Yeni YEK Tüzüğü yürürlükte

Nisan ayından beri merakla beklenen yeni YEK Tüzüğü, Bakanlar Kurulu’ndan geçerek Resmi Gazete’de yayımlandı. Yeni tüzük kapsamında önceki tüzüğe göre önemli değişiklikler yer alıyor.

Son aylarda ülke gündemini meşgul eden konuların başında enerji konusunun geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Yenilenebilir enerji konusunda yeni başvuru alımlarının YEK Kurulu tarafından durudurulması ile başlayan süreç bu kararın sebeplerinin tartışılmaya başlaması ile devam etti. Ayrıca YEK Tüzük değişiklik çalışmaları da tamamlanarak bu yazıyı yazdığım sırada Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yazının devamında siz kıymetli okuyucularımıza KKTC şebekesinde yaşanan sorunlar, YEK tüzük değişikliğindeki önemli noktalar ve bundan sonrasında izlenebilecek yol haritasıyla ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

YEK BAŞVURU KABULÜNÜN DURDURULMA SEBEBİ ÜLKE ŞEBEKESİNDEKİ BİR ÇOK NOKTADA YAŞANMAYA BAŞLAYAN GERİLİM (VOLTAJ) YÜKSELMELERİ

Öncelikle 9 Nisan tarihinde YEK başvuru kabülünün durdurulma sebebi ülke şebekesindeki bir çok noktada yaşanmaya başlayan gerilim (voltaj) yükselmeleridir. Daha önceki yazılarımda YEK tarafından yapılan izinlendirme kriterlerinden, limitlerden bahsettiğim için yeniden tekrara düşmek istemediğimden ayrıntılı olarak yazmak istemiyorum fakat izinlendirmelerin geçici olarak durdurulduğu tarihe kadar mahsuplaşmalı (net metering) modelin yürürlükte olduğunu yeniden hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum. 

Alçak Gerilim şebekesinde meydana gelen gerilim yükselmesinin temel sebebi ülkede güneş enerji santralleri (GES) tarafından üretilen elektrik enerjisinin yerinde tüketilemediği (tüketimin düşük olduğu) zamanlarda üretilen fazla elektrik enerjisini şebekeye göndermeye çalışmasıyla meydana gelmektedir. GES’ler tarafından üretilen ve tüketilemeyen enerjiyi KIBTEK şebekesine gönderirken akımın şebekeye doğru akabilmesi için çevirici (inverter) şebeke geriliminden daha yüksek bir geriliim ile çalışmalıdır. İşte bu noktada aynı alçak gerilim bölgesinde kurulumuş olan tüm GES’ler aynı eylemi yapmak isteyince ilgili bölgede gerilimler olması gereken değerlerin çok üzerine çıkmaktadır (280V ve üzeri).  Peki bu probleme yol açan ana etken nedir diye sorarsanız bunu tek bir neden ile açıklamak zordur. Birinci sebep KIBTEK Planlama bölümü tarafından onay alan bu kurulumlara neden izin verildiği sorusudur. Öyle ki KIBTEK kendi şebekesine zarar gelmemesi için gerekli tüm yetkilere sahip bir kurumdur ve GES izinlendirmelerinde de KIBTEK Planlama onayı mutlak olarak alınmaktadır. Bu sorunların yaşandığı yerlerdeki kurulumlara ilgili bölümün hangi ölçüm sonuçlarıyla onay verdiği sorusu çok önemlidir.

