SKDM Türkiye’deki sektörleri nasıl etkileyecek?

İlk aşaması 1 Ekim itibarıyla devreye giren ve geçiş dönemi 2026’ya kadar sürecek olan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Türkiye’den Avrupa Birliği’ne ihracat yapan birçok sektörü etkileyecek. Bu sektörlerin başında ise elektrik üretimi, hidrojen endüstrisi, demir-çelik, çimento, alüminyum ve gübre sektörleri yer alacak. Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasının geleceği ve Türkiye’de, düzenlemeden etkilenecek sektörleri Enerji Ticareti Derneği […]

SKDM Türkiye’deki sektörleri nasıl etkileyecek?
Burak Karagöl
  • Yayınlanma31 Ekim 2023 10:32

İlk aşaması 1 Ekim itibarıyla devreye giren ve geçiş dönemi 2026’ya kadar sürecek olan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Türkiye’den Avrupa Birliği’ne ihracat yapan birçok sektörü etkileyecek. Bu sektörlerin başında ise elektrik üretimi, hidrojen endüstrisi, demir-çelik, çimento, alüminyum ve gübre sektörleri yer alacak.

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasının geleceği ve Türkiye’de, düzenlemeden etkilenecek sektörleri Enerji Ticareti Derneği (ETD) Başkanı Bilal Tuğrul Kaya, EÜD Çevre Komisyon Başkanı Dr. M. Yavuz Sucu, SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Kıdemli Enerji Analisti Yael Taranto ve Solar3GW Yönetim Kurulu Üyesi Sıla Duran Green Power için değerlendirdi.

Çevresel etkileri sınırlamak ve iklim değişikliğiyle mücadele hedefiyle hayata geçirilen SKDM, Türkiye’den AB’ye ihracat yapan birçok sektörü etkileyecek. Yeni mekanizma ile AB ülkelerinin ithalat yaptığı şirketlere, üretim yaptıkları ülkede ödenen karbon fiyatı ile AB’deki karbon fiyatı arasındaki farkı ödemek için SKDM sertifikaları satın alma zorunluluğu getirilecek. Yeni mekanizma ile Türkiye’den AB ülkelerine yoğun ihracat gerçekleştiren sektörler, yeni politikanın etkilerini yakından hissedebilecek.

AB İHRACATÇILARI DAHA DÜŞÜK KARBON SALIMINA TEŞVİK ETMEYE ÇALIŞIYOR

Özellikle elektrik, alüminyum, gübre, demir-çelik ve çimento gibi yüksek miktarda karbon emisyonu üretme potansiyeline sahip olan sektörler, yeni düzenlemelerden daha fazla etkilenebilecek. AB, bu sektörlerden ithal edilen ürünlere yönelik yüksek karbon vergileri getirerek ithalatçıları daha düşük karbon salımına sahip üretim yöntemlerine geçmeye teşvik etmeyi amaçlıyor. Uygulamanın bu sektörlere etkisinin ne olduğuyla birlikte sektörel bazda bu kapsamda atılan adımların sektörleri nasıl etkileyeceği konusu da önem taşıyor.

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) yayınladığı ‘2022 İhracat Raporu’na göre Rusya, Çin, Türkiye, İngiltere, Güney Kore, Hindistan, Brezilya, ABD ve Mısır, seçilen sektörlerde en büyük ihracatçıları temsil ettiği için uygulamadan en hızlı şekilde etkilenecek ülkelerin başında geliyor.

Enerji Ticareti Derneği (ETD) Başkanı Bilal Tuğrul Kaya:

‘SKDM ÇEVRESEL PİYASALARIN VE YEŞİL ENERJİ ÜRÜNLERİNİN GELİŞİMİNE ÖNEMLİ ÖLÇÜDE KATKI SAĞLAYACAK’

Avrupa Birliği (AB), iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik uluslararası çabaların ön saflarında yer almaktadır. Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı çerçevesinde, AB’nin 2030 yılına kadar 1990 yılına kıyasla yüzde 55‘lik sera gazı azaltma ve 2050’de karbon nötr olma hedefine ulaşmak için net bir yöntem ortaya konmaktadır.

Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında getirilen düzenlemelerden biri olan “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM)” ile, Avrupa Birliği tarafından ithal edilen bazı ürünlere karbon vergisi uygulanması amaçlanmaktadır. Burada öncelikli sektörler; çimento, demir-çelik, gübre, alüminyum, elektrik üretimi ve hidrojen endüstrisi olarak belirlenmiştir.

SKDM için 1 Ekim 2023 – 31 Aralık 2025 tarihleri arası geçiş dönemi olarak kurgulanmıştır. Bu dönemde öncelikli olarak belirlenen sektörlere ait ürünler için herhangi bir karbon vergisi ödemesi yapılmayacak ancak ürünlerdeki emisyonlar bildirilecektir.

1 Ocak 2026’dan itibaren ise SKDM tam olarak devreye girecek olup, SKDM sertifikaları aracılığı ile karbon fiyatları belirlenecektir. SKDM sertifikalarının ücreti, referans olarak AB Emisyon Ticaret Sistemi’ndeki (ETS) karbon ücretleri kullanılarak hesaplanacaktır. Yeterli sertifika sunmayan veya emisyonları hakkında yanıltıcı beyanda bulunanlara verilecek cezanın, önceki SKDM sertifikalarına uygulanan ortalama ücretin üç katı olması beklenmektedir. Cezaların ödenmesi ise yeterli sayıda SKDM sertifikası ibraz etme zorunluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Kalıcı sistem 1 Ocak 2026’da yürürlüğe girdiğinde ithalatçıların, her yıl bir önceki yılda AB’ye ithal edilen malların miktarını ve bunların gömülü sera gazlarını beyan etmesi gerekecektir.

Sınırda karbon düzenlemesine neden ihtiyaç duyulduğu hususuna değinmemiz gerekirse, konuyu şu şekilde özetleyebiliriz;

• Karbon vergisine maruz kalan AB üreticilerinin rekabet güçlerinin azalmasının önüne geçilmesi,

• Paris İklim Anlaşması’nın belirlediği 1,5 derece hedefi çerçevesinde dünya çapında karbon kaçağının sınırlanmasının hedeflenmesi ve ilk madde ile bağlantılı olarak, AB’deki yüksek karbon ücretleri nedeniyle bazı sektörlerin üretim faaliyetlerini karbon rejimi olmayan başka ülkelere kaydırarak karbon kaçağına neden olmalarının önüne geçilmesi,

• Yenilenebilir enerji dönüşümünün hızlandırılması ve ETS sistemi ya da herhangi bir karbon rejimi olmayan ülkelerde bu politikaların geliştirilmesinin teşvik edilmesi,

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasının ihracatçı ülkelere ve enerji sektörüne getireceği ek sorumluluklar ve etkilere baktığımızda şu hususlar ön plana çıkmaktadır:

Türkiye’nin, Çin ve Rusya ile birlikte SKDM’den en fazla etkilenen ülkeler arasında yer alması beklenmektedir. Zira Avrupa Birliği’nin ihracatımızdaki payı yarıya yakındır. Ülkemizdeki gömülü emisyonların fazla olması, maliyet artışına ve rekabet açısından dezavantaja neden olacaktır.

İhracat yapmak isteyen enerji sektörü oyuncularının 1 Ekim’de başlayan geçiş süreci ile birlikte hem doğrudan hem de dolaylı emisyonlarını izleme, raporlama ve doğrulama zorunluluğu bulunmaktadır. Emisyonların, AB komisyonunda akredite bir kuruluş tarafından doğrulanması gereklidir. Hem üreticiden gelen izleme, raporlama ve doğrulama bilgileri AB‘ye ulaştırılacak hem de ithalatı yapan şirket yıllık SKDM beyanında bulunacaktır. Bu şekilde ithalatçı ve ihracatçıdan gelen bilgilerle çifte doğrulama yapılmış olacaktır.

