Sohbet Karbuz’la A’dan Z’ye uluslararası enerji piyasaları

OME Hidrokarbonlar Direktörü Sohbet Karbuz, 360° Enerji programında Petroturk TV Genel Yayın Yönetmeni Emin Kaya’nın konuğu oldu. Röportajın ikinci ve son bölümünde Sohbet Karbuz Türkiye ve bölgede enerji piyasalarını yakından ilgilendiren önemli başlıklarda değerlendirmelerde bulundu.

• Doğu Akdeniz’i gazının geleceği nasıl şekillenecek?

• Avrupa doğal gaz piyasalarını neler bekliyor?

• Karadeniz’deki gaz keşfi bölgede işbirliği için hangi fırsatları sunuyor?

• Karadeniz’deki gaz keşfi Türkiye için neden önemli?

• Boru gazı ve LNG kontratlarının yenileme görüşmelerinde Türkiye’nin elindeki kozlar neler?

• Doğu Akdeniz gazı nasıl ticarileşebilir?

• Türkiye’yi arama üretim sektöründe hangi fırsatlar bekliyor?

2020 yılında Doğu Akdeniz’de yaşanan tüm gelişmeleri değerlendirdiğinizde bizlere neler söylersiniz? 2021 yılında bölgede ne tarz gelişmeler ön görüyorsunuz?

2020 yılında aslında arama üretim ölçeğinde Doğu Akdeniz’de çok fazla gelişme olmadı. Üretim Mısır’da ve İsrail’de artış gösterdi. Güney Kıbrıs’ta birçok sondaj yapılması bekleniyordu fakat pandemi sürecinde bütçede yapılan kısıtlamalar sebebiyle bu aramalar gerçekleştirilemedi; ertelendi. İsrail’de yeni bir sondaj yok. Yani işin sondaj tarafında çok fazla gelişme yok. Jeopolitik bağlamda bazı gelişmeler var. Mesela İsrail Lübnan sınırına yakın bir yerde bulunan bir bloğu uluslararası ihaleye açmıştı. Son başvuru tarihi Ekim ayı olmasına rağmen bu ihale ertelendi. Çünkü ABD ara buluculuğunda Lübnan’la deniz yetki alanları konusunda bazı görüşmeler yapılıyordu. 855 kilometrekare itilaflı bölge olmasına rağmen Lübnan hükümeti bu mesafeyi uzatarak neredeyse iki katına çıkardı. Bu uzatmalar neticesinde Karish petrol sahasının bir kısmı Lübnan’ın iddia ettiği kısma dahil olmuş oldu. Konuyla ilgili 6 görüşme yapıldı fakat henüz konuyla ilgili nihai bir karara varılmadı. Bu sebeple Karish sahasındaki üretimin son durumu büyük bir soru işareti oluşturuyor.

Diğer bir gelişme Doğu Akdeniz Gaz Forumu ekseninde yaşanıyor. Bu forum nihayetinde uluslararası bir organizasyon olarak kabul edildi. Mısır merkezli organizasyona Fransa, ABD ve Avrupa Birliği gözlemci olarak katılacak. Fakat en dikkat çekici kısım İsrail’in bazı Arap ülkeleri ile olan ilişkilerinin normalleşmesi sebebiyle Birleşik Arap Emirlikleri de bu foruma gözlemci olarak dahil olmuş oldu.

“CHEVRON NOBLE ENERGY’İ SATIN ALMAKLA BÖLGEDEKİ DENGELERİN DEĞİŞMESİNE NEDEN OLDU”

Bir diğer önemli gelişme ise; Chevron şirketi Noble Energy’i satın almakla bölgedeki dengelerin değişmesine neden oldu. Çünkü Noble Energy İsrail’deki en büyük 2 gaz sahası olan Tamar ve Levyatan sahasında operatördü. Güney Kıbrıs’taki Afrodit sahasının da operatörlüğü kendisine aitti. Nobel Energy’i almakla Chevron o sahaların hem operatörü oldu hem Mısır’da birçok parsel alarak birden bire Doğu Akdeniz’in en büyük oyuncuları haline geldi. Bölgedeki gazın bu tarihten itibaren ne olacağı ve nereye gideceği Chevron’un izleyeceği stratejiye bağlı olacaktır. Bu konuda açıklama yapılmıyor. Derinden sessiz bir politika izlendiğini söyleyebilirim.

