Rüzgar santrallerinde mekanik gücün sisteme katılmasına izin verilmesi sayesinde 35 milyon m³’lük doğal gaz ithalatı önlendi

TÜREB: “Yerli ve yenilenebilir kaynaklara daha fazla ağırlık vermeliyiz”

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB), son zamanlarda Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte dünya çapında artış gösteren enerji krizine değinerek; “En doğru çözümünün yabancı kaynaklı petrol, kömür ya da doğal gaza bağımlılığımızı azaltacak şekilde rüzgâr ve güneş gibi yerli ve yenilenebilir kaynaklara daha fazla ağırlık vermek olduğu kanaatindeyiz.” açıklamasında bulundu.

TÜREB tarafından yapılan yazılı açıklamada, 2021 yılı ortasından itibaren hızla artan enerji ve hammadde talebiyle beraber yoğun şekilde artan küresel hammadde ve tedarik zinciri sıkıntılarına değinildi. Açıklamada, dünya çapında oluşan global enflasyonist ortam, yakın zamanda hızla bir savaşa dönüşen Rusya-Ukrayna krizi ve bu nedenle gerilen Rusya-NATO ilişkileri gibi önemli küresel sorunlar nedeniyle tüm emtia ve enerji maliyetlerinde olağanüstü artışlar meydana geldiği bildirildi.

“Artan bu maliyetler hem dünya hem de ülkemizde enflasyon etkileri olarak iktisadi hayatımıza yansımakta, ayrıca enerji arzında da kısa vadede önemli riskler ortaya çıkarmaktadır.” açıklamasında bulunan TÜREB, bu riskleri azaltmak ve yüksek tedarik maliyetleriyle tekrar karşılaşmamak için en doğru çözümünün yabancı kaynaklı petrol, kömür ya da doğal gaza bağımlılığı azaltacak şekilde rüzgâr ve güneş gibi yerli ve yenilenebilir kaynaklara daha fazla ağırlık vermek olduğu kanaatinde olduklarını ifade etti.

RES üretimlerinin yüksek olduğu gün ve saatlerde spot piyasada oluşan saatlik fiyatların düşük olmasının bu görüşü desteklediğini belirten TÜREB, açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü:

“Devletimiz de bu amaçla YEKA ve benzeri kapasite ihalelerini yaparken, büyük tüketicilerin kendi ihtiyaçlarını karşılamak için güneş ve rüzgâr yatırımı yapabilmesi amacıyla çatılarda ve arazide öz tüketim yatırımlarını kolaylaştırmaya çalışmaktadır.

Bu doğrultuda açıklanan kapasiteler ve teşvik düzenlemelerini memnuniyetle izlemekle beraber tümünün daha da artırılarak devam ettirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Zira en büyük önceliğimiz rüzgâr ve güneş gibi enerjide tam bağımsızlığı destekleyecek ve hızla devreye alınabilecek kaynakların eksiksiz kullanılması olmalıdır. Bu doğrultuda kurulu gücümüzdeki her %1 yenilenebilir enerji artışı 250 Milyon USD’lik yabancı kaynak ithalatına engel olacak ve cari açığın bu ölçüde azalmasını mümkün kılacaktır.

Devletimiz mevcut koşullarda yeni yatırımların yapılması adına iyileştirici adımlar atarken özellikle dar gelirli vatandaşlarımız ile küçük esnafımızı artan maliyet baskısına karşı korumaya gayret etmektedir. Bu niyetle, çeşitli sektörel sübvansiyonlara ek olarak artan enerji fiyatları ile ilgili de yeni düzenlemeler yapılmaya gayret edildiğini de görmekteyiz. Bu doğrultuda devreye alınacak uygulamalarla ilgili olarak Bakanlıklar ve düzenleyici kurum yetkilileriyle de görüşmelerimizi sürdürmekteyiz. Bu görüşmelerimizde sektör temsilcileri olarak tekraren vurguladığımız şekilde çözümün ısrarla “serbest piyasa yapısı içerisinde kalınarak” aranması ve yeni yatırımların güçlü biçimde teşvik edilmesi olduğu kanaatindeyiz.

