Türkiye Avrupa’nın yeşil hidrojen tedarikçisi olmayı hedefliyor

Türkiye Avrupa’nın yeşil hidrojen tedarikçisi olmayı hedefliyor

Avrupa Birliği 2030 yılı için belirlediği 5,6 milyon ton yeşil hidrojen hedefini 15 milyon ton artırarak 20 milyon tona yükseltti. Bu kapsamda 10 milyon ton hidrojen üretmeyi hedefleyen AB, 10 milyon ton hidrojeni de ithal edecek. Türkiye belirlediği Ulusal Hidrojen Stratejisi perspektifinde 2030 yılına kadar 2 GW, 2035 yılına kadar 5 GW ve 2053 yılına kadar 70 GW elektrolizör kurulu güç planıyla Avrupa’nın yeşil hidrojen tedarikçisi olmayı hedefliyor.

Raşit Kırkağaç – İstanbul / Rusya – Ukrayna savaşı sonrasında kaynak çeşitliliği çalışmalarının hızlanması ve Rusya’dan tedarik edilen doğal gaz miktarının düşürülmesi ile AB hidrojen çalışmalarına ağırlık verdi. AB’nin yayınladığı REPowerEU Planına göre AB, 2030’a kadar Rusya kaynaklı fosil yakıt bağımlılığını yerli kaynaklarla ikame etmek istiyor. Birlik bu kapsamda yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmayı ve yıllık yeşil hidrojen üretimini 10 milyon tona çıkarmayı hedeflerken, 10 milyon ton yeşil hidrojeni de ithal etmeyi planlıyor. Bununla birlikte Türkiye de yeşil hidrojen konusunda yatırımlarını hızlandırdı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın Ocak 2023’te Türkiye’nin Ulusal Hidrojen Teknolojileri Stratejisi ve Yol Haritası programını devreye almasıyla birlikte Türkiye yeşil hidrojen alanında öncü ekonomilerden biri olarak ön plana çıkma hedefiyle hareket ediyor. Buna göre Türkiye, elektrolizör kapasitesinin 2030 yılına kadar 2 GW, 2035 yılına kadar 5 GW ve 2053 yılına kadar 70 GW’a ulaşmasını hedefliyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Küresel Hidrojen Görünümü 2023 Raporu’na göre dünya genelinde düşük emisyonlu hidrojen üretimine ilişkin projeler artıyor. Dünya genelinde 42 hükümet hidrojen stratejisini belirlerken, küresel hidrojen kullanımı da önceki yıla göre yüzde 3 artarak 95 milyon tona ulaştı. Rapora göre, küresel düşük emisyonlu hidrojen üretimi de 2030’da 38 milyon tonu bulacak. Bu üretimin 27 tonluk kısmı elektroliz yöntemiyle, kalan kısmı ise fosil yakıtların karbon yakalama, kullanma ve depolama teknolojilerine dayalı olarak elde edilecek. Çin’in başını çektiği elektroliz ve hidrojen teknolojilerine yönelik projelerde ise Kuzey Amerika ve Avrupa ülkeleri, özellikle inisiyatiflerden oluşan üretim projelerini destekliyor.

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) tarafından hazırlanan Dünya Enerji Görünümü 2023 Raporu’na göre, 2023 yılında küresel ölçekte yeşil hidrojen üretimi çalışmaları 2022’ye göre 3 kattan fazla arttı. 2023 yılında gerçekleştirilen yeşil hidrojen yatırımları 1,1 milyar dolara ulaşırken, 2050’de bu alana yapılacak yıllık toplam yatırımın 170 milyar dolar seviyesinde olması düşünülüyor. IRENA’nın 2050 senaryosuna göre yeşil hidrojen üretiminde önemli yere sahip olan elektroliz üretim kapasitesinin de toplamda 5 bin 722 GW’a yükselmesi öngörülüyor.

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin yaptığı analizlere göre ise Türkiye’nin 2050 yılına doğru yıllık olarak 3,4 milyon ton yeşil hidrojen üretme potansiyeline sahip olduğu vurgulanıyor. Bu üretimin gerçekleşmesi için yıllık yaklaşık olarak 3 ila 4 milyar dolarlık yeşil hidrojen yatırımının yapılmasını vurgulayan analizlerde Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşılabilmesi için üretilecek yeşil hidrojen ve türevlerinin karbonsuzlaşmada çok kritik rol oynayacağı belirtildi.

