‘Agrivoltaik tarımla ziraat faaliyetleri yürütülürken elektrik üretiliyor’

‘Agrivoltaik tarımla ziraat faaliyetleri yürütülürken elektrik üretiliyor’

Enerjisa Üretim’in Varlık Yönetimi ve Sürdürülebilirlik Lideri Murat Eröz ve Komşuköy Projesi Kurucu Ortağı Uğur Akyıldız Petroturk TV muhabirleri Eylül Şahin ve Enes Gürses’in sorularını yanıtladılar.

Yatırımlarının tamamını sürdürülebilirlik stratejisi ve yaşama saygı duyarak daha güzel bir gelecek için üretme misyonuyla gerçekleştiren Enerjisa Üretim’in Varlık Yönetimi ve Sürdürülebilirlik Lideri Murat Eröz ve Komşuköy Projesi Kurucu Ortağı Uğur Akyıldız Petroturk TV’nin agrivoltaik tarım ve Komşuköy projesi hakkında sorularını yanıtladılar.

Yatırımlarının tamamını sürdürülebilirlik stratejisi ve yaşama saygı duyarak daha güzel bir gelecek için üretme misyonuyla gerçekleştiren Enerjisa Üretim’in Varlık Yönetimi ve Sürdürülebilirlik Lideri Murat Eröz ve Komşuköy Projesi Kurucu Ortağı Uğur Akyıldız Petroturk TV’nin agrivoltaik tarım ve Komşuköy projesi hakkında sorularını yanıtladılar.

“BULUTLULUK ORANINDA YÜZDE 10 DÜŞÜŞ VAR”

Enerjisa Üretim Varlık Yönetimi ve Sürdürülebilirlik Lideri Murat Eröz:

Agrivoltaik tarımı diğer yenilenebilir enerji projelerinden ayıran özellikler nelerdir?

Agrivoltaik tarımın temel felsefesinde ve uygulamasında şunlar bulunuyor; tarım vasfı olan ziraat için ayrılmış arazilerde güneş enerjisiyle beraber eş zamanlı olarak tarım faaliyetlerinin de devam etmesi gerekiyor. Bunun beraberinde getirdiği iki temel özellik var; birincisi güneş panelleri sayesinde sağlanan korunma özellikleri, ikincisi de yenilenebilir enerjinin tarım faaliyetlerine entegrasyonu. Bu konuyu açmak gerekirse; tarım yapılan alana güneş panellerinin belirli bir yükseklikte ve seyrek yerleştirilmesiyle birlikte korunması sağlanıyor. Maalesef iklim değişikliklerinin son yıllarda beraberinde getirdiği etkilerden bir tanesi de bulutsuzluk problemi.  Son 20 yıllık döneme bakıldığında gökyüzündeki bulutluluk oranında yüzde 10’lara varan bir düşüş gözlemleniyor. Bulutların en önemli etkilerinden bir tanesi de güneşten gelen ultraviyole ışınlarını geri yansıtma özellikleri. Bulutluluktaki azalmayla beraber bitkiler ve insanlar fazla ultraviyole ışına maruz kalıyor ve tarımda daha fazla suya ihtiyaç duyulurken enerji tüketimi de artıyor. Agrivoltaik tarımda ekilen ürünlerin normalde maruz kalacakları güneş ışığının süresi ve şiddeti azaltılmış oluyor. Bu konuda yapılan araştırmalar gösteriyor ki bitkilerin üretiminde ve verimliliklerinde bir artış söz konusu. Tarım faaliyetlerinde zirai ürünlerin maliyet girdisini enerji ihtiyacı oluşturuyor.  Kırılımına baktığımızdaysa kabaca yüzde 35’ini sulama faaliyetleri ve pompa elektrik ihtiyaçları, yüzde 25-30’unu makinelerin kullandığı yakıt oluştururken, yaklaşık yüzde 15’ini de gübre ve ilaçlama üretiminde kullanılan enerji maliyetleri kapsıyor. Agrivoltaik tarımla, yerinde, temiz bir şekilde, emisyonsuz, su ayak izi olmayan bir enerji kaynağı sağlayarak kurulan tarım arazisi için neredeyse enerji ihtiyacının yüzde 60-70’e varan kısmını güneş enerjisiyle sağlamak mümkün hale geliyor.

