‘Petrol piyasasındaki fiyatlar arz-taleple belirlenmiyor’

Moderatörlüğünü PETFORM Genel Sekreteri Murat Kalay’ın üstlendiği ‘Petrol ve Doğal Gaz Piyasalarının Geleceği’ oturumunda FGE Londra Enerji Ekonomisi ve Dönüşümü Direktörü Cüneyt Kazokoğlu, Energy Aspects Petrol ve Doğal Gaz Arama ve Üretim Kıdemli Analisti Serkan Şahin ve OME Hidrokarbonlar Direktörü Sohbet Karbuz hidrokarbon sektörünün geleceğini değerlendirdi.

‘Petrol piyasasındaki fiyatlar arz-taleple belirlenmiyor’
Petroturk | Enerji Haberleri
  • Yayınlanma17 Aralık 2024 14:03

Moderatörlüğünü PETFORM Genel Sekreteri Murat Kalay’ın üstlendiği ‘Petrol ve Doğal Gaz Piyasalarının Geleceği’ oturumunda FGE Londra Enerji Ekonomisi ve Dönüşümü Direktörü Cüneyt Kazokoğlu, Energy Aspects Petrol ve Doğal Gaz Arama ve Üretim Kıdemli Analisti Serkan Şahin ve OME Hidrokarbonlar Direktörü Sohbet Karbuz hidrokarbon sektörünün geleceğini değerlendirdi.


OME Hidrokarbonlar Direktörü Sohbet Karbuz

OME Hidrokarbonlar Direktörü Sohbet Karbuz

‘LNG’de petrole endeksli kontrat yapmak avantajlı olabilir’

