‘Günlük gazlaştırma kapasitemizi 153 milyon metreküpe çıkaracağız’

‘Günlük gazlaştırma kapasitemizi 153 milyon metreküpe çıkaracağız’

12. Türkiye Enerji Zirvesi’nde BOTAŞ Uluslararası Projeler Daire Başkanı Arif Ataman tarafından, ‘BOTAŞ Özel Sunumu’ gerçekleştirildi.

BOTAŞ, Türkiye’nin enerji piyasasında çok önemli bir rol oynuyor. Faaliyetlerimizde ham petrol, deniz faaliyetleri olsa da en çok doğal gazda ön plana çıkmaktayız. Enerji kriziyle ülkelerin başa çıkmalarındaki en önemli araç, gelişmiş altyapı sistemlerine sahip olmaktır. Hangi ülkenin gelişmiş altyapısı varsa onlar bu süreci daha kolay atlatıyorlar. Halihazırda 4 tane LNG terminalimiz var. Bunların kara LNG terminali BOTAŞ’a ait. Beşinci terminalimizi önümüzdeki ay hizmete alacağız. Bu terminali de devreye aldığımız zaman halihazırda günlük gazlaştırma kapasitemizi 133 milyon m3’den 153 milyon m3’e çıkarmış olacağız. Bu kapasite Avrupa’da birçok ülkede mevcut değil. Avrupa bizim çok önceden almış olduğumuz kararları, şu geçtiğimiz 1,5 yılda alıyor. Diğer bir çalışmamız da ülkemizin bu zor günlerinde arz güvenliğini sağlayabilmek için yapmış olduğumuz yeraltı depolama çalışmaları. Tuz Gölü’nde halihazırda 1,2 milyar m3 depolama kapasitesine sahibiz. Önümüzdeki yıl sonunda 5,4 milyar m3’e çıkararak ivme yakalamış olacağız. Şu andaki 40 milyon m3 olan depolama kapasitesini 2023 yılı sonunda 80 milyon m3 günlük geri üretim kapasitesine ulaştırmayı hedefliyoruz. Diğer önemli bir yeraltı depomuz da Silivri Depolama Sahası. Burada da kapasite genişletme çalışmalarıyla depolama kapasitemizi 4,6 milyar m3’e çıkardık. 28 milyon m3 olan  üretim kapasitemizi yıl sonunda 50 milyon m3’e, 2023 sonunda da 75 milyon m3’e çıkaracağız. Halihazırda depolarımız dolu. Kışa dolu, hazır bir şekilde gireceğiz. Ülkemiz arz güvenliğinde önemli bir role sahip; uluslararası iki tane doğal gaz projemiz var. Bunlar TürkAkım ve TANAP. TANAP’ın ilk gündeme gelişi 2013. 2015’te inşaat çalışmaları başlıyor. O dönemdeki vizyon bugün Türkiye’ye gaz merkezi olma yolunda önemli bir katkı sağladı. Yani bugün Avrupa’da yaşanan kriz, bu gaz tedarik yollarındaki güvenlik riski, hamdolsun bu TürkAkım projesiyle ülkemiz için daha düşük. Doğrudan Rusya’dan alabiliyoruz. Avrupa için de bu, güvenli güzergâh olmuş durumda. 1 Ocak 2020 yılı itibariyle TürkAkım devreye girdi. Bugüne kadar hem ülkemize hem Avrupa’ya 25 milyar m3 üzerinde gaz tedarik etmiş durumda. TANAP’ın ülkemize gaz tedariği Haziran 2018’de başladı. O günden bugüne ülkemize yaklaşık 19,5 milyar m3 ve Haziran 2020’den itibaren de Avrupa’ya gaz tedarik etmeye başladı. Oradan da 17,5 milyar m3’e ulaşılmış durumda.  Güney Gaz Koridoru Avrupa için önemli bir alternatif kaynak durumunda. Bu bahsetmiş olduğum kapasiteleri konsolide ettiğimiz zaman ülkemizin gelişen altyapısıyla birlikte vatandaşlarımıza nasıl bir hizmet götürdüğümüzü görebilirsiniz. Şu anda 669 yerleşim bölgesine doğal gaz tedarik edebilir durumdayız. Bu rakamı 839’a çıkarmayı hedefliyoruz. 