Enerji yatırımlarında rüzgarın gücü arttı

Rüzgar enerjisi, dünya genelinde artan yatırımlara paralel olarak elektrik üretimindeki payını artırmaya devam ediyor. Son dönemde gerçekleştirdiği yatırımlarla rüzgar kurulu gücünde dünyada 12’nci sıraya yerleşen Türkiye, Avrupa’da en fazla rüzgar kapasitesi kuran ülkeler arasında yer alıyor.

Raşit Kırkağaç / İstanbul

Rüzgar enerjisi, dünya genelinde enerji üretimindeki payını artırmaya devam ediyor. Son verilere göre dünya ve Avrupa’da rüzgar yatırımları artıyor. Wood Mackenzie’ye göre, devletler, deniz üstü rüzgar kurulu güç hedeflerini 2029’da 60 GW, 2030’da da 77 GW seviyesinde gerçekleştirmeyi öngörüyor. Bu, 1 yılda 17 GW’lık bir artış demek. 2015-21 arasındaysa yılda (Çin dışında) yalnızca 3 GW’lık bir artış ölçülebiliyordu. Artan yatırımlarda ABD ve Çin ön plana çıkarken Avustralya ve Güney Kore ise deniz üstü rüzgar pazarında güçlü oyuncular olmayı hedefliyor. Wind Europe raporu göstergelerinde ise Türkiye, Avrupa’da en fazla rüzgar kapasitesi kuran ülkeler arasında yer alıyor.

Avrupa dışında ABD, Avusturalya ve Güney Kore’nin başını çektiği ülkeler hem karasal hem de açık deniz rüzgar potansiyellerini artırmaya istekli. Bununla birlikte, Asya pazarında Çin, hem kendi topraklarında hem de farklı ülkelerde rüzgar yatırımcısı olarak yatırımlar yapmaya başladı. Çin Elektrik Konseyi’nin (CEC) yıllık raporunda, rüzgar ve güneş kapasitesinin 2024’te kömürü geçeceği tahmin ediliyor. CEC verilerine göre, Çin’in 2024 yılı sonuna kadar 1.300 GW’lık rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesi inşa etmiş olacağı ve 2030 hedefi olan 1.200 GW’lık resmi hedefini çoktan aşmış olacağı tahmin ediliyor.

AVRUPA’DA KURULU GÜÇ 272 GW’A ULAŞTI

Wind Europe’un Avrupa Rüzgar Enerjisi raporuna göre, 2023 yılında Avrupa’da inşa edilen RES’lerin kapasitesinin 18,3 GW’a ulaştığı, bu kapasitenin yüzde 79’a karşılık gelen 14,5 GW’ının karada geri kalan 3,8 GW’ının ise denizde inşa edildiği belirtildi. Avrupa Birliği’nin 27 üye ülkesi bu kapasitenin 16,2 GW’ını kurarak rekor bir kapasite elde etti. Bu yatırımlar sonucunda Avrupa’da 2023 Aralık itibarıyla 272 GW kurulu güce ulaşıldığı görülüyor. Kapasitenin 238 GW ile yüzde 87’si karada 34 GW ile yüzde 13’ü deniz üzerinde kurulu. AB üyesi 27 ülkenin toplam kurulu gücü 220 GW’a ulaşırken bu kapasitenin 201 GW ile yüzde 91’i karada, 19 GW ile yüzde 9’u denizde yer aldı. Bununla birlikte rapora göre, 2030’a kadar gerçekleştirilecek olan yeni rüzgar kurulumlarının 2/3’ü karada olacak.

Raporda yeni bağlanan kapasitenin 1,9 GW’ı Hollanda’dan, 833 MW’ı Birleşik Krallık’tan, 360 MW’ı Fransa’dan, 344 MW’ı Danimarka’dan, 329 MW’ı Almanya’dan ve 35 MW’ı da Norveç’ten geldi.

AB dışında, 2,1 GW’lık yeni kapasiteyi 1,4 GW ile Birleşik Krallık, 397 MW ile Türkiye, 114 MW ile Sırbistan, 36 MW ile Kuzey Makedonya, 35 MW ile Norveç ve 14 MW İsviçre oluşturdu.