Kasım ayının başında Avrupa’da ısıtma sezonuna girdik. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen “Biz iki senedir muhteşem önlemler alarak arz güvenliğimizi teminat altına aldık” demişti. Geçtiğimiz haftalarda ciddi bir soğukla karşı karşıya kaldı Avrupa. Şu anda Avrupa’daki gaz depolarının doluluk oranı yüzde 86. Halbuki yüzde 90 doluluk hedefine 1 Kasım’da ulaşma hedefleri vardı. Bu hedefe zaten ekimin başında, hatta eylülün sonunda ulaşmışlardı. Kendilerini çok rahat hissediyorlardı fakat şu son iki haftadır gaz depolarından çekiş oranı çok yüksek. Peki Avrupa bu kışı geçirir mi? Belki geçirir ama sonrası ne olacak, bu büyük soru işareti. Diğer bir başlık, Trump. Tekrar ABD Başkanlığı’na geri döndü. Chris Wright da Enerji Bakanı adayı oldu. Kurumu bilmese de piyasayı biliyor, kaya gazcı. Trump’ın İç İşleri Bakanı adayı da “Ben federal alanları petrol ve gaz aramacılığına açacağım” dedi. Çevre Koruma Ajansı’nın başına gelen kişi de hiç ‘çevreci’ değil. Öte yandan Trump bir Ulusal Konsey koydu ki yine hiçbiri çevreci değil. ABD zaten şu anda dünyanın bir numaralı LNG ihracatçısı, bir numara olmaya da devam edecek. Bir başlık da, Bakü’deki COP 29. Ne denmişti bir önceki COP’ta? ‘Fosil yakıtlardan çıkış’ yerine ‘transitioning away’. Doğal gazın ismi telaffuz edilmedi ama anlaşılan bu, doğal gazdı. Trump zaten “İş başına gelir gelmez enerji konusunda yapacağım iki önemli şey var” dedi ve ilkinin LNG ihracat tesislerinin yapımını durduran Biden’ın bu kararını çöpe atmak, ikincisinin de Paris Anlaşması’nı çöpe atmak olduğunu belirtti. Bunlar ne ifade ediyor? Doğal gazın önü çok daha açık. Bazı kurumlar doğal gaz talebinin 2040’a gelmeden önce zirveye varacağını, sonra düşeceğini söylüyordu. Ben buna hiç katılmıyordum. Bugün iki katı katılmıyorum. Çünkü doğal gaz ‘transition feel’ değil ‘destination feel’ olarak tanımlanabilir. Birincisi dünyada çok miktarda doğal gaz kaynağı var. İkincisi doğal gaz ‘İsviçre çakısı’ gibidir. Çünkü her yerde kullanıyoruz. Önümüzdeki 10 yıllık periyotta petrol ürünlerine alternatif olarak en yaygın kullanılacak yakıt da LNG. Şimdi Çin’deki ağır vasıta taşıtlarda LNG’nin hızla arttığını görüyoruz. Bu öteki ülkelere de belki yayılacaktır. Doğal gaz güvenilirlik veriyor. Hatta doğal gaz kullanımının nihai yeri belki de uzay. Roketler yakıt olarak LNG ve oksijen karışımı bir yakıt kullanıyor. Fakat diğer taraftan doğal gaz aslında bir orta yaş krizi de geçiriyor. Gelinen aşamada sektör olarak biz artık ‘doğal gaz’ demeyi bırakmak üzereyiz aslında. Artık ‘gazlı yakıtlar’ diyoruz. Bunun içerisine doğal gaz, biyometan, hatta hidrojeni de katıyoruz. Öte yandan doğal gaz sadece sıradan bir yakıt değil, jeopolitik bir yakıt. Bu sebeple şimdi Trump’la beraber dünya gaz ve enerji piyasalarında muhtemel bir geçiş de gündeme gelecek. Doğal gaz piyasasındaki oyuncular buna nasıl adapte olacak? Yatırım yapıp, esnek olmaları lazım. LNG sektörü gittikçe ön plana çıkacak. 