‘Dijital dönüşüme adapte olamayan işletmeler birkaç yıl içinde ciddi riskler ile karşılaşabilir’

‘Dijital dönüşüme adapte olamayan işletmeler birkaç yıl içinde ciddi riskler ile karşılaşabilir’

12. Türkiye Enerji Zirvesi’nin ikinci gününde DT Cloud sponsorluğunda ‘E-Mobilite/Dijitalleşme’ oturumu gerçekleştirildi. Oturumun Davetli Açılış Konuşmasını Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcısı Cüneyt Öner Tınaz yaptı. Kalkınma Yatırım Bankası Sektörel Araştırmalar Müdürü Erdem Sezer’in moderatör olduğu oturumda EDİDER Başkanı Prof. Dr. Kamil Çağatay Bayındır, Endoks/Inavitas CEO’su Dr. Alper Terciyanlı, Digital Transformation Group CEO’su Tolga Dinçer ve Enerjisa Enerji, Strateji, İş Geliştirme ve Birleştirme & Devralma Direktörü Dr. Oğuzcan Samsun konuşmacı olarak yer aldı.

Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcısı Cüneyt Öner Tınaz

‘TARİH BOYUNCA ÜRETİLEN VERİNİN YARISI, SADECE BİR SENEDE ÜRETİLİYOR’

Dijital dünyanın veri, analitik ve bağlantı olmak üzere üç temel unsuru bulunmaktadır. Tüm ekonomik ve teknolojik gelişmelerin temelinde olan veri; yaşadığımız dönemde küresel pazarda rekabet avantajı yaratan hayati bir önem kazanmıştır. Bilginin yaratılma, toplanma, saklanma, işlenme, iletilme yol ve yöntemlerinde analogdan sayısala doğru bir dönüşüm yaşanmaktadır.

Otomasyon nesnelerin interneti, dijitalizasyon, dijital dönüşüm, bilgi sistemleri, bilgi işlem, bilişim gibi günümüzde sık kullanılan, bazen biri diğeri yerine de kullanılabilen kavramlara artık aşina olduk. Bu kavramların içerisinde dijitalizasyon analog veya basit sayısal bilgiyi alıp online veya siber ortamlarda kullanılabilir hale getirmektir. Bir sonraki aşamada ise bu fiziksel nesnelerden bu verileri online ortamlara da taşımak bu maddenin içinde yer almaktadır. Dijital dönüşüm ise bu bilgilerin ışığında, hızla gelişen bilgi ve iletişim teknolojilerinin sunduğu imkânlar ve değişen toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda organizasyonların daha etkin, verimli hizmet vermek ve müşteri memnuniyeti sağlamak üzere insan, iş süreçleri ve teknoloji unsurlarında gerçekleştirdiği bütüncül dönüşümü olarak tanımlanabilir. Burada amaç, etkinliği, risk yönetimini ve verim kazandırabilecek fırsatları iyileştirmektir. Dijitalizasyon kavramına dönecek olursak, aslında günümüzde her alanda bunun etkilerini hissediyor ve bilfiil içerisinde yaşıyoruz. Yaşam şekillerimiz, nasıl iletişim kurduğumuz, nasıl seyahat ettiğimiz, nasıl iş yaptığımız, nasıl karar aldığımız, aslında bunların tümü değişiyor. Yani oyuna yeni kurallar geliyor. Bilgi hem insanlar için hem de şirketler için önemli bir varlık haline geliyor. Bilgiyi elinde tutan ve bunu iyi değerlendiren şirketler büyüyor, iş modelleri değişiyor ve yıkıcı birtakım değişikliklerle yeniliklerle, ilk 500’deki şirketlerin bile yerle bir olduğu ve yerine yeni oyuncuların geldiği bir iş dünyası görüyoruz. Tüm bunlar, şirketler için bir taraftan baskıyı artırırken, diğer taraftan da yeni kapılar açıyor ve yeni fırsatlar doğuruyor.

