‘Siyaset enerji piyasalarında tarihte hiç olmadığı kadar büyük bir rol oynuyor’

Bu yıl İstanbul’da gerçekleştirilen 14. Türkiye Enerji Zirvesi’nde yurt dışından önemli konuşmacılar ağırlandı. Katılımcılar tarafından ilgiyle izlenen ‘Enerji Piyasalarının Geleceği: Hükümet Müdahaleleri Devri’ sunumunu Energy Aspects Piyasa Temel Analizler Birim Başkanı Samer Mosis yaptı. Mosis; “Politikalar, önümüzdeki 4 sene boyunca volatilitenin ve vibrasyonların dalgalanmalarının daha çok sebebi olacak” dedi.

‘Siyaset enerji piyasalarında tarihte hiç olmadığı kadar büyük bir rol oynuyor’
Petroturk
  • Yayınlanma19 Aralık 2024 13:41

Bu yıl İstanbul’da gerçekleştirilen 14. Türkiye Enerji Zirvesi’nde yurt dışından önemli konuşmacılar ağırlandı. Katılımcılar tarafından ilgiyle izlenen ‘Enerji Piyasalarının Geleceği: Hükümet Müdahaleleri Devri’ sunumunu Energy Aspects Piyasa Temel Analizler Birim Başkanı Samer Mosis yaptı. Mosis; “Politikalar, önümüzdeki 4 sene boyunca volatilitenin ve vibrasyonların dalgalanmalarının daha çok sebebi olacak” dedi.

Siyaset enerji piyasalarında nasıl bir rol oynuyor? Açıkçası tarihte hiç olmadığı kadar büyük bir rol oynadığını düşünüyorum. ABD’deki petrol üretimi verilerine baktığımız zaman birtakım ciddi politika aksiyonları alındığını görüyoruz. Özellikle son 15 yıla bakarsak, Ukrayna işgaline kadar ne gördük? Hükümetler çok kuvvetli bir şekilde deregülasyon tarafına vurgu yaptı çünkü piyasalar planladıkları gibi işlesin istiyordu. Fakat son birkaç yılda ne gördük? Bunun tam tersi yaşanmaya başladı. Çünkü iklim değişikliğiyle ve tedarik güvenliğiyle ilgili kaygılar gibi unsurlar hükümetleri müdahaleci bir rol oynamaya itti. Hükümetler bunu yapmaya devam edebilir mi? Piyasaya zarar verme riskleri var mı? ABD hükümeti çok yaygın olarak yaptırımlara başvuruyor ve piyasalar üzerinde ciddi bir etki yaratıyor. İyi bir örneği, yakın tarihte gerçekleşti. Rus petrolünü dünyaya satan temel aktör olan Gazprom Bankası yaptırıma maruz kaldı. Gazprom Bankası olmadan Rusya’dan petrol satın almak mümkün değildir. ABD bu yaptırımı uyguladığına göre Gazprom petrolünü alıcılara satamayacak. Biden hükümeti döneminde ABD’de bir dizi son derece güçlü yaptırım araçlarının hayata geçirildiğini gördük fakat tekrar ne gördük? Söz konusu araçlar aslında çok etkili bir şekilde kullanılmadı, çok büyük bir etki yaratmadı. Neden böyle oldu? Çünkü ABD hükümeti yetkilileri küresel enerji piyasalarını altüst etmekten korkuyor.

“HÜKÜMETLER ENERJİ PİYASALARINDA ÇOK YOĞUN BİR ETKİ YARATABİLİRLER”

Türkiye’nin doğal gazının önemli bir kısmı Rusya’dan tedarik ediliyor. Gazprom bankasından dolaylı şekilde petrol satın alabiliyorsunuz fakat Nisan ayında bu kontratın süresi dolacak. Trump iktidara geldiğinde sizce bu lisansı uzatır mı? Bilemiyoruz açıkçası. Belli olmaz. Fakat şunu biliyoruz eğer Trump bunu uzatmazsa, Gazprom çok ciddi bir zorluk yaşayacak ve artık Rus petrolü kolay kolay Çin, Türk ya da Avrupalı alıcılara satılamayacak. Bu bize ne gösteriyor? Yani hükümetler çok büyük bir güce sahip. Hükümetler enerji piyasalarında çok yoğun bir etki yaratabilirler. Biden hükümeti bunu yapmamayı tercih etti. Biden hükümeti aslen mümkün olduğunca az miktarda enerji piyasalarına müdahale etmeye karar verdi. Fakat bir taraftan da enerji piyasalarının işleyişine önem verdikleri noktasında sinyal verdi. Bence Trump burada çok farklı bir çizgi izleyecek.