Türkiye’de Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)’nin 2024 yılı sonunda devreye girmesi planlanmaktadır. Ancak ilk başlarda ücretsiz tahsisatların fazla olması beklentisi, Türkiye’de karbon fiyatlarının da AB’ye göre daha düşük olması beklentisini oluşturmaktadır.

Bununla birlikte AB’de giderek azalan ücretsiz tahsisatların, AB ETS mekanizmasında karbon fiyatlarını artırması beklenmektedir. Tüm bu gelişmeler Türkiye’den AB’ye yapılacak olan ihracatlarda, AB’deki ithalatçıların ek bir maliyete katlanmalarına sebebiyet verecektir. Bu maliyetlerin ithalatçının alım fiyatına yansıması beklenen bir sonuçtur.

Enerji ticareti açısından bakıldığında SKDM’nin, ülkemizde çevresel piyasaların ve yeşil enerji ürünlerinin gelişimine önemli ölçüde katkıda bulunması beklenmektedir. Özellikle ihracatçı tüketicilerin bu ürünlerin tedariği için serbest enerji ticareti piyasasında katılımlarının artması söz konusu olacaktır. Yine tüketicilerin, karbon salımları karşılığında kredi yaratabilecek yenilenebilir enerji tesisleri kurarak üretime katkı sağlayacak şekilde enerji piyasasına katılımları da artabilecektir.

EÜD Çevre Komisyon Başkanı Dr. M. Yavuz Sucu:

‘ULUSLARARASI TİCARETTE YENİ BİR GÜZERGAH: AB SINIRDA KARBON DÜZENLEME MEKANİZMASI’

Dünya çapında iklim değişikliğiyle mücadele ve karbon emisyonları kontrolü ile ilgili olarak yürütülen müzakerelerde Avrupa Birliği’nin uzun yıllardır lider konumunu koruma eğilimini sürdürmektedir. 1990’lı yıllardan bu yana süren müzakerelerde, hedeflere ulaşmak için gerekli görülen uluslararası ortak eylemlerde konsensüs sağlanması ise oldukça yavaş ilerlemektedir. Diğer yandan Avrupa Birliği (AB) karbon emisyonunlarının sınırlanması ve azaltılması istikametinde dünyanın geri kalanından hızlı biçimde, kendi sınırları içinde piyasa temelli mekanizmaları devreye alarak, fosil yakıtlardan yenilenebilire dönüşüm ve toplam karbon emisyonlarının düşürülmesi yönünde adımlar atmıştır. Her birim karbon emisyonuna bir maliyet biçmek anlamına gelen emisyon ticaret sistemi ise bu kurgunun ana taşıyıcısı durumundadır. AB kendi pazarında bu dönüşümü yaparken, ticaret partneri ülkeler emisyonlarına bir değer biçmediğinden, AB’nin yerli üreticileri rekabette dezavantajlı konuma düşmüş, üretimlerini emisyon maliyetlerinin olmadığı veya daha düşük olduğu ülkelere kaydırma eğilimine girmişlerdir.

Tam da bu noktada, AB 2019 yılında tanımladığı ve artık yürürlüğe almaya başladığı Yeşil Mutabakat kurgusu kapsamında, sınırda karbon düzenleme mekanizmasını (SKDM) hayata geçirmektedir. Esasen bir tür gümrük vergisi olan SKDM’nin iki temel hedefi; AB iç pazarında emisyon maliyetlerini üstlenen üreticilerini, bundan arî olan ithal üreticilerle rekabette korumak ve sahip olduğu büyük pazarının gücüyle emisyonların fiyatlanmasını bir uluslararası ticaret kuralı haline getirerek küresel emisyonları düşürmek olarak ortaya çıkmaktadır.