2022 sonu itibariyle 133 milyon m3 olan LNG gazlaştırma kapasitemizi günde 153 milyon, boru hatlarımızdaki giriş kapasitesini 211 milyon, halihazırda Türkiye’nin toplam LNG ve boru hatlarıyla beraber 262 milyon olan toplam kapasiteyi 519 milyon m3’e çıkarmak için tüm ekip olarak gece gündüz demeden yoğun şekilde çalışıyoruz. Bunlar ülkemizin arz güvenliğini sağlamak amacıyla BOTAŞ’ın altyapıya yapmış olduğu yatırımlar. Şimdi bir de gün boyu çok önemle vurgulanan Karadeniz gazı. Karadeniz gazı önümüzdeki ilk çeyrekte ülkemizin şebekesine dahil olacak. Biz de üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek için çalışıyoruz. Karadeniz gazı karaya aktarıldıktan sonra bu gazı ülkemizin gaz şebekesine bağlamak için test çalışmaları halihazırda devam ediyor. Türkiye Petrolleri gazı karaya aktardığında biz de şebekeye dahil edebilmek için hazır olacağız. Arz güvenliğinde emtia olan gaz, petrol önemli. Ama şunu görüyoruz ki bu teknoloji ve ekipmanlara sahip olmadığınızda yine arz güvenliğinizde bir risk var. Bunu son dönemde gerçekleştirilen yaptırımlar gibi nedenlerle örneklendirebiliriz. Bazı ülkeler kendilerinde olmayan ekipmanların ülkelerine ulaşmasında yaşadıkları problem nedeniyle ya gaz alamadılar ya tedarik edemediler. Biz de bu konuda daha güvenli ve kendine yeterli olabilmek amacıyla kullandığımız teknoloji ve ekipmanları ülkemiz kaynaklarıyla yerlileştirmeye önem veriyoruz. Bu amaçla yerli ve millî SCADA sistemimizi 510 km uzunluğundaki Batman Boru Hattı’nda uyguladık. SCADA bizim arz güvenliğimiz için önemli enstrüman. Bu tip enstrümanların hem tedarik açısından hem de bilgi güvenliği açısından yerli olması ve bizim kontrolümüz altında olması çok önemli. Bu maksatla ASELSAN ile ortak proje geliştirdik. Halihazırda bu proje tamamlandı. 510 km’lik Batman Boru Hattı’nda uygulandı. SCADA sisteminin diğer boru hatlarında da uygulanması için çalışmalarımıza devam ediyoruz. BOTAŞ’ın boru hatlarında hırsızlık önemli sorundu. Aslında bu teknoloji dünyada birkaç ülkede var. 2016 yılında ASELSAN, HAVELSAN ve savunma sanayi iş birliğiyle geliştirdiğimiz projeyle anlık takip edebiliyoruz. Yapay zekaya dayalı bir sistem. Şu anda biz toplam uzunluğu yaklaşık 1600 km eden boru hatlarında bu sistemi kullanıyoruz. Risk gördüğümüz tüm boru hatlarında ise bu teknolojinin yaygınlaştırılması için çalışmalara devam ediyoruz. Aynı zamanda uluslararası boru hatlarında da kullanılması için ilgi duyulan bir teknoloji. Oralarda da Türk markasını göreceğiz. Diğer önemli bir araç ise bizim arz ve ülke güvenliği için önemli olduğunu düşündüğümüz ERP yazılımı. Bu tip yazılımların ülkeler arasında bir politik enstrüman olarak kullanılmasına da şahit olduk. Bu riskleri bertaraf edebilmek için HAVELSAN ile yazılım geliştirilme sürecinde iş birliğine gittik. İlk olarak bu yıl iki modülünü devreye alacağız. Takip eden süreçte de ihtiyacımız olan tüm kurumsal kaynak yazılımını tamamlamış olacağız. Tüm profesyonel iş hayatında özellikle bilgi güvenliği ve lisans güvenliği yaşadığımız alanlarda bence önemli bir alternatif çözüm olacak. Bu çok umut dolu ve gurur duyabileceğimiz bir çalışma. İhtiyacımız olan bir diğer araç ise doğal gazın 19 bin km şebeke dahilinde 669 ilçeye ulaştırılması için ana ekipman olarak kullandığımız türbinler. Bu sebeple yerli türbinlerin üretimi için iş birliği çalışmalarını başlattık. Bu gibi projelerle ihtiyacımız olan türbinleri yerli kaynaklardan karşılayabileceğiz. Bu dışa bağımlılığımızın azaltılması noktasında önemli bir atılım olacak. Sektörde özellikle işletme aşamasında patlayıcı ortamlarla karşı karşıyayız. Bu gibi riskleri azaltmak için gerçekleştirdiğimiz bir diğer proje ise Türkiye Kömür İşletmesi ile birlikte geliştirdiğimiz patlayıcı ortama uyumlu motorlar. Kullandığımız ekipmanlar patlayıcı ekipmanlara uyumlu olmak zorunda. Aslında var olan potansiyeli ortaya çıkarmış olduk. Biz sektördeki bilgi birikimimizi onların imkân ve kabiliyetleriyle birleştirerek daha büyük