“SAĞLADIĞIMIZ ELEKTRİK ÇOK KIYMETLİ VE VAZGEÇİLMEZ BİR EMTİA”

Agrivoltaik tarım Enerjisa Üretim için ne ifade ediyor?

Enerjisa Üretim için ne ifade ettiğini anlatmadan önce bizim için sürdürülebilirliğin temel yapısından da bahsetmek isterim. Sürdürülebilirlik uygulamalarında veya çözümlerinde bireylerin, kurumların ve devletlerin bütüncül bir bakış açısı sergilemeleri gerektiğini düşünüyoruz. Örnek vermek gerekirse; bugün baktığımız zaman bir restoran ya da bir gıda işletmesi düşünün son derece emisyonları düşük prosesler tasarlamış, müşterilerine sürekli dönüşüm esaslı malzemeler kullanıyor fakat varsayalım ki sunduğu yemekler lezzetli değil. Bunun örnekleri var ve görüyoruz ki bu örneklerin sonuçlarında sürdürülebilirlikte bütüncül bakmayan işletmelerin sürdürülebilir olamadığı ortaya çıkıyor. Burada marifet ve kafa yorulması gereken kısım emisyonu düşük, döngüsel ekonomiye uygun malzeme tüketimi yapan, sürdürülebilirlik ve çevre gerekliliklerine uyan ama aynı zamanda da müşterilerine lezzetli gıdalar sunabilen bir işletme olabilmek. Gerçekten zorlayıcı ama günün sonunda bakıldığında sürdürülebilir ve marifetli olan işin kısmı bu. Bugün herhalde Tesla firmasını duymayan yoktur. Dünyanın en büyük, en meşhur elektrikli araç üreticilerinden biri ama günün sonunda baktığımızda elektrikli araçları Tesla bulmadı. 1973’te Amerika’da General Motors piyasaya elektrikli aracı EV1’i sundu. Sonra bu araçlar hiçbir şekilde tutmadı. Tutmamasında muhakkak alt yapı, elektrik şarj istasyonlarının yetersizliği gibi nedenler de vardır ama benim şöyle bir bakış açım var; günün sonunda gerçekleri göz önünde bulundurmamız gerekli. Tesla’nın değer önermesinin merkezinde olan şey, insanların almak isteyebileceği güzel araba sunmaları. Bir araca baktığınız zaman satın alırken değer önermesi nedir? Elbette en basiti sizi bir yerden başka bir yere güvenle, ekonomik bir şekilde taşıması ama insanların araba alırken farklı kriterleri de var. Eşiyle, arkadaşıyla o arabayla seyahat ettikleri zaman arabanın görüntüsünün, imajının, konforunun dikkat çekmesini istiyorlar. Tesla’nın aslında buradaki en büyük değer önermesi sadece elektrikli araç, emisyonsuz araç ya da sadece belirli bir fiyatta araç değil, aynı zamanda müşterinin ihtiyacı olan güzel, hoş bir araç sunmak oldu. Ve bugün baktığımızda Tesla’nın satışları çok farklı noktalarda. Şunu söylemek istiyorum; tek başına sürdürülebilirliğe kısıtlı bir bakış açısıyla yaklaşan stratejiler başarılı olmuyor. Bizim Enerjisa Üretim olarak da sürdürülebilirliğe bakış açımızın temel stratejisinde ve temel ekseninde bu yaklaşım var. Bizim elektrik üretiminde bakış açımızda sürdürülebilir olmanın 3 tane temel özelliği var. Birincisi elektriği temiz bir şekilde üretiyor olmamız. İkincisi rekabetçi bir fiyat ile bunu piyasaya arz ediyor olmamız. Üçüncüsü de bu sunduğumuz enerjinin güvenilir olması. Güvenilir olmasından kastım da enerji arz güvenliği. Bizim topluma karşı sağladığımız elektrik çok kıymetli ve vazgeçilmez bir emtia. Toplumun günlük faaliyetlerini devam ettirebilmesi için kesintisiz olması çok mühim. Topluma karşı sorumluluğumuzun ve şirket olarak faaliyetlerimizin, sunduğumuz emtianın merkezinde üçünü de gözeterek bir yaklaşım sergilememiz gerekiyor.