İlerleyen yıllarda genişleyerek tüm sektörleri kapsamına alması beklenen SKDM’nin güncel durumda açıklanmış çerçevesi elektrik üretimini de kapsamaktadır. Ancak diğer ürünlerden farklı olarak elektrik üretimi, en azından güncel şartlarda, AB ile münferit ticarete konu bir ürün değildir. Her ne kadar Türkiye, AB üyesi Yunanistan ve Bulgaristan’a elektrik ihraç etse de, iletim enterkonnekte sistem üzerinden şebeke operatörü eliyle gerçekleştiğinden münferit üreticilerin SKDM ile doğrudan bir ilişkisi olmayacaktır. AB’nin elektrik sektörünü SKDM kapsamına alması, daha ziyade AB’nin Ukrayna, Birleşik Krallık, İsviçre, Balkan ülkeleriyle (ve geçmişte Rusya ile) olan ithalat/ihracat ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Buradan hareketle, SKDM’nin Türkiye enerji sektörü üzerinde doğrudan etkisinin son derece sınırlı olması beklenmektedir. Bu sebeple enerji sektöründe SKDM’ye tâbi diğer sektörlerde yaşanan heyecan ve endişe görülmemesi oldukça doğaldır.

AB SKDM’nin kurgusu üzerinde yıllardır yoğun biçimde çalışsa da, ticarete konu ürünlerin çeşitliliği, süreçte yer alan oyuncu sayısının çokluğu, uluslararası ticaret hukuku gibi bir çok değişkenin varlığı sebebiyle, bir simülasyon dönemi öngörmüştür. 01.10.2023 itibarı ile devreye giren bu pilot dönemde, ticari bir değer biçmeden sadece ürünlerdeki gömülü emisyonların raporlanması gerçekleştirilecek, yaşanacak darboğazlar tespit edilip giderildikten sonra 01.01.2026 itibarı ile artık SKDM vergilendirmesi hayata geçecektir.

SKDM’nin işleyişine bakıldığında ise, aslında tam olarak gümrük vergilendirmesi gibi, SKDM’ye tabi ürünün imalatçısı değil, AB’deki ithalatçısı emisyon fiyatını AB’ye ödeyecektir. İthalatçı, ürünün imalatında salınan emisyon miktarını tedarikçiden talep edecek, ithal edilen ürünlerin emisyonlarını periyodik olarak Avrupa Komisyonu’na sunacaktır. 2026 yılına kadar bu raporların bir mali karşılığı olmayacak, 2026 sonrasında ise ithal edilen ürünlerdeki gömülü emisyon AB emisyon ticaret sistemindeki fiyatı ile birlikte değerlendirilerek finans hayatına dahil olacaktır.

Türkiye’nin ihraç ürünleri 2026’dan sonra bu vergilendirmeye tabi olacağından, SKDM kapsamına giren ürünlerin AB’ye girişinde maliyetleri artmış olacaktır. Tanımlanan geçiş döneminde ihracatçıların ürünlerinin karbon ayak izi olarak tanımlanan, ürün başına misyonlarını hesaplamayı öğrenip, rekabette geri kalmamak adına verimlilik artışı, yenilenebilir enerji kullanımı, teknolojik dönüşüm gibi çözümlerle AB pazarına daha düşük maliyetlerle girmenin yolunu bulmaları gerekmektedir. Tekrar etmekte fayda var ki; SKDM sektörlerinde faaliyet gösteren üreticiler karbon emisyonlarının doğru bir şekilde hesaplandığından acilen emin olmalıdır.

Öte yandan, SKDM kurgusuna göre imalat yapılan ülkedeki emisyon vergisi (halihazırda Türkiye’de bu tanıma uyan bir maliyet bulunmamaktadır) AB fiyatından düşülerek hesaplanacağından, Türkiye Meclis’e sunulma aşamasında olan iklim kanunu ulusal emisyon ticaret sistemini hayata geçirmeyi hedeflemektedir. Bu noktada fosil yakıttan enerji üreten oyuncuların girdi maliyetlerine emisyon fiyatı da eklenecektir. Bakanlık ölçeğinde ilan edilmiş bir emisyon fiyatı olmasa dahi, enerji piyasası oyuncularının bu maliyetlerin etkisini işletmeleri için modelleyip, hazırlanması için daha fazla gecikmemesi, geçiş dönemini bu şekilde değerlendirmesi kesinlikle faydalı olacaktır

Uluslararası platformda gelişmelere bakıldığında ise; bu yıl Dubai’de gerçekleştirilecek iklim değişikliği konferansında (COP28) SKDM uygulamalarını ve bu uygulamaların küresel ölçekte ticaret kurallarına entegre edilmesi yönünde AB tarafının ısrarcı olması bekleniyor. Bu eğilimi halihazırda kendi emisyon ticaret sistemi uygulaması olan ülkelerin desteklemesi de sürpriz olmayacaktır.