Artık zaman kavramı da değişti. Bir yılda çok şey oluyor. Tüm insanlık tarihi boyunca üretilen verinin yarısı, sadece bir senede üretiliyor ve bu büyüklük inanılmaz bir büyüklük. Peki, bu verinin ne kadarını potansiyele yani anlamlı bilgiye, değere çevirebiliyoruz? Buzdağının görünen sadece bir yüzü aslına bakarsanız. Bu gözle baktığımızda, nasıl bir potansiyelin buzdağının altında olduğunu görmemek mümkün değil. Dijitalleşmenin yoğun olarak görülmeye başladığı diğer bir alan ise akıllı şehirlerdir. Akıllı şehirler, nesnelerin internetini kullanarak trafik ışıklarını ayarlıyor, trafik hızını artırmada kullanılıyor. Buradan alınan veriler, trafik kazası, sıkışıklık, iş çıkış saati trafiği, bunları algılayarak daha doğru bir metodoloji sunuyor.

Enerji sisteminin dönüşümü, temiz enerjiye geçiş, sektörde yer alan dijital devrime paralel olarak gerçekleşmektedir. Bir yandan dağıtık üretim çoğalmakta, elektrifikasyon artmakta ve verimlilik uygulamaları daha yaygın hale gelmekteyken, diğer yandan dijital teknolojiler tüm elektrik değer zincirini yeniden yaratmaktadır. 5G ve nesnelerin interneti teknolojisi, akıllı şarj istasyonlarını güçlendiriyor ve daha efektif ve daha ucuz hizmet verilmesini sağlıyor. Çift yönlü bir şarj cihazı ile elektrik şebekesinden araca, araçtan şebekeye veya evlere güç sağlamak enerjinin aracın içinde ve dışında iki yönlü ilerlemesine imkân sunabilmektedir. Bu sayede şebeke üzerinde artan baskıyı dengeleyerek artan elektrikli otomobil sayısını dengelemek için sisteme yeniden enerji sunabiliyoruz. Çift yönlü şarj teknolojisi sayesinde elektrikli araba akülerini enerji depolama sistemlerine dönüştürerek enerji ihtiyacını düzenler duruma geliyoruz.

Teknolojik gelişmelere en hızlı adapte olabilen otomotiv sektöründeki firmalar, teknolojiyi en iyi kullanan firmalar olarak öne çıkmakta. Elektrikli 5G destekli otonom araçlar gibi inovatif gelişmeler, sektördeki teknoloji yatırımlarını desteklemektedir. Üretim tesislerinde dijital teknolojilerin kullanılması da bu sektör için kaçınılmazdır. Araştırmalara göre dijital dönüşüme adapte olamayan işletmelerin önümüzdeki birkaç yıl içerisinde çok ciddi riskler ile karşı karşıya kalacağı öngörülmektedir. Dijital dönüşüm, otomotiv sektöründe üretim metotlarından müşteri beklentilerine ve dağıtım kanallarına kadar bir şirketin iş yapış süreçlerinde hemen hemen her şeyi değiştirmektedir. Otomotiv üretim segmentinin her aşamasında teknolojik gelişmeler dijital dönüşümü sağlayarak kalite ve tasarruf imkanları sunmaktadır.

Elektrikli otomobiller ve otonom araçlar tamamen farklı bir mobilite deneyimiyle yepyeni bir ekosistem oluşturmaya başladılar. Büyük şirketlerin katalizör görevi gördüğü bu bakış açısı, kazaların azalması, enerji talebi ve ulaşım maliyetlerinin düşmesi, altyapıların kullanımı orantılı olarak ücretlendirilmesi ve çok modelli ulaşım ile park alanlarının ortadan kalkması ile gelişmeleri beraberinde getirecek. Pandemi, çip krizi, emtia fiyatlarında yükseliş ve birçok olumsuz gelişmeye rağmen elektrikli araç yükselişi devam ediyor. Tamamen elektrikli otomobillerin pazar payı dünyada yüzde 12’yi buldu. Tam elektrikli araçlar bu yılın durgun araç piyasasının en çok tercih edilen türü oldu. 2022’nin ilk yarısında bataryalı elektrikli otomobil satışları, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 81 artarken, Çin bu artışın büyük bir kısmını elinde tutuyor. Çin’deki elektrikli otomobil satışları, 2022’nin ilk yarısında bir önceki döneme göre 2 katını aşarak 2 milyona ulaştı. Plugin hibrit satışlarında büyüme, Çin’de daha hızlı ilerleyerek yaklaşık olarak yüzde 170 arttı. Otomobil üreticileri, elektrikli otomobillerin gelecekteki rekabetine hazırlanmak için çeşitlerini artırdı. Elektrikli otomobilde segmentasyona gidilirken, uzun menzilli binek otomobiller de pazarda yerini aldı.