“DOĞU AKDENİZ GAZININ TİCARETLEŞTİRİL-MESİNİN TEK YOLU LNG”

Diğer opsiyon Doğu Akdeniz boru hattıydı. Leviathan sahasından Güney Kıbrıs’a oradan Girit adası üzerinden Yunanistan’a ve muhtemelen İtalya’ya bir hat söz konusuydu. Fakat AB boru hattı projelerine mali desteği keseceğini açıkladı. Bu destek söz konusu olmadan özel şirketlerin taşın altına ellerini koyacağını da ben pek sanmıyorum. Uluslararası firmalardan da destek geleceğini tahmin etmiyorum. Yani genel genel çerçevede baktığımız zaman Doğu Akdeniz gazının ticarileştirilmesinin tek yolu LNG. Ticaret ise ya Mısır’daki tesisleri kullanarak ya da yüzer LNG tesisi kurulması yoluyla gündeme gelebilir. Chevron’un Nobel’i almadan önce bu konuda fizibilite çalışmaları yapıldığını biliyoruz. Muhtemelen daha esnek bir ihracat opsiyonu değerlendirilecektir. Bu da neden LNG olmasın.

“MEVCUT LNG KONTRAT KAPASİTESİNİN YÜZDE 20’Sİ ÖNÜMÜZDEKİ 10 YIL İÇİNDE DOLACAK”

Bir diğer aksiyon; LNG’de herkes gözünü Asya’ya dikmiş durumda. Mevcut LNG kontrat kapasitesinin yüzde 20’si önümüzdeki 10 yıl içinde dolacak. Bu ileride büyümesi beklenen piyasada müşteri yarışı demek. Doğu Akdeniz gazı bu pastada yer almak için nasıl yarışacak? Bir LNG tesisin olacak ki gaz ihracat edebileceğin potansiyelin olsun. Bu potansiyel Mısır’da var İsrail’de olabilir. Her iki sahanın da ikinci faz geliştirme projesinin bu kapasitenin 40 milyar metreküpe çıkmasını öngörüyor. Arada 20 metreküplük ihracat imkanı sağlıyorsunuz fakat alt yapı yok. Bu yüzden yüzer LNG tesisi gündeme gelebilir. Zaman gittikçe daralıyor. Önümüzde 5 yıllık bir süre var. Ya son vagona atlanılacak ya da tren kaçacak!

“TÜRKİYE DOĞU AKDENİZ’DE GAZDAN ZİYADE PETROLE ODAKLANIRSA OYUNU DEĞİŞTİREBİLİR”

Doğu Akdeniz’e Türkiye özelinde baktığımızda buradaki çalışmalardan kısa ve orta vadeli beklentiler nelerdir?

Türkiye Doğu Akdeniz’de doğru olanı yapıyor. Arama faaliyetlerine devam edileceğini umuyorum. Çünkü özellikle Türkiye’nin kıta sahanlığı içerisinde bulunan bölgede bu zamana kadar miktar olarak doğru düzgün bir sondaj yapılamadı. Umarım çalışmalar devam eder. Sismik konusunda da oldukça yoğun bir faaliyet yürütüldüğünü biliyoruz. Bu faaliyetler de devam edecektir. Mümkün olduğu kadar geniş bir alanda sismik tarama yapılması bize herhangi bir hidrokarbon keşfinin yapılmasının muhtemel olabileceğini lokasyonları işaret edecektir. Burada da hızlı bir şekilde faaliyette bulunup inşallah sonuca ulaşabiliriz. Doğu Akdeniz’de tek bir şey bir oyun değiştirici olabilir o da belki bize nasip olur. Şu ana kadar Doğu Akdeniz’de hep gazdan bahsettik. Herhangi bir petrol keşfine rastlamadık. Eğer Türkiye bu bölgede gazdan ziyade petrole odaklanırsa çok daha iyi olabilir. O zaman Türkiye’nin eline gerçek bir oyun değiştirici hamle geçmiş olur. Umarız bu muhtemel lokasyonlarda petrol odaklı aramalarda bulunulur. Bu kendi kıta sahamız içinde olan konular.