Gelinen noktada Avrupa’nın en büyük rüzgar enerji filosu Almanya’da bulunuyor. Almanya’yı 30,6 GW İspanya, 29,6 GW ile Birleşik Krallık, 22,8 Fransa, 16,4 GW İsveç ve 12,3 GW Türkiye takip ediyor. İtalya 12,3 GW ve Hollanda 11,5 GW ile rüzgar enerjisi kurulu kapasitesi 10 GW’ın üzerinde olan diğer iki Avrupa ülkesi.

Raporda en dikkat çekici noktalardan biri ise, Rusya – Ukrayna savaşının devam etmesine rağmen Ukrayna’nın kurduğu 146 MW’lık yeni rüzgar kapasitesi oldu. Buna rağmen 14 ülke 2023 yılında rüzgar kapasitesi kurmazken bunlardan 8’inin AB üyesi ülke olması dikkat çekti.

2024-2030 RÜZGAR POTANSİYEL BÜYÜME SENARYOSU

2023 yılında 18,3 GW’lık rüzgar kapasite artışı gerçekleşen Avrupa’da, 2024 yılında 21 GW yeni kapasite artışı olması bekleniyor. Buna göre hem deniz üstü hem de karasal rüzgar kurulu güç artışının 2024 yılında, bir önceki yıla göre daha fazla olması bekleniyor.

Avrupa’da rüzgar enerjisi kapasitesinin 2024-2030 yılları arasındaki potansiyel büyümesini analiz eden Wind Europe raporunda, politika ve ekonomik gelişmelerin kurulu güç kapasite artışları üzerindeki etkisiyle oluşturulan senaryoya göre:

  • Avrupa’da yıllık ortalama 37 GW kurulu güç artışı ile toplamda 260 GW rüzgar kurulu güç artışı bekleniyor.
  • AB’de ise yıllık ortalama 29 GW kurulum ile 2024 ve 2030 yılları arasında toplamda 200 GW kurulum sağlanması öngörülüyor.
  • Bu artış, AB’nin enerji ve iklim hedeflerine ulaşması için olması gereken yıllık ortalama 33 GW artıştan düşük kalıyor.

Bu tahminler çerçevesinde 2030 yılına kadar Avrupa’da ve AB’de deniz üstü rüzgar kurulu gücünün ilk kez kara rüzgâr kurulu gücünü aşması bekleniyor. Aynı zaman zarfında Avrupa’da toplam rüzgâr kurulu güç kapasitesinin ise 500 GW’ı aşması öngörülüyor.

“RÜZGAR PROJELERİNİN YÜZLEŞTİĞİ TEMEL SORUNLAR”

Son yıllarda, rüzgar enerjisi yatırımlarında yaşanan bu artış sektörün potansiyeli ve gelecekteki büyüme fırsatlarını gösterirken bazı sorunları da beraberinde getiriyor. KPMG’nin Birleşik Krallık Enerji Başkanı Simon Virley’e göre rüzgar sektörü bir yandan gelişirken diğer yandan da bazı sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Virley, dünya çapındaki deniz üstü rüzgar projelerinin, yüksek tedarik zinciri enflasyonu, artan faiz oranları ve hükümetlerin tüketici maliyetlerini düşük tutmaya öncelik vermesi gibi üçlü sorunlarla uğraştığını belirtti.

BloombergNEF’ e göre ise küresel deniz üstü rüzgar kapasitesi önümüzdeki 10 yıla kadar 5 katına çıkacak. Bu da deniz üstü RES kurulumları için gerekli gemi talebini artıracak. Clarksons Offshore Renewables’ın aktardığına göre, Çin dışında minimum 15 MW kapasiteli türbin kurabilecek 15 ila 20 gemi bulunuyor ve önümüzdeki birkaç yıl içinde daha fazlasına ihtiyaç duyulacağı tahmin ediliyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, maliyetler rüzgar türbinlerine yatırımlar önünde büyük bir engel. Ek olarak, rüzgar türbinlerinin ömrünün 20-25 yıl ile sınırlı olması yatırımcıları, yatırım yapıp yapmama konusunda ikilemde bırakıyor. Wind Europe’e göre rüzgar enerjisinin Avrupa’daki öncüsü konumundaki Almanya, Danimarka ve İspanya’daki rüzgar türbinlerinin yarısı 15 yaşın üzerinde.