Türkiye’de elektrikli otomobil stoğu, 2030 yılına kadar yaklaşık 2,5 milyona ulaşma potansiyeline sahip. Türkiye’nin toplam araç otoparkının yaklaşık yüzde 10’unu oluşturabilme potansiyeline sahip. Bu kapsamda baktığımızda, elektrikli araçların yıllık elektrik tüketimleri 4-5 TW saatleri bulacaktır.

Endoks/Inavitas CEO’su Dr. Alper Terciyanlı

‘SON KULLANICI ENERJİ ÜRETİMİNDE VE TÜKETİMİNDE BAĞIMSIZLIK İSTİYOR’

Yaşanan dijitalleşmeyle birlikte aslında sadece enerji sektöründe değil, gündelik hayatımızda bütün iş yapış şekillerimizdeki dönüşüm, beraberinde birkaç şeyi getirdi. Enerjiye geldiğimizde konu çok farklı değil. Son kullanıcı şunu istiyor; enerji tüketiminde de üretiminde de kendi bağımsızlığımız olsun onun için gerekirse bu maliyete de katlanabilirim. Kullandığım enerjinin şekline, kaynağına, nasıl kullanacağıma, kimden alacağıma ben karar vermek istiyorum şeklinde düşünüyor.

Önümüzdeki dönemde konuştuğumuz tüm başlıkların tamamı o kadar birbiri içine geçiyor olacak ki totalde hep beraber, temelde biz arz ve talebin hem dağıtık enerji kaynaklarından hem de merkezi kaynaklardan, temelinde yenilenebilir enerji olduğu bir dünyada nasıl yönetebileceğimizi, maksimum düzeyde faydayı sağlayabilecek şekilde nasıl yapacağımızı konuşuyor olacağız. Gereksinimler dediğimizde bu işin farklı paydaşları var. E-mobilite tarafında bir dağıtım şirketleri tarafında gereksinimler var. Son kullanıcılar için gereksinimler var ama dijitalleşme ve şebeke perspektifiyle baktığımızda temel hikâye şu; bizim bu hizmeti sağlıklı şekilde, istediğimiz zaman o enerjiyi alabiliyor olmamız, araçlarımızı şarj edebiliyor olmamız gerekiyor. Önümüzdeki dönemde çok karamsar olmaya gerek yok. Bizim dağıtım sektörümüzün şu an içinde bulunduğu durum birçok ülkeye göre oldukça iyi seviyede. Son 5-10 yıldır yapılan yatırımlar ve giderek ivmesi artan dijital teknolojilerle birlikte şebeke tarafında bizi kaygılandıracak bir şey yok. Esas gereksinim, şebekenin mevcut halinin güçlendirilmesiyle birlikte, yine depolamanın kullanılabileceği ve yönetilebileceği bir hale gelmek.

EDİDER Başkanı Prof. Dr. Kamil Çağatay Bayındır

‘ELEKTRİK KESİNTİSİZ VE KALİTELİ BİR ŞEKİLDE KULLANICILARA ULAŞTIRILMALI’

21. yüzyılın ezber bozan teknolojileri her alanda olduğu gibi enerji alanında da ciddi dönüşümlere yol açıyor. Geleneksel şebeke yapısında elektriğin akışı bir tarafa, paranın akışı diğer tarafadır. Tek yönlü akışlar vardır. Ancak yeni şebeke yapılarında ise hem paranın hem verinin hem de elektriğin akışı bundan sonra çift yönlü olacak. Yenilenebilir enerji kurulu gücündeki artış, elektrikli araçların yaygınlaşması, batarya bazlı depolama sistemleri, üreten tüketicilerin ekosisteme dahil olması ve de tüketicilerin kesintisiz enerji talebi, karmaşık bir şebeke yapısını gündemimize getiriyor.

