Yeşil Bina Konsepti ve Bina Sertifikasyon Programları

Değerli Enerji Kıbrıs okuyucuları, bir önceki yazımızda elektrik enerjisinin üretim trendlerini ve dünyadaki elektrifikasyona yönelimi konuşmuştuk. Tabii ki enerji dünyası için gelecekte enerji sepetindeki yeri daha da fazla artacak elektrik enerjisi önemli aktörlerden birisi olacaktır ancak önce “AB Yeşil Mutabakat Hareketi” ve akabinde de Uluslararası Enerji Ajansının (EIA) yayınladığı “Global Enerji Sektörü 2050 Yol Haritası” enerji kaynaklarının verimli üretim ve tüketimininin sürdürülebilir bir dünya için elektrifikasyon ile birlikte diğer bir baş aktör olacağını işaret etti. Diğer yandan ülkemiz için net veriler olmasa da birincil enerji kaynaklarının yüzde 20’sinden fazlasının binalarda kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Dolayısı ile başta enerji verimliliği olmak üzere sürdürülebilirliğin tesisi için yaşamımızın uzunca sürelerini geçirdiğimiz binalarda alınacak önlemler önem arz etmektedir. 

YEŞİL BİNA KONSEPTİ

Günümüzde binaların yapımında ve kullanımı sırasında ortaya çıkan emisyonların miktarı, aşağıdaki görselde de görüleceği üzere, yüzde 40 rakamlarına yaklaşmaktadır. Bu durumda binalar, çevreye verilen hasardan ciddi şekilde sorumludurlar. Dolayısı ile kullanıcılarına yaşam konforunu sağlarken, gerek inşaat aşamasında gerekse kullanım sırasında çevre dostu olabilen ve kaynakları verimli kullanan yapılara ihtiyaç ortaya çıkmaktadır.

Yukarıdaki tanıma uyan yaşam alanları günümüzde “Yeşil Bina” olarak isimlendirilmektedirler. Yeşil Binaları, Enerji Verimli veya Sıfır Enerjili Binalardan ayıran başlıca özellik sadece binadaki enerji tüketimini ve enerji kaynaklarını değil, binanın tüm bileşenlerini, inşaat süresince kullanılan malzemeleri, binanın tasarımını ve konumunu, atık yönetim prensiplerini ve de binada tüketilen/tüketilecek enerji, su, v.b. tüm kaynakları dikkate almalarıdır. 

Dolayısı ile Yeşil Binalar, tasarımdan başlayarak belli standartlara göre değerlendirilmeleri sonucunda bu ünvanı almaya hak kazanırlar ve muadillerine göre daha konforlu, çevre dostu ve kaynakları verimli kullanan yapılar olarak karşımıza çıkarlar.   

YEŞİL BİNA SERTİFİKASYONU NEDİR? 

Binaların, “Yeşil Bina” konseptine sahip olup olmadıklarının denetimini yapan birçok uluslararası kuruluş söz konusudur. Bu kuruluşlar, yukarıda da vurguladığım üzere, benzer kriterler çerçevesinde binaları denetleyip, belli referanslara göre değerlendirirler ve puanlama yaparak sertifikalandırırlar. Bu kuruluşların önde gelenleri; LEED Sertifikası (Leadership in Energy and Environmental Design) ve BREEAM Sertifikası (Building Research Establishment Environmental Assessment Method)’dır.

LEED yaklaşık olarak 30 yıl önce kurulmuş Amerikan menşeli bir bina sertifikasyon kuruluşudur. BREEAM ise yine 1990 yılların başında kurulmuş İngiltere temelli bir başka çevre dostu bina sertifikasyon sistemidir. LEED sertifikası dünya çapında çok daha yaygın kullanılmaktadır. LEED Sertifikası verilen ülke sayısı 140’ın üzerinde iken, BREEAM sertifikasyonu yapılan ülke sayısı 90 civarındadır. Sektörde önde gelen bu sertifika programları yanı sıra daha az başlığı dikkate alarak binaları değerlendiren ve geçerliliği de daha kısıtlı olan başka sertifikasyon programları da vardır ancak tabii ki bu sertifika sistemlerinin, binalara katacakları değer LEED veya BREEAM seviyesinde değildir. Bu sertifika programlarına örnek olarak, Dünya Bankasının bir kuruluşu tarafından verilen EDGE “Excellence in Design for Greater Efficiencies” sertifikasını gösterebiliriz. EDGE sertifikasının temel hedefi gelişmekte olan ülkelerde yeşil  yapıların artması  için hızlı, kolay ve uygun maliyetli çözümler sağlamaktır. 