Biraz da AB’ye bakalım. Avrupa’da ne gördük? Avrupa’daki durum da çok farklı değil. AB’li siyasetçiler çok daha kuvvetli şekilde iklim önlemlerini hayata geçirmeye çalışıyor. Avrupa’da ısı pompaları çok somut bir şekilde gaz talebine yönelik artışı ciddi anlamda etkiledi. Bu etki devam edecek diye düşünüyoruz. Bunun bütün enerji piyasası üzerinde bir etkisi var. Gaz talebi düşüyor çünkü Avrupa’da ilave destekler, ısı pompalarına gidiyor; güç ve enerji talebi o tarafa kayıyor. Fakat söz konusu enerjiyi üretmek bir mesele haline geliyor. Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu enerji nereden gelecek? Burada büyük yenilenebilir enerji yatırımlarını görüyorsunuz. Yani kâğıt üstünde yenilenebilir enerji yatırımları, hükümet teşvikleriyle beraber giderek artacak. Negatif enerji fiyatlarından yılın belli günlerinde yenilenebilir enerji üretiminin tüketimden daha fazla olduğu söyleniyor. Tabii ki gaz talebinin düşmesiyle yakinen bağlantılı. Gaz endüstrisindeki aktörler için bu ne anlama geliyor? Gaz fiyatlarında çok ciddi bir volatilite olacak. Hidrojen bence asla gerçek bir çözüm olmayacak. Bu ne anlama geliyor? Her zaman için gaza bir yedek enerji kaynağı olarak ihtiyaç duyacaksınız özellikle de talebin zirve yaptığı günler yaptığı için. Bunu da istediğiniz gibi fiyatlandırabilirsiniz. Bu durum gaz piyasalarında ciddi bir volatilite yaratacak. Bu tamamen teşvikler tarafından şekillendirilecek.

“ENERJİ GEÇİŞİNİN LİDERİ OLAN ÇİN, HER ŞEYİ ÇOK DAHA UCUZ ÜRETME KAPASİTESİNE SAHİP”

Bunlar olurken bir taraftan da Avrupa Çin’le boğuşuyor. Avrupa bütün bu hükümet teşviklerini hayata geçirmeye çalışıyor, reformları yapmaya çalışıyor. Aynı zamanda Çin imalatçılarıyla da rekabet etmeye çalışıyor ve Avrupa bir taraftan kendi yerli ekonomik kriziyle boğuşuyor. Avrupa ciddi anlamda sorunlar yaşıyor. Avrupa bütün yumurtaları adeta enerji geçişi sepetine koymuş, böyle bir risk almış durumda. Fakat enerji geçişinin lideri olan Çin, her şeyi çok daha ucuz üretme kapasitesine sahip. AB bu anlamda gerçekten kendi hayatını zorlaştırıyor. ‘Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’ politikası Avrupalı politika yapıcılar tarafından yavaş yavaş hayata geçiriliyor. AB dışındaki ülkelerin artık Avrupa’ya bir ihracat gerçekleştirmesi durumunda karbon salımı nedeniyle ekstra vergi ödemesi gerekecek.

