‘2022 yılında fatura ticaretini bitirme konusunda çok ciddi adımlar atıldı’

Enerji Petrol sponsorluğunda düzenlenen, Enerji Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Sertaç Komsuoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleştirilen ‘Büyük Bayi Buluşması’nda, EPDK LPG Piyasası Dairesi Başkanı Mevlüt Alkan, EPDK Petrol Piyasası Dairesi Grup Başkanı Özgür Çakır, TABGİS Başkanı Ferruh Temel Zülfikar ve PÜİS Başkanı İmran Okumuş konuşmacı olarak yer aldı.

EPDK Petrol Piyasası Dairesi Grup Başkanı Özgür Çakır

“TEMİNAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ KONUSUNU CİDDİYE ALIN”

Malum gündem yoğun. 3 yıl aradan sonra insanlar bir araya gelmeyi ve konuşmayı özlemişler. Sayın  başkanlar kendi çerçevelerinden bakarak durumu anlattılar. Kar marjı ile alakalı çok kısa bir şey söylemek istiyorum; başkanların dediği gibi fiyatlar serbest. Fakat Kurum’un rolü de bu fiyatları izlemek. Neticede bu fiyatlar tüketicinin hakkı. Bu kar marjı olayına bu perspektiften bakarak kimsenin hakkının kimsede kalmaması için uğraşıyoruz. Konunun bu açıdan değerlendirilmesini istiyorum.

Nisan ayındaki kanun değişikliği Teminat Yükümlülüğüne ilişkin bir düzenleme getirdi. Vergi Usul kanunun ilgili tebliği yayınlanmadan önce faaliyetlerine devam edenler Mayıs sonuna kadar teminat yükümlülüğünden muaflar bu saatten sonra lisans alanlar 1.3 Milyon TL teminat vermeleri gerekiyor. Uygulama Eylül ayında başladı. Fakat ilk lisansların verilmesinin ardından ilgili vergi dairelerinden teminatların yerine getirilmediğine dair bildirimler gelmeye başladı. Anladık ki bu konu yeterince anlaşılamamış. Buradan bir kez daha detaylandırmak istiyorum ki bu konu önemli. Neden önemli; Kanun kapsamında istenilen teminatı vermeyenlerin ilgili piyasa faaliyeti teminat verilinceye kadar durdurulur ve bu süre içinde söz konusu tesis veya faaliyet için başka bir gerçek veya tüzel kişiye de lisans verilmez. EPDK’nın buradaki rolü çok sınırlı ve sadece uygulayan konumunda. Bağlı olduğunuz vergi dairesi bildirimi yaptığı an faaliyetin durdurularak özel usulsüzlük cezası uygulanması gündeme geliyor. 31 Mayıs tarihi itibariyle de tüm bayiler bu kanun kapsamına girecek. Bu tarihte bunun yapılmaması durumunda maalesef faaliyetin durdurulması gerekecek. Bu durumu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu konuyu lütfen ciddiye alın. Hiçbir bayiye bu sebeple yaptırım uygulamak istemiyorum. Bu işin şakası yok. Bayilerimiz bu konuda lütfen hassas olsunlar.

Bir diğer önemli gündem maddemiz ise “Sahte/Yanıltıcı Belge ve Sistemlere Müdahale” konusu. Bunun yaptırımları kaçakçılık yaptırımlarıyla eş değer hale geldi. Bu ne demek? Başlatılan inceleme neticesinde vergi incelemesi sonuçlanıncaya kadar söz konusu tesis için başka bir gerçek veya tüzel kişiye lisans verilmez. Hazine ve Maliye Bakanlığınca yetkilendirilmediği halde, ödeme kaydedici cihaz mührünü kaldıran, donanım veya yazılımını değiştiren veya yetkilendirilmiş olsun ya da olmasın ödeme kaydedici cihazın hafıza birimlerine, elektronik devre elemanlarına veya harici donanım veya yazılımlarla olan bağlantı sistemine ya da kayıt dışı satışın önlenmesi için kurulan elektronik kontrol ve denetim sistemleri veya ilgili diğer sistemlere fiziksel veya bilişim yoluyla müdahale ederek; gerçekleştirilen satışlara ait mali belge veya bilgilerin cihazda kayıt altına alınmasını engelleyen, cihazda kayıt altına alınan bilgileri değiştiren veya silen, ödeme kaydedici cihaz veya bağlantılı diğer donanım ve sistemler ya da kayıt dışı satışın önlenmesi için kurulan elektronik kontrol ve denetim sistemleri veya ilgili diğer sistemler tarafından Hazine ve Maliye Bakanlığı veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarına elektronik ortamda iletilmesi gereken belge, bilgi veya verilerin iletilmesini önleyen veya bunların gerçeğe uygun olmayan şekilde iletilmesine sebebiyet verenler üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bu önemli konuda da herkesin çok hassas olması gerekiyor. Şu andaki devlet politikası bu konuda sıfır tolerans tanıyor. En ufak bir hata çok ciddi yaptırımlara sebep oluyor. 2022 yılında sahte yanıltıcı belge, fatura ticaretini bitirme konusunda çok ciddi adımlar atıldığını düşünüyorum. Bu uygulamanın sonucunda işini hakkıyla yapan bayilerin korunmasını amaçlıyoruz.

