‘Dış satışlarda denetim olmadan düzenleme yetersiz’

1 Ocak 2025’te yürürlüğe giren düzenlemeyle, dış satışlar yalnızca bayilik lisansı sahiplerine bırakıldı; “ve benzeri” ifadesiyle belirsizleştirilen alanlar netleştirildi. Artık yalnızca belirli koşulları sağlayan sahalarda dış satış mümkün olacak. Sektör temsilcileri uygulamanın kayıt dışı ekonomiye darbe vuracağını, ancak denetim olmadan düzenlemenin yetersiz kalabileceğini vurguluyor.

‘Dış satışlarda denetim olmadan düzenleme yetersiz’
Petroturk | Enerji Haberleri
  • Yayınlanma4 Haziran 2025 13:22
Gözde Emlik – İstanbul

Akaryakıt bayilik lisansı sahiplerinin istasyonlarda gerçekleştirdiği perakende satışların dışında, dağıtıcı terminalinden temin edilen ürünün doğrudan kullanıcıya ulaştırılması şeklinde yapılan dış satışlar kapsamında, yakıtın depolandığı ve ikmal edildiği sahalarda görülen kaçakçılık ve kayıt dışı faaliyetleri önlemeye yönelik, uzun süredir çeşitli düzenleme çalışmaları yürütülüyor.

Bu konu, 2021-2023 yıllarını kapsayan ve Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan Akaryakıt Kaçakçılığı ile Mücadele Eylem Planı’nda da gündeme gelmiş; söz konusu sorunların çözümü için bayi dışı satışlara belirli bir miktar sınırlaması getirilmesi önerileri değerlendirilmişti.

Sonrasında dış satışların sadece akaryakıt bayileri tarafından ve belirli alıcılarla sınırlandırılması konusunda yapılan görüşmelerden sonra düzenlemeye ilişkin kanun değişikliği 26 Temmuz 2024’te Resmi Gazete’de yayımlandı.

NAKLİYE FİLOLARI İLE ‘VE BENZERİ’ İFADESİ DÜZENLEMEDEN ÇIKARILDI

Düzenlemenin önceki halinde, fabrika, şantiye, nakliye filosu işletmeleri ve “ve benzeri” ifadesiyle istisnai uygulama alanı genişletilmişti. Ancak bu durumun kapsamı belirsizleştirdiği gerekçesiyle yeni düzenlemede “ve benzeri” ifadesine yer verilmedi. Ayrıca, akaryakıt depolaması yapılan ve istasyonlardan yakıt temin etmesi mümkün olan kamyon, otobüs, minibüs gibi taşıt garajları da kamu güvenliği ile kaçak ve kayıt dışı uygulamaların önlenmesi amacıyla dış satış yapılabilecek yerler arasından çıkarıldı.

DIŞ SATIŞ YAPILABİLECEK MAHALLER

1 Ocak 2025 itibarıyla yürürlüğe giren yeni düzenlemede trafiğe çıkması güç veya kısıtlı olan iş makineleri, yüksek taşıma kapasitesine sahip kamyonlar, fabrikalarda, şantiyelerde ve ocaklarda çalışan araçlar ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşıtlara istasyon dışından yakıt ikmali yapılmasına izin verildi. Bu çerçevede, 5015 sayılı Kanun’un 9. maddesi “Kamu kurum ve kuruluşları, liman, havalimanı, fabrika, şantiye, maden veya taş ocakları” şeklinde değiştirildi.

Ancak bu yerlerde de istasyon dışı yakıt ikmaline olanak tanınabilmesi için tesislerin yeterli depolama altyapısına ve kendi araçlarına ikmal yapabilecek kapasiteye sahip olması, ayrıca temin edilen akaryakıtın yalnızca kendi ihtiyaçları için kullanılması şart koşuldu.

