Yenilenebilir enerji finansmanına yoğun talep

Yenilenebilir enerji finansmanına yoğun talep

Küresel enerji talebinin giderek artması ve yaşanan iklim değişiklikleriyle birlikte birçok ülkenin yenilenebilir enerji yatırımlarını arttırması ülkeleri finansman bulma konusunda zorluyor. Türkiye’de yatırımcılar finansmanla birlikte teşvik mekanizmalarının da hayata geçmesini bekliyor.

Raşit Kırkağaç / İstanbul

Birçok ülke iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve fosil yakıtlara olan bağımlılığını azaltmak adına enerji dönüşüm sürecini hızlandırıyor. Bu dönüşümün gerçekleşmesi için önemli yatırım ve finansman araçları gerekiyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) verilerine göre küresel yenilenebilir enerji kapasitesi 2028’e kadar 3 bin 700 GW artışla 7 bin 300 GW’a yükselecek. Büyümenin yüzde 85’inin AB ülkeleri, Çin, Hindistan, ABD ve Brezilya’da görüleceği öngörülüyor. Ayrıca 2020’den bu yana temiz enerjiye yapılan yatırımların yüzde 40 arttığı belirtildi. Bununla birlikte dünya yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030’a kadar 9 bin 130 GW’a kadar ulaşacağı tahmin ediliyor. 2028’de dünyadaki yenilenebilir enerji kapasitesinin yüzde 77’si 31 ülkede toplanmış olacak. Yüzde 23’lük kısmını kalan 175 ülke oluşturacak. Dünya nüfusunun yaklaşık yarısına denk gelen 3,8 milyar insan, söz konusu 31 ülkede yaşıyor.

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA) enerji dönüşüm raporlarına göre ise yenilenebilir enerji yatırımları artmasına rağmen her yıl ihtiyaç duyulan ortalama yatırımın üçte birinden daha az yatırım yapıldığı görünüyor. Raporlarda, özel sektör, son 10 yıllık dönemde yenilenebilir yatırımların yüzde 75’ini gerçekleştirerek küresel yatırımlarda aslan payına sahip.

EY’nin Avrupa İklim Vakfı için hazırladığı çalışmaya göre, şu anda dünya çapında 13 bin yenilenebilir enerji projesi finansman için sırada bekliyor. Raporda bu projelerin toplamda 2 trilyon dolarlık yatırıma denk geldiği ve 10 milyon iş yaratabileceği üzerinde duruluyor.

Enerjiye erişimin kısıtlı olduğu Afrika’da ise liderler, 37’ncisi Etiyopya’nın Başkenti Addis Ababa’da düzenlenen Afrika Liderler Zirvesi’nde iklim değişikliği ile mücadele ve enerji dönüşümü ile ilgili daha fazla yatırım için düşük kredili finansman araçlarının sağlanmasını talep ettiler. Küresel Kuzey – Küresel Güney tartışmaları gölgesinde Afrika ülkeleri yeşil dönüşüm için finansman araçlarına daha kolay ulaşmayı talep ediyor.

Türkiye ise 2023 yılında 2 bin 845 MW’lık ilave yenilenebilir kurulu güç artışı gerçekleştirerek 2023’te toplam kurulu güç artışının yüzde 99,5’ini yenilenebilir enerji kaynaklarından sağladı. 2023 yılında 326,3 teravatlık elektrik üretimi gerçekleştiğini ifade eden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, yenilenebilir kaynakların üretim içindeki payının yüzde 42 olduğunu, kurulu güç içindeki payının ise yüzde 56 olarak gerçekleştiğini belirtti. Bakan Bayraktar, hedeflerinin 2035 yılında yenilenebilirin kurulu güç içindeki payını yüzde 65’e, üretim içindeki payını ise yüzde 55’e yükseltmek olduğunu ifade etti.

