2050’lere kadar petrolde yüzde 59, doğal gazda yüzde 66 düşüş olacak

Norveç merkezli DNV’nin yayımladığı Enerjide Dönüşüme Bakış raporuna göre, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte enerjide tedarikçilerini çeşitlendirme ve alternatif kaynaklara yönelme yolunu seçen AB, nüfusun düşmesi ve GSYİH’nin artmasıyla birlikte 2050’lere kadar fosil yakıtlarda keskin bir talep azalışı yaşayacak.

2050’lere kadar petrolde yüzde 59, doğal gazda yüzde 66 düşüş olacak
SONER OKUR
  • Yayınlanma29 Nisan 2024 13:40
  • Güncelleme15 Mayıs 2024 09:58

Avrupa Birliği’nin (AB) enerji bağımsızlığı isteği tarihi, jeopolitik ve ekonomik sebeplerle iç içe geçmiş durumda. Geleneksel olarak Rus gazı ve Orta Doğu petrolü olmak üzere dış enerji kaynaklarına bağımlı olan AB’nin Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından gerçek bir dönüşüm yönünde harekete geçtiği 2021’de yüzde 55 seviyesinde gerçekleşen enerjide ithalata bağımlılık konusunda artık ciddi adımlar attığı görülüyor. Norveç merkezli bağımsız raporlama ve sınıflandırma kurumu Det Norske Veritas’ın (DNV) yayımladığı Enerjide Dönüşüme Bakış – 2050 Tahminleri raporu, AB’nin bu dönüşümünü kapsamlı bir şekilde inceliyor.

Deniz Yaşayan / İstanbul

DNV’nin raporunda dikkat çeken ilk husus AB’deki talebi azaltma girişimleri. Buna göre, öncelikle doğal gaz talebini azaltma yönündeki düzenlemelerin tüketimde yüzde 18’lik bir düşüşe neden olduğu belirtiliyor. 2024’ün ilk çeyreğiyle birlikte AB’nin ABD, Orta Doğu, Afrika ve Güney Amerika’daki birçok tedarikçi ülkeyle de LNG ithalatında kapasite artırımına gittiği dikkatlerden kaçmıyor. Bu, Rus gazına kıyasla çok daha pahalı olması sebebiyle kamuoyunda oldukça tartışılan bir yol olsa da AB’nin buradaki pahalılığı talebi azaltarak bir şekilde yumuşatmak istediği anlaşılıyor. Nitekim AB 2030 yılına kadar nihai enerji tüketimini yüzde 11,7 oranında azaltmayı hedefliyor.

NÜKLEER VE HİDROENERJİ YÜKSELİYOR

Burada Fransa ve İsveç’e bir parantez açmak gerekiyor. Bu ülkeler enerjide özerkliği sağlamak açısından nükleer enerjide önemli bir yükseliş kaydettiler. Fakat bu, Almanya gibi daha çok yeşil enerjiye odaklanan ve Fukuşima benzeri potansiyel bir riske dikkat çeken ülkelerce eleştiriliyor. Norveç ve İsviçre ise daha çok hidroenerji yönelmiş görünüyor. Dolayısıyla tüm bu veriler ve hedefler, tüm AB ülkelerinin ortak bir tutumundan çok farklı taktiklerle ulaşılmak istenen bir strateji olarak değerlendirilebilir. Nüfus da talebin düşüşünde önemli bir etken. AB’de, gelişmekte olan ülkelerin aksine önümüzdeki 30 yılda nüfusun 540 milyon civarında sabit kalması ancak gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) yüzde 39 artması bekleniyor. Bu da enerji talebinin yüzde 21 azalması demek, çünkü daha verimli enerji sistemlerine erişim nüfusun artmaması ve satın alma gücünün artması bakımından mümkün olabilecek. Ayrıca, kamuya yönelik birtakım tedbirler de bu ivmeyi güçlendirecek. Böylece petrol talebi 2022’de 22 EJ’yken 2050’de 7,7 EJ’lere, doğal gaz talebi de 18 EJ’den 6,9 EJ’ye düşecek.