İKİNCİ SORUN KURULUM YAPAN FİRMALAR

İkinci sorun olarak ise kurulum yapan firmaları söylememiz gerekir. Kurulum yapan firmalar müşterilerini mağdur etmemek bir nevi iş yapmaya devam edebilmek için inverter çalışma gerilimlerinin voltaj aralığını değiştirerek yüksek voltajlarda çalışmasını sağlamakta bu da şebekede oluşan voltaj yükselmelerinin sebebini oluşturmaktadır. Aslında firmaların bu kurulumları yaparken hatayı hata ile düzelttiklerini söyleyebiliriz. Bu yaşanan sorunlar güneş enerjisi kullanmayan vatandaşların evlerindeki elektronik cihazların da bu gerilim yükselmelerinden zarar gördüğünü veya görme riski taşıdığını da belirtmek gerekiyor. Şebekemizde yaşanan ve geçtiğimiz iki aylık sürede gündemi oldukça meşgul eden gerilim sorunlarının sebeplerini kısaca bu şekilde açıklayabiliriz. 

Peki GES kaynaklı sorunlar sadece voltaj ile mi ilgilidir, bundan sonra başka sorunlar olabilir mi ve ne gibi tedbirler alınabilir sorularına yazının devamında cevap arayalım;

GES kaynaklı sorunları sadece voltajdan ibaret göremeyiz. Voltaj yükselmeleri mahalli bazda sorunlar yaratırken frekans mertebesinde yaşanması olası sorunların ülke şebekesinin bütününü tehdit edebileceğine de değinmek gerekiyor. Daha önceki yazılarımda KKTC şebekesinin yapısı ve potansiyelinden bahsetmiştim. Yine tekrar etmek gerekirse kurulu gücü yaklaşık 400 MW olan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Şebekesi (yaklaşık 1.600 MW) dışında başka bir şebekeye bağlantısı olmayan, dijitalizasyon anlamında yetersiz ve tamamen fuel oile bağlı dizel jeneratör ve termik santrallerden oluşan çok küçük bir şebeke olduğunu hatırlatmak isterim. Fakat en büyük sorunumuz şebekenin küçük olması değildir çünkü bu küçük şebekeyi detaylı analiz edecek altyapıya da sahip değiliz. Bana göre en büyük sorunumuz budur. Yüksek talep doğrultusunda şebekeye dahil olan güneş enerjisi santrallerinin şebeke sınırlarını tam anlamı ile bilerek izinlendirilmesi gerekiyor. Yıllardır çeşitli platformlarda dile getirilmesine rağmen anlık olarak ve sürekli yapılması gereken şebeke stabilite analizine bugün itibari ile hala sahip değiliz. Şebekemizin GES kurulumlarına nereye kadar müsade edeceği, kırılma noktalarının ne olduğu gibi sorulara hala bilimsel temelde cevap verilememesinin nedeni de budur. 

KKTC’NİN BUNDAN SONRA ATACAĞI ADIMLARDA ÇOK DAHA DİKKATLİ OLMASI ELZEM

Toplam kurulu GES kapasitesi arttıkça anlık olarak tüketilen enerji içerisinde yenilenebilir enerjinin de payı artmaktadır. Bu tüm dünyanın olduğu gibi bizim de istediğimiz en önemli konulardan bir tanesidir. Fakat sınırlı ve sorunlu şebeke yapısı anlık tüketilen enerjinin yenilenebilir enerji ile ilgili kısmına ister istemez sınırlama getirmektedir. İşte siz bu sınırları bilmeden toplam kurulu GES miktarını artırmaya devam ederseniz bir gün frekans sorunu ile tanışmak zorunda kalabilirsiniz. Bu konu son derece teknik ve ancak konunun uzmanları tarafından anlaşılabilecek bir konudur. O yüzden çok ayrıntıya girmeden frekans düzeyinde yaşanacak olası bir sorunun tüm ülkeyi elektriksiz bırakabileceğini, GKRY ile olan entorkennekte bağlantıyı dahi riske atabileceğini buraya not düşmek zorundayım. Bu yüzden 130 MW dolaylarında güneş enerjisi izni verilen KKTC’nin bundan sonra atacağı adımlarda çok daha dikkatli olması ve verilecek tüm izinleri mutlak ölçüm ve analiz sonuçlarına dayandırması elzemdir. Aksi halde 1990’lı yıllarda yaşanan ilkel elektrik kesintilerini yaşamamız içten bile olmayacaktır ve tabi ki mevcut kurulu GES’ler de çalışamayacaktır.

