‘Yatırım için özel şirketlerin önünün açılıp cazip hale getirilmesi lazım’

Moderatörlüğünü Enerji Yatırımcıları Derneği Başkanı Cem Özkök’ün yaptığı ‘Yenilenebilir Enerji ve Depolama Yatırımları Oturumu’nun konuşmacıları; Jeotermal Enerji Derneği Başkanı Ali Kındap, Akfen Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Mustafa Kemal Güngör, YEO Teknoloji CTO’su ve Reap Battery CEO’su Alper Baykut ve Rönesans Enerji Genel Müdürü Ahmet Gökhan Gökdoğan oldu.

Jeotermal Enerji Derneği Başkanı Ali Kındap

“JEOTERMAL MADEN GİBİ DEĞERLENDİRİLMELİ”

2050 yılına kadar net sınır hedefimizi düşünürsek, doğal gazı hayatımızdan yavaş yavaş çıkarmamız lazım. Bunu da ancak elimizdeki en değerli ve en fazla kaynak olan jeotermal ile yapabiliriz. Ama maalesef bu kaynaklar yeterince verimli kullanılmıyor. 62 bin megavat keşif var, bunun yaklaşık 2 bin megavatını elektrik, 5 bin megavatını doğrudan kullanıyoruz. Bu kullanılan 7 bin megavatın potansiyelini kullanamıyor durumdayız. Jeotermalde yasaların getirmiş olduğu bir çift başlılık var. Bunu çözmeye çalışıyoruz, tek bir idare altında birleştirilmesiyle ilgili bir çalışma var. Bu gerçekleşirse MAPEG altında bir kanun olacak. Böyle bir durumla da jeotermal kaynakların daha iyi kullanılması, kullanımın artacağı konusunda hızlı bir adım atacağımızı düşünüyorum. Bu aynı zamanda yeni keşiflerin de önünü açmış olacak. Jeotermal maden gibi değerlendirilmeli ve ona petrol ve doğal gaz gibi bakılmalı. Petrol ve gazın bütün arama faaliyetleri kamu eliyle yapılıyor ve orada büyük bir avantajı var ama jeotermaldeki kaynak keşifleri ve arama işi maalesef kamu tarafında eskiden çok aktifti ama son zamanlarda daha çok diğer madenlere ağırlık verilmesiyle keşif ve çalışmaları geri plana itti. Dolayısıyla şu an için burada tek oyuncu özel girişim. Bu kaynakların keşfinde maalesef başka aday, kurum veya alternatif yok. Dolayısıyla özel şirketlerin önünün açılıp cazip hale getirilmesi lazım, bu da mevzuat tarafının iyileştirilmesi ile mümkün. Şu an bir adım atıldı ama hala bir şekilde yasanın çıkmasını bekliyoruz. Jeotermali farklı sektörler için kullanma durumu var. Bunun için entegre kullanımıyla ilgili mevzuat çalışması gündemde olan bir konu ama bununla ilgili çalışmalar çok yavaş gidiyor. Eğer bunu hızlandırırsak hem seracılık hem jeotermal gibi amaçların önünü açacak.

Akfen Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Mustafa Kemal Güngör

“RÜZGÂRDA YILLIK BİN 500 MW’LIK BİR YATIRIM GERÇEKLEŞTİRMEMİZ LAZIM”

Bu sene başında yayınlanan enerji planında 2035 yılına kadar rüzgârda ulaşılması gereken kapasite 30 gigavat, güneşte de 53 gigavat seviyesinde gösteriliyor. Şu anda rüzgârda 12 gigavat, güneşte de 11 gigavattayız. Güneşle birlikte değerlendirmemiz gerekiyor, çünkü güneşte de rüzgârda da sorunlar ortak. Bu hedefler, 2035’e kadar 18 gigavatlık bir rüzgâr yatırımı, güneşte de 42 gigavatlık ilave yatırım gerektiği anlamına geliyor.  Bunu da yıla bölersek; rüzgârda yıllık bin 500 megavatlık bir yatırım gerçekleştirmemiz lazım ki 2035’te Ulusal Enerji Planı’ndaki hedeflerimizi tutturalım. Güneşte bu sene de 3 bin 500 megavat mertebesinde gerçekleşti. Rüzgârda son bir yılda yani 2022 Eylül- 2023 Eylül arasında 400 megavat, güneşte de 2 bin megavatlık ilave bir kapasite eklendi. Depolamalı rüzgâr kapasitesinde müracaat ve ön lisans alacakları beklenen kapasite 19 bin megavatlara ulaşacak. Dolayısıyla burada şöyle bir sıkıntı var; proje sayısı eski yıllara göre oldukça fazla. Bütün yatırımcıların sıkıntısı, alınması gereken izinlerin süreçleri çok uzun ve daha zor ilerliyor. İşin içerisinde daha çok kurum var. Dolayısıyla hedefleri tutturmamız bu hızla biraz zor görünüyor ama geçmişte bunu başardığımız seneler olduğu için başaramaz mıyız, başarabiliriz.