“TPAO ULUSLARARASI BİR ŞİRKET OLMA YOLUNDA ÖNEMLİ HAMLELER YAPABİLİR”

Kuzey Kıbrıs’ın bize vermiş olduğu alanlara baktığımızda ise o lokasyonlarda da sondajların devam etmesi bekleniyor. Belki bu ve önümüzdeki yıl TPAO Lübnan, Mısır ve İsrail’de arama üretim ihalelerine katılabilir. Çünkü artık TPAO’nun fiziki olarak bir alt yapısı var. Edindiği tecrübe sayesinde de artık operatör olabilecek bir düzeye yükseldi. TPAO buradaki ihalelere katılıp neden aktif bir oyuncu hale gelmesin? Bu konu tüm sondaj faaliyetleri için geçerli. TPAO uluslararası bir şirket olma yolunda önemli hamleler yapabilir diye düşünüyorum.

“HERKESİN ANLAŞTIĞI ORTAK BİR ZEMİN OLUŞTURMAK GEREKİYOR”

2020 yılında yaşanan önemli gelişmelerden bir tanesi de Türkiye-Libya arasında yapılan ikili anlaşmaydı. Bu anlaşmayı jeopolitik açıdan değerlendirir misiniz?

Jeopolitik açıdan çok büyük yankı getireceği ortada. Çünkü orada bizim Libya ile yaptığımız anlaşmanın yanı sıra Yunanistan’ın Mısır’la yaptığı anlaşma sonucunda kesişen noktalar söz konusu. Konuya uluslararası hukuk açısından baktığımız zaman sürekli pürüzlerin çıkabileceğini söylemek mümkün. Doğu Akdeniz’e genel olarak baktığınız zaman hep ihtilafların olduğunu göreceksiniz. Herkes bu açıdan birbiriyle kavgalı. Karadeniz’de herkesin onayladığı bir bölge varken Doğu Akdeniz’e baktığımız zaman bunun böyle olmadığını görüyoruz. Herkesin anlaştığı ortak bir zemin oluşturmak gerekiyor. Şu an bu konu muallakta. Diğer taraftan uluslararası hukuk şunu da söylüyor ki ülkelerin anlaşma mecburiyeti de yok. Ama üslup ve düstur anlaşmalarını teşvik etmeyi gerektirir. Uluslararası hukuk eşit ve adaletli olmayı işaret ediyor. Bu böyle olmadığı için ihtilaflar söz konusu. Diyalog ortamı olmadığı sürece bu ihtilaflar kızışarak devam edecektir. Bu ihtilaflar gazdan dolayı değil ulusal güvenlik sorunları sebebiyle oluyor. Bunun da altını çizmekte fayda var.

“ÖNEMLİ OLAN KEŞİFLE ÜRETİM ARASINDA GEÇEN SÜRE DEĞİL KISAS NİHAİ YATIRIM KARARI VERİLDİKTEN SONRAKİ SÜREÇTİR”

Sakarya gaz sahasındaki gazın üretimine 2023 yılında başlanması hedefleniyor. Sizin bakış açınızla bu hedefin değerlendirmesini yapabilir misiniz?