Son 20 yılda yenilenebilir enerji kaynakları için 44 milyar dolarlık bir yatırım yapıldığını ve bunun yüzde 85’inin de son 10 senede yapıldığını aktaran Shura Enerji Dönüşüm Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü katıldığı bir televizyon programında, “Bizim uygun politikalarla bir yeşil finansman stratejisi geliştirerek bu finansmanı çekebilmemiz mümkün. Bizim yıllık sadece yenilenebilir enerji yatırımları için 5-6 milyar dolarlık finansmana ihtiyacımız var” dedi.

Yaşanan finansman talebini gazetemize değerlendiren sektör temsilcileri teşvik mekanizmalarının da önemine değindiler.

GÜYAD Başkanı Cem Özkök:

“FİNANS SEKTÖRÜ TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİL”

Yenilenebilir enerjinin finansmanı yalnızca Türkiye’de değil dünyanın farklı bölgelerinde de yenilenebilir enerjinin yaygınlaşmasının en önemli anahtar faktörlerinden biri.  Gelişmiş ülkelerde finans sektörünün bu alandaki projelere giderek daha fazla ve daha kolay kredi sağladığını söyleyebiliriz. Ancak yalnızca finans sektörünün bu alanda daha kolaylaştırıcı davranması sektörün büyümesi adına yeterli bir durum değil.

YEKDEM GÜNÜN ŞARTLARINA GÖRE DÜZENLENİRSE KURULU GÜÇTE HEDEFLENEN SEVİYELERE ULAŞABİLİRİZ

Bu tür projelerin teşvik edilebilmesi için kamu teşvik programlarının da günün gereklerine göre düzenlenmesi gerekiyor. Ülkemizde sektörün 2010’lu yıllardan sonra büyümesini sağlayan belki de en önemli faktör, o günün şartlarına tamamen uygun şekilde geliştirilen ve uygulanan ilk YEKDEM mekanizmasıydı. Yatırım giderlerinin büyük bir bölümünün döviz üzerinden yapıldığı bir sektörde döviz bazlı olarak kurgulanan ve uzun vadeli alım garantileri getiren bir mekanizma yenilenebilir enerji sektörünün hızla ve emin adımlarla büyümesini sağladı. Mevcut YEKDEM mekanizması da sektörün beklentilerine göre revize edilirse mevcut yatırım iştahıyla kurulu güçte hedeflenen seviyelere kolayca ulaşabiliriz. Dolayısıyla sektör olarak bu noktada bankaların ve yatırımcıların beklediği düzenlemelerin yapılmasını ve bu alanda yatırım yapmanın daha kolaylaştırılmasını beklemekteyiz.

Bu gibi teşvik ve alım garantileri ilave bir mali yük olarak görülmemeli çünkü Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizmasının devreye girmesiyle ihracat yapılan tüm sanayi ürünlerinin üretiminde yenilenebilir enerjiye olan ihtiyaç artacak ve yeşil enerjiye verilmeyen teşvikler karbon vergisi olarak ihracatçılarımıza ilave yük getirecektir.

HESİAD Başkanı Elvan Tuğsuz Güven:

“FİNANSMANA HIZLI VE KOLAY ERİŞİM ÖNEMLİ”

Türkiye hidroelektrik sektörü, ülkemizin ekonomik kalkınmasında çok temel bir role sahip olmasının yanı sıra enerji ihtiyacının arttığı bir gündemde bu alana cevap vermek açısından da hayati bir rol üstlenmektedir. İklim krizi dolayısıyla kuraklık artışlarına ve sıklıklarına karşın Türkiye enerji portföyünün temel taşlarından biri olan hidroelektrik kaynaklar, iyi uygulamalarıyla ülkemizin enerji arz güvenliğinin güvencelerinden biri olmaya devam etmektedir. Türkiye’nin 2000 yılı itibarıyla toplam kurulu gücü yaklaşık 27,3 gigavat civarındayken, 2023 yılı sonunda bu miktar 106.668 MW seviyesine yükselmiştir. Bu kurulu gücün %55’i yenilenebilir kaynaklardan sağlanırken, bu temiz kaynakların %54’ü Türkiye’nin altyapısına ve geleceğine yatırım yapan özel sektör tarafından uzun soluklu fizibilite çalışmaları, sağlıklı kapasite faktörlerinin ölçümü, yatırım için ayrılabilecek öz kaynak, kredi bulma sürecindeki zorlu çalışmalar, teşvik imkanları ve projelerde büyük sabır gerektiren izin süreçlerinin uzunluğu ile başa çıkan, sonucunda bu projeleri hayata geçiren özel sektör tarafından gerçekleştirilmiştir.