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) Türkiye Yeşil Hidrojen Geleceği 2023 çıktılarına bakıldığında, Türkiye yeşil hidrojen üretiminin 2035 yılında 0,6 Mt ve 2050 yılında ise 5,5 Mt seviyesinde gerçekleşebileceği öngörülüyor. Yapılan değerlendirmelere göre yeşil hidrojen tüketimi, ulaşımda enerji talebinin 2035 yılında binde 7’sine ve 2050 yılında yüzde 11’ine, sanayide enerji talebinin ise 2035 yılında yüzde 1’ine ve 2050 yılında yüzde 8’ine denk gelecek. Çıktılarda ayrıca Türkiye’nin AB toplam hidrojen ithalatında 2050 yılına kadar ortalama yüzde 3 pay alabileceği bu oranın da 2050 yılında yüzde 8’e yükselebileceği üzerinde duruluyor.

Yeşil Hidrojende IICEC önerileri:

  1. Üretimde, talepte ve ilgili altyapılarda gelişim perspektifine ilişkin yol haritalarının, öncelikli sektörler ve bölgeler bazında belirlenmesi,
  2. 2.Teknik ve düzenleyici altyapıların oluşturulması, optimal kaynak kullanımı ve azami güvenliği temin edecek uzun vadeli master planlamaların hazırlanarak hayata geçirilmesi,
  3. Değer zincirinde verimli ve öngörülebilir büyüme için piyasa ve destek mekanizmalarının, elektrik, doğal gaz, karbon piyasaları ile etkileşimler ve elektrik arz güvenliği de gözeterek oluşturulması,
  4. Elektrolizör, depolama ve yakıt hücresi başta gelmek üzere kritik teknolojilerde fırsatların değerlendirilmesi, yerlileşme ve imalat kabiliyetlerinin geliştirilmesi,
  5. Uluslararası ve bölgesel iş birliklerinin güçlendirilmesi, Avrupa’nın artan talebine yönelik ihracat imkanlarının azami fayda sağlayacak şekilde değerlendirilmesi,
  6. Ekosistemin genelinde, rüzgar ve güneş kaynakları ve su kullanımı, kritik mineraller ve tedarik zincirleri gibi alanlarda geniş ölçekte sürdürülebilirlik perspektifinin gözetilmesi,
  7. Sürdürülebilir büyümeyi ve rekabetçiliği destekleyecek, nitelikli insan kaynağı ve yetenek havuzunun geliştirilmesi ve güçlü bir girişimcilik ekosisteminin hayata geçirilmesi.

‘TÜRKİYE DOĞRU ADIMLARLA ÖNEMLİ BİR YEŞİL HİDROJEN İHRACATÇISI OLABİLİR’

2023 sonu itibarıyla enerji alanında yapılan yatırımlara, uluslararası raporlara ve bunların çıktılarına bakacak olursak dünyada yenilenebilir enerji eksenli hızlı bir dönüşüm söz konusu. Özellikle Rusya – Ukrayna arasında yaşanan savaşla birlikte Avrupa Birliği’nin Rusya’dan aldığı gaz ciddi oranda azaldı. Bununla birlikte Avrupa’daki doğal gaz depoları 9 Ocak itibarıyla yüzde 82 oranında doluluk oranıyla son 10 yıldaki maksimum seviyelere yakın. Avrupa, Rusya’dan gelen doğal gazı azaltırken Ukrayna (Ukrayna’dan yapılan gaz sevkiyat kontratı 2024 yılı sonunda bitiyor) ve Türkiye üzerinden gaz sevkiyatı devam ediyor. Ancak 2021 yılında 140 milyar metreküp seviyelerinde olan ithalat 2023 sonu tahminlerine göre yüzde 80 oranında azalarak 27 milyar metreküpe geriledi. Hal böyle olunca AB de doğal gazın yerine ikame edebileceği kaynaklara yönelmeye başladı. Fransa ve Almanya başta olmak üzere birçok ülke yeşil hidrojen alım anlaşmaları imzaladı. Mayıs 2022’de AB Komisyonu REPowerEU eylem planını yayımladı. Buna göre AB’nin ‘Fit for 55’ anlaşması kapsamında 2030 yılına kadar 5,6 milyon ton hidrojen üretimi öngörülüyordu. REPowerEU eylem planı kapsamında ise üretim planını 15 milyon ton artıran AB, 10 milyon ton hidrojeni ise ithal etmeyi planlıyor. Toplam 20 milyon tonluk hidrojen hedefiyle AB, Rusya’dan alınan yıllık 25 ile 50 milyar metreküplük doğal gazı ikame etmeyi düşünüyor.