Bilindiği üzere, enerji yatırımlarında yatırım kararları alınırken pek çok faktör göz önünde bulundurulmaktadır. Özellikle finansman faktörü dikkate alındığında yeni düzenlemelerin hassasiyetle planlanması yeni yatırım motivasyonunu azaltmadan yenilenebilir enerji alanında gücümüzü arttırmak açısından oldukça önem arz etmektedir. Bugün bulunan çözümlerin ileride daha büyük yatırım sorunlarına sebep olmaması noktasında hassasiyet gösterilmelidir. Bu noktada, yakın geçmişte başka ülkelerde uygulanan bazı önerilerin söz konusu ülkelerde yatırımların devamı açısından olumsuz sonuçlara neden olduğunu hatırlatmakta fayda görüyoruz. Bundan kaçınmak amacıyla ülke kurulu kapasitemizi hızla artırabilecek yeni kapasite artışları, hibrit santraller ve yeni YEKA ihaleleri gibi yeni yatırımların finanse edilmesinde ek zorluklar ortaya çıkmadan bu zor dönemin atlatılması gerektiği kanaatindeyiz. Takdir edilmelidir ki ülkemizde yerleşik rüzgâr enerjisi yatırımcıları, COVID-19 pandemisinin başlangıcından 2021 yılı sonuna kadar geçen 2 yıllık dönemde 3.000 MW yeni rüzgâr kurulu gücünü sisteme dâhil edecek mücadeleyi başarıyla tamamlamış ve zor koşullarda finansman ve yatırım kabiliyetleri açısından rüştünü ispatlamışlardır.

Her ne kadar Enerji Piyasası Düzenleme Kurumumuz tarafından alınan tavan fiyat belirleme yetkisinin, ulusal rüzgâr kurulu gücümüzü 11.000 MW seviyesine taşıyan, başarılı ve doğru kurgulanmış YEKDEM mekanizmasının devam ettirilmesi yönünde kullanılacağına inansak da Birlik olarak öncelikli önerilerimiz:

  • Piyasa yapısı içerisinde yeni yatırımların aynı güçle ve motivasyonla devam edebilmesi ve finansman kaynaklarına erişimde kolaylık sağlanması amacıyla YEKDEM kapsamında 10 yılını tamamlamış yenilenebilir tesisler için en az beş yıllık gönüllü ve yeni bir YEKDEM dönemi tanımlanması. Bu şekilde yatırımcıların orta ve uzun vadeli finansal risklerinin güvence altına almasının sağlanması ve sürdürülen ekonomik mücadeleye destek olmalarına imkân sağlanabilecektir.
  • Bu yeni sisteme dâhil olacak yenilenebilir enerji tesisleri için gelecek dönemde kapasiteartışlarında ve hibrit kapasitelerde öncelik verilmesi gibi öncelikli haklar tanımlanarakteşvik edilmeleri de sistemin başarısını artıracaktır.
  • Ayrıca, bu yıl ve önümüzdeki yıl rüzgâr ve güneş enerjisi projeleri için en az 3.000’erMW’lık kapasitelerin açılması ve ivedilikle ihale edilmesinin içinde bulunduğumuz darboğazı aşmada çok büyük katkısı olacağına inancımız tamdır. Bu proje alanlarının belirlenmesi ve gerekli tüm teknik ön hazırlıkların yapılması konusunda da Birliğimiz üzerine düşen tüm desteği sağlamaya hazırdır.”

TÜREB ayrıca, tüm paydaşlarına gereken katkıyı sağlamaya hazır olduklarını belirterek, kriz ortamının ‘yeni yatırım imkanlarını desteklemek’ yolunda Türkiye lehine kullanılabileceğine inandıklarını bildirdi.