'Türkiye’nin kurtuluşu yenilenebilir enerjidir'

‘Türkiye’nin kurtuluşu yenilenebilir enerjidir’

H2DER (Yeşil Hidrojen Üreticileri Derneği) Başkanı Yusuf Günay, “sanayi devrimini kaçırdık ve etkilerini hala silebilmiş değiliz. Şimdi, insanlık bir başka büyük dönemeçte; yeşil dönüşüm gerçekleşiyor. Bu kez geride değiliz. Coğrafyamız, bizi önde tutuyor. Türkiye, potansiyelini hayata geçirerek ekonomik sorunlarını çözebilir. Bunun için de yenilenebilir enerji üretiminin önündeki hukuki, fiziki ve bürokratik engeller, ivedilikle kaldırılmalıdır” dedi.

‘HİDROJENE ÖZEL OTORİTE OLMALI’

Türkiye’nin önde gelen enerji yapıları, elektrik üreticileri, sektör paydaşları ve akademisyenleri çatısı altında buluşturan H2DER, son yönetim kurulu toplantısında, somut önerileri gündeme taşıdı. Başkan Günay, yenilenebilir enerji ve devamında yeşil hidrojen üretiminin, Türkiye ekonomisinin en önemli kaldıracı olacağını savundu. Yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen ve enerji dünyasının yeni yıldızına dönüşen yeşil hidrojen, Türkiye’nin rüzgar ve güneş enerjisi varlığı ile büyük bir potansiyel sunuyor. Dünyanın gerisinde kalmadan, sektörün gelişimi nasıl sağlanabilir sorusu, önerilerin de kaynağını oluşturuyor. Günay, seçim sonrası süreçte, zaman kaybetmeden uygulanmasını önerdiği yapısal gelişmeleri de dile getirdi:

* HPDK ve Hidrojene Özel Bakan Yardımcılığı ihdas edilebilir. Bu Hidrojen Piyasası Düzenleme Kurulu – HPDK gibi bir yapı da olabilir. Sadece hidrojenden sorumlu bir bakan yardımcılığı ihdas edilmelidir. Seçim sonrası süreçte, enerjide en önemli başlıktır. Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye’de daha yüksek verimle daha ucuza hidrojen üretilebilir. Türkiye’nin temiz enerjideki yüksek potansiyeli yeşil hidrojen üretiminde maliyeti düşürebilir.

*Özel Hidrojen Endüstri Bölgeleri oluşturulmalı. H2DER üyelerinden Türkiye’nin ilk yeşil OSB’si Marmara OSB, kendi bölgesindeki varlığın, bu alanda örnek oluşturabileceğini dile getirdi. Balıkesir’in yanısıra, Çanakkale, Konya, Karaman ve Mersin’de özel hidrojen endüstri bölgeleri ilan edilebilir.

*Şebeke bağlantısı olmayan rüzgar enerjisi santralleri kurulabilir. Böylece, yeşil hidrojen üretimi özendirilebilir, desteklenir. Türkiye’nin temiz enerjideki yüksek potansiyeli yeşil hidrojen üretiminde maliyeti düşürebilir. Başta Almanya olmak üzere, AB’nin hidrojen ihtiyaçları için en değerli tedarikçi olabiliriz.

*European Hydrogen Backbone içine Türkiye dahil edilmeli. AB’nin doğalgaz boru hatlarını gösteren haritaya Türkiye’nin boru hatları da entegre edilmeli. Türkiye’nin hidrojenin taşınmasına ilişkin boru hatlarını planlaması gerekiyor. Saf yeşil hidrojen taşınması yeni bir boru hattı gündeme alınmalıdır.

Yusuf Günay, seçim sonrası süreçte hızla hareket edilmesinin nedenlerini de şöyle açıkladı:

‘Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM) 2026’da yürürlüğe girecek. AB’ye ihraç ettiğimiz her ürün, üretim aşamasındaki karbon salımı ile vergilendirilecek. Önlem alınmaz, karbon salımı düşürülmezse, rekabet gücümüz kalmaz. Bunun en doğru yolu, üretimde yenilenebilir enerjiye dönüştür. Bu bir tercih değil zorunluluktur. Ayrıca, Almanya 2035’ten itibaren tüm enerjisini yeşil enerjiden karşılamak için taahhütte bulundu. Hidrojen, enerji sistemine dahil edilmeden yüzde 100 yenilenebilir enerji piyasası oluşturulması imkansız. Bu durum diğer AB ülkeleri için de geçerli. Hem kendi sanayimiz, hem enerji ihtiyacımız, hem de enerji arz güvenliği için bu dönüşüme hız vermeliyiz. Almanya gibi hidrojene ilişkin yatırımlarda Türkiye’yi desteklemeye ve işbirliğine hazır olduğunu açıklayan ülkeler var. UNCTAD, son raporunda, küresel yeşil teknolojiler pazarının 2030 yılına kadar, bugünkü değerinin dört katına, 2,1 trilyon dolara ulaşacağını tahmin ediyor. Tüm bu veriler şu gerçeğe işaret ediyor: Türkiye’nin kurtuluşu yenilenebilir enerjidir.’