Son olarak yazının başında da belirttiğim gibi Nisan ayından beridir merakla beklenen yeni YEK Tüzüğü Bakanlar Kurul’undan geçerek Resmi Gazete’de yayınlandı. Yeni tüzük kapsamında önceki tüzüğe göre önemli değişiklikler yer alıyor. Bunları özetle şu şekilde sayabiliriz:

• Konutlarda mahsuplaşma formüle bağlandı. Yıllık elektrik tüketiminin 1.700’e bölünmesiyle belirlenecek güç için YEK Kurulu’na başvuru yapılabilecek ve toplam izinlendirme tek faz için 5kW ve üç faz için 8kW’ı geçemeyecek. Tabi ki KIBTEK’in ilgili izin talebi için yapacağı ölçüm sonuçları da başvuru ekinde yer alacak. 

• Diğer önemli bir yenilik ise sıfır enejksiyon (zero injection). Yeni tüzükte zero injection için de izin başvurusu yapılabilecek. Aynı şekilde depolamalı sistemlerin de önün yine tüzük kapsamında açılmıştır.

• Şebekede sorunlar yaratan gerilim sorunu için ise inverter gerilimi 259V üzerinde ayarlanamayacaktır. Bu konu çok önemlidir çünkü kurala uymayanlar ile ilgili yasal işlem balkatmak dahi çeşitli ceza-i uygulamalar KIBTEK tarafından uygulanabilecektir.

• GES kurulumunun bağlı olacağı ilgili trafoya ters yönden trafo kapasitesinin en fazla yüzde 40’ı oranında GES bağlanabilecek.

• Çatı kurulumları için Belediye Onayı başvuru ile birlikte aranacak.

• Bundan sonra yapılacak tüm GES kurulumlarında Üretim Sayacı aranacak.

• OG arazi kurulumlarında ÇED raporu aranacak ve tarım arazilerine kurulum yapılamayacak.

• Ülke genelindeki fiderlerde belirlenecek GES kotasının yüzde 30’u konutlar için ayrılacak. 

• OG mahsuplaşmalı izin başvuruları her şartta 500kW’dan fazla olamayacak ve ilgili fiderdeki kapasitenin yarısından fazlası kesinlikle bir başvuraya verilemeyecek.

ZAMAN KAYBETMEKSİZİN KIBTEK KENDİ BÜNYESİNDE BİR YEK BİRİMİ OLUŞTURMALI

Yukarıda bahsettiğim değişikliklerin çok daha fazlası tüzük de yer alsa da ilk anda akla gelen değişiklikleri bu şekilde sıralayabiliriz. YEK tüzüğü yukarıda uzunca şekilde bahsettiğim sorunu çözmeye yetmeyecektir. Sınırlamalar ve kotalar da yalnız başına yenilenebilir enerjiye güvenli geçiş için yetersizdir. Daha fazla zaman kaybetmeksizin KIBTEK kendi bünyesinde bir YEK birimi oluşturmalıdır. Şebeke analiz çalışmasının ivedilikle başlatılması ve yine oluşturulacak şebeke kodu (grid code) ile karşılaştırılarak bilimsel temelde YEK çalışmalarının yürütülmesi gerekmektedir. Fakat bunlar da yeterli değildir. Başta LNG yakıt türüne geçiş olmak üzere şebeke kapasitesinin artırılması, şebeke dijitalizasyonu için gerekli girişimlerin yapılması da son derece önemlidir. Ayrıca adeta sakız haline gelen enterkonnekte konusundaki belirsizliklerin de ortadan kaldırılması bu sorunların çözümü için en önemli parametrelerden birisidir. Üzücü olan ise bugünkü siyasi anlayışın ve enerji yönetiminin bu çalışmalar karşısında son derece yetersiz kaldığı gerçeğidir.