Sonuç olarak, AB’nin SKDM uygulamasına geçiş dönemi, tüm taraflar için öğrenme süreci olacak ve muhtemelen uluslararası ticaret kurallarına entegrasyonu da zaman içinde gerçekleşecektir. Türkiye’nin enerji dahil tüm ihracatçı sektörlerde bu geçiş dönemine verimli ve inovatif biçimde geçirmesi, gelişmelerin karşımızda bir risk değil fırsat olarak kullanılabilmesini sağlayacaktır.

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Kıdemli Enerji Analisti Yael Taranto:

‘AB SINIRDA KARBON DÜZENLEME MEKANİZMASI, ÖLÇÜM-RAPORLAMA AŞAMASIYLA BAŞLADI’

Türkiye’nin en büyük ticaret partneri olan Avrupa Birliği, Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nı (SKDM) 2026 yılından itibaren uygulamaya geçecek, Ekim 2023-Aralık 2025 arasında ise zorunlu ölçüm ve raporlama yapılacak. Söz konusu uygulama ilk aşamada yer alan sektörlerle başlamak üzere orta-uzun vadede giderek ilerleyen oranda Türkiye’nin ihracatında farklı sektörler için karbon vergisi/fiyatlandırmasına tabi olmak anlamına geliyor. Uygulama kapsamında 2026’dan itibaren, AB’ye ithal ürünlerin karbon içeriği belirlenen prosedürler çerçevesinde saptandıktan sonra AB içindeki karbon vergisinin eşdeğeri bu ürünlere uygulanacak. İhracatçı ülke tarafından uygulanan karbon vergileri varsa AB bunları düşerek yalnız aradaki farkı alacak.

2026’da uygulamaya geçecek ilk aşamada demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre, hidrojen ve elektrik sektörleri SKDM kapsamında yer alacak. Bu sektörlerde üretim prosesinde kullanılan elektrik dahil tüm enerji girdilerinin emisyonları hesaba katılacak.

“TÜRKİYE SKDM KAPSAMINDAKİ ÜRÜNLERİN İHRACATINDA AB’YE EN BAĞIMLI İLK 5 ÜLKE ARASINDA YER ALIYOR”

Uygulamaya geçileceğinin resmen duyurulduğu 2021 yılından bu yana uluslararası kalkınma kuruluşları, devletler ve sektörel kuruluşlar uygulamanın hem AB’yi hem de AB’ye ihracat yapan ülkeleri nasıl etkileyeceği konusunda çalışmalar yürütüyor. Türkiye 2021 yılı itibarıyla söz konusu ürünlerde, özellikle demir-çelik ve alüminyumda Rusya ve Çin’in ardından AB’ye en çok ihracat yapan üçüncü ülke konumundaydı. AB tarafından Rusya’ya uygulanan yaptırımlar sonrasında Türkiye ve diğer ülkelerin payının arttığı tahmin ediliyor. Dolayısıyla, Türkiye’nin bu ürünlerde AB pazarının önemli tedarikçileri arasında yer aldığı söylenebilir.