Agrivoltaik tarım sürdürülebilirlikteki bütünsel bakış açımızı yansıtan bir uygulama. Şu anda sürdürülebilirlik alanında konuşulan en önemli konulardan bir tanesi; enerji, su ve gıda nexusu. Bundan özellikle bahsetmek istiyorum çünkü tarım için enerji ve su gerekiyor. Suyun buraya gelebilmesi için enerji gerekiyor. Enerji’nin üretilebilmesi için de tarımın çıktıları ve su gerekiyor. Sürdürülebilir sonuçlara ulaşmak istiyorsak, insanların bu üçünden de vazgeçemeyeceğini, dolayısıyla değer önermesinde her üçüne de dengeli ve tatmin edici sonuçlar sunması gerekiyor. Agrivoltaik tarım bizim için bu yüzden kıymetli. Agrivoltaik tarım projelerini bu yüzden sürdürülebilirlik stratejimiz ile bütüncül bakış açısıyla örtüşen, bütüncül bir çözüm üreten yaklaşım olarak görüyoruz ve çok kıymet veriyoruz.

“YASAL DÜZENLEMELERLE İLGİLİ MESAFE KAT EDİLMESİ GEREKİYOR”

Enerjisa Üretimin’in Komşuköy gibi hayata geçirmeyi planladığı projeleri var mı?

Birçok farklı ülkede agrivoltaik tarımın deneysel ve akademik çalışmaları devam ediyor. Japonya, Avrupa ve özellikle Amerika’da artık akademik ve deneysel çalışmaların ötesinde doğrudan uygulamaya alınıp üretime geçmiş projeleri çok yakından takip ediyoruz. Ülkemizin bir tarım ülkesi olduğunu biliyoruz. Aynı zamanda yenilenebilir enerji alanında da Türkiye’de çok büyük bir potansiyelin olduğunun farkındayız. Dolayısıyla agrivoltaik tarımla beraber Türkiye’de bu yönde yapılacak çok işler olacağını düşünüyorum. Özellikle bu konuda kamu kuruluşlarıyla çok yakından iş birliği içerisindeyiz. Bu konuda Türkiye’de de çok önemli adımlar atılmakta ve biz bunların içerisinde yer almak için çok hevesli ve istekliyiz. Agrivoltaik tarım, tarım arazilerinin üzerine bir solar uygulama olduğu için bunun yasal düzenlemeleriyle ilgili biraz mesafe kat edilmesi gerekiyor. Yerleştirilen güneş panellerinin tarım uygulamasına zarar vermesini, olumsuz etkilemesini bir tarafa bırakın, ürünün ve mahsulün verimliliğini arttırdığımızı söyleyebiliriz. Su ve enerji tüketimini azaltırken, bu alanda yasal mevzuatın geliştirilmesi için kamu kurumlarıyla iş birliği içinde olmayı düşünüyoruz.

Önümüzdeki seneler içerisinde küçük bir laboratuvar niteliğinde olan yerimizde aynı Komşuköy’deki gibi denemelerin sonuçlarını yayınladıkça bu konuya itimat oluşacağını düşünüyoruz. Enerjisa Üretim Sürdürülebilirlik Stratejisi’nde 4 ana temel bulunmakta; arz güvenliği, yenilebilir enerji üstüne yatırım ve büyüme şeklinde konumlandırmış durumdayız. Şu anda YEKA bölgesinde devam eden bin megavatlık rüzgar santralleri bulunuyor. Ayrıca 2025’e kadar yapmayı planladığımız 150 megavatlık güneş enerjisi projelerimiz bulunmakta. Bu yatırımlarımız çerçevesinde elimizdeki kaynakları imkan ve fırsat buldukça agrivoltaik tarım uygulamasının geliştirilmesine yönelik projelere aktarmak ve uygulamak için bütün kapıları çalıyoruz. 2024 içerisinde kendi sahalarımızda da bazı uygulamaları hayata geçirmeyi planlıyoruz.