BAŞLICA KRİTERLER NELERDİR? PUANLAMA NASIL YAPILIR?

Bu noktadan itibaren sizlere fikir vermek adına biraz daha detaya girmek istiyorum. Yukarıda da ifade ettiğim üzere sertifika programlarının kriterleri birbirine yakındır ancak uygulamada ve puanlamada farklılıklar karşımıza çıkar. Burada örnek teşkil etmesi adına LEED sertifikası ile devam etmek istiyorum. LEED sertifikasında aşağıda görebileceğiniz 8 ana başlık dikkate alınır ve tasarımdan binanın hizmete girmesine kadar bu başlıklar hem proje üzerinde hem de saha da denetlenir. 

Bu başlıkların puanlama yapılabilecek alt başlıkları değerlendirilir ve toplam puan hesaplanır. Bu puanlamaya göre de sertifika seviyesi ortaya çıkar. LEED sertifikaları aşağıdaki 4 kategori de karşımıza çıkmaktadır.

YEŞİL BİNA SERTİFİKASI’NIN AVANTAJLARI

Sürdürülebilirliğin her geçen gün daha fazla önem kazandığı ve birçok uluslararası kuruluşun çevresel sorunlarla mücadele ettiği günümüzde çevre dostu olduğu uluslararası standartlara göre kayıt altına alınan “Yeşil Binalar” muadillerine göre daha değerli yapılardır.. Yeşil emlakçılığın da öne çıkmaya başlaması ve kullanıcıların bilinçlenmesi ile bu değer daha fazla ortaya çıkacaktır. Bazı yapılar o kadar ön plana çıkmaktadırlar ki bulundukları bölgenin veya şehrin marka değerine de katkı yapabilmektedirler Ayrıca çevre dostu olmaları ve kattıkları marka değerinin yanı sıra, Yeşil Binalar, kullanıcılar açısından da kaynakları verimli kullandıkları içinde aynı konfor şartlarını çok daha düşük maliyetlerle sağlayabilmektedirler. Bu da ilk yatırım maliyeti açısından bazı dezavantajları olduğu düşünülen Yeşil Binaları kısa sürelerde fizibıl duruma getirecektir. Bunlara ek olarak Yeşil Bina sertifikasyonunun bir diğer avantajı da sertifika danışmanının binayı bir “dış göz” olarak devamlı denetlemesi ve mal sahibine raporlamasıdır. Böylece inşaat süresinde ortaya çıkacak birçok hata veya yanlış uygulama tespit edilip düzeltilebilir.

VE KUZEY KIBRIS

Yeşil ada olarak anılan adamızda, şu anda Yeşil Bina sertifikası alan proje olmaması üzüntü verici bir durum olsa da, devam eden süreçlerin bulunduğunu ve kısa süre sonra ülkemizde de örnek “Yeşil Bina”’ların olacağını söylemek bizlere heyecan vermektedir. Daha önce adada uygulanan ilk özel PV tesisini hayata geçiren, ilk BIPV projesini yürüten, ilk PV eğitim sertifikasını veren, birçok ulusal/uluslararası yayına imza atan ve enerji alanında bunlara benzer birçok ilki başaran ekibimin bu süreçlere yön vermesi beni ayrıca mutlu etmektedir.

Diğer yandan özellikle kullanıcıların ve yatırımcıların bilinçlenmesi ile birlikte doğal olarak oluşacak arz-talep dengesinde ülkemizde de bu projelerin sayılarının artacağını umut etmekle birlikte, hem çevreyi koruyan hem de kaynakların verimli kullanılmasını sağlayan, dolayısı ile hem toplumumuza hem de ülkemize fayda sağlayan “Yeşil Bina” projelerinin karar vericilerimiz tarafından da teşvik edilmesi ve desteklenmesi önemli bir görevdir. Söz konusu süreçlerde olan binalara başta vergi ve gümrük muafiyetleri olmak üzere birçok açıdan destek verilebilir çünkü bu projeler, ülkemize, hem çevresel ve kaynak verimliliği açılarından hem de marka değeri olarak ciddi katkı sağlayacaklardır.