1990 yılında dünya çapında üretilen doğal gazın sadece yüzde 20’si ticaret ediliyordu. O yüzde 20’nin yüzde 16’sı boru hattı, yüzde 4’ü LNG’ydi. Bugün yüzde 25 civarı ticaret ediliyor. Boru hattıyla olan kısım yüzde 11, LNG’nin payı ise yüzde 13 oldu. 1922 yılından sonra dünya doğal gaz ticaretinde LNG’nin payı yüzde 50’nin üzerine çıktı ve bu pay giderek artacak. Ne kadar artacağı konusunda tahminler değişiyor. 20-30 sene sonrasına yapılan tahminler bunun yüzde 60 veya 60’tan fazla olacağını söylüyor. Yüzde 50’lik orandan yüzde 60’lık orana çıkacağız. Peki niçin? Bugün dünyada 20 LNG ihracatçısı var. 2030-40 veya 2050 yılında 20’den 25’e çıkacak ama bugün 48 LNG ithal eden ülke var. Bu 48 rakamı da en az 58’e çıkacak. Dolayısıyla şimdiden bunu öngörüp LNG ihracat kapasitesini artırmamız gerekiyor. Biz şu anda LNG ihracatının kapasitesinin artırılmasının üçüncü büyük dalgasını yaşıyoruz. Birinci dalga 2006-2010 yılları arasıydı, dünya çapında 50 milyon ton LNG kapasitesi ilave edildi. İkinci dalga 2015-2020 yılları arasıydı, LNG ihracat kapasitesi 100 milyon tona çıktı. Şu anda üçüncü dalgadayız. En az 200 milyon ton LNG ihracat kapasitesi eklenecek. Peki talep artacak mı? LNG fazlası olacak mı? Olacak. Trump, LNG ihracat tesislerinin durdurulması kararını çöpe atınca, ülkeler de doğal gaza daha rahat bir şekilde bakınca, LNG ihracat kapasitesi arttığı için, özellikle 2027 sonrasında bir LNG fazlası olacaktır. LNG fazlasının olması, LNG fiyatlarının düşmesini beraberinde getirecektir. Bu süre içerisinde petrol fiyatları da düşecek dolayısıyla uzun vadeli olarak LNG kontratlarında petrole endeksli kontrat yapmak avantajlı hale gelebilir. Bilindiği üzere Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında “2027 yılı sonunda Rusya’dan LNG ve boru gazı alımını bitireceğiz ve Rusya’ya olan bağımlılığımızdan kurtulacağız” diye bir karar alınmıştı. 2021 yılında AB, Rusya’dan 132 milyar m3 boru gazı alıyordu ve bu miktarı 2023 yılında 25’e indirdi. Oysa 2021 yılında 17 milyar m3 LNG ithal ediyordu, onu 25,7’ye çıkarttı ama bu genellikle konuşulmuyor. Şu an en çok merak edilen konu ise Ukrayna’nın transit anlaşmasını sona erdirince ne olacağı. “Türkiye var, Yunanistan var, güneyde LNG tesisleri var, Almanya ve Litvanya’da LNG tesisleri var” deniliyor. Peki Romanya ve Almanya’daki transit tarifesine hiç bakıldı mı? Çünkü Romanya veya Almanya üzerinden LNG veya doğal gaz ticaretini yaptırmak, doğu Avrupa’da sanayinin kontak kapatması demek. Alternatif olarak öne çıkan yenilenebilir enerjinin Avrupa’yı nasıl bir duruma soktuğunu gördük. Doğal gazın önü açık. Diğer bir hidrokarbon olan petrolde ise fiyatların önemli bir jeopolitik gelişme olmadığı sürece baskı altında kalması gerekir. Çünkü petrol piyasasındaki fiyatlar arz-taleple belirlenmiyor. Diğer taraftan ben Avrupa’nın önümüzdeki iki yıl içerisinde ciddi bir enerji krizine gireceğine inanıyorum. Bu konjoktürde biz, AB’deki gibi rüzgar ve güneş ‘takıntısı’ içine girmediğimizi takdirde kilit bir ülke olabiliriz. Bizde biyokütle var, biyometan üretimine ağırlık verebiliriz, kömür var, daha da önemlisi müthiş bir jeotermal kaynağımız var. Bunları değerlendirmeliyiz. Jeotermal aynı zamanda ısıtmada da kullanılıyor. Nükleer de işin içine girecek. Yani enerji yelpazesindeki bütün yakıtları içeren bir enerji sistemine sahip olabiliriz.