“TOPRAKSIZ TARIMIN EN BÜYÜK MALİYETLERİNDEN BİRİ DE ENERJİ”

Komşuköy Projesi Kurucu Ortağı Uğur Akyıldız:

Bu yolculuk sizin için nasıl başladı?

Biz Komşuköy olarak araştırmayı ve yeni teknikleri kullanmayı seven bir şirketiz. Zaten yaptığımız ve geliştirdiğimiz projelerde de bu özelliklerimizi kullanarak ya bir soruna çözüm ararız ya da bir ihtiyacı karşılamak için, ‘hangi teknikleri kullanabiliriz, hangi tekniklerle neleri birleştirebiliriz’ sorularına kafa yorarız. Agrivoltaik projesi de aslında böyle bir motivasyonla başladı. Özellikle topraksız tarımın, şehir içi tarımın çok fazla ilerlemeye başladığı bu günlerde Türkiye’de de geleceğin bu yöne gittiğini gördük ve bununla alakalı çalışmalara başladık. Şehir içi noktalarda yapılan topraksız tarımın en büyük maliyetlerinden bir tanesi enerji. Enerjiyi doğrudan karşılayabilmek için farklı uygulamalar yapmak durumundaydık. Bu sebeple Agrivoltaik tarım projesini hayata geçirmeyi amaçladık. Projeyi araştırırken ‘bu projede bizimle beraber kim yol alabilecek, bize kim destek olabilecek diye düşünürken, tabi ki bu işe en vizyoner yaklaşabilecek firmanın Enerjisa Üretim olduğunu gördük. Kendilerinden bir toplantı talep ettik. İhsan Bey (Enerjisa Üretim CEO’su İhsan Erbil Bayçöl) hemen geri dönüş yaptı ve 2 saatlik bir toplantı gerçekleştirdik. Toplantı sonunda projeye başladık ve her şey çok hızlı ilerledi. Çünkü Enerjisa Üretim, bir enerji firmasından daha fazlası. İhsan Bey bir an önce bunu hayata geçirmemiz ve Türkiye için değer olarak katmamız gerektiği noktasında bizimle hemfikirdi. Bu sayede başlamış olduk.

“BU DÖNGÜ İÇİN ENERJİ MALİYETİ OLMAYAN YEŞİL ENERJİ KULLANIYORUZ”

Metropol olan bir şehirde agrivoltaik tarım sizin için neyi ifade ediyor? Bu konuda yaşadığınız zorluklar hakkında bizi bilgilendirir misiniz?