Vergi/SGK prim borcu hakkında belirlenen Kanuna göre dağıtıcı, ihrakiye teslimi ve bayilik lisansları ile Kurum tarafından belirlenen diğer lisans türlerine ilişkin olarak lisans başvurusu, lisans tadili veya lisans süresi uzatılmasına ilişkin taleplerin yerine getirilmesi için Sosyal Güvenlik Kurumuna vadesi geçmiş prim ve idari para cezası borcu ile vergi dairelerine vadesi geçmiş borcun bulunmaması şarttır. Dolayısıyla bu kanun, vergi borcunu ödemeden ticaret yapanlarla vergilerini zamanında ödeyen bayiler arasında haksız rekabeti önlemeye ilişkin atılmış önemli bir adımdır. Bu kapsamda 200 milyon TL’nin üzerinde tahsilat sağlandı.

Bir diğer önemli yeni gündemimiz de ‘Satıştan Kaçınma ve Sınırlı Satış’. Son 1 ay içinde 300’ün üzerinde satış yapılmadığına veya sınırlı satış yapıldığına ilişkin şikayet Kuruma ulaştı. Şikayetin konusu zam günleri istasyonların yakıt vermemesi veya sınırlı miktarda yakıt vermesi. Bayiler otomasyon sistemi kapsamında o kadar yakından izleniyor ki satışlarla ilgili tüm bilgilere bu sistemden ulaşmak mümkün. Bunlar tek tek inceleniyor. Bu şikayetler bizi oldukça üzüyor. Çünkü sektör ‘stokculuk yapıyorlar’ söylemini hak eden bir sektör değil. Bunların münferit olaylar olduğuna inanmak istiyorum. Şikayetleri tek tek inceleyip bu konuda sıfır tolerans veriyoruz. Bu konudan kimsenin şüphesi olmasın.

Dağıtıcı ve bayi marj paylaşımı konusunda 2019’da ciddi bir düzenleme yapıldı. İlgili mevzuata göre dağıtıcı sorumluluğunda olan veya bayiye teslimden önceki aşamalarda gerçekleştirilen iş ve işlemlere ilişkin maliyetler herhangi bir ad altında bayilere ayrıca yansıtılamaz.  Bayilik faaliyetleri kapsamında dağıtıcıdan hizmet alınması sonucu ortaya çıkan maliyetlere istasyon kira gideri, kıyafet gideri, nakliye gideri, tank temizliği gideri, eğitim gideri, kalibrasyon gideri, demontaj gideri vb. hangi tarafın ne oranda katlanacağı hususu sözleşmelerle belirlenir. Bayi marjı, ilgili bayiye harmanlama maliyeti dahil en yakın rafineri çıkış fiyatı ile akaryakıt dağıtım fiyatı arasındaki farktan az olmayacak şekilde dağıtıcı ile bayi arasında serbestçe belirlenir.

Elektronik sistemler ile yapılan satışlarda esas alınan toplam marj, indirimsiz satış fiyatı üzerinden hesaplanır. Her hal ve durumda sözleşmelerde açık şekilde ismi zikredilmeyen, kapsamı ve mahiyeti tereddüte mahal bırakmayacak şekilde tanımlanmayan hiçbir maliyet, bedel veya ücret bayilere yansıtılamaz. Bu Karar çerçevesinde taraflar birbirlerine düzenledikleri faturaların kapsamına ve fatura bedeline yönelik detaylı bilgilendirme yapar.