PETFORM Genel Sekreteri Murat Kalay

PETFORM Genel Sekreteri Murat Kalay

‘Özel sektörün hamle zamanı’

Ekonomiyi belirli bir ritme oturtup enflasyonu aşağı indirmeye çalıştığımız bir dönemde petrol fiyatlarının orta vadede baskı altında olacağı ve yukarı hareket etmeyeceği gerçeği çok önemli. Bu ülkenin makro dengesine de çok ciddi bir fayda sağlayacak. Fiyatların 30-40 dolar seviyesine inmesi faaliyetleri, sondajları ve yeni rezerv artışlarını etkileyen bir sonuç doğurabiliyor ama umarım ciddi bir dalgalanma olmadan, yönetebileceğimiz bir petrol ve doğal gaz fiyatıyla yaşarız. Çünkü her dalgalanma ciddi anlamda tahribat bırakabiliyor. Geçtiğimiz yıllarda ‘ticaret merkezi’ olma kavramı daha çok dile getiriliyordu. Bu konunun pozitif ilerlediğini düşünüyorum, adım adım kilometre taşları döşeniyor. Türkiye’de sübvanse edilen gaz fiyatları tüm dengeyi bozuyor. Aşama aşama maliyet bazlı fiyatlamaya geçmemiz bir mecburiyet. Genel itibarıyla ise 2024 yılı, petrol ve doğal gaz üretiminde cumhuriyet tarihinde rekor rakamlara ulaştığımız bir yıl oldu. Bunun en temel iki faktörü, Sakarya’daki gazın keşfi ve Gabar sahasındaki keşfin çok hızlı üretime alınmasıydı. Sakarya’dan doğal gaz girdisi günlük 7 milyon m3. Aynı şekilde ham petrol üretimi anlamında da 57 bin varilin üzerinde Gabar’dan katkı sağlanıyor. Günlük 110-115 varillere ulaşmış durumdayız. Her bir varil ekonomi için anlam ifade ediyor. 2023 yılında 230 civarı kuyu deldik. 2024 yılında bu rakamın 240- 250’lere ulaşmasını bekliyoruz ve 2025 projeksiyonunda da bunun 250 kuyunun üzerine çıkacağı söyleniyor. Ülkemiz ölçeğinde bu, en az 70-80 kulenin aktif çalışması ve hidrokarbon yatırımlarına ilişkin servis firmalarının çok faal olacağı anlamına geliyor ki tüm bunları dünya sektör standartları ve iş sağlığından ödün vermeden yapmak çok önemli. Şimdi özel sektörün hamle zamanı diye düşünüyoruz.