İspanya’da bulunan Çeşitlilik ve Enerji Tasarrufu Enstitüsü’nün (IDAE) başkanı Joan Groizard Payeras ise artan maliyetlerle ilgili “Konuyla ilgili hiçbir şey yapmazsak, hiçbir karar alınmazsa, bir risk oluşacak ve İspanya’da Avrupa’nın geri kalanında ilk kez yenilenebilir enerji üretiminin önemli bir kısmı kaybedilecek” diye konuştu.

TÜRKİYE EN FAZLA RÜZGAR KAPASİTESİ KURAN ÜLKELERDEN BİRİ

Türkiye’ye bakıldığında 2023 yılında Avrupa’da İngiltere’den sonra 397 MW kurulu güç artışı ile en fazla kurulum gerçekleşen ikinci ülke oldu.  Yıl sonu itibarıyla 11.6 GW kurulu güce ulaşmış olan rüzgar enerjisi sektörü, yıllık yaklaşık 2 milyar Avroluk ciroya sahip. Konuyla ilgili daha önce açıklama yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, 2017 yılından itibaren ulusal ve uluslararası kuruluşlarla iş birliği içerisinde sürdürdükleri rüzgar enerjisi potansiyel atlası güncellenmesi çalışmalarının tamamlandığını ifade ederek “Güncellenen atlas verilerine göre; rüzgar potansiyelimizin mevcut teknoloji ve şartlarda yaklaşık 100 bin MW olduğunu, rüzgar türbini teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde ise 150 bin MW seviyelerine kadar çıkabileceğini öngörüyoruz. Bu potansiyel mevcut kurulu gücümüzü göz önünde bulundurduğumuzda ilave yaklaşık 140 bin MW’lık kapasite anlamına geliyor. Bu miktar günümüz rakamları ile 140 milyar dolarlık bir yatırıma tekabül ediyor.” dedi.

 

TÜREB (Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği) Başkanı İbrahim Erden:

‘YAŞANAN ZORLUKLARA RAĞMEN TÜRKİYE RÜZGAR SEKTÖRÜ ORTA VE UZUN VADEDE POTANSİYELİNİ KORUYOR’

2023 yılında 18 GW’ı aşkın yeni rüzgar enerjisi kurulumuna imza atan Avrupa’nın büyük bir iş başardığı kuşkusuz. Özellikle Almanya, Hollanda, İsveç, Fransa ve İngiltere’de rüzgar santral yatırımlarının yılda 1.500 MW ve üzerinde seyrettiğini görüyoruz. Deniz üstü alanında önemli gelişmeler yaşanırken Hollanda, İngiltere ve Danimarka’da da yeni yatırımların büyük orada deniz üstünde yapıldığı göze çarpıyor. Bununla birlikte, kıtanın, yalnızca 6 yıl sonrası için gerçekleştirmeyi taahhüt ettiği 2030 iklim ve enerji hedeflerini karşılamak için toplam 425 GW rüzgar kurulu gücüne ulaşması gerekiyor. Dolayısıyla, bu hedeflere ulaşabilmek için Avrupa’nın yılda en az bir bu kadar daha rüzgar yatırımını 2023 sonu itibarıyla tamamlamış olması gerekiyordu. Yine rakamlara baktığımızda karasal rüzgar kapasitesi ön planda olmakla birlikte deniz üstünde, özellikle açık denizdeki rüzgar santral kurulumlarının yıllık 3.8 GW’a ulaşarak geçen yıla göre arttığını görüyoruz. Bu artışın da özellikle Kuzey Avrupa bölgesinden başlayarak devam edeceğini görüyoruz. Zira, deniz üstü rüzgar enerjisi kurulumları yaygınlaştıkça bu alandaki deneyimler de beceriler de hedefler de artıyor. Türkiye’nin de 2035 yılı için 5 GW’lık bir deniz üst rüzgar kurulu gücünü enerji portföyüne ekleme hedefi bulunuyor. Yine de hem ülkemiz hem de Avrupa genelinde önümüzdeki 10 yıl içerisinde ağırlığın karasal rüzgar tarafında olacağını söyleyebiliriz.