Enerji sektöründe dönüşüm yaşandıkça ve dijital teknolojiler uygulandıkça, yeni fırsatlar ortaya çıktığı gibi yeni zorlukların da aslında ortaya çıktığını görüyoruz. Bu zorluklardan en yaygını olarak dağıtık enerji kaynaklarının sisteme entegrasyonu, artan elektrifikasyon yükünün yönetilmesi ve elektrik şebekesinin güvenilirliğinin ve sürdürülebilirliğin sağlanmasını sayabiliriz. Elektrik şebekesi çok önemli. Genellikle aslında şebeke operatörleri enerji kesilmediği zaman hatırlanmaz ama günümüzde artık enerjinin milisaniyeler düzeyinde bile kesintisine hiç kimsenin tahammülü yok. Bu anlamda hem insani hem endüstriyel faaliyetlerin yürüyebilmesi için elektrik enerjisinin kesintisiz bir şekilde ve kaliteli bir şekilde kullanıcılara ulaştırılması gerekiyor. Geleneksel şebeke yaklaşımı, yenilenebilir enerji kaynaklarının şebekedeki payı arttıkça, şebeke güvenliği riskinin arttığını düşünür. Neden bu? Çünkü geleneksel ve sürekli kaynakların aksine, rüzgâr ve güneş hava koşullarına göre değişkendir.

Enerjisa Enerji, Strateji, İş Geliştirme ve Birleştirme & Devralma Direktörü Dr. Oğuzcan Samsun

‘DİJİTALİN PAYI HIZLI BİR ŞEKİLDE YÜKSELİYOR’

Enerji sektöründeki yatırımların da bu dünyayla birlikte arttığını görüyoruz. Dijitalin payı hızlı bir şekilde yükseliyor. Aslında her birimiz oyuncular veya kullanıcılar olarak veya bilişim sektöründeki çalışanlar olarak, enerjiyle çok daha yoğun bir ilişki içerisinde olmamız gerekiyor ki bu yeni dünyayı birlikte inşa edelim. Bu dünya zincirin tamamına yayılmalı, kendi organizasyonlarımızı düşünelim. Eğer bir departman dijital olarak kendini yetkinleştirilmiş ama diğer departmanlar bu noktada istediğimiz seviyede değilse, aslında o şirketin sahip olduğu potansiyeli gerçekleştirmesi mümkün değilse enerji sektörüne baktığımızda, sadece bir şirketin dijitalleşme konusundaki yetkinliği kesinlikle bizim ihtiyacımızı görmeyecektir. O yüzden üretimden, iletim, perakende, dağıtım, bu zincirin tamamını kapsayan ve sadece elektrik değil; elektrik, gaz, yenilenebilir enerji, tüm kaynakların da tamamını kapsayan büyük bir yol haritası aslında bizlerin oluşturması gereken noktalardan. Burada son dönemde çok olumlu gelişmeler var. EPDK’nın bünyesi içerisindeki enerji dönüşümü dairesi ve grup başkanlıkları bu noktada sektörün dönüşümüne hız katan önemli bir gelişme. Bu desteği de biz yoğun bir şekilde hissediyoruz. Önemli atılımların içerisinde milli yazılım ve dağıtım sektörüne aslında dokunacak olan akıllı sayaç projeleri yine önemli imza projeler arasında. Buradaki rolü de hep birlikte üstlenmemiz lazım.

Enerjide bizim dokunduğumuz yerler çok geniş. İSG açısından da yüksek tehlikeli bir sınıfta çalışıyoruz. O yüzden buradaki dijitalleşmenin bize çok ciddi faydaları var. Bununla birlikte baktığımızda, piyasa hızlı bir şekilde değişim içerisinde. Bu piyasa bizi çok büyük bir veri hacmine götürüyor. Enerji sektörü bu noktada bir telekomdan veya finanstan aslında farklı değil. Oradaki teknolojilerin hepsini biz burada görüyoruz, yaşıyoruz ve aynı şekilde kullanıp geliştiriyoruz. Bunun bir de getirdiği sorumluluk var; bu veriyi korumak da çok önemli. Siber güvenlikte, gerek Türkiye gerek enerji sektörü en çok atak alan başlıkları oluşturuyorlar. O yüzden tüm sektörün de aynı şekilde farkındalığının artması önemli.