Diğer bir konu finansman konusu. Yine daha önceki yıllarla kıyasladığımızda son 15 yılın en kötü finansman şartları var. Biliyorsunuz finansmana erişim de zor, faiz oranları da yüksek. Uygun finansman koşulları olduğunda ve uygun proje stoğu olduğunda yapılabileceğini geçmiş yıllarda ülkemizin yatırımcısı gösterdi. Bu düzenlemeler yapılırsa önümüzdeki süreçte tekrar başarılabileceğini düşünüyoruz.

YEO Teknoloji CTO’su ve Reap Battery CEO’su Alper Baykut

“HER AŞAMADA FARKLI MÜHENDİSLİK DESTEĞİNE İHTİYACIMIZ VAR”

YEO bir EPC şirketi ve biz güneş, rüzgar, her türlü santral kurmaya çalışıyoruz ve bunun altına enerji depolama koyarken, bunun fizibilitesini hem müşterimiz, hem kendimiz için yapmaya çalışıyoruz. Sonraki aşamada da bunun işletmesi var. Biz de şu anda hem yurtiçinde hem yurtdışında santral işletmeciliğine soyunuyoruz. Bunun hem Türkiye’deki hem yurtdışındaki fizibilitelerinin yapılması konusunda çok geniş perspektif var. Her fazın farklı zorlukları var. Yatırımla alakalı bahsedilen politik ve finansal konuları geçtim ama bir taraftan bunun Türkiye’de olmasının Türk mühendisine büyük katkısı olacak. Her aşamada farklı mühendislik desteğine ihtiyacımız var. En başta ESS dediğimiz enerji depolama sistemlerinin montajını yapmaya bile kalksanız orada mühendislik ihtiyacınız var. Buna bir şekilde katma değer sağlayarak Türkiye’de de buna bizim yapmaya çalıştığımız gibi ek değer koymaya çalışıyorsanız bunun için de o zaman artık elektronik ve yazılıma da ihtiyacınız olmaya başlıyor. Bir aşama ileri gittiğinizde hücre yatırımını burada yaparak Türkiye’de katma değeri tamamen ülke içine çekmeye çalışabiliriz. Burada kimya devreye giriyor. Geri dönüşümü dikkate almamız lazım. Aslında bu, bir şirketin tek başına elde edebileceği bir şey değil. Büyük bir politikayla elden, hatta Avrupa’dan da materyal toplayarak bunu ekonomiye tekrar kazandırmak için çalışmak lazım. Bunlara ek olarak enerjinin maliyet kalemleri dediğimizde hücre batarya sistemi var. Bunun da enerji yönetim sistemi var ki çok kritik ve bunu Türkiye’de katma değer olarak yapabilecek çok firma var.

Rönesans Enerji Genel Müdürü Ahmet Gökhan Gökdoğan

“YEKA DOĞRU BİR MODELDİ”

Öncelikle yatırımcılar kendi iletim hattını yapabilir. Şu an zaten santralimizden ana iletim hattına kadar ki aksiyonları bizim yapma opsiyonumuz var. Bununla ilgili geri ödemelerde şu an enflasyondan ve döviz kurlarının artışından dolayı sorun yaşıyoruz, dolar bazında geri alabildiğimiz sadece yüzde 40’ı. TEİAŞ’a 10 birimlik maliyeti olan bir şeye 4 birim vermiş oluyoruz. Burada negatif bir durum var. Ayrıca kapasite sorunu yaşıyoruz. TEİAŞ’ın yeni kapasitesi yok. Asıl sebebi kapasitenin, yatırım döngüsünün aslında yavaş olması. Ana iletim hatlarını yatırımcı yapamıyor. Bunu TEİAŞ ihalelerle yapıyor. Önce bir proje ihalesi açıyor. Bu ihale sonuçlanırsa projeyi veriyor, bütçe ayırıyor. Sonrasında proje bitiyor. Yatırım için inşaat ihalesine çıkıyor gibi. Bir hat yapmakla başlayan süreç neredeyse inşaatın bitmesine kadar 4-5 seneyi buluyor. Ama özel sektör öyle değil, aynı hatları biz de yapıyoruz. 20 km’lik bir hattı her şeyiyle, kamulaştırmasıyla, izinleriyle, 1,5-2 sene içerisinde bitirebiliyoruz. Özel sektörün bu dinamizmini kullanabiliriz. Bunun farklı modelleri olabilir. Kamu ve özel sektör iş birliği olabilir. Özel sektör işletmesin, yatırımı yapsın ama yine devlet işletsin. Bunun farklı modelleri aslında farklı sektörlerde uygulanıyor.

Yatırımcı perspektifinden 2035 ve 2053 hedeflerimiz var ama hepimiz nereye gideceğimizi biliyoruz, nasıl gideceğimizi bilmiyoruz. Bir yandan gigavatlarca kapasite dağıtılıyor ama yatırımcı kapasite bulamadığından yakınıyor. Bir enerji yatırımı için kapasite, finansman ve izin süreçlerini çözmemiz lazım. Aynı zamanda kapasite tarafında hibrit, lisanssız, depolama gibi farklı modeller uyguluyoruz ama hepsinde sıkıntılar var. YEKA bence doğru bir modeldi. Bazen bazı YEKA’ların yapılmadığına dair eleştiriler alınıyor ama bence orada model hatalıydı.