Dünyada da bizim ülkemizdeki gibi yenilenebilir enerji yatırımları süreç ve zorluk bakımından benzer hazırlık sürelerine tabidir. Bu zorlu yatırım başlıklarından yenilenebilir enerji finansmanı konusu, bildiğiniz üzere tüm dünyada çeşitli komplike süreçlere tabi olabilmektedir. 2012-2022 yılları arasındaki dönemde döviz bazlı kurgulanan ve 2005 ila 2021 arasında başarıyla, değiştirilmeden uygulanan YEKDEM 1.0 sayesinde başarılı bir yatırım iklimi oluşturmuş, özel sektör yatırımı olarak 45 bin – MW yenilenebilir enerji yatırımı hayata geçmiş ve çok başarılı bir kapasite artışı dönemi ortaya koymuştur. Sonrasında makroekonomik gelişmelere bağlı olarak 2021 yılının ikinci yarısından beri yürürlükte olan TL bazlı YEKDEM’de fiyatlar değişmektedir ancak bu mekanizmada istenilen yatırım hızına ulaşılamamıştır. 2023 yılı Mayıs ayında ise yenilenebilir enerji santralleri için TL bazlı fiyatların eskalasyon modeli yabancı para lehine güncellenmiş, dolar bazında tavan ve taban fiyat getirilmiş, yararlanacak santraller ve yararlanma sürelerinde değişikliğe gidilmiştir. YEKDEM 3.0 diye adlandırılabilecek bu yeni YEKDEM’de, 01.07.2021’den 31.12.2025’e kadar işletmeye girecek

YEK belgeli üretim tesisleri için belirlenen fiyatlar, kaynak bazında olmak üzere aylık dönemler halinde %60 yabancı paraya (euro ve dolar), %40 fiyat gelişmelerine (üretici fiyat endeksi ve tüketici fiyat endeksi) endeksli olarak güncellenmiştir. Kamuoyunda yenilenebilir enerji sektörü için getirilen döviz bazlı teşvikler olumsuz karşılansa da aslında konuya hakim olan uzmanlar, projelerin hayata geçmesi için gerekli olan finansmana ulaşma noktasında YEKDEM 1.0 gibi mekanizmaların dünyada, Avrupa’da ve ülkemizde sektörel mecburiyet halinde olduğunu bilmektedirler çünkü Ekim 2021’de Türkiye, Paris Anlaşması’nı imzalamıştır ve ardından 2053 yılına kadar Net Sıfır Emisyonlu bir ekonomiye ulaşma taahhüdünü duyurmuştur. Ulusal Enerji Planı, 2053 vizyonunun gerçekleştirilebilirliğini sağlamak için 2035’e kadar karşılanması gereken hedefleri ETKB sektör hedefi olarak ortaya koymuştur. Bu hedefleri realize etmek için YEKDEM 1.0 nasıl başarılı olduysa YEKDEM 3.0’ın da değiştirilmeden uygulanması önemlidir.