“SİSTEME KAZANDIRILAN RÜZGAR KURULU GÜCÜ ÖNCEKİ YILLARA GÖRE DÜŞÜK KALDI”

WindEurope tarafından yayınlanan 2023 İstatistikleri ve 2024-2030 arası öngörüler raporu Avrupa ülkelerinin, AB içinde ya da dışında olsun, detaylı bir fotoğrafını çekerken Türkiye’deki rüzgar yatırımlarının son durumunu da gözler önüne seriyor. 2023 yılı, Türkiye’nin rüzgar enerjisi sektöründe ivmenin düştüğü bir dönem olarak kaydedildi. Bunun bir geçiş dönemi olduğu değerlendirmesini yapıyor olmakla beraber sisteme kazandırılan yeni rüzgar kurulu gücüne yazık ki önceki yıllara göre daha düşük kaydedildi. Bunda esas sebep olarak geçmişten gelen proje portföyünün yetersizliği etkili olurken, yaşanan ekonomik belirsizlikler, izin süreçlerindeki sorunlar ve ayrıca finansman zorlukları yaşanan bu durumda önemli diğer etkenler oldu. Ancak bu durumun giderek daha iyileşmekte olduğu raporda da belirtilen bir diğer gerçek. Ülkemiz, 2023’te önceki yıllara göre düşük seyreden ve yaklaşık 400 MW’lık bir kurulum gerçekleştirmiş olsa dahi açıklanan yeni depolamalı kapasiteler ve yürürlüğe giren yeni düzenlemeler rüzgar kurulu gücümüzü 2025 itibarıyla yeniden büyük ölçeklerde artırabilecek potansiyeli taşıyor. Türkiye halen rüzgar kurulu gücünde Almanya, İspanya, İngiltere, Fransa ve İsveç’in ardından Avrupa’da 6. sırada bulunuyor (12.3 GW). Ancak sektörün açıklanan kapasiteleri hızla yatırıma dönüştürebilmesi için hızla kaldırılması gereken özellikle bürokratik süreçler ya da rekabetçi finansmana erişim gibi çözüme kavuşturulması gereken diğer sorunlar olduğunu da biliyoruz.

“2023’Ü RÜZGARIN YÜZ YILI İLAN ETTİK”

Rüzgar sektörünün çatı kuruluşu olarak ‘Sanayi Yılı’ olarak ilan ettiğimiz 2022’nin ardından ‘Yatırım Yılı’ olarak adlandırdığımız 2023’te de sektörde hem sanayi hem santraller açısından daha fazla ve daha hızlı yatırım yapılmasını sağlayacak faaliyetlere yoğunlaştık. 2023 boyunca da “Cumhuriyetimizin 100. Yılı, Rüzgarın Yüz Yılı” mottosuyla çalıştık. Ayrıca, rüzgarın ‘stratejik sektör’ olarak ilan edilmesi konusunda girişimlerimizi en yüksek sesle anlatmaya gayret ettik ve bu bağlamda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızdan alıyor olduğumuz desteğin bir benzerini Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızdan da görmek bizleri çok sevindiren bir gelişme oldu. Yılın sonunda yapılan açıklamayla rüzgar ekipmanları kritik ve stratejik ürünler arasına alınarak önümüzdeki dönemde Merkez Bankası kaynaklı yatırım taahhütlü krediler kullandırılarak özel sanayi finansman destekleri sağlanmasının önü açıldı.

2023’ün sektör için depremden sonra en önemli gelişmesi de açıklanan depolamalı kapasiteler oldu. Takriben 19 GW RES, 16 GW GES projesinin uygun bulunarak önlisans sürecinin başlaması ile sektöre büyük hareket geldi. Ama bu durum son 15 yılın en düşük rüzgar kurulum yıllarından birini yaşamamızın önüne geçemedi. Bu da sektörce gayretlerimizin ısrarla devam etmesi, yatırım süreçlerindeki her türlü sorunun aşılabilmesine odaklanmak amacıyla 2024’ü rüzgar sektörü için ‘Seferberlik Yılı’ olarak ilan etmemizdeki en büyük unsur oldu.