FGE Londra Enerji Ekonomisi ve Dönüşümü Direktörü Cüneyt Kazokoğlu

FGE Londra Enerji Ekonomisi ve Dönüşümü Direktörü Cüneyt Kazokoğlu

‘Trump’ın petrol piyasasına etkisi çok olmayacak’

Öncelikle talep tarafında Covid’den sonra bir toparlanma oldu. Bu toparlanmanın değişik etkenleri var. Uçaklarda çok büyük verim artışı oldu. Kısmen Asya’da, Çin’de bilhassa hava taşımacılığı hala Covid öncesine dönmüş değil. Dizel nispeten zayıf durumda. Petrol talebinde 3 milyon varil artış bekliyoruz. Sanayi endeksi Covid’den beri toparlanamıyor, sürekli negatifte. Fakat hizmet sektörü son derece güçlü. Petrol talebini itekleyen ana unsur olarak kendini gösteriyor. Petrol talebindeki artışın bu yıl yarısından fazlası ham petrol temelli olmayan ürünlerden kaynaklanıyor. Etan gazı, biyoyakıtlar, doğal gaz ya da petrol üretiminden çıkan LPG… Ham petrol/ham petrol bazlı ürünlere talep toplam talebin yüzde 40’ı, günde 4-5 bin varil. Diğer önemli konu elektrikli arabaların satışları. Dünyada otomobil satışları zirve yapmış durumdaydı, Covid vurunca düştü. Şimdi toparlanıyor, fakat baktığınız zaman 2018-19’daki seviyeye dönmüş durumda değiliz. Hafif araç satışı hala 2018-19 seviyesine dönmüş değil. İkinci etken, asıl toparlanma sadece elektrikliden oluyor. İçten patlamalardaki düşüş toparlanamıyor. İçten patlamalı motor satışları hiçbir zaman 2018 seviyesine dönmeyecek artık. Çin’de araba satışlarının yarısı elektrikli. Avrupa’da yüzde 25 seviyesinde seyrediyor. Amerika’da yüzde 10. AB’de regülasyondan kaynaklanan beklemeler var. Elektrikli arabalardaki artış devam edecek. 2024 yılında yaklaşık 15 milyon elektrikli araba satıldı. Bu da aşağı yukarı her altı arabadan birinin elektrikli olduğu manasına geliyor ki inanılmaz bir şey. Elektrikli arabalarda gidişat devam edecek. Çin’deki yavaşlama dünyanın çok büyük kısmını etkiliyor. Niye? Son 10 yıldaki toplam petrol talebi artışının 3’te 2’si Çin’den geldi. Çin’deki yavaşlamanın petrol talebi açısından birkaç tane nedeni var. Çin’in dizel talebi çok düşüş gösterdi. Her halükarda Çin’deki dizeli talep eden sektörlerde bir artış görmüyoruz. Ekonomik yavaşlamayla beraber artış hızının ne kadar artacağı tartışılır. Sadece bu yıl içinde günlük 110 bin varillik dizel taleplerinin LNG’ye kaydığını öngörüyoruz. 2020’den beri yarım milyon varillik dizel talebi LNG’ye kaymış durumda. Çin ağır kara taşımacılığındaki bu kayış, dizel talep eden asıl sektörlerdeki yavaşlamayla birleşince dünyadaki dizel talebi için kötü bir tablo oluşuyor. Fakat Çin’in çok güçlü olduğu bir yer var, o da petrokimya. 2019’dan 2023’e kadar Çin’deki petrokimya kapasitesi artışı AB, Güney Kore ve Japonya’daki mevcut kapasitenin toplamına eşit. 2023-2030 arasında Çin bu eşitliği sürdürecek. Yani sadece 10 yıl içinde Çin iki AB, iki Güney Kore ve iki Japonya petrokimya kapasitesine ulaşacak. Bu AB için problem. Çin’deki kapasite onların marjlarını etkiliyor. Tüm bunlara ek olarak, yeniden ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın petrol piyasalarına etkisinin çok büyük olmayacağını belirtebiliriz. Trump’ın tek başına benzinin fiyatını düşürmesine olanak yok. Trump’tan bağımsız olarak petrol piyasalarında bir arz talep dengesizliği var. 2018’de bütün gümrük kısıtlaması vergilerini getirdiği zaman ticarette hatırı sayılır bir düşüş, dolarda artış olmuştu. 2017-18’e kadar dünyada ticareti yavaşlatan gümrük etkenleri şu an nispeten düşükler. 2018’de Trump ilk defa bunu yürürlüğe sunduğu zaman zıplama yaratmıştı. Kaldı ki petrol piyasalarında fiyatlar bir türlü artmıyor. Bunun en önemli nedeni, OPEC ve üreticilerden değil non-OPEC’ten kaynaklanıyor. Sadece non-OPEC üretimindeki artış 1 milyon varilin üzerinde. Bu, petrol talebinin artması ama non-OPEC üretimindeki artışın çok daha fazla olması demek. OPEC için de üretim kısıntılarını devam ettirmesinin fiyatı bu seviyelerde tutmaya yetmemesi demek. Arz fazlası nedeniyle fiyatlar nispeten düşük seyrediyor. Yedek kapasite tarihin en yüksek seviyesinde. Toplam likit sıvı yakıt talebi önümüzdeki 5-6 yıl içinde artmaya da devam edecek.