DIŞ SATIŞ SADECE BAYİLİK LİSANSI SAHİPLERİ TARAFINDAN YAPILABİLİYOR

İstasyon dışından gerçekleştirilecek akaryakıt ikmalleriyle ilgili belirsizliklerin giderilmesi, tüketicinin korunması ve mali usulsüzlüklerin önlenmesi amacıyla bu tür satışların yalnızca bayilik lisansı sahiplerince yapılması öngörüldü. Yeni düzenlemede, bu duruma açıklık getirilerek “Akaryakıt istasyonu dışında yapılacak akaryakıt teslimlerinde, akaryakıtın alıcı deposuna taşınması veya taşıttırılması bayilik lisansına sahip satıcı tarafından gerçekleştirilir” hükmüne yer verildi.

1 OCAK 2025’TE YÜRÜRLÜĞE GİRDİ

Sektörün uzun zaman beklediği Torba Kanun düzenlemesi 1 Ocak 2025’te yürürlüğe girdi. Kanunun sektör için artılarını, eksilerini, uygulamadan beklenen sonuçlara dair sorularımızı sektörün değerli temsilcileri TABGİS Başkanı Murat Bilgin ve ADER Yönetim Kurulu Başkanı Cemil Direkci, Enerji Petrol Gaz için cevapladı.


TABGİS Başkanı Murat Bilgin

“ŞİMDİYE KADAR KONUYLA İLGİLİ ÜRETİLEN ÇÖZÜMLER HEP SEKTÖR ODAKLIYDI”

İstasyon dışı satışlara getirilen sınırlamayı genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dış satışlar konusu sektörümüzde kaçakçılık ve kayıt dışı uygulamalar açısından bizim zaten kontrolsüz olarak gördüğümüz ve hep işaret ettiğimiz bir alandı. Bu konuyla ilgili geçmişte çok farklı çözüm önerileri üzerinde çalışıldı. Bunlardan biri de Ticaret Bakanlığı tarafından 2021-2023 yıllarını kapsayan Akaryakıt Kaçakçılığı ile Mücadele Eylem Planı’ndaki bayi dış satışlarına belirli bir limit konulmasıydı. Elbette TABGİS olarak bayilerin dış satışlarına limit getirilmesinin sorunun kaynağına yönelik bir çözüm olamayacağı ve serbest piyasaya da aykırı olacağı gerekçesiyle bu öneriye karşı çıktık. Çünkü sorunun kaynağı esasen tüketici tarafında cereyan ediyordu.

Bu esnada akaryakıt sektöründe teminat uygulaması görüşmeleri başlamıştı. Biz teminatın tüm bayilerden alınması yerine sadece dış satışı olan bayilerden ve dağıtım şirketlerinden alınmasının daha doğru olacağını düşündüğümüzden görüşmelerimizi de bu öneri doğrultusunda gerçekleştirdik. Ancak, TBMM komisyon görüşmelerinde teminatın tüm bayilerden alınmasına karar verildi ve kanun da bu şekilde yürürlüğe girmiş oldu.

Yani şimdiye kadar konuyla ilgili üretilen çözümler hep sektör odaklıydı. Bu yüzden biz daha çok, tüketici tarafında alınması gereken tedbirler üzerinde çalışarak orayı gündemde tutmayı doğru buluyorduk. Dış satışlarda meydana gelen kaçakçılığın bir ayağı sektördeyse diğer ayağı da tüketici tarafındaydı. Oysa düzenlemelerin hedefinde hep sektör vardı. İşte bu nedenle yapılan son düzenlemenin tüketici tarafını da içererek belirli kısıtlama ve yükümlülükler getirilmesini oldukça olumlu buluyoruz.

“Ve benzeri” ifadesinin düzenlemeden çıkarılmasıyla birlikte kapsamın daraltılmasının sahadaki uygulamaya nasıl yansıyacağını düşünüyorsunuz?

Şüphesiz ki olumlu yansıyacaktır. Kanun ve kanuna dayalı düzenlemelerde “ve benzeri” gibi belirsiz ve yoruma açık ifadelerin zaten kullanılmaması gerekir. Öncelikle hangi durumların kapsama girdiği anlaşılamadığından hukuki bir belirsizlik oluşuyordu. Bu ifade adeta bir joker gibi neyi isterseniz onun yerine kullanacağınız bir keyfiyet doğuruyordu bize göre. Nitekim, zamanla başta inşaat ve nakliye olmak üzere bir pompa bir depo kurup akaryakıt almak yaygınlaştı ve beraberinde türlü kayıt dışı uygulamaları da getirdi.