Türkiye’nin ihracatında SKDM kapsamındaki ürünlerden özellikle demir-çelik ve alüminyum ön plana çıkıyor. Demir-çelik ihracatı yıllık 10-15 milyar dolar, alüminyum ihracatı ise 5-6 milyar dolarla Türkiye ihracatından sırasıyla yüzde 5-7 ve yüzde 2-2,5 pay alıyor. Gübre ve çimentoda ise üretim ağırlıkla iç pazara yönelik ve Türkiye’nin toplam ihracatı içindeki payları yüzde 1’in altında. SKDM kapsamındaki ürünlerde AB’ye yapılan ihracatın Türkiye’nin toplam ihracatı içindeki payı yüzde 4 civarında ve AB’ye ihracatımızın yaklaşık yüzde 10’u bu sektörlerden kaynaklanıyor. Dolayısıyla, AB ile yapılan ticaret ağırlıkla diğer ürünlerden oluşuyor.    

Ancak, tek tek sektörleri değerlendirdiğimizde, alüminyum ihracatının yarısından fazlasının, demir-çelik ihracatının yaklaşık üçte birinin AB’ye yapıldığını görüyoruz. Gübrede ihracatın yüzde 25’i, çimentoda ise ortalama yüzde 18’i AB ülkelerine yapılıyor. Çeşitli kuruluşlar tarafından yapılan değerlendirmeler, Türkiye’nin SKDM kapsamındaki ürünlerin ihracatında AB’ye en bağımlı ilk beş ülke arasında yer aldığını gösteriyor. 

“TÜRKİYE’NİN KARBON FİYATLAMASINA GEÇMESİ AB PAZARINDAKİ REKABET GÜCÜNÜ ARTIRACAK”

Karbon fiyatlaması olan ülkelerden AB’ye yapılan ihracatta, ürün fiyatlarına yansıyan karbon vergilerinin sınırda karbon vergisinden düşüleceği öngörüldüğünden, Türkiye’nin de karbon fiyatlamasına geçmesi AB pazarında rekabet gücünü artıracaktır. UNCTAD tarafından yapılan ilk hesaplamalara göre SKDM kapsamında uygulanacak karbon vergisiyle (verginin 44-88 ABD$/ton olacağı varsayımıyla), Türkiye’den AB’ye ithal edilecek alüminyum yüzde 1-2, demir-çelik yüzde 3-6, çimento yüzde 12-24 daha pahalı olacak; dolayısıyla rekabet gücü azalacak.

Öte yandan, iklim hedefleri çerçevesinde AB’de karbon fiyatının yükselmesi, dolayısıyla SKDM’nin ihracatçı ülkelere maliyetinin giderek artması bekleniyor. EBRD, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Climate Focus tarafından yapılan bir çalışmada, AB’de ton başına karbon fiyatının 2027’de 75 euro’dan 2032’de 150 euro’ya yükselmesi halinde, yerel karbon vergisi olamazsa Türkiye’ye yıllık maliyetinin 138 milyon euro’dan 2,5 milyar euro’ya ulaşacağı hesaplanıyor. Türkiye’nin 50 euro karbon vergisi uygulaması halinde bu maliyeti 1,1 milyar euro’ya düşürmesi ve vergi gelirleriyle sanayinin karbonsuzlaşma yatırımlarını desteklemesi mümkün olacak.

“UZUN DÖNEMDE SANAYİ DÖNÜŞÜMÜ VE DÜŞÜK KARBONLU PROSESLERE GEÇİŞ BELİRLEYİCİ OLACAK”

İlk aşamada SKDM’ye dahil olan sektörler ve doğrudan etkileri nispeten kısıtlı olsa da AB Yeşil Mutabakatı ile başlayan sürecin hem diğer sektörlere hem de diğer ülkelere yayılması gündemde. Örneğin, AB’nin planlarına göre 2030’dan itibaren tüm metaller, rafineri ürünleri, organik kimyasallar, seramik ve cam, selüloz ve kağıt, hava ve deniz taşımacılığı SKDM kapsamına girecek. Bu bağlamda Türkiye’nin de hem SKDM’yi yalnız ilk etapta etkilenen sektörler kapsamında değil, bu sektörlerin bağlantılı olduğu diğer ekonomik alanlarla birlikte değerlendirmesi ve kapsamlı bir sanayi dönüşümünü gündeme alması gerekecek. Uzun dönemde enerji verimliliği ve karbon yoğun alanlarda düşük karbonlu üretim proseslerine geçiş rekabet gücünde belirleyici olacaktır.