Energy Aspects Petrol ve Doğal Gaz Arama ve Üretim Kıdemli Analisti Serkan Şahin

Energy Aspects Petrol ve Doğal Gaz Arama ve Üretim Kıdemli Analisti Serkan Şahin

‘Ruslar sondaj ve arama-üretim tarafında yavaşlamadı’

Dünyada gaz talebini şu anda Asya başta olmak üzere ülke talepleri ve LNG ihracatı artırıyor. Büyük üreticilerin tamamı LNG ihracatına ve Asya’ya odaklanmış durumda. Bunun yanında Çin, Hindistan gibi ülkelerin kendi iç talepleri de üretimlerini ciddi anlamda destekliyor. Dünyanın 2030, hatta 2040’a kadar gaz arzını destekleyen üç yer var. Bunlar, Kuzey Amerika, Orta Doğu ve Rusya/Orta Asya. Ülke olarak üretim-tüketimdeki genişlemenin başını Çin, Katar ve Suudi Arabistan çekiyor. Çin zaten ekonomik büyümenin ana noktası. Katar daha fazla LNG ihracat kapasitesi eklemek için çok ciddi bir artışa gitti. Bu da Katar’ın büyümesinin ana nedeni. Suudi Arabistan çok ciddi petrol tüketen ve bunu doğal gazla değiştirmek isteyen bir ülke olduğu için çok ciddi gaz geliştirme projeleri var. Hindistan’daki büyüme önümüzdeki beşaltı yıl için ortalama yüzde 7 ve bu çok ciddi bir miktar. Mesela Çin yüzde 5,3’le büyütecek arzını. Bunlar, hacim olarak bu ülkelerin iç tüketimleri açısından önemsiz görünebilir ama onların ithalata olan bağımlılıklarına olumlu etki yapacak. Çin’in büyümesi 2030’a kadar 10 milyar m3 olacak. Hindistan, Mumbai’nin batısında kalan deniz tarafındaki sahalarda çok ciddi geliştirmeler yapıyor ve toplam üretimlerinin 2030 yılında 38,6 milyar m3 olacağını hesaplıyoruz. Avrupa balance’ı için çok önemli ülkelerden bir tanesi de Cezayir. Çünkü bugün Avrupa’nın boru hattı bağlantıları içerisindeki kapasitelere yeni ek hacim getirebilecek imkanlar çok azaldı. Rus gazı neredeyse kesildi. Ek kapasite getirebilecek tek gerçek ülke Cezayir ve buradaki haberler de çok da iyi değil. Kritik bir üretim düşüşleri var. Cezayir’in çok ciddi iç talep artışı var ve ihracat kapasitesinin de düşmesini bekliyoruz. Yeni projelerle hacimler artacakmış gibi lanse edilse de düşüyor aslında. Mısır ise bambaşka bir konu. Mısır, Avrupa’nın Cezayir’e alternatif olarak gördüğü bir ülkeydi. Mısır up-stream tarafından uzaklaşmakla kalmadı, şu an LNG talebi yüzünden Avrupa’nın LNG maliyetlerini de artırır hale geldi. Katar’ın da North Field üzerinden eklemeye çalıştığı bir kapasite var. Yeni bir üretim-ihracat kapasitesi eklemek hedefindeler ama bunların çok büyük kısmı uzun vadeli kontratlardan: Yaklaşık 38 milyar m3 Çin’e, 20 milyar m3 Hindistan’a ve geri kalanlar ‘destination clause’ kontratlar. Katar’ın spot piyasasında bir kapasite kalmadı. Böyle bir tabloda Türkiye için LNG arzında çok alternatif yok. Büyük sıvılaştırma projelerinin 2026- 27 yıllarından 30’a doğru yavaş yavaş kaybolduğunu görüyoruz. İyi olmayan bir diğer haber, gazlaştırma projelerinde de 2025-26’dan sonra çok büyük bir proje olmaması. Aslında biz talep ve artıştan bahsetsek de LNG’de 2026- 27’nin ötesinde ciddi bir kapasite artışı yok. Bu 2030 sonrası LNG talebinin bir noktada sıkışması anlamına gelecek. Gazlaştırma tarafındaki artışın yüzde 90’lık büyük kısmı zaten Asya’da. Yüzde 50’si de Çin’de. Şu an biz sadece gazla formüle edilen bir kontrat göremiyoruz. Bu bir hayaldi, ancak olmuyor. Bunlar genelde petrolü içinde bulunduran hibrit formüller halinde geliyor. Yani petrolün ağırlığı azalmıyor aslında kontratlarda. Bu bir taraftan iyi, çünkü gaza çok bağlı formüllerde talep üzerinden bazı sorunlar çıkıyordu. Bir taraftan da kötü, özellikle Avrupa gibi kendi hub’ını oluşturmaya çalışan piyasalar için. Bu verilerde Rusya’nın kapasitesindeki düşüşün tek sebebi ambargolar. Yapay olarak Avrupa’ya kesilen ihracatla birlikte, 135 milyar m3 atıl bir kapasite tekrar üretime geçebilecek durumda. Yoksa Ruslar sondaj ve arama-üretim tarafında yavaşlamadı. Bugünlerde gündeme gelen Gazprombank yaptırımı ise Türkiye’yi etkilemez. Avrupa ya da diğer Gazprom alıcılarını etkileyeceğini de düşünmüyoruz. By-pass etme imkanları var. Peki Avrupa Rus gazından tamamen kurtulabilir mi? Ne kadar bedel ödemeye karar verdiklerine bağlı. Teorik olarak evet ama Avrupa’nın şu an yaşadığı ekonomik talep daralması bunun bedeli.