Şimdi bu düzenlemeyle aslında işin esasına dönmüş olduk. Trafiğe çıkmasında sorun olmayan, istasyonlardan yakıt almaya uygun kamyon, otobüs, minibüs gibi araçlar artık istasyonlara geliyorlar. Bu da önemli bir kazanımdır.

Yeni düzenlemeyle amaçlanan kaçak ve kayıt dışı uygulamaların önlenmesi hedefinin bu haliyle gerçekleşeceğini düşünüyor musunuz?

Sektörde kaçak ve kayıt dışının engellenmesi için zorunlu birçok uygulama var ve bunlara UTTS gibi yenileri de ekleniyor. Ancak, tüm bunların dışında yerinde denetim yapılmadığı sürece kaçak ve kayıt dışı ekonomiyle mücadelede hedefin hep birkaç adım gerisinde kalacağımız kesin. Dış satışlarda da bu geçerli. Ayrıca bu konuda bizi hedefe yaklaştıracak önlemlerden biri de kendi ikmal ve depolama düzeneği bulunan noktaların bir envanterinin oluşturulmasıdır. Şu anda böyle kaç yer var bilemiyoruz.

Ama şunu biliyoruz ki kendi ihtiyaçları için akaryakıt depolama ve ikmal düzeneği bulunduranların İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin 5/o maddesi gereğince depolama hacimlerine göre gayrisıhhi müessese ruhsatı almaları zorunlu. Denetimin etkin olabilmesi için öncelikle bu zorunluluğun peşinden gidilerek ruhsat kontrollerinin yapılması, olmayan yerlerin ise ruhsat alıncaya kadar kendi düzeneklerini kullanmaktan men edilmeleri gerektiğini düşünüyoruz.

Sonuçta tonaj olarak daha az olmasına rağmen akaryakıt istasyonları gibi buralarda da tehlikeli madde depolanıp ikmal ediliyor. Bizler, istasyonlarımızda zorunlu olarak otomasyon sistemleri kuruyoruz, TSE standartları, yangın yönetmeliği gibi birçok teknik düzenlemeye uyuyoruz. Bu kadarla da kalmıyor, çevre mevzuatı çerçevesinde atıkların bertaraf edilmesi, toprak kirliliği gibi yükümlülüklerimizi harfiyen yerine getiriyoruz. İş Sağlığı Güvenliği Uzmanı, Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanı gibi zorunlu hizmetleri alıyoruz. Bir taraftan kayıt dışı ekonomi ve kaçak akaryakıtla mücadele kapsamında mali mevzuat gereği e-defter, e-irsaliye uygulamaları, teminat uygulaması, yeni nesil yazarkasa, UTTS vb. daha birçok yükümlülüğü de yerine getiriyoruz. Bunların hepsi hem kaçakçılık hem de sağlık-emniyet-çevre güvenliği açısından geçmek zorunda olduğumuz güvenlik duvarlarımız. Peki, bu yerlerde hangi tedbirler alınıyor? Hangi yükümlülüklere uyuluyor?

Bunların yerine getirilmesi için illa istasyon statüsünde bir işletme olunmasına gerek yok. Yangın yönetmeliğine göre parlayıcı ve patlayıcı maddeler ile akaryakıtların imal edildiği, depolandığı, doldurma-boşaltma ve satış işlerinin yapıldığı her yer yüksek tehlikeli yerler olarak tanımlanmış. Buralarda da satış ve imal dışındaki diğer faaliyetlerin hepsi yapılıyor. Elbette buralar istasyonlar gibi tonajlı depolama ve ikmal alanları değil, ticari amaçlı değil, kamuya açık alanlar değil ama kendi özel alanları içinde de olsa mevzuat karşısında ruhsat almakla yükümlü kılınmışlar. Dolayısıyla bir asgari yükümlülük olarak her şeyden önce can ve mal güvenliği açısından ruhsat denetimlerinin artırılması gerekli. Bunun bir faydası da bize ruhsat türü ve sayılarına göre kendi ikmal ve depolama alanına sahip kaç nokta olduğunu gösterecek olmasıdır. Bu denetimi de kolaylaştıracaktır.