2023 Ocak biraz iddialı bir tarih. 2023 sonu yani 29 Ekim gibi bir tarih olsa çok daha makul olabilirdi. Sevgili Barış Sanlı ile Bilkent Üniversitesi için yazdığımız bir makalede bu konuda çeşitli örnekler veriyoruz. Bizim Sakarya Sahası’nın yaklaşık 2 katı büyüklüğünde Mısır’daki Zohr sahası buna güzel bir örnek. Bu saha Akdeniz’de şu ana kadar keşfedilmiş en büyük doğal gaz sahasıdır. Oradaki keşiften üretime geçirilen süre 28 aydı ve bu süre sektörde bir rekordu. Diğer taraftan başka örneklere baktığınız zaman 2-3 senede çok rahatlıkla geliştirilen sahaları görmemiz mümkün. Bu süreç nasıl işliyor? Saha bulunduktan sonra nihai gaz miktarı hesaplanır. Ticari olarak çıkartılabilir miktarın kuyu hesaplamaları yapılır. Saha geliştirme planlarından sonra olay raporlanarak üst yönetime sunulur. Herkes söylüyor ya keşifle üretime geçmesi arasında geçen süre ortalama 5 ila 7 yıldır; biz de derslerde bunu öğretiyoruz. Fakat bu ortalama bir süredir. Bu süre şirketin büyüklüğüne ve potansiyeline göre değişiyor. Bizde bu prosesin hepsi kısalmış durumda. Finansman aramayacaksınız. Finansmanı bulmak çok kolay. Neden çok kolay. Yatırım kararı verildikten sonra fiziki olarak çalışmalar başlar. Önemli olan keşifle üretim arasında geçen süre değildir. Önemli olan kısas nihai yatırım kararı verildikten sonraki süreçtir. Buraya baktığınız zaman yakın tarihte gerçekleşen Zohr, Tamar ve Leviathan sahalarına baktığımızda benzer durumlar söz konusu.  Bu sahalarda bu süreç en fazla 13 ila 14 aydır. Fazla değil. Türkiye Petrolleri bunu tek başına yapabilir mi bunları birlikte göreceğiz. Tespit kuyusu açıldıktan sonra 29 Ekim bu hedef için oldukça mümkün bir tarih diye düşünüyorum.

“TÜRKİYE’NİN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ KEŞİF, ULUSLARARASI ŞİRKETLERİN KARADENİZ’E İLGİSİNİ ÇEKTİ”

Karadeniz bölgesinin Akdeniz’den politik ihtilaflar bakımından önemli bir farkı var. Bu sebeple Karadeniz’de gerçekleştirilen keşif bölge açısından da önemli anlamlar ifade ediyor. Arama üretim faaliyetleri bölge işbirliği ile daha da geliştirilebilir mi?

İş birliği zamanla her halükarda gelişecektir. Sakarya gaz sahası şunu ortaya çıkardı ki; Karadeniz’de hiç de küçümsenmeyecek bir şekilde potansiyel var. Burada büyük şeyler de bulunabilir. Sakarya gaz sahası umudu doğurdu. Keşif, uluslararası şirketlerin Karadeniz’e ilgisini çekti. Pandemi belirsizliği ortadan kalkarsa bence Karadeniz’de çok yoğun bir ilgi göreceğiz. Çünkü Karadeniz ne sismik olarak ne fiziki olarak doğru düzgün aranmamış bir yer. Pandemi nedeniyle birçok şirketin arama bütçelerini kısmasından dolayı birdenbire Karadeniz’e mi, Doğu Akdeniz’e mi yoksa Afrika’ya mı yönelirler şirketler ona karar verecektir. Pandeminin etkisi ortadan kalkınca birinci öncelik riski az ama getirisi çok bölgeler tercih edilecektir. Riski az getirisi çok bölgeler, dünya ölçeğine baktığımız zaman çok da fazla değil. Karadeniz bu sebeple illaki ilgiyi üzerine çekecektir. Bu bölgenin potansiyeli en kolay nasıl ortaya çıkartılabilir diye düşündüğümüz zaman belki şirketler arasında sismik ve sondaj bulguları alışverişi söz konusu olabilir. Eskiden bu konuda çok istek vardı. Ben buna çeşitli konferanslarda tanık olmuştum.