2023 yılında kapasite tahsisleri ve sonrasında proje geliştirme ve izin süreçleri, finansmana erişim ve sanayide yerli desteğin kurgulanması konuları ön plana çıkmıştı, ki depolamalı kapasite arzıyla öncelikle kapasite tahsisi açısından bir rahatlama sağlandı.

Sektörün 4 önemli gündem maddesinden biri olan ve 2023’te büyük ölçüde çözülen kapasite konusunun yanı sıra rüzgarlarımızı yeniden güçlendirmek için 2024’te binlerce MW için devam eden proje geliştirme ve izin süreçleri öncelikli olmak üzere finansmana erişim ve sanayide yerli destek konularına yoğunlaşan faaliyetler yürütüyoruz. Bu yıl, öncelikle izin süreçlerinden başlayarak bu üç konu başlığında önemli ve somut ilerlemeler sağlamak odağıyla çalışmaktayız.

Bu işin bir boyutu. Bir diğer boyutunda sektörümüzü Avrupa’nın güvenilir tedarik partneri olarak konumlama yönündeki çalışmalarımızı da sürdürmekteyiz. Bu alanda bu yılın ilk uluslararası adımını İspanya, Bilbao’da yapılan WindEurope 2024 Annual Event’e son iki yıldır olduğu gibi oldukça geniş ve üst düzeyde bir Türk heyetiyle katılarak attık. Bu yılı ‘seferberlik yılı’ ilan etmemizin en önemli motivasyonu hem yurt içi hem de uluslararası yatırımcılar için başta proje izin süreçleri olmak üzere finansman ve yerli teşviklerin günün gereklerine göre daha ileri derecede kurgulanmasının yolunu açmaktı. Dolayısıyla uluslararası arenada sektörümüz adına temsil gayretlerimizi sürdüreceğiz.

“TÜRKİYE’NİN KONUMU VE RÜZGAR POTANSİYELİ SEKTÖRÜN BÜYÜMESİ İÇİN ÖNEMLİ AVANTAJ”

Halihazırda Türkiye’nin rüzgar enerjisi sektörü, 2023 yılında yaşanan zorluklara rağmen orta ve uzun vadede potansiyelini koruyor. Ulusal enerji planındaki hedeflerin ve yapılan düzenlemelerin, sektörün yeniden ivme kazanmasına ve büyümesine katkı sağlaması bekleniyor. Ayrıca, Türkiye’nin coğrafi konumu ve rüzgar potansiyeli, sektördeki büyüme ve gelişmenin devam etmesi için önemli bir avantaj olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin rüzgar enerjisi sektörü, 2023 yılında belirli zorluklarla karşılaşmış olsa da, ulusal enerji planındaki hedefler, bu doğrultuda tahsis edilen kapasiteler, yeni dönemde beklenen kapasite tahsisleri ve bu yönde yapılan düzenlemelerle gelecek açısından umut verici bir perspektife sahip ve biz içinde bulunduğumuz 2024’ün, 2053 ulusal karbon nötr hedeflerine ulaşmamız hedefinde tekrar bir sıçrama basamağı olacağına inanıyoruz.

DÜRED (Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği) Başkanı Dr. Murat Durak:

‘ADAY SAHALARIN GENİŞ ALANLAR ŞEKLİNDE DEĞİL DE KÜÇÜLTÜLEREK BELİRLENMESİ GEREKİYOR’

Ülkemizde Denizüstü RES proje süreci ile ilgili atılan ilk adım ise, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 2018 yılında duyurusu yapılan YEKA ihalesidir. “Rüzgâr Enerjisine Dayalı Deniz Üstü (Offshore) Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları ve Bağlantı Kapasitelerinin Tahsisine İlişkin Yarışma İlanı” ile ülkenin ilk deniz üstü RES yarışma ilanı 21/06/2018 tarihli ve 3045 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Toplam 1200 MW kurulu gücündeki bağlantı kapasitesi Gelibolu, Saros ve Kıyıköy bölgeleri olmak üzere üç farklı bölge için ilan edilmiştir. Yarışma başlangıç tavan fiyatının 8 ABD Doları cent/kWh olarak ilan edildiği yarışmada, elektrik enerjisi alım süresi sözleşme kapsamında, üretim tesisinin ilk geçici kabulünün yapıldığı tarihten itibaren üretilen ilk 50 (elli) TWh miktarın sisteme verildiği süre olarak belirlenmiştir. Teknik şartnamenin bedeli ödenmek suretiyle temin edilebileceği ilana ilişkin başvuruların 23/10/2018 tarihine kadar yapılabileceği duyurulmuş ancak yarışmaya katılmak üzere söz konusu tarihe kadar başvuru olmaması nedeniyle yarışma ertelenmiştir.