Ancak dış satışlarla UTTS arasında ters bir denklem var. Buna bir çözüm getirilmezse yapılan düzenlemeden randıman alamayız. Dış satış yapılan bu yerlerin akaryakıt harcamasını gider olarak göstermeleri için UTTS takılı pompadan yani istasyondan gidip ikmalde bulunmaları gerekiyor. Ama bir yandan da buralara tanınmış bir hak var, istasyona gitmeden toplu alım yapabiliyorlar. Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi kapsamında muaf tutulan yerlerdeki araçların akaryakıt harcamalarının nasıl gider olarak gösterileceğine sektörün de görüşü alınarak EPDK ve Gelir İdaresi Başkanlığı’nın bir an önce açıklığa kavuşturması gerekiyor. Diğer yandan, gerek bu çelişki nedeniyle gerekse bu konuya yönelik denetim henüz bulunmadığından bazı nakliye, personel taşımacılığı yapan firmalar gibi, dış satış kısıtlamasına dahil olan firmaların eskiden olduğu gibi kendi depolarına alım yapmayı sürdürdükleri yönünde de sahadan duyumlar alıyoruz.

Dış satışın sadece bayilik lisansı sahiplerince yapılacak olması, bu alandaki suistimallerin önlenmesi açısından yeterli bir önlem mi?

Dış satış zaten hep bayiler tarafından yapılıyordu. Ancak zaman içinde bazı sapmalar oldu. Dış satışın bayiler üzerinden gerçekleşmesi öncelikle sektörel denetimin kolaylaşması açısından önemli. Düzenlemede bayilerin bu konudaki yetkilerinin ve yükümlülüklerinin altı çizilmiş oldu sadece. Yalnız biliyorsunuz burada yıllık 5 bin tonluk yasal bir sınır var. O da sadece serbest kullanıcı lisansı sahibi olanlar için tanınmış bir hak. Dağıtım şirketleri serbest kullanıcı lisansına sahip olanlara doğrudan satış yapabiliyor. Suistimallerin ortadan kaldırılmasına gelince, düzenleme bunu tek başına sağlayamaz elbette. Bunun için fiili denetimlerin mutlaka artırılarak caydırıcılık sağlanması gerektiğini düşünüyoruz.

Ancak bayilerin de dış satışlar konusunda artık çok daha dikkatli ve seçici olmaları gerekiyor. Çünkü herhangi bir yanlış yüklü bir para cezasına sebep olabilir. Öncelikle şantiye kavramını iyi bilmek gerekiyor. Mesela, mahalle arasındaki bir bina inşaatı bayilerin dış satış yapabileceği bir şantiye değildir. Bu sınırları EPDK belirledi. Bayiler belirli büyüklüğe ulaşmış olan yani içinde araç, gereç ve malzemenin korunduğu, çalışma ve barınma alanı olan bürolar, lojmanlar, işçi barakaları, atölyeler, garajlar, bakkal, kantin, yemekhane, fırın, ambar, sağlık merkezi ve benzeri tesisler bulunan şantiyelere satış yapabilirler.

Aynı şekilde, her taşerona da dış satış yapılamaz. Bayiler taşeronun şantiye müteahhidiyle yazılı sözleşmesi olup olmadığını sorgulamalılar. Ayrıca, taşeronun deposu mutlaka sözleşmeli olduğu bu şantiye alanında kurulu olmalı ve alımı taşeronun kendisi yapmalı. Bizim meslektaşlarımıza önerimiz müşterilerinden dış satım yolu ile yakıt almaya yetkili oldukları ve EPDK düzenlemelerindeki kriterleri sağladıklarına dair taahhüt almalarıdır. Bu konuda yardım isteyenler TABGİS’i arayabilirler.

Sizce bu düzenleme, önümüzdeki dönemde bayilik yapısını ve sektördeki rekabet ortamını nasıl etkileyecek?