EPDK LPG Piyasası Dairesi Başkanı Mevlüt Alkan

“TÜM DÜNYADA LPG KULLANIMI ARTACAK”

Dünya’da yaklaşık 100 yıldır ticari olarak kullanılan LPG, yaklaşık 60 yıldır Türkiye’de kullanılmaktadır. 1961 yılından (ilk dolum tesisi) itibaren tüplü LPG faaliyeti başlamıştır. 1970’lerden itibaren önce sanayide, sonra diğer alanlarda dökme gaz olarak LPG kullanımı başlamıştır. Dünya’da yaklaşık 70 yıldır ticari olarak kullanılan otogaz LPG, 1995 yılından itibaren Türkiye’de kullanılmaktadır.  1960’lı yıllarda 3 dağıtım şirketi varken 1970’li yıllarda şirket sayısı 9’a çıkmıştır. 1960-1970 yılları arasında şirketlerin kendi oluşturdukları davranış kodları çerçevesinde işleyen serbest piyasa yapısı mevcuttur. 1970-1998 yılları arasında sektörde fiyat düzenleme ve izin verme faaliyetleri Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmüştür. 1998 ila 2005 yılları arasında ise fiyatlarda ABD dolarına endeksli bir çalışma esası benimsenmiştir.

Düzenlemelere olan yaklaşımımız; ihtiyaç yoksa hiç düzenleme yapma, ihtiyaç varsa az ve öz düzenleme yap, mümkün olduğu kadar düzenleme kaynaklı maliyetleri asgari düzeyde tut, teknolojiyi kullan ve muhatapların da kullanmasını teşvik et,  mümkün mertebe serbest piyasanın işleyişine müdahale etme, sektörün davranış kodlarını kendisinin oluşturması konusunda inisiyatif almasını teşvik et, mevzuat elverdiği sürece, cezalandırma mekanizmalarını son çare olarak düşün, izle/geri bildirimleri al, ihtiyaç varsa değişiklik/düzeltme yap, şeklindedir.

Türkiye; toplam LPG tüketiminde Dünya’da 13’üncü, Avrupa’da ise Rusya’dan sonra 2’nci sırada yer almaktadır. LPG Üretiminde Dünya’da 35. sırada yer alırken Avrupa’da 9. sıradadır. 2018 ve 2019 yıllarında otogaz tüketiminde 1’inci sırada yer alan Türkiye, 2020 yılında Rusya’dan sonra Dünya’da 2’nci en büyük otogaz tüketicisi olmuştur. Otogaz yakıtlı araç sayısında yüzde 15,9; otogaz istasyon sayısında ise yüzde 13.8’lik pay ile Dünya’da 1’inci sıradadır.

LPG Piyasası genel görünümüne baktığımızda ise, Türkiye’de üretilen LPG, ham petrolün rafine edilmesi neticesinde ortaya çıkan ürünlerden birisidir. Ham petrolde de ithalata bağımlıyız. LPG tüketimi 2000 yılında 4 milyon 481 bin 510 tonla en yüksek seviyesine ulaşmıştır. 2001 yılında yaşanan ekonomik kriz ve sonrasında LPG’ye uygulanan vergilerin arttırılması, ayrıca doğal gaz kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte tüplü ve dökme LPG tüketimi azalmaya başlamıştır. Buna mukabil otogaz LPG tüketimi sürekli artmıştır.

Gelecek Öngörülerimiz ise; dünyada yaşanan enerji ve çevre politikalarındaki değişiklikler, dizel yakıtlı araçlara getirilen kısıtlamalar, pandemi, tüketici tercihlerindeki değişiklikler gibi unsurlar sebebiyle LPG kullanımının artacağını düşünüyoruz. Elektrikli araçların ve şarj ünitelerinin yaygınlaşması, elektrik depolamanın yaygınlaşması ve maliyetinin düşmesi ile şarj sürelerinin kısalması ve uzun mesafe gidilebilmesi gibi unsurlar da LPG sektörü için yaşanacak olumlu olmayan gelişmeler diyebiliriz.