Günümüzde yenilenebilir enerji sektöründeki en büyük sorun finansmandır. Piyasa koşulları gereği uygun kaynak yurt dışından uzun vadeli ECA kredileri ve ticari kredilerle getirilmektedir. Bunun için de en önemli konu mevzuatsal ve serbest piyasa şartlarındaki öngörülebilirliktir. HESİAD yönetim kurulu olarak bunun yenilenebilir enerji sektörü genelinde ve finansmanı sağlayacak olan bankalar düzeyinde de teşvik edilmesi gerektiğini; bankaların bilançolarındaki yeşil kredi oranını belirli seviyenin üzerine çıkararak bankayı mali açıdan ödüllendirecek yasal mekanizmaların uygulamaya konabileceğini (daha düşük kredi karşılığı, munzam karşılık vs) ve yurt dışından uzun vadeli proje kredileri teminine yönelik banka teminat mektuplarının maliyetini düşürmek için yasal düzenlemeler yapılabileceğini düşünüyoruz. Örneğin BSMV’nin sıfırlanması, daha düşük risk ağırlığı uygulanması vb. Ayrıca sektörde uzmanlaşmış “Yeşil Finansman Bankası”, Yeşil Banka”, “Yeşil Enerji Bankası” adında bir yatırım ve kalkınma bankasının kurulması önerilerimiz arasında. Bu sayede 2053 net sıfır emisyon ve tam bağımsız enerji sektörü hedefine ulaşmak için hem kredi hem de danışmanlık desteği sağlayacak bir banka kurularak yenilenebilir enerji sektörüne uygun finansmanın yurt dışı kaynaklardan ülkemize çekilmesi daha kolay ve cazip olacaktır. Bu tip bankaların yurtdışıdan topladıkları kaynağı iyi etüt edilmiş yenilenebilir enerji projelerine aktarabileceği bir yapı kurulabileceği de görüşlerimiz arasında. Geldiğimiz noktada bu tür mekanizmaların, yatırımcının daha kolay ve hızlı yatırım yapabilmesi adına daha ileri noktalara götürülmesi ve daha kolay olacak şekilde kurgulanması gerektiği de ortadadır. Biz de, yalnızca hidroelektrik santrallerin değil aslında tüm yenilenebilir kaynak yatırımlarının daha kolay ve hızlı finansmana erişmesinin önemini biliyor, bunu gerçekleştirebilmek için çalışıyoruz. Bu çalışmalarımızı da önümüzdeki dönemde artırarak devam ettireceğiz. Önerilerimizi ülkemizin yerli ve milli kaynaklarının iyi planlanmış, 2053 hedeflerimizle uyumlu, kaynakları en verimli şekliyle yatırıma ve ülke kalkınmasına katkı sağlaması için yoğunlaştırıyoruz.

Win Solar Kurucu Ortağı Burak Günay:

“YENİ FİNANSMAN YAKLAŞIMLARINA İHTİYAÇ VAR”

Teknolojik gelişmeler ve tedarik mekanizmalarının değişen piyasa koşullarına hızlı adapte olması sonucunda oluşan kurulum maliyetlerindeki düşüş, yatırımı artırmada ve ek kapasite oluşturmada etkili bir katalizör oldu.

Yatırımlar cesaret verici olsa da veriler dünyanın, iklim ve kalkınma hedeflerine ulaşmada gerekli yatırım düzeyine ulaşmak için hala uzun bir yolu olduğunu göstermekte. Yatırım Çin, Amerika Birleşik Devletleri ve Batı Avrupa’da istikrarlı bir seyir izlerken, gelişmekte olan ülkelerde yenilenebilir enerji yatırımları ne yazık ki arzulanan seviyede değil.

Ülkemiz özelinde değerlendirdiğimizde ise yatırımcıların finansmana erişim konusunda yaklaşık son bir buçuk yıldır önemli derecede problem yaşadığını görüyoruz. Yatırım maliyetleri düşüyor olsa dahi finansmana erişim ve mevcut finansman maliyetleri yatırımların önündeki en önemli iki engelden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bir diğeri ise trafo merkezleri ve dağıtım/iletim hatlarında yaşanan kapasite problemi.

Finansmana erişimin zorluğu ve maliyetlerin yüksekliği şirketleri sermaye kullanımıyla yatırımları gerçekleştirmeye itmiş durumda. Zira enerji tüketimi yoğun sektörler için, ki bunların içinde demir-çelik, çimento, gübre üretimi gibi sektörleri sayabiliriz, temiz enerjiye geçiş artık enerji tüketimi yüksek sektörler için öncelikli bir zorunluluk haline geldi. Yenilenebilir enerji, alternatif enerji kaynağıdır. Bu yüzden de devlet destek mekanizmaları bu yatırımları desteklemelidir. Belirli alım garantileriyle bu risklerin bertaraf edilmesi sağlanabilir. Alım garanti periyotlarının sona ermesiyle birlikte yatırımcılar ikili anlaşmalar yoluyla ya da toptan elektrik ticareti yapan firmalarla yeni alım sözleşmeleri imzalayabilirler.