Bu ihale ile ilgili yapılan incelemelerde, ihale şartnamelerinde; yerli katkı oranının en az yüzde 60 olması, projede çalışacak kişilerin yüzde 80’inin Türkiye uyruklu olması, 2.5 milyon ABD Doları geçici teminat ve 12,5 milyon ABD Doları proje tamamlanma teminatı verilmesi vb., hükümlerin, yer aldığı görülmüştür.

2018 yılında duyurusu yapılan deniz üstü RES yarışma ilanı sonrasında yeni bir yatırım modeli oluşturmak amacıyla bir dizi çalışma yapılmaktadır. Bu çalışmalar, deniz üstü RES projelerine sahip ülkelerin yetkili kurumları ile yapılan iş birliği anlaşmaları, rüzgâr enerjisi potansiyel atlasının deniz üstü rüzgâr hızlarını daha detaylı içerecek şekilde yeniden hazırlanması, deniz üstü RES kapsamında Avrupa Birliği fonları (Instrument for Pre-Accession Assistance – IPA) kullanımı ile Dünya Bankası ile yapılan anlaşmaları kapsamaktadır.

DENİZ ÜSTÜ RES PROJELERİ İÇİN YOL HARİTASI

Deniz üstü RES projeleri kapsamında daha etkin bir yol haritası oluşturmak amacıyla yapılan çalışmalar arasında en dikkat çekici olanı Bakanlık ile Danimarka Enerji Ajansı ve Danimarka Kamu Hizmetleri ve İklim Bakanlığı arasında 22/06/2018 tarihinde imzalanan mutabakat zaptıdır. Türkiye için deniz üstü RES yol haritasının oluşturulması amaçlanan anlaşma 2 faz olarak planlanmış, birinci fazda teknik süreçler hakkında bir yol haritası oluşturulması planlanırken ikinci faz çalışmasında ise ihale prosedürleri, finansman yöntemleri gibi konuların netleştirilmesi amaçlanmaktadır. Türkiye’nin deniz üstü rüzgâr ve dalga enerjisi potansiyelini belirlemek amacıyla Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (European Bank for Reconstruction and Development – EBRD) ile beraber “Identifying and Mapping Offshore Wind and Wave Energy Potential of Turkey” adlı proje yürütülmekte olup proje Mayıs 2020’de tamamlanmıştır. Proje kapsamında Türkiye için yeni bir rüzgâr atlası oluşturulmuştur. Ancak, bugüne değin, söz konusu rüzgar atlası kamuoyu erişimine sunulmamıştır.

TÜRKİYE’NİN İLK DENİZ ÜSTÜ RES ADAY YEKA ALANLARI

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 4 Ağustos 2023 tarihinde 4 adet Denizüstü RES Aday YEKA ilanı yapılmıştır. Bandırma açıklarında bin 111 kilometrekare, Bozcaada açıklarında 299 kilometrekare, Gelibolu açıklarında 75,6 kilometrekare ve Karabiga kıyılarında 410 kilometrekare alan aday Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) olarak tahsis edilmiştir.

İlan edilen YEKA sahalarındaki rüzgar durumu ve maliyet hesaplarına doğrudan tesir eden bölgenin hidrografik, oşinografik ve jeolojik yapısına ait gerekli teknik bilgiler, henüz oluşmamıştır. Benzer ihalelerden önce YEKA sahalarında en az bir yıl süre ile Lidar şamandırası ile eğer mümkün değilse normal şamandıra ile temel meteorolojik ve oşinografik şartların ölçülmesi ve sahanın detaylı batimetrik haritalarının üretimi ve jeolojisinin anlaşılması gerekmektedir. Aday sahaların geniş alanlar şeklinde değil de; küçültülerek belirlenmesi gerekmektedir.