TABGİS Başkanı Ferruh Temel Zülfikar

‘YEGANE SORUNUMUZ KÂR MARJI SORUNU’

Piyasamızdaki yetersiz marjla ilgili konumuza değinecek olursak sorunun alt yapısında iki temel başlık bulunuyor; bunlardan biri mevzuatın içeriği diğeri ise uygulama. Petrol piyasasında akaryakıt ürün fiyatlarını ve marjları belirleyen mevzuat bulunuyor. Petrol Piyasası Kanunu 10’uncu Maddesinde, rafinerici ve dağıtıcı lisansı kapsamında yapılan piyasa faaliyetlerine ilişkin fiyatların en yakın erişilebilir dünya serbest piyasa oluşumu dikkate alınarak, lisans sahipleri tarafından hazırlanan tavan fiyatlar olarak Kurum’a bildirileceği şeklinde bir düzenleme bulunuyor. Bu doğrultuda, Petrol Piyasası Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1/1/2005’den bu yana dağıtıcı payları da dahil olmak üzere kamunun fiyatları dolaylı veya dolaysız olarak belirleyecek tüm uygulamaları sona ermiş oluyor. Bu ayrıca, EPDK’ya yaptığımız bir başvurumuza karşı Kurum tarafından bize verilen bir cevabi yazıda da aynen bu şekilde belirtiliyor. Peki hal böyleyken ‘Akaryakıt Fiyatlarının Takibine İlişkin Kurul Kararı’ neden var? İşte burada işler değişiyor çünkü bu karar toplam dağıtım paylarını doğrudan belirlemeye yönelik bir içerik taşıyor. Neden?

Bizim değerlendirmemiz, Kanun yurtiçi akaryakıt fiyatlarının yani salt ürün fiyatının belirlenmesi için “en yakın erişilebilir piyasa” kavramını getirmiştir. Kanunda ürün fiyatıyla birlikte dağıtım paylarının da bu çerçevede belirleneceğine dair bir düzenleme yapılmamıştır. Bu bakımdan dağıtım payları, birbirinden yapısal olarak farklılıkları bulunan AB ülkeleriyle kıyaslanarak değil tamamen ülkemiz ekonomik koşullarına ve özellikle enflasyona endeksli olarak belirlenmelidir. Biz bunu TABGİS olarak yıllardır söylüyoruz. Karara göre toplam dağıtım payı 4 tane AB ülkesine göre belirlenmek zorunda. Yani biz kendi marjlarımızı belirlerken önce İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya’daki dağıtıcı ve bayilerin toplam marjına bakıyoruz, sonrada onların ortalamasına göre kendi marjımızı belirliyoruz. Peki neden biz AB ülkelerindeki marja göre kendimizi uydurmak zorundayız. Üstelik aramızda bunca fark varken? Nedir bu farklılıklar, bir kez daha hatırlamakta fayda var.  AB’de istasyonların mülkiyetinin yaklaşık yüzde 90’ı dağıtım şirketlerininken ülkemizde istasyon mülklerinin yüzde 90’ı bayilerin üzerindedir. AB’de istasyonların çok büyük bir kısmı self servis olarak hizmet vermektedir. Ülkemizde ise henüz self-servis uygulaması yoktur ve sadece istasyonlarda istihdam edilen kişi sayısı 110 bin kişiyi bulmaktadır.Hem Türkiye’de hem de AB Ülkelerinde akaryakıt satışlarında kredi kartı kullanım oranı çok yüksektir. Ancak AB Ülkelerinde kredi kartı komisyonları banka kartlarında yüzde 0,2 ve kredi kartlarında yüzde 0,3 olup, Türkiye’de şu anda yüzde 1,58 seviyesindedir.