Ülkemizdeki göreceli büyük kapasiteli yatırımlar için Avrupa merkezli fonların ve desteklerin kullanıldığına şahit oluyoruz. Yenilenebilir enerji yani temiz enerjiye geçiş iklim değişikliğiyle mücadelenin en etkili yöntemi olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla mevcut konjonktürde uluslararası pek çok finans kuruluşları ve yatırım fonları bu yatırımlarla ilgilenmekte ve uygun finansman modellerini sunmaktadırlar. Yine ülkemizde de yenilebilir enerji yatırımlarına karşı finans kuruluşlarının daha iştahlı olduğunu gözlemliyoruz.

Yenilenebilir enerjide belirlenen gerçekçi hedeflere ulaşmak için lisanssız elektrik üretimi kapsamındaki yatırımların teşvik mekanizmasının güçlendirilmesi, lisanslı üretimlerin alım garantilerinde süre ve bedel düzenlemelerinin yapılması, özellikle arazi GES yatırımlarındaki izin süreçlerinin kolaylaştırılması (Çevresel Etki Değerlemesi (ÇED) sisteminin işleyişinin etkinleştirilmesi ve imar sürecinin kısaltılması) ve yerli sanayide yenilenebilir enerjiye yönelik teknolojik gelişimin ve üretimin desteklenmesi ile kayda değer ilerlemeler sağlanabilecektir. Ayrıca bu alanda yatırım yapacak girişimcilerin finansman kaynakları ve erişimi noktasında bilgilendirilmesi süreçlerin daha hızlı işlemesi noktasında olumlu katkı sağlayabilecektir.

Hükümetler, yenilenebilir enerjileri yeşil teşvik paketlerinin merkezine yerleştirerek, sektöre kamuoyunun uzun vadeli bağlılığının sinyallerini verebilir, yatırımcı güvenini artırabilir ve sektöre ek özel sermaye çekebilir.

Yenilenebilir enerji üreten şirketler halihazırda sektöre önemli yatırımlar sağlıyor olsalar da enerji üretmeyen kuruluşlar yenilenebilir enerji talebini artırarak enerji dönüşümünde önemli bir role sahiptir. Politika yapıcılar, doğru olanak sağlayan çerçeveyi kurarak, aktif kurumsal kaynak kullanımını teşvik edebilir ve sektörde ek sermayenin kilidini açabilir. Önerilen eylemler arasında, örneğin yenilenebilir enerji öznitelik sertifikalarının belgelendirilmesi ve izlenmesi için şeffaf bir sistem kurulması, şirketler ve bağımsız elektrik üreticileri arasında üçüncü taraf satışlarının sağlanması ve kamu hizmetlerinin şirketler için yeşil tedarik seçenekleri sunması için teşvikler oluşturulması yer almaktadır.

Koronavirüs (COVID-19) salgınının ardından, yenilenebilir enerji yatırımları 2020’nin ilk yarısında 2019’un aynı dönemine kıyasla %34 düşüş gösterdi. İleriye dönük olarak, küresel krizin hem enerji hem de finans sektörleri üzerindeki etkilerinin yenilenebilir enerji yatırımlarını olumsuz etkileyerek küresel enerji geçişine doğru ilerlemeyi engelleme riski oluştu. Bununla birlikte, Yenilenebilir enerjinin COVID-19 krizinin neden olduğu dalgalanmaya geleneksel enerjilerden daha dirençli olduğunu gördük. Pandemi, yatırımcıların yenilenebilir enerji kaynakları gibi daha sürdürülebilir varlıklara olan ilgisini önemli derecede artırdı.