İşbirliği konusuna gelince o da şöyle olabilir; mesela Neptün sahasındaki gaz keşfi. Sakarya gaz sahası aynı basenin devamında bulunuyor. Gaz keşfi, belki oradaki faaliyetlerin de artmasına neden olacaktır belki ilk işbirliği doğacaktır. İlk işbirliği bilgi alışverişi düzeyinde de olabilir. Derin deniz olması sebebiyle jeolojik yapı çok verimli bir rezervuara işaret etmiyor tartışmaları yaşanıyor fakat Neptün sahasındaki rezervin geliştirilmemesinin sebebi sadece bu tarz spekülasyonlar değildi. İnsanlar sadece buna bakıyor. 2012 yılında keşfedildi 2020 yılında hala nihai yatırım kararı bile alınmadı deniyor. Alınmadı çünkü aptal değil. Bu karar rezerv miktarından dolayı alınmadı. Çünkü Romanya hükümeti 2018 sonuna doğru kanunlarını değiştirdi ve offshore üretimine yeni vergiler getirdi. Oyun oynadıktan sonra sonuca doğru giderken kuralı değiştiriyorsun adam da sana penaltı veriyor. Olur mu böyle bir şey? Bu ortamda nasıl yatırım kararı alınabilir? Romanya hükümeti vergilendirme konusunda eğer bir düzeltmeye veya iyileştirmeye gitmezse o saha orada öylece kalır. Dolayısıyla bizim yabancı şirketleri çekmemiz için de belki kendi petrol kanunumuzda bazı düzenlemeler yapmamız gerekebilir. Çünkü dünya rekabetin olduğu bir yer. Şirketler nerede yatırım daha cazip ise oraya gidecektir; parasını da oraya akıtacaktır. Bu konuda Karadeniz büyük fırsatlar sunuyor. Tabii büyük fırsatlar sunuyor derken sadece Batı Karadeniz’den bahsetmiyoruz bunun bir de doğusu var. Özellikle Gürcistan civarları vesaire daha çok petrol bulunması mümkün olan yerler. Ama genelde şirketler Akdeniz’i listesinde tutacaktır. Belki 2020’de olmayabilir ama Karadeniz illaki gündeme gelecektir.

“PETROL FİYATLARI 50 DOLARA İNERSE MISIR’IN İSRAİL GAZINI ÇEKMEME GİBİ BİR ŞERHİ VARDI”

Yeri gelmişken bahsetmekte fayda var. Biliyorsunuz Doğu Akdeniz’de üretimin yapıldığı dar bir alana baktığımızda şu an bu bölgede arz fazlası var. Satılacak daha fazla doğal gaz yok. İsrail’in Ürdün ve Mısır’la yapılmış yıllık toplamda 10 milyar metreküplük bir gaz alım satım anlaşması var. Mısır bu gazı alıp ne yapacak şu anda en büyük soru bu? Petrol fiyatları 50 dolara inerse Mısır’ın İsrail gazını çekmeme gibi bir şerhi vardı. Ama fiyatlar yukarı çıkınca bu gazı alacak. İsrail piyasasına baktığınız zaman İsrail’de bir üretici dış piyasaya iç piyasadaki fiyattan daha ucuza bir fiyatla gaz veremez. Yani Leviathan ve Tamar sahasındaki gaz Mısır’a İsrail’e gittiğinden daha ucuza gidemez. İç piyasada kullanılacak olan gazı pandemi nedeniyle Mısır hükümeti 4,5 dolara indirdi. Muhtemelen 5 dolara alınacak diğer gazın fiyatlardan dolayı ne yapılacağı konusu şu anda belirsizliğini koruyor. Chevron ve gazı alan ülkeler ne yapacak? Mısır’ın gaza ihtiyacı yok. Ürdün Mısır’dan gaz alıyor. Elektrik fazlası gündeme geldi. Onlar gazı, ne yapacak? Bu konular soru işareti? Türkiye’ye de politik ve ticari şartlar sebebiyle bu gazın gelme şansı yok. İsrail Türkiye ilişkileri düzelmeden bu iş gelmez. Düzelse dahi olayın ticari kısmı soru işareti.