Toplam dağıtım payıyla birlikte bayilerin de kâr marjını etkileyen en önemli unsur söz konusu Kurul kararıdır. Diğer yandan, dağıtım paylarını uzun yıllardır olumsuz etkileyen bir başka konu ise piyasamızda uygulanan tavan fiyat kararlarıdır. EPDK tarafından 2009, 2014, 2015 ve 2021 yıllarında olmak üzere dört defa tavan fiyat kararı alındı ve uygulandı. Her tavan fiyat kararı ne yazık ki sektörümüzü yıllarca geriye götürdü ve sektörün üzerinde dağıtım payları açısından büyük bir erozyon yarattı.  Akaryakıt istasyonlarının üzerindeki bir başka maliyet de kredi kartıyla yapılan satışlar. Akaryakıt sektörü 2021 yılında market, alışveriş, yemek ve çeşitli gıda sektörlerinden sonra kredi kartının en çok kullanıldığı 4’üncü sektör oldu. Geçen yıl litrede 10 kuruş olan bu maliyet bugün 33 kuruşa çıktı ve katlanılamaz boyutlara ulaştı. Henüz BKM’nin Şubat ayı verileri yayımlanmadı ancak geçtiğimiz yılın Ocak ayı verileriyle bu yılı karşılaştırdığımızda arada büyük bir fark oluştuğunu görüyoruz. Kredi kartı işlem adedi yüzde 41, işlem tutarı yüzde 122, banka kartı işlem adedi yüzde 52, işlem tutarı ise yüzde 167 artış göstermiş. Bu çok ciddi bir artış. Bu bakımdan, sektörümüzde nakit ve kredi kartı gibi ödeme seçeneklerine göre farklı fiyatlandırma yapılabilmesine artık imkan tanınmalıdır. Buna yönelik bir düzenleme için sendikamızın çalışması bulunmaktadır. Umarız bu konuda da bayilerin faydasına olabilecek bir gelişme elde edebiliriz. Bir litredeki ortalama istasyon maliyetlerinin dağılımına baktığımızda elektronik satış ve kredi kartı maliyetlerinin genel giderler içindeki ağırlığı işçilik maliyetleriyle birlikte ilk üç sırada yer alıyor. Hatta elektronik satış maliyeti işçilik maliyetlerini bile geçmiş vaziyette. Akaryakıt sektöründe dağıtım marjları üzerindeki baskı maalesef hem serbest piyasayı olumsuz etkiliyor hem de bizleri istasyon yatırımlarımızın geleceği konusunda çok ciddi bir endişeye sürüklüyor. Peki ne yapmalıyız? Bu sorunlar nasıl çözülecek?

Öncelikle talebimiz çok acil olarak genel giderlerdeki artışın karşılanabilmesi için uzun zamandır frenlenen toplam dağıtım marjının litrede en az 2,12 TL olacak şekilde iyileştirilmesidir. Tabi 2,12 TL bugünkü fiyatlar üzerinden geçerlidir. Maalesef akaryakıt fiyatları her yükselişinde bizim de sermaye ihtiyacımız biraz daha artıyor. Şimdiye kadar maktu olarak belirlenen marjların yüzdesel bir oran üzerinden belirlenmesi ve en önemlisi de marjlarımızın enflasyona göre güncellenerek korunmasını sağlayacak bir düzenlemenin kesinlikle yapılmasını istiyoruz.

Bir başka talebimiz, nakliye ücretlerinin toplam dağıtım payından ayrı olarak belirlenmesidir. Biliyorsunuz, piyasamızda çoğunlukla şirket nakliyesiyle çalışılıyor. Ancak şirket nakliyesinde dağıtıcıların bayilerden aldıkları taşıma masrafları astarı yüzünden pahalı dedirtecek noktada.

Sonuç olarak, akaryakıt bayileri adına şu an da tek ve en önemli beklentimiz marjlarımızın iyileştirilmesi, önerilerimiz dahilinde ilgili mevzuatın düzenlenmesidir. Ancak bunların dışında piyasaya hangi durumlarda müdahale edileceği çok daha net kriterlere göre yapılmalıdır. Piyasada bir ihlal varsa bu ihlalin kaç firma tarafından yapıldığı çok önemlidir. Eğer, piyasanın geneline yaygın bir durum yoksa, tavan fiyat kararı alıp tüm piyasanın cezalandırılması yerine, sadece ihlali gerçekleştiren firmalara yönelik idari para cezaları verilmelidir.

PÜİS Başkanı İmran Okumuş

‘SEKTÖRDEKİ BİRİNCİ GÜNDEMİMİZ KAR MARJLARI’