2030 yılına kadar evrensel erişim elde etmek için modern enerjiye yıllık 45 milyar dolar yatırım yapılması gerekmektedir. Uygun maliyetli finansmana erişim eksikliği, şebekeden bağımsız yenilenebilir enerji projeleri için en büyük zorluklardan biri olmaya devam ediyor. Bu nedenle, sermayeye daha iyi erişim sağlamak ve 2030’a kadar evrensel enerji erişimini sağlamak ve gereken yatırım ölçeğine ulaşmak için yeni finansman yaklaşımlarına ve araçlara ihtiyaç var.

OzEnergy Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç:

“FİNANSAL KAYNAK YETERSİZLİĞİ ÇEŞİTLİ ZORLUKLAR YARATABİLİYOR”

Yenilenebilir enerji projelerinin geliştirilmesinde finansal kaynakların yetersizliği çeşitli zorluklar yaratabilmektedir. Yeterli finansal kaynak sağlanamadığında yenilenebilir enerji projelerinin gerçekleştirilmesi zorlaşmaktadır.

Proje kurulumu, ekipman alımları, işletme giderleri gibi birçok giderin karşılanabilmesi için yeterli sermayeye ihtiyaç var. Mali kaynak bulunamaması durumunda projeler gecikebiliyor veya tamamen durdurulabiliyor. Proje gelirlerindeki belirsizlikler, yenilenebilir enerji projelerinin geliştirilmesinde çeşitli zorluklar yaratabiliyor. Yenilenebilir enerji projeleri genellikle proje gelirleriyle desteklenmekte Gelirlerdeki belirsizlikler yatırımcılar ve kredi verenler için finansman riskini artırıyor. Ayrıca fiyatlar düşük, yani yenilenebilir enerji yatırımlarında yatırım bedelleri düşük fakat finansman giderleri yüksek. Bu da yenilenebilir enerji projelerinin geliştirilmesinde çeşitli zorluklar yaratabiliyor. Yatırımcıların krediye ulaşmasındaki zorluk, enerji yatırımlarını oldukça geciktiriyor

Düşük karbonlu enerji teknolojilerine yapılan küresel yatırım, hızla düşen maliyetlere paralel olarak hızla artıyor. Ancak 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmak için dünya çapındaki yıllık temiz enerji yatırımlarının 2030 yılına kadar üç kattan fazla artarak yaklaşık 4 trilyon dolara ulaşması gerekecek. Bunu başarmak için hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde gereken düşük karbonlu yatırımların çoğunun özel kaynaklardan gelmesi gerekecek, ancak hükümetlerin ve uluslararası kamu finans sektörünün de bir rol oynaması gerekiyor.

Geleneksel ve yenilikçi yeni kalkınma finansmanı araçlarına dayanan sektör, daha güncel bilgiler sağlayarak, kapasite geliştirme sunarak, hedefe yönelik teşvikler sağlayarak ve yatırımı azaltan politikalar uygulayarak iklim yatırım fırsatlarını en uygun maliyetli şekilde harekete geçirebilir.

Enerji üretim teknolojisini genel olarak ithal etmekteyiz ve bu durumda kur riski yatırımcıyı tedirgin etmektedir. İzin süreçlerindeki gereksiz prosedürler yatırımcıyı sıkmaktadır. Oturmayan mevzuatlar, yatırımcıyı tedirgin etmektedir. Politik risk ya da istikrarsızlığın oluşabilme düşüncesi yabancı yatırımcıyı düşündürmektedir. Kurulum maliyetinin yüksekliği her zaman can sıkıcı olmaktadır.

“DOĞRU ÖNLEMLERİ ALMAK VE RİSKLERİ ETKİN ŞEKİLDE YÖNETMEK GEREKİYOR”