“KARADENİZ’DEKİ GAZ KEŞFİ TÜRKİYE’DE UPSTREAM SERVİS SEKTÖRÜNÜN DOĞMASINA NEDEN OLACAKTIR”

Karadeniz’deki doğal gaz keşfinin şüphesiz ki ekonomik anlamda çok büyük katkıları olacaktır. Fakat ekonomik anlamının dışında Karadeniz keşfi bünyesinde daha büyük anlamlar da barındırıyor diyebiliriz değil mi?

Ekonomi olarak katkıları bahsedildi fakat önemli olan şu ki; Karadeniz’deki gaz keşfi Türkiye’de upstream servis sektörünün doğmasına neden olacaktır. Yeni teknik elemanların ve uzmanların yetişmesi için bir staj merkezi olacaktır. Olaya böyle bakmakta bence daha fazla anlam var. Uzun vadede baktığınızda oradan ne kadar gaz çıkacağı önemli değil. Teknik elemanların yetişmesi için bir araç olması bile çok güzel bir şey. Bakmayın herkesin petrol ve doğal gaz sektörü ölüyor vesaire söylemlerine. Bu sektör önümüzdeki 10 ila 20 yıl içerisinde ölmeyecek bir sektör. Gençlerimizi bu konuda yetiştirmek belki de ileride yeni şirketlerin doğmasına sebep olacaktır. Bu sebeple keşfin çok büyük katkılarının olacağını düşünüyorum. İnşallah keşfin devamı da gelir.

“TÜRKİYE’NİN MÜZAKERELER KONUSUNDA ELİNDE BİRÇOK KOZ VAR”

2021 yılı içerisinde Türkiye doğal gaz piyasası açısından bazı önemli gelişmeler yaşandı biliyorsunuz. Bunlardan bazıları Rusya ve Azerbaycan’dan doğal gaz boru hattı kontratlarımızın, Nijerya ile LNG kontratının sona ermesi olarak sayılabilir. Tüm bu gelişmelerin ışığında, Avrupa ve dünya gaz piyasalarındaki trendleri ve dönüşümleri dikkate aldığımızda Türkiye 2021 yılı ve sonrası için nasıl hareket etmeli?

Yine oldukça zor bir soru. Türkiye’nin müzakereler konusunda elinde birçok koz var. Elimizde bu kadar kozumuzun olduğunun farkında mıyız bilmiyorum ama yabancılar farkında. Ya biz kozumuzu tam olarak bilmiyoruz ya da yeteri anlamda değerlendiremiyoruz. Dünya’da ve özellikle Avrupa’da doğal gaz arz fazlası var. Özellikle boru gazının gittiği yerlerde boru gazı ihraç eden ülkeler her şeyi inceden inceden düşünmek durumunda. Çünkü boru hattı gazı A’dan B’ye gider. Karşı taraf kontratını bitirdiği zaman boru gazı da doğal gaz boru hattı boşta kalabilir. Bu tarz dip riskler söz konusu. Yani esneklik yok. Esneklik LNG’de. Bu yüzden LNG piyasası çok daha hızlı büyüyor. Çünkü her tarafa kim ne fiyat veriyorsa oraya malınızı satabiliyorsunuz, kontratların süresini azaltabiliyorsunuz, spot rahat rahat alabiliyorsunuz ve nihai yatırım konusunda eski sorunlar da yok.