Bu kapsamda Türkiye, coğrafi konumu, yenilenebilir enerji kaynak potansiyeli, mevcut doğal gaz boru hatları ile AB’nin hidrojen tedarikinde avantajlı durumda. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2023 yılı Ocak ayında Ulusal Hidrojen Teknolojileri Stratejisi ve Yol Haritası eylem planını devreye almasıyla birlikte Türkiye de hedeflerini belirledi. Ayrıca Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından da ‘Türkiye Hidrojen Eylem Planı’ da yayımlandı. Bu planlar Türkiye’nin 2050 yılına kadar yeşil hidrojen üretiminde küresel bir oyuncu olmasını hedefliyor. Kamunun eylem planlarının yanı sıra özel sektör de harekete geçmiş durumda. Enerjisa Üretimin, paydaşları arasında yer aldığı Türkiye’nin ilk Hidrojen Vadisi Projesi bu kapsamda çok önemli bir yere sahip. Sabancı CEO’su Cenk Alper Davos Zirvesi’nde yaptığı konuşmada bu konuya değinerek Sabancı’nın enerjide ortaya koyduğu vizyona vurgu yaptı. Cenk Alper’in Davos’taki “Türkiye’yi Avrupa’nın en büyük hidrojen tedarikçisi haline getirebilecek bu proje, aynı zamanda Avrupa’nın enerji arz güvenliğinde de tarihi bir sayfa açabilir.” sözleri aslında Avrupalı yatırımcı ve tedarikçiler için de önemli bir mesaj. Çünkü hem yeşil hidrojen eylem planları ve stratejileri hem de SHURA, IICEC ve diğer raporlar Türkiye’nin 2050’ye kadar ciddi bir hidrojen üreticisi ve ihracatçısı olabileceğini vurguluyor. Bu senaryolarla birlikte Türkiye’nin çevresinde yaşanan çatışmalara rağmen coğrafi avantajı devam ediyor. Özellikle AB’nin dışarıdan tedarik etmeyi planladığı 10 milyon tonluk yeşil hidrojende ciddi bir tedarikçi olarak ön plana çıkabiliriz. Her ne kadar Avrupa Birliği Afrika’yı yeşil hidrojen için yatırım yapılabilir bir üs olarak görse de bölgesel karışıklıklar ve beraberinde getireceği lojistik sıkıntıları bu görüşü sekteye uğratabilir. Bu sebeple Türkiye olarak doğru yatırımları, Ar-Ge çalışmalarını ve yeterli finansman ile regülasyonları hayata geçirirsek yeşil hidrojen ihracatında hedefimize ulaşabiliriz.

TÜREB Başkanı İbrahim Erden ve Shura Enerji Dönüşümü Merkezi Araştırma Koordinatörü Hasan Aksoy Gas&Power’a özel değerlendirmelerde bulundular:

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Araştırma Koordinatörü Hasan Aksoy:

Türkiye belirlediği Ulusal Hidrojen Stratejisi perspektifinde Avrupa’nın yeşil hidrojen tedarikçisi olmayı hedefliyor.

‘TÜRKİYE YEŞİL HİDROJEN TİCARETİNDE ÖNEMLİ BİR OYUNCU OLABİLİR’

Bilindiği üzere, yenilenebilir enerji kaynakları açısından oldukça zengin bir ülkeyiz. Özellikle güneş ve rüzgar enerjisi gibi temiz teknolojilerde henüz kullanmadığımız çok önemli potansiyellerimiz bulunuyor. Bu bize yenilenebilir (yeşil) hidrojen üretimi konusunda önemli avantajlar sağlayacaktır. Diğer bir deyişle, bulunduğumuz coğrafya gereği üretilen yeşil hidrojenin maliyetinin diğer birçok ülkeye/bölgeye kıyasla avantajlı olduğunu söyleyebiliriz.

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi olarak yaptığımız analizlerde, 2050 yılına doğru Türkiye’nin yıllık 3,4 milyon ton (Mt) yeşil hidrojen üretme potansiyelinin olduğunu hesapladık. Bunun gerçekleşebilmesi için yıllık ortalama yaklaşık 3 ila 4 milyar dolarlık yatırım yapılması gerekecek. Buna karşılık, 2050 yılında yeşil hidrojenin Türkiye ekonomisine katkısı yıllık 6 ila 8 milyar dolar olarak gerçekleşebilir. Bu faydanın sağlanması için 2050 yılına kadar beklenilmesi de gerekmiyor elbette, ne zaman yatırımlar yapılır ve yeşil hidrojen üretimi ekonomiye kazandırılırsa doğrudan etkileri önümüzdeki süreçte hissedilecektir.