Yenilenebilir enerji yatırım projeleri birçok önemli avantaja sahip olması nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Birincisi, fosil yakıtlardan farklı olarak çevreye daha az zarar veriyorlar. Bu durum iklim değişikliğinin yönetilmesinde ve çevre sağlığının korunmasında önemli rol oynamaktadır. Ayrıca yenilenebilir enerji kaynakları enerji ithalatına bağımlılığı azaltmaktadır. Bu durum ülkelerin cari işlemler dengesini olumlu yönde etkilemektedir. Özetle, yenilenebilir enerji projeleri hem sosyal hem de ekonomik kalkınma üzerinde olumlu etkiye sahiptir. Ancak yenilenebilir enerji projelerinin geliştirilmesinde bazı zorluklar bulunmaktadır. Bu sorunlar hem mali hem de teknik yönlerden kaynaklanabilir. Doğru önlemleri almak ve bu riskleri etkin bir şekilde yönetmek gerekiyor. Öte yandan işletmelerin bu tedbirleri hayata geçirme maliyetleri de artıyor. Bu nedenle daha önemli olan bu önlemlerin belirlenmesi ve işletmelerin bu konulara öncelik vermesi gerekmektedir. Sonuç olarak, yenilenebilir enerji yatırımlarının en kritik zorluğunu bulmak için öncelik analizi yapılmasına güçlü bir ihtiyaç vardır.

“YENİLİKÇİ FİNANSMAN MODELLERİ GELİŞTİRİLMESİ ÖNEMLİ”

Dünyada bir dizi proje aracılığıyla, özel sektör finansmanını güçlendirmek ve daha sürdürülebilir bir dünyaya geçişi hızlandıran ve hükümetlerin ulusal düşük karbonlu kalkınma hedeflerine ulaşmalarını destekleyen anahtar teslimi ve uygun maliyetli çözümler sunmak için hükümetler, özel sektör ve finans kurumlarıyla iş birliği yapıyor.

“Yenilikçi Finansman” modelleri geliştirilmesi önemli. Projeler için özel finansmanı artırmak amacıyla finansal ortakların belirlenmesi ve müzakere edilmesinin yanı sıra, yatırımların risklerinin azaltılmasını ve böylece yatırımların risklerinin azaltılmasını sağlamak için faiz oranı sübvansiyonları, indirimli kredi limitleri ve garantiler gibi yenilikçi finansal mekanizmaların geliştirilmesi ve uygulanması. Sürdürülebilir enerji teknolojilerinin alımının arttırılması. Yenilenebilir enerji, dijital teknolojiler ve enerji verimliliğine odaklanarak fizibilite çalışmalarının, çevresel ve sosyal etki değerlendirmelerinin ve risk yönetiminin detaylandırılması da dahil olmak üzere proje geliştirme ve uygulama için teknik destek verilmesi gerekmektedir. Temiz enerji projelerini uygulamak için kapasite geliştirme yoluyla yerel ortakların ve hem kamu hem de özel paydaşların güçlendirilmesi önemli. Bu durum daha uygun sonuçlara ulaşmaya yardımcı olur. Yenilenebilir enerji projelerinin geliştirilmesi için bu zorlukların en aza indirilmesi gerekmektedir. Ancak bu uygulamaların yüksek maliyetlere yol açması nedeniyle her tedbirin bir arada alınması finansal verimlilik açısından pek mümkün değildir. Bu durum nedeniyle şirketlerin en kritik kalemlere öncelik vermesi gerekiyor. Şirketler ve ülkelerin yenilenebilir enerji projelerinin geliştirilmesi için finansal sistemlerini iyileştirmeye önem vermeleri gerektiğini göstermektedir.

Pandemi ile birlikte küresel iklim acil durumunun ölçeği daha iyi anlaşıldı. Dünya çapında meydana gelen iklim değişikliğiyle bağlantılı rekor yüksek sıcaklıklar ve aşırı hava olaylarıyla son yıllarda her zamankinden daha belirgin hale geldi.

Sera gazı emisyonlarını azaltma konusunda bu on yılda elde edilen başarı, Paris Anlaşması’nın hedefleri doğrultusunda, küresel sıcaklık artışının bu yüzyılda sanayi öncesi seviyelere göre 1,5°C ile sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağını belirleyecek. IRENA’nın Dünya Enerji Dönüşümleri Görünümü’nde ortaya konan 1,5°C senaryosu, yenilenebilir enerji, temiz hidrojen ve sürdürülebilir biyokütlenin sağladığı elektrifikasyonu ve verimliliği temel geçiş etkenleri olarak konumlandırarak 2050 yılına kadar 1,5°C hedefine ulaşmak için bir yol sunuyor.