Metropollerde enerji çok önemli bir konu. Bu enerjinin bir yerden diğer yere, özellikle uzak yerlerden şehir merkezlerine taşınması başlı başına büyük bir sorun. Aynı şekilde tarımsal üretimin de şehir dışından şehir merkezlerine uzak noktalardan, son kullanıcıların ayağına getirilmesi hem karbon ayak izi açısından hem de ürün maliyetleri açısından sorun teşkil ediyor. Agrivoltaik tarım bu konuda çözüm olabilecek bir sistem. Bizim çalışmasını yaptığımız bu iş modelinde projede artık mahsuplaşmadan faydalanabiliyoruz. Türkiye içerisinde ürettiğimiz elektriği farklı bir noktada Türkiye’de olmak şartıyla tüketebiliyoruz. Yani Antalya’da ürettiğiniz elektriği, İstanbul içerisinde tüketebiliyorsunuz. Ben buna sebzeleri elektrik hattı üzerinden nakletmek diyorum. Kesinlikle bir karbon ayak izi bulunmuyor, elektriğinizi farklı bir noktada üretiyorsunuz, ürünlerinizi doğrudan tüketim noktasında tüketiyorsunuz. Bu döngü için enerji maliyeti olmayan yeşil enerji kullanıyoruz. Taşıma sırasında oluşacak karbon emisyonunu ortadan kaldırmış olup, otomatik olarak ürün maliyetlerini de aşağı çekmiş oluyoruz. Tüketiciye hem daha ulaşabilir hem de daha sağlıklı ürünler sunabiliyorsunuz. Ben Türkiye için gelecekte agrivoltaik tarımın ihiyaç duyulacağını ve kullanılacağını düşünüyorum. Özellikle iklim olayları gün geçtikçe her şeyi daha da zor hale getiriyor. Önümüzde ki 5 yıl içerisinde bu gereklilik daha da ileri gidecek. Bu seneden örnek vermek gerekirse Mayıs ayının başında tarlaya dikimlerimizi yapmış oluyorduk ama bu sene bir ay ileri atarak bu işlemi haziranın ilk haftasında gerçekleştirdik. Aşırı iklim olaylarından dolayı bence şehir içi, urban farming çok önemli bir konu. Agrivoltaik tarım aslında bunu doğrudan besleyen bir sistem. Kırsalda ürettiğiniz ürünleri de aşırı iklim olaylarından koruyabiliyorsunuz. Bu iklim olayları sadece sıcak olmak zorunda da değil. Farklı teknolojik paneller de kullanarak dolulardan da koruyabilirsiniz. Geçen senelerde yaşadığımız dolu olaylarında büyük zaiyatlarımız oldu. Ürünlerinizi bu doludan korumak da çok önemli bir konu. Bunun için Hollanda’da bir çalışma yapıldı ve bu çalışmada panellerin altında frambuaz yetiştirildi. Yetiştirilen frambuazlar için farklı bir panel teknolojisi kullanıldı. Tamamen hassas ürünleri dolu gibi aşırı iklim olaylarından korumaya yönelik bir uygulamaydı. Agrivoltaik tarım Türkiye ve dünya genelinde çok önemli bir konu. Hem tarımsal üretim için hem de enerji ihtiyacına çözüm olması için önemli. Türkiye’de ne kadar hızlı bu konuda faaliyette bulunursak dünyanın gerisinde kalmayıp yeni iş modelleri geliştirebiliriz.

“İKİ SEKTÖR İÇİN DE FAYDALI MODEL OLUŞTURMAK ÇOK ÖNEMLİ”

Sizce bu proje diğer insanları da tarıma teşvik edebilir mi?

Kesinlikle teşvik eder. İş modeli geliştirmek bence en önemli konulardan bir tanesi. Normalde çiftçinin bir sürü problemi var. Gelir elde edememeleri, maaliyetlerini karşılayamamaları vs. gibi konulardan çiftçi uzaklaşmaya başlıyor. Enerji firmalarının da farklı sıkıntıları var. Güneş panellerinin kurulumu ve rahat bir şekilde güneş enerjisi sahaları oluşturmak için ihtiyaç duyulan araziler genellikle tarım arazileri ile yapısal olarak örtüşüyor. Aslında bu noktada iki sektörü bir araya getirip ikisi için de faydalı bir model oluşturma konusu çok önemli. Buradan hem mevcuttaki çiftçiler fayda sağlayıp tarımsal faaliyetlerini çok daha rahat devam ettirebilirler. Ayrıca bu birliktelik Türkiye’ye stratejik olarak da çok büyük değer katar.

“FARKLI TEKNİKLERİ BİR ARAYA GETİRMEYE ÇALIŞIYORUZ”

Komşuköy projesi öncesi ve sonrasında hayatınızda nasıl bir değişim yaşandı? Bize bundan bahseder misiniz?