Öncelikle birinci gündemimiz kar marjları. 2020 yılında Kasım ayında düzenlenen Enerji Zirvesi’nde yaptığım konuşmada ilk cümlem “Batıyoruz” oldu. O günden bugüne kadar başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere akaryakıt sektörü ile ilgili tüm kamu kurumlarına ve sektör paydaşlarına sektörün sorunlarını en az 50 defa bizzat sözlü ve yazılı olarak izah ettik. EPDK kanunun verdiği yetki dışında bir şey yapamaz. 2005 yılında çıkan karara göre AB ülkelerinin 5 ülkesi baz alınarak Cenevre’de oluşan fiyatlarla brent petrol ve döviz endeksine göre akaryakıt fiyatları belirlenir dağıtıcılar bu tavsiyeyi bayilere bildirir. An itibariyle 2022 yılındayız. Yani kararın üzerinden tam 17 yıl geçmiş. Şimdi soruyorum. Türkiye 17 yıl önceki Türkiye’mi? 17 yılda bu ülkede bir şey değişmedi mi? Bu kanunu değiştirmek kamunun elinde değil mi? Kamuya “Batıyoruz” diyoruz. Ticaret yapmak için lütfen bizi kurtarın.

Gelelim işin özüne. Başkan olduğum günden beri şunu söylüyorum; adalet, şeffaflık, mali disiplin. Hükümet ve düzenleyici kurum bu üç maddeyi sağlamalı. Sektörde adalet ve şeffaflık yok. Dağıtım şirketlerinin rafinerilerden aldığı yüzde 3,5, yüzde 4 ila yüzde 5 gibi özel primlerin metadolojiye dahil edilmediğini defalarca söyledim. Demek ki şeffaf değiliz. Mali disiplin sıfır. Neden; hala kayıt dışıyla mücadelede başarısızız. Demek ki üçünü de yapamamışız. Dağıtım şirketleriyle kardeş kuruluşlarız. Yalnız ortak değiliz, ortaklık sözünü kabul etmiyorum. Biz bağımsız ticaret yapan iş insanlarıyız. Ortaklık şeffaf olur. Biz şeffaf olmadığımız için ortak da değiliz. Komisyonlarda akaryakıt sektörünün mağduriyetlerini defalarca anlattık. 2018 döviz krizinden sonra bayilerin kar marjları 30 ila 35 kuruşlara düşmüştü. Akaryakıtta, ‘55-45’ isimli kanun düzenlemesiyle buna müdahale edilmişti. Bunlar önemli şeyler; unutmamalıyız. Bize yapılanları inkar etmeyiz. Bu ‘55-45’ isimli tanımlamaya bize ortağız diyen dağıtım şirketleri dava açtı, Danıştay da bu düzenlemeyi iptal etti. Şimdi soruyorum; biz nasıl ortağız?

1240 sayılı Kurul kararı net ve açıktır; dağıtım şirketleri otomasyonu kurar ve uygular. Bunda bayilerin sorumluluğu yoktur, 1000 ila 1500 dolar arası aylık aidatları kaldırın diye yıllardır dile getiriyorum. Aradan geçen 7 yıl sonra haklı bulundum. Nihayet yeni sözleşmelerde bayilerden otomasyon bedeli alınamaz kararı çıktı. Bizim ortağımız olan dağıtıcılar buna da dava açtı şükür ki bu davayı kazanamadılar.

Şimdi de diyorum ki; TÜPRAŞ’tan rafinerilerden toptancıya yüzde 3,5 oranında başlayan yüzde 6’lara giden tutarlarda iskonto yapılıyor. Bu oran bayilere verilmiyor ve metadolojiye dahil değil. Dün sayın Başkan yaptığı açılış konuşmasında; kar marjınız 1 lira 30 kuruş değil, 1 lira 70 kuruştur ve dağıtıcı ile bayinin kar marjı sorunu bulunmamaktadır dedi. Şu an sektöre soruyorum siz 1.32 kuruşu bölüşmüyor musunuz? Diğer 40 kuruş nerede ben merak ediyorum. Madem marj sorunu yoksa verin 40 kuruşu. Sayın Başkan zaten açıkça dağıtım şirketlerine bu pay sizde diyor. Prim alıyorsunuz;  taşradaki bayiyi mağdur etmeyin diye açıkça söylüyor.  Sayın Başkan son iki toplantıda bayiyi koruyor. Allah razı olsun. Ama sayın Başkana soruyorum sizin de ifade ettiğiniz bu durumda şirketlerle nasıl anlaşacağız? Şimdi söz verdiler elektronik satışlara dava açmayacağız diye. İnşallah sözlerini tutarlar. Ama bu durum sadece büyükşehirlerdeki meslektaşlarımıza can suyu oldu.