güçlerde eksprof motorlar ürettik ve şu anda tesislerimizde kullanıyoruz. Aynı zamanda iklime olan saygımızdan dolayı neden olduğumuz karbon ayak izini de ölçmek istedik. Tüm faaliyetlerimizde karbon ayak izimizi azaltmayı hedefliyoruz ve bu yönde çalışıyoruz. BOTAŞ olarak 2023 yılı itibariyle ihtiyacımız olan elektriği tamamını yenilenebilir kaynaklardan karşılamayı hedefliyoruz. Bu hedef doğrultusunda güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisi santralleri yapmaktayız. Şu anda 1 MW güneş 4,2 MW rüzgâr enerjisi santralimiz devrede. Bunu 2022 sonunda 9 MW’a rüzgâr enerji 13 MW’a ama bu yeterli olmuyor. Bunu daha da öteye götüreceğiz ve yaklaşık 50 MW kurulu güce ulaşacağız. Doğal gaz bu geçiş sürecinde önemli bir yakıt olarak kullanılacak. Ama hidrojene de ciddi bir ilgi var. Hidrojenin metanol, etanol gibi formları da gündemde. BOTAŞ olarak hidrojene çok ilgi duyuyoruz. Hidrojeni ürettik ama ihtiyaç duyulan noktaya veya son kullanıcıya mevcut altyapıyla iletebilecek miyiz yoksa bir değişim mi gerekiyor? Bu anlamda literatürde birçok çalışma var. Ama her ülkenin kendi altyapısının kendine özgü koşulları var. Biz ülkemizdeki altyapının, hidrojen karıştırılmasına, hangi oranlarda uyumlu olduğuna, karıştırılamıyorsa nelerin yapılması gerektiğine, sonrasında da yüzde yüz taşınabilip taşınamayacağına ilişkin uygun olup olmadığı konusunda çalışmalara başladık. Bu konuda TÜBİTAK ve özel sektörden paydaşlarımız var. Bu halihazırdaki altyapımızın dönüşümüyle ilgili bir süreç. Ancak biz diğer faaliyetlerimizde yerleşmeye önem verdiğimiz şekilde hidrojenin de üretim ve kullanım aşamasında yerli teknolojiyle geliştirilmesini düşünüyoruz. Biz yerli teknolojilerin üretilmesinde BOTAŞ olarak üzerimize düşeni yerine getirmek için hazırız. Bir diğer konu ise üretilen hidrojenin depolanması. BOTAŞ olarak ülkemizin bu konuda avantajlı olduğunu düşünüyoruz. Büyük miktarlarda hidrojen nasıl depolanabilir diye araştırdığımızda karşımıza iki potansiyel çıkıyor. İlki ve en önemlisi tuz yatakları. Doğal gazın depolanması için kullandığımız tuz yatakları hidrojenin depolanması için de oldukça önemli bir potansiyele sahip. Biz BOTAŞ olarak bunu gerçekleştirebilir miyiz? Bunun da çalışmasını yürütüyoruz. Tüm bunlara beraber BOTAŞ 2030 ve 2050 hidrojen stratejisini oluşturmuş durumda. Ulaşmak istediğimiz stratejik hedeflerimizden biri de hidrojeni doğal gaza karıştırabilir miyiz? Bir de doğal gaz tarafında olduğu gibi 2050 yılında Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu hidrojenin yüzde 10’unu depolanabilir kapasiteye ulaştırmak istiyoruz. Türkiye’nin ikame edilen birincil enerji kaynağının hidrojen olmasını istiyorsak buna ihtiyacımız olacak. Hidrojenin yüzde 10’unu depolamak demek önemli. Hidrojenin bir diğer kullanıldığı alan da araçlardaki yakıt, özellikle ağır araçlardaki yakıt kullanımı. Bu amonyak ve metanol formunda oluyor. Biz hidrojeni sadece yakıt olarak mı kullanacağız yoksa ülkemize ondan katma değer oluşturarak fayda sağlayabilecek miyiz? Bu da ilgi duyduğumuz alanlardan. Bu konuda BOTAŞ olarak faaliyetlerimiz arasında 5G konsepti var. Arz güvenliği konusunda 2023’te hazır olacağımızı düşünüyoruz. Malumunuz 21’inci yüzyıl dijitalleşiyor. İyi bir şekilde uygulanmadığında önemli bir risk açığa çıkarabilecek bilgi güvenliği konusu, zaman zaman unutuluyor ama bizim için her zaman hatırlanması gereken bir konu. Bilgi güvenliğini sağlayamıyorsak iş ve çevre güvenliğini de sağlayamayız. Önceliğimiz 5G.