Komşuköy projesine biz on yıl önce başladık. Ben aslında yapı olarak araştırmayı çok seven ve araştırdığım şeyleri hayata geçirmek için elimden geleni yapmaya çalışan bir insan oldum. Bir iş yaparken genellikle motivasyonum bu oluyor. Aslında Komşuköy bana bu olanağı sağladı. Çünkü biz burada standart bir tarım operasyonu yürütmenin ötesinde ihtiyaçlara karşılık gelebilmesi ve sorunları çözebilmesi açısından sürekli farklı teknikleri bir araya getirmeye çalışıyoruz. Örnek vermek gerekirse; bir otel projesine bir tarım alanı uygularken, tam onların ihtiyacı olan sistemi hibrit şekilde hayata geçiriyoruz. İşte burada kendinden gelen araştırma ve çabalama tarafımı besleyen bir konu oluştu. Açıkçası ekonomik olarak veya operasyon olarak çok başarılı ama durağan bir iştense, sürekli zorlayıcı konular ve projeler oluşturan operasyonda bulunmayı tercih ediyorum. Komşuköy’ün bana aslında en büyük avantajı ve getirisi bu yönde oldu.

Enerjisa Üretim Varlık Yönetimi ve Sürdürülebilirlik Lideri Murat Eröz:

‘İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ AÇISINDAN BAŞLI BAŞINA BİR SOSYAL FAYDA SÖZ KONUSU’

Bu projenin sosyal amaçları nelerdir?

Agrivoltaik tarımın sosyal noktada topluma çok büyük katkıları olabilir. Her şeyden önce bunun toplum sağlığı açısından çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bu tarım arazilerinde çalışacak bütün işçilerin güneşe maruziyeti noktasında olumsuz etkileri baskılayacak ve sınırlandıracak bir uygulama. Bununla ilgili Amerika’da Arizona Üniversitesi’nde yayınlanmış çok güzel çalışmalar mevcut. İkincisi yenilebilir enerjinin ve daha da spesifik olmak gerekirse; solar panellerle güneş enerjisinin elektriğe çevrilmesiyle beraber fosil yakıtlardan uzaklaşarak bizim tarım uygulamalarında kullanmaya mecbur olduğumuz enerjiyi herhangi bir emisyon üretmeyen, herhangi bir su ayak izi olmayan bir enerji üretim kaynağına dönüştürmüş oluyor. Dolayısıyla birincisiyle beraber bu da başlı başına hem küresel anlamda yaratılan emisyonların azaltılması hem de bölge insanının maruz kalacağı emisyonlar açısından ve iklim değişikliği açısından başlı başına bir sosyal fayda söz konusu.

Komşuköy Projesi Kurucu Ortağı Uğur Akyıldız:

‘TÜRKİYE’NİN FARKLI BÖLGELERİNE DENEME SAHALARI KURULMASI GEREKİYOR’

Sizce bu projelerin özellikle büyük şehirler artması mümkün mü? Bu projelerin sonuçları ülkemize ne gibi kazanımlar getirir?

Buradan önemli olan kısa vadede Türkiye için haritasını çıkarıp hangi Agrivoltaik tekniğini kullanabileceğimizi geliştirmemiz ve bu teknikler sonucu da farklı ürünlerin yetişmesi gerekiyor. Kısa vadede Türkiye’nin farklı bölgelerine mümkün olduğunca fazla deneme sahaları kurmamız gerekiyor. Bu deneme sahalarında farklı panel yerleşimi, belki farklı panel teknolojileri, onun altında farklı ürünlerin yetişip yetişmediği ve aynı zamanda ürünlerin hem enerji hem de yetişme performansını gözlemleyerek bu haritanın karakterini çıkartmamız gerekiyor. Orta vadede de bunu bir iş modeline oturtup uzun vadede Türkiye’nin geneline yaymamız gerekiyor. Biz bu iş modellerini oluşturduğumuz noktada zaten hem enerji yatırımı yapmak isteyen firmalar hem mevcut çiftçiler veya tarım yatırımı yapmak isteyen firmalar otomatik olarak bu işin içine çekilecek.