Düzenlemeyle trafiğe çıkmasında güçlük olmayan araçlar istasyonlara yönlendirilmiş oldular. Belki bazı yerlerde istasyon içinde yoğunluk yaşanması ve genelde büyük depolu araçların daha çok istasyonlara yönelmesi nedeniyle operasyonel zorluklar oluşabilir. Ama işin özünde bayiler lehine pazarın korunması ve müşteri portföyünün artırılması anlamında olumlu sonuçları olacaktır.

Bir de bayiler dışında bu yerlere akaryakıt temin eden, yasal olmayan diğer odakların devre dışı kalmasını da sağlayacaktır. Sektörü yoran ve rekabeti de olumsuz etkileyen en önemli unsur kaçakçılık. Kaçakçılığın engellenmesi her şekilde sektörün rekabetine olumlu yansır. Mesela özellikle inşaat sektöründe dış satış olarak aldığı akaryakıtı bir ödeme aracı olarak kullananlar olduğunu duyuyorduk. Kendi ihtiyacı için şantiyeye alınan yakıtı kendi araçlarının kullanımı dışında borçlu olduğu bir taşerona veya hizmet aldığı bir firmanın araçlarına vermek suretiyle bunu bir ödeme aracı olarak kullanıp böylece çift taraflı vergi kaçırılan illegal uygulamaların azalması da sağlanacaktır.



ADER Yönetim Kurulu Başkanı Cemil Direkci

“BU DEĞİŞİKLİĞİN TEK BAŞINA YETERLİ OLMAYACAĞI VE BAZI RİSKLER TAŞIDIĞI AÇIK”

İstasyon dışı satışlara getirilen sınırlamayı genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından yayımlanan bilgi notunda, bu değişikliğin araçlara yapılacak ikmali düzenlediği belirtiliyor. Bu kapsamda, araçların kullanımı ve ikmal süreçlerine dair belirli sınırlamalar ve düzenlemeler getirildi.

Bu tür düzenlemeler, akaryakıt sektöründe şeffaflık ve denetimi artırmayı, haksız rekabeti önlemeyi ve tüketici haklarını korumayı amaçlıyor. Ancak, uygulamada karşılaşılabilecek zorluklar ve sektör paydaşlarının adaptasyon süreci dikkate alındığında, değişikliğin etkilerinin dikkatle izlenmesi ve gerektiğinde ek düzenlemelerle desteklenmesi önem arz ediyor.

Sonuç olarak, 9. maddenin 7. fıkrasındaki bu değişiklik, akaryakıt ikmal süreçlerinde daha disiplinli ve denetlenebilir bir yapı oluşturmayı hedefliyor. Ancak, uygulamadaki sonuçlarının ve sektöre etkilerinin zamanla daha net bir şekilde ortaya çıkacağı öngörülüyor.

“Ve benzeri” ifadesinin düzenlemeden çıkarılmasıyla birlikte kapsamın daraltılmasının sahadaki uygulamaya nasıl yansıyacağını düşünüyorsunuz?

Eski düzenlemede geçen “ve benzeri” ifadesi, araç tanımı dışında kalan ama benzer amaçla kullanılan ekipman, sistem veya düzeneklerin de denetlenmesine veya yasaklanmasına olanak tanıyordu. Bu ifade sayesinde EPDK ve denetim birimleri, gri alanları da kapsama alabiliyor ve bazı uygulamalara yaptırım uygulayabiliyordu.

Yeni düzenleme ile bu esneklik ortadan kalktı. Artık sadece doğrudan mevzuatta tanımlanmış araçlar ve sistemler kapsam içinde değerlendirilecek.

Konunun sahadaki yansımalarına gelince;

“Ve benzeri” ifadesinin çıkarılmasıyla birlikte denetim yetkisinin daralacağı, yorum esnekliğinin azalacağı, bununla birlikte uygulama netliğinin artacağı öngörülüyor.

Dolayısıyla bu düzenleme, hukuki kesinlik sağlarken uygulama alanında bazı riskler doğurabilir. Bu nedenle ikincil düzenlemelerle desteklenmesi ve sahadaki etkilerinin dikkatle izlenmesi büyük önem taşıyor.

Yeni düzenlemeyle amaçlanan kaçak ve kayıt dışı uygulamaların önlenmesi hedefinin bu haliyle gerçekleşeceğini düşünüyor musunuz?