Hiçbir dağıtım şirketi yaptığı indirimi bayiye yansıtamaz. Sözleşmede ne yazıyorsa bunu uygulamak zorunda. 2019 öncesi sözleşme yapılanlar bu karardan muafmış şeklinde söylemler gerçek dışı. Biraz önce de konuyla ilgili yerleri aradım, böyle bir duyum asla doğru değil.

Nakliye ücretleri ile ilgili EPDK’da yapılan çalışmalarda  da son aşamaya gelindiğini biliyoruz. Biz perakendeciyiz. Kanunun 8’inci maddesinin söylediği gibi hiçbir bayi başka şirketten yakıt alamaz. Tekel var. O zaman biz bağlı, gerçek perakendeciyiz. Kredi kartı komisyon çözümü Bankalar Birliği’nde değil dağıtım şirketlerinde. Bunu açıkça söylüyorum. Dağıtım şirketleri bayilere kendi POS makinelerini koyacaklar bu iş bitecek. Dağıtım şirketleri POS’larını bize verecek, para onlara gidecek. Ortaklarımıza, dağıtım şirketlerine sesleniyorum; bunu yapın!

EPDK Başkanı sizin gri alanınız var diyor. Gri alandaki marjı şirketler yıllardır kime kullandı? Maliyetin altında satanlar yakıtı TÜPRAŞ’tan almıyorlar, tankerle taşıyorlar. Sektörde en büyük sorun şirketlerin volüm yarışı. Bu yarış bayileri batırdı. 1110 tane akaryakıt bayisini EPDK ve Ticaret Bakanlığı kilitledi. Bu bayilere fatura kaçakçılığı sebebiyle kilit vuruldu. Fakat bu bayiler hala ticaretine devam ediyor. Bu geleceğimizi çalan Hazine’yi soyan 1110 tane bayi inşallah sektörden gidecek. Sektör şeffaf olmalı.  Bunlara mal tedariği edenler kim olduğu önemli olmadan onlar da aynı cezaya çarptırılmalı. Herkes bunun bedelini ödemeli.

Sorumlu müdür, iş güvenliği uzmanı gibi personel yükünü de bizim üzerimizden alın. 2 önerim var. Bütün dağıtım şirketleri PÜİS’e üye olsunlar onların da hakkını arayalım.

Kredi kartı, komisyonlar, nakliye ücretleri. Bunu yıllardır söylüyoruz. Neye göre belirlenmeli. KM’ye göre belirlenmeli. Biz TABGİS ve PÜİS olarak oluşturacağımız teknik komisyonla ortak çalışalım dağıtım şirketleri de bize katılsın. Bununla ilgili düzenleyici kuruma başvuralım. Bize verilen haklara dava açmadan bizimle konuşun. Biz aynı gemide değiliz. Siz yattasınız biz kayıktayız. Her dalgada batıyoruz.

Kayıt dışına gelecek olursak tek bir önerimiz var. Biz uçtan uca takip istiyoruz. Akaryakıt konulan her sıvı tanka, otomasyon kurulmasını istiyoruz.

Birlikte hareket edersek tüm sorunların çözümü bizim elimizde. EPDK Başkanımıza ve hükümetimize elektronik satışlar yükünü bizden aldıkları için minnettarım ve şükranlarımı sunuyorum. Ama yeterli değil. Bayiyi kurtaracak entegre marj en az 2 TL olmalıdır. Diğer tarafta KDV ve ÖTV birleşmesi kaçakçılığı bitirecek ve sektörü kurtaracak bir uygulamadır. Bununla ilgili de görüştüm. Üzerinde çalışma yürütüldüğünü biliyorum. İnşallah bu sorun da yakın zamanda bitecek. Esas sorunumuz kayıt dışıyla mücadele. Bu sorun en kısa zamanda bitirilmelidir.

Biz de istasyon enflasyonu var. Nakliyenizi, maliyetinizi hesaplayın ve kendi fiyatlarınızı belirleyin. PÜİS’in Türkiye’de 81 ilde 1071 yöneticisi var. Sorumluluklarımızı biliyoruz. Buna göre çalışıyoruz. Sektör kendine çeki düzen vermeli. Sizleri bizlere destek vermeye davet ediyorum.

Son olarak dağıtım şirketleri sektörün atardamarı, bayiler de kılcal damarıdır. Biri olmadan, diğeri olamaz. Bu sektörün sağlıklı işlemesi için iki tarafın da uyum içinde çalışması lazım.