Dijitalleşme bizim için ileriye götüren bir nokta ama bir sistemi hayata almak yetmiyor. Onun iş yöntemlerimize gerçekten dönüşmesi ve bizim hayat akışımız üzerinde farklılık yaratması da kültürden geçiyor. Dijitalleşme kesinlikle IT birimlerinin kendi üstlendiği bir rol değil, sektöre yayılan sahiplenme isteyen bir konu. Zaman içerisinde doğru yolda ilerleyeceğine şüphem yok.Bu dönüşümle birlikte, e-mobilite ve yenilenebilirde bence önemli bir fırsat sahibiyiz.

Digital Transformation Group CEO’su Tolga Dinçer

‘ENERJİ SEKTÖRÜ ÖNEMLİ BİR DİJİTAL DÖNÜŞÜM İÇİNDE’

Günümüzde birçok şeyde pandeminin belirleyici olduğu ortada, dijitalle her şeyde iç içeyiz. Enerji sektörü de bu anlamda önemli bir dijital dönüşüm içinde. Aslında enerji konvansiyonel bir iş. Son yüzyılda dijitalleşiyor ve elektronik sistemlerle tanışıyoruz. Dijitalleşme yatırımlarına baktığımızda da çok kompleks bir sistem. Bu anlamda buradaki kompleks yapı bilgi teknoloji altyapılarına da yansıyor. Dolayısıyla burada ilk defa IT ve OT’nin bariyerini görüyoruz. Çünkü ilk etapta bilgi teknolojileri birimleri kurulduğunda, enerji şirketlerinde bu kompleks enerji şebekesinden hem veri okuma hem operasyonu yönetmeyle ilgili birçok elektronik ekipman ve yazılımı bir araya getirmeye çalıştı, özetle entegratör olmaya çalıştılar. Bu anlamda sistem entegratörü olmak, bilgi teknolojileri şirketlerinin işleri. BT departmanları uzun yıllar dönüşümü sağlamaya çalıştı ama özellikle son dijitalizasyonlarda son 5 yıldır birçok şirkette genel müdür yardımcılığı pozisyonunda temsil ediliyor. Bunun yanında da CDO’lar, dijital dönüşüm yöneticileri var, bu da ayrıştı. Dijital ve bilişim de bence çok aynı şeyler değil. Burada bulut teknolojilerine biraz bağlayacağım. Batıya baktığımızda orada bir bulut adaptasyonu var. Bu Cloud Born dediğimiz şirketler, Uber, Türkiye’den Getir, daha konvansiyonel işleri de dijitalize eden şirketler. Yüzde 100 bilgi teknolojilerinde bulut teknolojilerini kullanıyorlar. Çok hızlı çoğalabiliyorlar, bir anda 30 ülkede operasyon başlatabiliyor, zarar ediyorsa küçülebiliyor. CFO’lar nezdinde çok daha tahmin edilebilir yatırımlar. Doğu’da da daha çok entegrasyonun çözüm entegrasyonu modeliyle ilerleniyor. Çin baktığımızda, büyük entegratörler geliyor, uçtan uca bütün dijital altyapıyı sağlıyor ve EBITDA üzerinden anlaşma yapıyor. Biz bunu Türkiye’de ve bölgede baktığımızda, servis ve çözümü bir arada sunulabilir yapıya getirmeye çalışıyoruz. Bunun da cevabı bulut çözümleriyle ilerlemek. Özellikle pandemi sonrasında da bu evden çalışmayla artık nitelikli iş gücünü bütün dünyaya açtık .

E-mobilite, dijitalleşme, metaverse, multiverse, bunların hepsi enerji olmadan olmayacak konular. Akıllı şehirciliğin de enerji altyapısı etrafında gelişeceğini düşünüyorum. Dolayısıyla güvenilir bir haberleşme ağı etrafına böyle bir otonom sistem oluşturulabilir. Enerji sektöründe bulutun doğru anlaşıldığını düşünmüyorum, açıkçası bu oturumda iyi fırsat oldu. Bulut aslında altyapının servis olarak verilmesini sağlıyor. Yine sorularda görüyorum. Bunun Türkiye’de maliyeti ne olacak diye? Bence Türkiye enerji şebekesini dijitalleştirmek için çok yüksek maliyetlere katlandı bu özellikle yazılımlar seviyesinde gerçekleşti.