Enerjide ‘yenileşme’ vizyonu şart

Kıbrıs Türk toplumu olarak elimizdekilere sahip çıkabilmenin, kaynaklarımızı verimli kullanmanın, çevre ve doğaya saygılı yaşamanın, enerji potansiyelimizi ve jeopolitik konumumuzu en doğru ve verimli şekilde kullanmanın ve tabi ki çağdaş medeniyetler seviyesinde yerimizi alabilmek için ‘sürdürülebilir enerji politikaları ve yönetimini’ oluşturmak mecburiyetindeyiz.

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Uygarlaşma ve Çağdaşlaşma” konusundaki sözlerinden bir alıntı ile başlamak istiyorum yazıma. “Uygarlık yolunda başarı, yenileşmeye bağlıdır. Sosyal yaşamda, ekonomik yaşamda, bilim ve teknoloji alanında başarılı olmak için tek gelişme ve ilerleme yolu budur. Hayat ve yaşayışa hâkim olan hükümlerin zaman ile değişme, gelişme ve yenilenmesi zorunludur. Uygarlığın buluşları, tekniğin harikaları, dünyayı değişiklikten değişikliğe sürüklediği bir dönemde yüzyıllık köhne düşünüş biçimleriyle, geçmişe düşkünlükle varlığın korunması mümkün değildir. Uygarlıktan söz ederken şunu da kesinlikle söylemeliyim ki, uygarlığın esası, ilerlemedir…” şeklinde tanımlamış Atatürk uygarlaşma ve çağdaşlaşma düşüncesinin önem ve gerekliliğini.

Bu noktadan yola çıkacak olursak, Kıbrıs Adası gerek jeopolitik konumu gerekse de Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervleri, güneş enerjisinden faydalanma konusundaki yüksek potansiyeli ve İsrail-Avrupa-Afrika arasında devreye girmesi beklenen denizaltı kablo bağlantısı ile 21. Yüzyılda önemli enerji otobanlarından birisi konumundadır. Ayrıca “Avrupa Yeşil Düzeni” önceki yazımda da belirttiğim üzere tüm gerçekliği ile karşımızda durmaktadır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’inde birçok konuda uygulanan politikalar güncelliğini yitirmiş içinde bulunduğumuz dönemin gerekliliğini kavrayamamış durumdadır. Ne yazık ki enerji konusunda da durum tam olarak bu şekildedir. Bizim konumuz enerji olduğu için konuyu da bu noktadan ele almak istiyorum.

Sürdürülebilirlik tüm dünya için geleceğe güven içinde devam edebilmenin en önemli gerekliliklerinden birisi. Bu yüzdendir ki enerji konusundaki tüm politikalar da sürdürülebilirlik ve yenileşme fikirleri ile değişiyor. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere Batı çok ciddi şekilde bir nevi devrimsel enerji politikalarını hayata geçirmeye başlamış durumda. Yazıya giriş yaparken Atatürk’ün yenileşmeyi, uygarlaşmanın ve çağdaş toplum düzeyine ulaşmanın bir olmasa olmazı olarak nitelemesine değinme sebebim de tam olarak buydu.

Eğer ülke olarak buna uyum sağlamaya çalışmazsak bir süre sonra sadece enerji konusunda değil birçok konuda çağın ve uygarlığın gerisinde kalacağız. Bahsettiğim değişimler sadece yenilenebilir enerji kullanımı, elektrikli araçlar, enerjide dijitalleşme, çevre kirliliği veya verimlilik gibi konularla sınırlı değildir. Tüm bu gelişmeler eğitimde de yenileşmeyi, yeni iş fırsatlarını yaratmayı kısacası her alanda bir yenileşme politikasını hedef almaktadır. Yeşil ekonominin yaratacağı iş fırsatları ve gelişmelerden insanlarımızın mahrum edilmemesi ve genç neslin bu vizyona adapte edilmesi büyük önem taşımaktadır.

Kıbrıs Türk toplumu olarak elimizdekilere sahip çıkabilmenin, kaynaklarımızı verimli kullanmanın, çevre ve doğaya saygılı yaşamanın, enerji potansiyelimizi ve jeopolitik konumumuzu en doğru ve verimli şekilde kullanmanın ve tabi ki çağdaş medeniyetler seviyesinde yerimizi alabilmek için ‘sürdürülebilir enerji politikaları ve yönetimini’ oluşturmak mecburiyetindeyiz.

Ülkemizdeki tüm siyasi parti, sivil toplum örgütleri ve meslek örgütlerine seslenmek istiyorum; geliniz bir çatı devlet politikası hedefi ortaya koyalım. Bu hedef, 2050 yılında Karbon Nötr bir KKTC, bir ada hedefi olsun. Başta yenilenebilir enerji olmak üzere, çevreci ve daha verimli yakıt değişimi, enerjide dijitalleşme, elektrikli araçlar, enerji verimliliği ve enterkonneksiyon gibi tüm stratejileri ve planlamaları da bu çatı hedefe dayandıralım.

Avrupa Birliği ve dünya ile uyumlu bir stratejiyi ortaya koyarak ve gereklerini yapmak için çok çalışarak aslında onlarla aynı dili konuşmayı da başarmış olacağız. Evet, çok zor ve belki imkansız bir hedef gibi görünse de bu yolda geleceğimiz için mücadele etmeye değer diye düşünüyorum. Yeter ki ülke olarak bu çatı hedefi bir toplumsal isteğe dönüştürebilelim. Eminim ki hem AB hem de Türkiye bu hedef için çalışacak bir KKTC’ye her zaman destek verecektir.