesi bir şekilde bir bataryayı nasıl işletmek olacak. Asıl dert buna doğru evrilecek.
“TİCARETİN DÖNÜŞÜMÜNDE TAM OTONOM BİR ŞEY OLMASI MÜMKÜN DEĞİL”
Smart Pulse olarak biz enerji şirketlerine bir yazılım altyapısı geliştiriyoruz. Bunun içerisinde üç temel bileşen var. Birisi, bir bataryanın ne zaman doldurulup boşaltılmasına karar veren optimizasyon motoru. Birisi, bunun ticari işlemlerini yapan ticaret motoru. Biri de teknik konu olan o bataryanın enerji yönetim sistemiyle konuşan EMS yöneticisi diyelim. Mesela güneş ve bataryanın oluşturduğu bir tesisle çalışıyoruz bu tesisin gün içerisinde o optimizasyon motoru 1500-2000 defa bir karar vermek durumunda kalıyor. Nispeten küçük bir tesis. Daha büyük tesis olunca da bu rakam değişmiyor. Günde belki de 100-150 defa bataryaya irili ufaklı sinyaller göndermesi gerekiyor. Geleneksel bir ticaret alışkanlığıyla bunun yapılması mümkün değil. Ticaretin dönüşümünde hiçbir zaman saf bir yazılım tam otonom bir şey olması mümkün değil ama eski geleneksel ekran karşısına oturan portföy yönetimi de artık mümkün değil. O yüzden bunu yönetmekle alakalı ikisinin birleşimi olan yeni bir durum söz konusu olacak.
“ELEKTRİK PİYASASINDA FARK YARATMAK OPTİMİZASYON ÇÖZÜMLERİNİ VE YAZILIMLARI KULLANABİLEN ŞİRKETLERİN ÖN PLANA ÇIKMASIYLA GERÇEKLEŞECEK”
Türkiye’de biz neyi konuşuyoruz, dengeleme operasyonu ve yakında da daha sık gündemimizde olacak toplayıcılık kavramı. Burada özellikle burada bataryayı optimize eden şirketler ön plana çıkıyor. ‘Batarya optimizer’ları şeklinde bir tanım ortaya çıkmış. Elektrik piyasasında fark yaratmak biraz da bu optimizasyon çözümlerini, bu yazılımları kullanabilen şirketlerin ön plana çıkmasıyla gerçekleşecek diye düşünüyorum.
‘Kompleksleşen algoritmaya yeni yöntemler geliştirmeliyiz’
Santral işletmek kısmında gün geçtikçe ürettiğimiz, yönettiğimiz alanların sayısı giderek artmaya başladı. Bu süreçte sürekli içerisine yeni bir teknoloji giriyor. Senkron Enerji, Enerjisa üretimin bir iştiraki ve yıllarca bu işi nasıl daha iyi yönetiriz diye mücadele ederken öğretilerden yola çıkarak buraya doğru evrildik. Teknoloji bizim için çok önemli bir araç, daha iyi bir santral işletimi yapabilmek için teknolojiyi kullanıyoruz. Bu kadar farklılaşan bir gündemde bize şunu sağlıyor; aslında eğitilmiş ve odaklı personeli, uzmanlığı tek bir noktada toplayıp santrallerin uzaktan işletilmesine olanak kılıyor. Bunu yaparken santral işletme, bakım, operasyonlar sürecinde enerjinin uçtan uca bütün operasyonlarında katma değersiz işleri ortadan kaldırıp, çalışanlarımızı veri analitiği bakış açısıyla daha katma değerli işler yapan, daha çözüm odaklı, daha inovatif yaklaşan bireylere dönüştürüyoruz. Teknolojinin bize getirdiği en güzel şey uzaktan yönetim. Bir de biliyorsunuz, Türkiye’de santrali yapan işletiyor genelde. Uzaktan yönetme, işletme, bunun getirdiği verimlilik artışı, maliyet unsuru, odaklanmış ve uzmanlaşmış bir kesimin kullanımın ölçeklenebilir ekonomi açısından da yatırımcıyı rahatlatacak bir şey, teknolojinin kullanımı. İş sürekliliği bir taraftan en kıymetli konumuz onu sağlayan en önemli şeylerden bir tanesi de IOT teknolojileri.
Günümüzde bir ‘Smart Grid’ olarak adlandırdığımız yeni yapılar oluşmaya başladı. Aynı saha içerisinde dağıtım şebekesine veya iletim bağlı tüketim noktası var. Aynı yer içerisinde rüzgâr, güneş, hidroelektrik, bazen termik santrallerin de olduğu bütün teknolojilerin bir arada olduğu, batarya ve hidrojenin olduğu ortamlar söz konusu. Bizde de böyle bir tane örnek olarak var. Bunun için çok önemli bir algoritma çalışması lazım. Dolayısıyla giderek kompleksleşen bir algoritmadan bahsediyoruz.
Rüzgâr santrallerimizi anlık izlememiz lazım herhangi bir şey varsa gözle göremeyeceğimiz birtakım harmonik bozuşmaları yakalayacak çözümlere ihtiyaç var. Bu çok yönlü yapıda bu kadar işlemci gücünü santrallerin bu kadar dağıtık olduğu yerlerde yerinde çözümlerle yapabilmemiz çok kolay değil. Burada ‘Bulut bilişim’ kavramı öne çıkıyor. Evet kritik bir konu; verilerimiz dışarı mı çıkıyor acaba, nasıl olacak vs. şeyler var ama hibrit çözümler var ve bu bizim için kaçınılmaz bir gelecek. Bunu nasıl uyumlarız kısmına ciddi anlamda kafa yormak gerekiyor. Bu ciddi bir risk yaratıyor ama doğru mimari ve güvenlikli yapılarla bunu 7/24 izleyerek de bu çözümleri en iyi şekilde kullanabileceğimizi düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, COP29 Dünya Liderleri İklim Zirvesi’nde konuştu12 Kasım 202416:07 Adana’daki iki maden sahası için ihale düzenlenecek12 Kasım 202409:14 TÜVTÜRK, Altın Lider Ödülleri 2024’te ödülün sahibi oldu14 Ocak 202515:59 Solwie Energy’nin rüzgar enerjisi santrali Kayseri İncesu’da açılıyor14 Ocak 202515:49 Elektrikli araç şarj istasyonlarında doğru donanım, kurulum ve kullanım hayati önem taşıyor14 Ocak 202515:48 Van’da okulun elektrik ihtiyacının yarısı güneş enerjisinden karşılanıyor14 Ocak 202513:48 Meram Elektrik Dağıtım AŞ hakkındaki rekabet soruşturmasının sözlü savunma toplantısı yapıldı14 Ocak 202513:03