Bunlar yerine süper esneklik ve yeni iş modelleri var. O yüzden LNG piyasası çok daha rağbet görüyor. Bizim elimizde kozlar var, kontratlar bitiyor. Şimdi ben Sohbet Karbuz olsam nasıl yaparım? Tamamen kişisel görüşümü paylaşıyorum ki; aynı Avrupa’daki bazı gaz ithalatçılarının Cezayir’e yaptığını yaparım. Yani son dakikaya kadar beklerim. Normalde kontrat süresi bitmeden 1,5 veya 1 sene önce oturursunuz tekrar şartları görüşürsünüz. Onlar son aya kadar hiçbir şey yapmadılar, görüşmediler bile. İhtiyacımız yok dediler. LNG’ye yükleneceğiz dediler. Cezayir duruma itiraz etse de hiçbir şey değişmedi. Tok alıcı rolünü iyi oynamamız gerekir. Onlar işte tok alıcı rolünü oynadılar fakat artık tok satıcı zamanı bitti. Sonra masaya oturdular ve uzun kontrat süresine itiraz ederek süreyi kısalttılar. Fiyat gibi bazı şartlarda ilgili değişiklikler şart koştular. Satıcının buna yanaşmaması da bir risktir fakat malını satmak isteyen satıcıya alıcı baskısı da etki edebilir. Boru hattının boş kalmaması için mecbur ikna oldular. Bunun aynısını neden Türkiye yapmasın? İran, Rusya ve Azerbaycan ile aynı şekilde yapılabilir. Birinci şart nihai teslim noktası ortadan kalkacak. İkinci şart, hibrit fiyat söz konusu olacaktır. Üçüncüsü ise doğal gaz keşfi sebep gösterilerek süre kısaltması istenmelidir. Tüm bunlar ve LNG seçeneği de göz önünde bulundurulduğunda bundan sonra niye elimi ayağımı bağlayayım?

Kendi kişisel görüşüme göre, Türkiye’nin şu anda kalkıp aynı şartlarla herhangi bir ithalatçı ile kontratını uzatması demek kendi ayağına sıkması demektir. Kozlar şu anda alıcının lehine bunu Türkiye’nin kullanması lazım. Çünkü her türlü avantajımız var. Gaz keşfi, altyapı depolama ve EPİAŞ gibi avantajlarımız var. Bu şartlar altında Türkiye’nin yapması gereken günün şartları neyi gerektiriyorsa alıcılarla aynı şekilde müzakere yapmaktır. Nasıl Cezayir alıcının istediği şartlara razı oldu ise bizim de aynısını yapmamız gerekir.

ŞU ÜÇ KELİMEYİ AKLIMIZDA TUTMAMIZ LAZIM: “DEĞİŞEN PİYASA ŞARTLARI”

Benzer şeyleri LNG için de söyleyebiliriz. Bir tane alıcıyla sözleşmeyi istediğimiz şartlarda yapabilirsek öteki satıcıların karşısında da elimiz o kadar güçlenebilir. Olay aslında bu kadar basit fakat söz konusu Türkiye olduğu zaman olayın arkasında bazı jeopolitik faktörler öne çıkabiliyor. Bunlar benim alanım değil bunları bilemem ama bugün Asya ve Avrupa’daki alıcılar söylediğim şekilde davranıyor. Temel kural 1; esneklik ve benim istediklerim. Olmadıysa tahkime gidilebilir. Gazprom’la Avrupa’da tahkime gidenlerin yüzde 90’ı kazandı. Çünkü ellerinde kozlar vardı. Değişen piyasa şartlarından dolayı kazandılar. Kontratlarda genellikle belirtilen ‘değişen piyasa şartları göz önüne alındığında’ maddesi onların kazanmasına sebep oldu. İleride tahkime gideceksek masaya oturduğumuzda şu üç kelimeyi aklımızda tutmamız lazım: “Değişen piyasa şartları.” Bu şartların gerçekten değiştiğini karşı tarafa ikna etmemiz gerekir ki onlarla rahatça müzakere edebilirim. Esneklik ve yine esneklik. Bu konuda başka çare yok. Bunlar şahsi düşüncem. Yatırım tavsiyesi asla değildir sadece ben olsam böyle yapardım önerisidir.