Solar3GW Yönetim Kurulu Üyesi Sıla Duran:

‘SKDM İLE YENİ BİR EKONOMİ YARATILIYOR’

SKDM, AB Emisyon Ticaret Sisteminin (ETS) ithalatı kapsayacak şekilde genişletilmesidir. 2026 yılına kadar raporlama şeklinde devam edecek olan mekanizma, Ocak 2026 yılı itibarıyla AB’ye ithal edilen ürünlerdeki gömülü emisyonları kapsayacak ve ithalatçılar tarafından SKDM sertifikalarının satın alındığı bir hal alacaktır.

Enerji sektörünü değerlendirdiğimizde AB’ye yapılacak enerji ithalatlarından ek bir bedele katlanılması beklenmektedir. Özellikle Bulgaristan ve Yunanistan ile yapılan sınır ötesi elektrik ticaretinde ek bir maliyete katlanılması söz konusu. Özellikle, raporlama ve katlanılacak bedelle ilgili belirsizlik yaşıyor.

“İHRAÇ EDİLEN MALLAR FİYAT AVANTAJINI KAYBEDEBİLİR”

SKDM ile yeni bir ekonomi yaratılıyor. Geçiş dönemindeki raporlama oldukça önemli, bu süreç sonunda mekanizmaya dahil edilecek sektörler ve emisyon kapsamı genişletilebilir. 2026 yılı itibarıyla, SKDM kapsamındaki maliyetler ihracata konu olan ürünlere yansıtılacağı için ekonomiyi etkileyecektir. Sektörleri (çimento, demir çelik, alüminyum, gübre, elektrik) değerlendirdiğimizde direk vatandaşa etkisinden bahsetmek güç olsa da, ihracatın azalma riskine karşı iç piyasada bu ürünlerin arzı aratabilir. Türkiye’den ihraç edilen mallar fiyat avantajını kaybedebilir.

SKDM, AB Emisyon Ticaret Sisteminin (ETS) ithalatı kapsayacak şekilde genişletilmesidir. SKDM, AB’ye ithal edilen ürünlerdeki gömülü emisyonları kapsayacak bir sertifika sistemi olacaktır. SKDM, sistemin ithalatçılar tarafından sertifika satın almasına dayanması anlamında ETS’yi yansıtacaktır.

2023-2025 yılları arasındaki geçiş dönemi boyunca, ithalatçıların (beyan sahibinin) SKDM mekanizmasına ilişkin sadece raporlama yükümlülüğünü yerine getirmesi beklenecektir. Bu kapsamda, ithalatçının toplam ithalat miktarı, dolaylı (Kapsam 1) ve doğrudan emisyonlarına (Kapsam 2) ilişkin toplam emisyon miktarı, var ise, malın üretildiği ülkede tabi olunan karbon fiyatına ilişkin bilgileri içeren SKDM Raporunu her çeyrek dönem için yetkili otoriteye sunması beklenecektir.

1 Ocak 2026 tarihi itibarıyla ise ithalatçıların, (yetkilendirilmiş beyan sahibi) ithal ettikleri mallar için üretim esnasında açığa çıkan doğrudan sera gazı emisyonuna (Kapsam 1) ilişkin doğrulanmış toplam emisyon miktarına eşdeğer miktarda SKDM Sertifikasını da teslim/iptal edilmesi gerekecektir.

Geçiş dönemi sonunda mekanizmaya dahil edilecek sektörler ve emisyon kapsamı genişletilebilir.

İthalatçı direk ithal edeceği mallar için bu bedellere katlanacağı için ihracat yapan tarafın kaçınması mümkün değil. Yaptırım ilgili malın satılamaması olur. Ancak malın üretildiği ülkede karbon fiyatına tabi olunması durumunda, SKDM otoritesine ödenecek bedel ilgili oranda azalacaktır. Bu sebeple iç piyasada bir karbon piyasasının oluşması önem arz etmektedir.