Yeni düzenlemede “ve benzeri” ifadesinin çıkarılmasıyla kapsamın daraltılması, aslında hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik adına olumlu bir adım olarak görülebilir. Ancak, kaçak ve kayıt dışı uygulamaların önlenmesi hedefi açısından bu değişikliğin tek başına yeterli olmayacağı ve bazı riskler taşıdığı açık.

Yapılan değişikliğin temel hedeflerinden biri, sahada yaşanan usulsüz yakıt ikmallerini ve taşıt dışı akaryakıt kullanımını sınırlamak. Ancak kapsam daraldığı için hileli yöntemlere alan açılabilir ve kötü niyetli kullanıcılar bu açıklığı kötüye kullanabilir.

Dış satışın sadece bayilik lisansı sahiplerince yapılacak olması, bu alandaki suistimallerin önlenmesi açısından yeterli bir önlem mi?

Dış satışın sadece bayilik lisansı sahiplerince yapılacak olması, kaçakçılık ve kayıt dışı faaliyetlerin önlenmesine yönelik olumlu bir adım olsa da tek başına yeterli bir önlem değil. Bu tür düzenlemeler, sorunun bir yönünü hedef alırken sistemin bütününde başka açıklar kalabildiğinden destekleyici denetim ve takip mekanizmalarıyla güçlendirilmeli.

Sizce bu düzenleme, önümüzdeki dönemde bayilik yapısını ve sektördeki rekabet ortamını nasıl etkileyecek?

Bu düzenleme – yani dış satışların yalnızca bayilik lisansı sahiplerince yapılabilmesi – petrol piyasasında rekabet yapısını ve bayilik ilişkilerini doğrudan etkileyecek önemli bir gelişme. Kısa vadede bazı firmalar için kısıtlayıcı görünse de uzun vadede daha düzenli, şeffaf ve denetlenebilir bir yapı yaratma potansiyeli taşıyor.

Bu düzenlemenin;
Bayilik yapısına etkisi:

• Lisanslı ve kurumsallaşmış bayiler, dış satış yetkisine sahip oldukları için pazarda daha fazla satış hacmine ulaşabilir.

• Bu durum özellikle kurumsal müşterilere dış akaryakıt ikmali yapan bayiler için önemli bir rekabet avantajı yaratır.

• Lojistik, ekipman ve dış satış için gereken idari yükümlülükleri karşılayamayan küçük ölçekli bayiler, bu pastadan pay alamayabilir.

• Rekabet koşulları küçük bayiler aleyhine bozulabilir ve bazıları sektörden çekilmek zorunda kalabilir.

• Dağıtıcılar, daha çok dış satış yapabilen bayilere öncelik tanımaya başlayabilir. Bu da bayilik sözleşmelerinde yeniden yapılanmalara yol açabilir.

Rekabet Ortamına Etkisi

• Kayıt Dışı Faaliyetlerin Azalması Rekabeti Dengeleyebilir

• Herkesin aynı kurallar çerçevesinde hareket etmesi (lisanslı satış, fatura zorunluluğu, otomasyon) rekabeti daha adil hale getirebilir.

• Kayıt dışı çalışanların avantajı ortadan kalktığında, dürüst çalışan bayiler güçlenebilir.

• Pazar konsolidasyonu ve tekelleşme riskini arttırabilir. Büyük oyuncular, dış satışın kontrolünü ele geçirerek pazarı domine edebilir.

• Küçük bayilerin dışlandığı bir sistemde bölgesel tekelcilik riski doğabilir.

• Dış satışa yetkili sınırlı sayıda bayinin olması, fiyat rekabetini sınırlayabilir.

• Bunun yerine hizmet kalitesi, hız, mobil ikmal sistemleri gibi unsurlar ön plana çıkabilir.

• Dağıtıcı firmalar, dış satış performansı yüksek bayilere daha fazla destek ve prim uygulamaları geliştirebilir.

• Dış satış kabiliyeti olmayan bayilerin dağıtıcıyla ilişkileri zayıflayabilir. Bu da sektörde yeni bir “performans odaklı bayilik sınıflandırması” eğilimi yaratabilir.