‘Türkiye madeni yağ sektöründe son 5 yılda yüzde 188 büyüme göstermiştir’

‘Türkiye madeni yağ sektöründe son 5 yılda yüzde 188 büyüme göstermiştir’

TURKCHEM tarafından İstanbul Fuar Merkezi’nde ‘Atık Madeni Yağların Geri Kazanım Süreci ve Kullanımı’ oturumu gerçekleştirildi.

Moderatörlüğünü İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu’nun gerçekleştirdiği ‘Atık Madeni Yağların Geri Kazanım Süreci ve Kullanımı’ oturumunda; TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Enerji Teknolojileri Başkan Yardımcılığı Kıdemli Başuzman Araştırmacı Dr. Jülide Köroğlu, Petrol ve Doğalgaz Mühendisi Aydın Özbey ve Madeni Yağ ve Petrol Ürünleri Sanayicileri Derneği (MAPESAD) Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Koçak konuşmacı olarak yer aldı.

“ATIK YAĞ ULUSAL BİR SERVETTİR”

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, faydalı kullanım ömrünü tamamlamış olan madeni yağların atık yağa dönüştüğünde menşei olarak yerlileştiğini belirterek atık yağın çok değerli olduğunu ifade etti: “Maden yağlar, diğer deyişle  ‘Yağlama yağları’  petrol kökenli baz yağlardan ya da kimya endüstrisi ürünü  sentetik yağlardan  üretilir.Günümüzde bir de biyoyağlayıcılar vardır. Yağ kullanılınca eskir, nitelikleri değişir. Bundan sonra elimizdeki ‘Atık Yağ’ faydalı kullanım ömrünü tamamlamıştır. Atık yağ adeta bir ham petrol gibidir. İşte bu ürün yerlidir. Biz petrol ithal eden bir ülkeyiz. Ancak yağlayıcı ömrünü tamamladıktan sonra menşei olarak yerlileşir. Atık yağ ulusal bir servettir. Bu serveti işlemek, üretmek ve bu yağlayıcıları ihraç etmek çok önemlidir. Tüketici olarak atık kelimesini duyunca rahatsız olmamalıyız. Atık kelimesi, ulusal ham maddeyi anlatır. Bir ürün orijinal ham maddesinden üretilse de atığından da üretilse aynı standarda uyar, niteliği değişmez.”

Karaosmanoğlu, rafinasyon tesislerinin iyi yönetilmesi gerektiğini vurgulayarak; “Yaşamın her yerinde olan yağlayıcılar için ürün standartları küreseldir. Atığ yağı işleyen bütün tesislerde esas olan en iyi enerji, su, atık yönetimini yapmak, kaynak verimli mevcut en iyi teknolojiyi kullanmaktır. Kuruluşların ulusal ve küresel mevzuatlara uyması, teknik yeterli olması gerekir. Rafinasyon tesisleri iyi yönetilmelidir” dedi.

“TÜRKİYE’DE 124 FİRMA ‘MADENİ YAĞ’ LİSANSINA SAHİP”

Oturumda konuşmacı olan, Madeni Yağ ve Petrol Ürünleri Sanayicileri Derneği (MAPESAD) Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Koçak son 5 yılda Türkiye’nin kimya sektöründe yüzden 71’lik, madeni yağ sektöründe ise yüzde 188 büyüme gösterdiğini altını çizerek; “Madeni Yağ, kimya içerisinde bir sektör. Dünya ihracatının yaklaşık 3.25 trilyon dolar olduğunu düşünürsek, bu kimya ihracatında söz sahibi ülkelerin ilk 10 ülke olduğunu görüyoruz. Amerika, Çin, Japonya ve AB ülkelerinin diğer 7 ülkesidir. Yani gelişmiş ülkeler aynı zamanda kimya sektöründe de gelişmiş ülkelerdir. Dolayısıyla bu ilk 10 ülke dünya ihracatında yüzde 61’lik bir paya sahip.  Türkiye kimya ihracatı 2017-2021 yılları arasında kimya ihracatımız yaklaşık yüzde 71 artmış. Yüzde 82’lik Çin’in ihracatından sonra ikinci büyük gelişimi göstermişiz. Dünya Madeni Yağ sektörünün büyüklüğü, kimya ihracatının yaklaşık yüzde 14’ü kadardır. Dünya genelinde 463 milyar dolar madeni yağ ihracatı var. Türkiye Madeni Yağ sektöründe son 5 yılda yüzde 188 büyüme göstermiştir. Türkiye bu konuda kimya ihracatının üzerinde bir büyüme göstermiştir. Şu anda Türkiye’de 124 firma ‘Madeni Yağ’ lisansına sahip. Yaklaşık 22 tane firma da ‘Atık Yağ Kazanım’ lisansına sahip. Son yıllarda çevre duyarlılığı arttığı için geri dönüşüm yağları bazı ürünlerde kullanılmaya başlandı” ifadelerinde bulundu.

“ÇEVRE BİLİNCİ OLUŞTURMA YOLUNDA İLERLEDİK”

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi(MAM) Enerji Teknolojileri Başkan Yardımcılığı Kıdemli Başuzman Araştırmacı Dr. Jülide Köroğlu, atık tesislerin rafinasyon tesisi olma yolunda çok önemli adımlar atıldığını ve çevre bilinci oluşturma yolunda ilerlediklerini belirterek; “2008 yılından bu yana çeşitli kamu kurumları olarak çok ciddi yol aldık. Biz bu piyasada bir farkındalık, bir bilinç yarattık. Atık Yağ’a dönüşmüş ürünlerinin bir enerji olduğunu, bir katma değer olduğunu ve geri kazanılması gerektiğini aktardık. Bu konuda mevzuatlar oluşturuldu. Atık tesislerin rafinasyon tesisi olma yolunda çok önemli adımlar atıldı ve çevre bilinci oluşturma yolunda ilerledik. Yönetmelik ile birlikte laboratuvar ve akreditasyon zorunluluğu geldi. Şu anki tesislerde artık lisansların devam edebilmesi için Rafinasyon Tesisi Lisans’ı almaları gerekiyor. Biz TÜBİTAK MAM olarak tesislerde saha çalışmaları yapıyoruz. Şu anki tesislerde iyileşme söz konusu. Devletimizde bu konuda çok iyi bir koordinasyonu var. Biz 3 senedir TÜBİTAK, TSE ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak ciddi bir koordinasyon içindeyiz” dedi.

“ATIK YAĞI İŞLEYECEK OLAN FİRMALARIN HAM MADDEYE ARACISIZ ERİŞEBİLECEĞİ BELİRLENDİ”

Petrol ve Doğalgaz Mühendisi Aydın Özbey, kaçak kayıt dışı için adımlar atıldığını belirtti: “Atık Yağ sektöründe 3 tane aktör var. Atığı üretenler, atığı toplayıp rafine edenler ve bunu piyasaya sunanlar. Yapılan mevzuat düzenlemeler bu aktörleri düzenleyip toplamak üzerine. Kaçak kayıt dışının önüne geçilmesi için adımlar atıldı. 2019 yılında yapılan düzenlemede atık yağı işleyecek olan firmaların ham maddeye aracısız erişebileceği belirlendi. Mevzuatımıza  madeni yağ üretiminde atık yağdan harmanlanmış ürünü kullanma zorunluğu getirildi.”