Bir diğer çalışmamızda ise, Türkiye’nin 2053 yılı net sıfır emisyon hedefine ulaşabilmesi için üretilen yeşil hidrojen ve türevlerinin karbonsuzlaşmada çok kritik rollerinin olduğunu gösterdik. 2053 yılında Türkiye toplam enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 15’inin yeşil hidrojen ve türevlerinden sağlanabileceğini tahmin ediyoruz. Net sıfır hedefine ulaşırken özellikle sanayi ve ulaştırma sektörlerinin karbonsuzlaşmasında hidrojen ve yeşil amonyak, metanol, metan, karosen gibi sentetik türevlerinin kullanılmasının kritik olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda, yeşil hidrojen üretimi için yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişimini doğru planlamamız gerekecek.

“ÜLKELER ARASI KURULACAK İŞ BİRLİKLERİ YEŞİL HİDROJEN KONUSUNDA ÇOK YÖNLÜ FAYDALAR SAĞLAYABİLİR”

Yeşil hidrojen üretimi için yenilenebilir enerji ve elektrolizör teknolojilerine ihtiyaç duyuluyor. Elbette su konusunu da atlamamak gerekir, özellikle iklim değişikliğini daha fazla hissedebileceğimiz önümüzdeki dönemde su kaynaklarının etkin kullanımının planlanması ve deniz suyunun tuzdan arındırılarak değerlendirilmesi önemli olacak. Türkiye geçtiğimiz süreçte, özellikle yenilenebilir enerji ekipman üretimi alanında önemli adımlar attı. Hem rüzgar hem güneş enerjisi teknolojilerinde yerli ekipman üretiminin arttığını görüyoruz. Diğer taraftan, halihazırda Türkiye’de küçük ölçekli de olsa elektrolizör üreten şirketlerimiz bulunuyor. Bu şirketlerin önümüzdeki süreçte büyük ölçekli elektrolizör üretimine odaklanacaklarını öngörebiliriz. Bu noktada kamuya da önemli görevler düşüyor. hidrojen ekosisteminin gelişmesini sağlayacak finansal ya da piyasa temelli desteklerin oluşturulması önemli olacaktır.

Elektrolizör teknolojisi bağlamında Avrupa’nın bu konuda çok uzun yıllardır çalıştığını söyleyemeyiz. Elbette, yaklaşık yüz yıldır bilinen elektroliz yönteminin geliştirilmesi konusu her zaman vardı, fakat özellikle son yıllarda bu konu üzerine daha fazla araştırma ve geliştirmeye odaklanıldığını görüyoruz. Türkiye’nin bu konuda kaçırdığı önemli fırsatların olmadığı düşüncesindeyiz. Aynı rüzgar ve güneş enerjisinde olduğu gibi elektrolizör teknolojisi bağlamında yerli ekipman üretimi ilk odaklanılacak alan olabilir. Bunların yanında elektrolizör teknolojilerinin Türkiye’de yerli olarak üretilmesi için gerekli Ar-Ge çalışmalarına destek verilmesi, kamunun ve özel sektörün Türkiye’nin otomobil projesinde olduğu gibi yerli üretimi ve teknoloji transferini hedefleyen iş birliklerine öncülük etmesi önemli bir kaldıraç görevi sağlayabilir. Ülkeler arası kurulacak iş birlikleri de bu bağlamda çok yönlü faydalar sağlayabilir.

Türkiye belirlediği Ulusal Hidrojen Stratejisi perspektifinde Avrupa’nın yeşil hidrojen tedarikçisi olmayı hedefliyor.

“YEŞİL HİDROJEN TİCARETİNDE TÜRKİYE ENERJİ KORİDORU GÖREVİ DE GÖREBİLİR”

Enerji dönüşümü sürecinde yeşil hidrojene önemli roller düşeceği aşikar. Türkiye için önemli bir enerji taşıyıcısı ve hammadde olarak karbonsuzlaşmada ve enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasında kritik rollerinin olacağını öngörüyoruz. Hatta önümüzdeki süreçte Türkiye yeşil hidrojen ticaretinde önemli ülkelerden biri olabilir.

Halihazırda, Avrupa Birliği yeşil mutabakat “Fit for 55” paketi kapsamında 2030 yılına kadar 5,6 Mt yeşil hidrojen üretimi öngörüyordu. Mayıs 2022’de yayınlanan “REPowerEu” eylem planı kapsamında ise, buna ilave olarak 15 Mt yeşil hidrojen üretimi hedeflendi ve toplamda 20 Mt yeşil hidrojen tedariği planlanıyor. Avrupa Birliği bu miktarın 10 Mt’luk kısmını kendi içinde üretmeyi, diğer 10 Mt’luk kısmını ise ithal etmeyi planlıyor. Böylelikle Rusya’dan alınan doğal gazın ikame edilebileceği belirtiliyor.