KARA YOLU TAŞIMACILIĞININ ELEKTRİFİKASYONU ARTACAK

2050 yılına gelindiğinde AB’nin elektrik talebinin 2022’deki 3,4 PWh’den 6,6 PWh’ye çıkacağı tahmin ediliyor. Bunun günlük hayatta görülebilecek en belirgin izi muhtemelen kara yolu taşımacılığının elektrifikasyonu olacak. Çünkü sadece kara yolu elektrifikasyonundaki değişim, 2050 yılına kadar yıllık 900 TWh’lık bir elektrik talebine yol açacak ve bu, AB’nin mevcut elektrik tüketiminin üçte biri anlamına geliyor. DNV, bu artan talebin karşılanması için güç ağlarının birbirine optimize edilmesi, güçlendirilmesi ve genişletilmesi gerektiğini dile getiriyor.

‘GELENEKSEL’ SEKTÖRLER DEĞİŞİYOR

Bir başka “dönüşüm” örneği olarak geleneksel enerji tüketiminin kalesi olarak algılanan imalat sektörüne bakılabilir. 2050 yılına gelindiğinde 17,9 milyon tonluk hidrojenin AB’deki bu sektördeki ihtiyacın yüzde 20’sini karşılaması bekleniyor ki bu yüzde 6’lık küresel ortalamanın çok üzerinde. Tarihsel olarak kömüre bağlı olan demir-çelik endüstrisinde de hidrojen bazlı üretim tekniklerine geçişle birlikte bu derin “dönüşüm” kendisini gösterecek. Öyle ki 2050’lere gelindiğinde hidrojen, AB’nin çelik endüstrisi talebinin yarısını karşılayabilecek.

Danimarka, Fransa, İtalya, Almanya ve İspanya, DNV’nin raporuna göre söz konusu bu dönüşüme öncülük ediyor. Bu dönüşüm daha önce de belirtildiği gibi AB’nin enerji ithalatının biteceği anlamına gelmiyor, nitekim bu olası değil ancak hem enerji kaynaklarının çeşitlenmesi Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte açığa çıkan “bağımlılık” problemini büyük ölçüde çözmüş olacak hem de temiz enerjiye yönelim, talebin düşüşü ve verimliliğin artışıyla emisyonlar 2022’deki seviyesine kıyasla 2050’de yüzde 83 oranında azaltılmış olacak. Bu da sadece AB’nin değil, gezegenin geleceğine dair bir “dönüşüm” demek.

ENERJİ KAYNAKLARI ÇEŞİTLENİYOR

1980’lerde fosil yakıtlar AB’deki toplam enerji tüketiminin yüzde 92’sini oluştururken 2022’lere gelindiğinde bunun, özellikle kömür tüketimindeki keskin düşüşle birlikte, yüzde 70’lere düştüğünün altı çiziliyor. Öyle ki 1980’lerde 21 EJ seviyelerinde zirveyi gören kömür 2022’de EJ’lere düştü. Yenilenebilir enerji kaynaklarındaki yatırımların da önemli sonuçları var. 2050’lerde enerji kompozisyonunun yüzde 23’ünün güneşten gelmesi ve yüzde 21’le kara ve deniz bazlı rüzgar santrallerinin de onu takip edeceği vurgulanıyor. Nükleer, hidroelektrik ve biyoenerjinin ise mevcut durumunu sürdürmesi bekleniyor.

Yine de enerjide kendine yeterliliği sağlamak sadece talebi düşürerek, temiz enerji yatırımlarını artırarak ya da kaynakları çeşitlendirerek ulaşılabilir bir hedef olarak gözükmüyor. Nitekim 2022’de dünyanın birincil enerji ithalatçısı olarak pozisyonunu koruyan AB’nin petrolünün yüzde 69’unu ve doğal gazının da yüzde 57’sini dış kaynaklardan ithal ettiği gerçeğinin DNV raporunda özellikle altı çiziliyor ve asıl stratejinin yerel enerji üretimini artırma ve çeşitlendirilerek tek bir ülkeye bağımlı olmaktan çıkarılmış ithalat olduğu kaydediliyor. Bu kapsamda Norveç gibi ülkelerde üretimin güçlendirilmesi, Kuzey Amerika’dan LNG ithalatının artırılması ve yukarıda da belirtildiği üzere temiz enerji kaynaklarına yönelişle birlikte teşvik edilecek talepteki düşüşle 2050 yılına kadar 2022’deki ithalat verilerine kıyasla petrolde yüzde 59, doğal gazda yüzde 66’lık bir düşüş hedefleniyor.