Avrupa ve ABD hükümetleriyle karşılaştırıldığında Çin hükümeti, bambaşka bir yaklaşıma sahip. Dikkat ettiyseniz Pekin tarafından kısa süre önce bir dizi politika açıklandı. Daha ziyade ekonomik politikalarından bahsediyorum. ABD’den farklı olarak, ABD’de FED bağımsız, Çin’de ise faiz hadleri kısmen bağımsız diyelim. Çin’deki faiz hadleri Pekin hükümetinin ihtiyaçlarına göre belirleniyor. Son 2 senede Çin ekonomisi giderek yavaşladı, buna paralel olarak temel faiz hadleri giderek düştü. Çin bu şekilde ekonomiyi hareketlendirmeye çalışıyor. Çin hükümeti bu anlamda çok aktif bir şekilde piyasayı canlandırmaya çalışıyor. Aynı zamanda tedarik güvenliğinden bahsedecek olursak en elektrikli araç yanlısı hükümet Çin’dir diyebiliriz. Elektrik araç satışları ve LNG ile çalışan kamyon satışları artıyor. Bu ikisi de tabii ki hangi amacı hedefliyor; Çin’in yabancı petrole olan bağımlılığını azaltma çabasını. Bu yüzden ilave kapasitenin başkenti Çin’dir diyebiliriz. Aslen yurtiçi temiz enerji hedeflerine ulaşmak için bunu söylüyorlar ama aynı zamanda şunu hatırlamalıyız ki Çin ihracat kotalarını açıkladığında piyasalar buna hemen yanıt veriyor. Çünkü Çin ihraç ettiği rafine ürün miktarı, doğrudan küresel rafineri ürün dengeleri ve marjları üzerinde etki yaratıyor. Bu şu anlama gelmiyor; Çin daha fazla rafineri kapasitesi üretmeyecek, bitti anlamına gelmiyor. Çin rafineri kapasitesi stratejisi daha rafine hale geliyor tırnak içinde. Çin rafineri kapasitesi daha ziyade büyük petrokimyasal odaklı rafinaj tesislerine doğru kayıyor. Ne anlama geliyor bu? Daha az temiz ürünler, daha çok petrokimyasal ürün. Sanırım 8 sene önceydi Suudi Arabistan ‘Biz hidrokarbon zincirinde daha da derinlere ineceğiz, petrokimyasal ürünlere geçeceğiz’ tabiri kullandı. Aynı şeyi Çin de yapıyor. Çin’de farklı olan unsur ne? Pekin hükümeti bir şey dediğinde ona ulaşıyor, dolayısıyla muhtemelen gerçekten de Çin’de petrokimyasal üretimine odaklı rafinaj kapasitesi artacak.

Bu hâlihazırda gerçekleşirken bir taraftan da AB’de müthiş bir basınç birikiyor. İklimle ilgili gereklilikler, sermaye disiplini gereklilikleri şirketler nezdinde vs. gibi bütün bu unsurlar ne yapıyor, pek çok rafineri kapılarını kapatmak durumunda kalıyor. ABD’de rafinaj kapasitesinin yavaş yavaş düştüğünü görüyoruz bu düşüş 6 yıl içinde de devam edecek. Neden, az önce saydığım faktörler yüzünden. Peki bunun etkisi ne? Bu, tabii ki Amerika ve Avrupa’nın ihracat kotasına olan bağımlılığını artırıyor. Çin’in ilave rafinaj kapasitesine olan bağımlılığını artırıyor. Bu çok önemli bir faktör, muhtemelen önümüzdeki 5-6 senenin enerji piyasasını etkileyecek. Batı hükümetleri açısından mesela Trump açısından diyelim Shell veya BP gibi bir şirketi ikna etmesi, ondan sonra bu şirketleri ABD’de rafineri inşa ettirmesi mümkün değil. Biz ne gördük veya ne göreceğiz önümüzdeki 5-6 senede? Gaz endüstrisinde çok büyük bir dönüşüm gerçekleşecek.

Tüm bunları aklımızda tuttuğumuz zaman şu sonuca gelebiliriz. Hükümet müdahaleleri çağı dediğim bir çağdan bahsediyoruz çünkü biz bunu halihazırda görüyoruz. Son iki yılda bunu deneyimledik ve bunun böyle olduğunu daha fazla göreceğiz. Trump da iktidara geldiği vakit bunu daha da fazla göreceğiz. Avrupa enerji güvenliği konusu iklim değişikliğiyle beraber daha da gündeme gelmiş olacak. Dolayısıyla daha fazla politika; enerji ve yerli üretime dair ihracat ve petrol fiyatları üzerinde etki edecek. Peki, piyasalarda biz bunun etkisini nasıl göreceğiz? Analizlere bakacağız, boru hattı dengelerine bakacağız, daha fazla regülasyonlar olabilir ve aynı zamanda iktidardaki insanların neler yapabileceklerini ve motivasyonunu da görmemiz gerekiyor. Önümüzdeki en az 4 sene boyunca politikalar daha çok volatilitenin ve vibrasyonların dalgalanmalarının sebebi olacak.