Bu bağlamda, küresel ölçekte yeşil hidrojen ticaretinde yeni gelişmeler oluyor. Birçok ülke, ikili anlaşmalar yoluyla yeşil hidrojen ticaretine başlıyor. Bu ülkelere örnek vermek gerekirse, Kanada ile Almanya arasında geçtiğimiz dönemde bir anlaşma imzalandı. Anlaşma, 2025 yılına kadar yeşil hidrojenden üretilen yıllık 500bin tona kadar çıkabilecek amonyak ticaretini içeriyor. Almanya’nın Birleşik Arap Emirlikleri gibi diğer ülkelerle de çeşitli iş birlikleri var. Amerika, İspanya, Avusturalya, Kanada, Hindistan, Japonya ve Mısır gibi birçok ülke yeşil hidrojen üretimi, tüketimi ve ticaretiyle ilgileniyor.

Türkiye hem bulunduğu konum hem yüksek yenilenebilir enerji potansiyelleri ile yeşil hidrojen ticaretinde önemli bir oyuncu olabilir. Fakat planlamaların ve stratejilerin, 2053 yılı net sıfır emisyon hedefine uygun olarak belirlenmesi kritik olacaktır. Başka bir ifadeyle, Türkiye’nin öncelikle yeşil hidrojen ihtiyacını ve önceliklerini belirlemesi, sonrasında başka ülkelerle yapılacak ticaret ve iş birliklerine odaklanması faydalı olabilir. Bu bağlamda elbette Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri ile yapılacak iş birlikleri önemli olacaktır. Bu iş birlikleri, teknoloji transferi ve ekonomik faydalarının yanında yeşil hidrojen ekosisteminin gelişimi için bir kaldıraç olabilir.

Bulunduğumuz coğrafya gereği üretilen yeşil hidrojenin maliyetinin avantajlı olduğunu söyleyebiliriz. Yeşil hidrojenin en önemli talep merkezi olan Avrupa kıtasına yakın olmamızın da getirdiği avantajlar olacaktır. İleride Türkiye’den Avrupa’ya olası yeşil hidrojen ihracında, hidrojenin taşınmasının getirdiği göreceli maliyet avantajları Türkiye’nin hidrojen ticaretinde önemli bir aktör olmasını sağlayabilir. Ortadoğu ve Doğu ülkelerinden Avrupa’ya uzanan hidrojen ticaretinde ise Türkiye bir enerji koridoru görevi üstlenebilir. Yeşil hidrojen ve türevlerinin hem boru hatlarıyla hem gemi yoluyla Avrupa’ya kolaylıkla uygun maliyetli taşınabilme potansiyeli, Türkiye’nin AB için bir hidrojen üssü olmasını sağlayabilir.

Türkiye belirlediği Ulusal Hidrojen Stratejisi perspektifinde Avrupa’nın yeşil hidrojen tedarikçisi olmayı hedefliyor.

TÜREB Başkanı İbrahim Erden:

“TÜRKİYE’DE YEŞİL HİDROJEN ÇALIŞMALARI DAHA KOLAY”

Elektrik enerjisinin yüzde 50’ye yakın bir bölümünü temiz enerji kaynaklarından üreten; kullanılmamış rüzgar potansiyeli 150 GW’ın üzerinde olan bir ülke için enerji kaynağının yeşil olmasını sağlamak birçok Avrupa ülkesine kıyasla görece kolay olacaktır. Yine Türkiye’yi AB’ye bağlayan boru hatları ve oturmuş lojistik altyapısı sayesinde üretilen yeşil hidrojenin AB’ye taşınması mümkün.

Şu an dünyada 1 GWh seviyesinde hidrojen elektrolizi yapan ülke bulunmuyor. Teknolojik gelişime de Kuzey Avrupa ülkeleri ile Almanya liderlik ediyor. Kamu tarafında TENMAK, Aspilsan ve Güney Marmara Kalkınma Ajansı bu konuda aktif. Ayrıca özel sektör ve üniversitelerde de çok fazla hidrojen çalışan kurum ve kişi var. Ülkemizin en büyük AB fonlu araştırma projelerinden biri de hidrojen odaklı. Ancak teknolojiyi henüz ticari olarak anlamlı hale getirebilmiş değiller. Dolayısıyla bu alanda AR-GE yapan firmaların üretim tesislerini Türkiye’ye çekebilirsek, teknolojik gelişime çok erken safhada ortak olabiliriz.