Daha iyiye doğru

Kurallı, düzenli, disiplinli, rekabetçi bir piyasa için; EPDK liderliğinde atılan adımlar sonuçlarını vermeye başladı. Petrol piyasasında bir dönem 110’un üzerine çıkan dağıtıcı sayısı 41’e düştü.

Türkiye petrol piyasası enerji piyasaları içinde LPG piyasasıyla birlikte en rekabetçi ve serbest piyasa kurallarının en çok hakim olduğu piyasa. Evet, fiyat rekabeti konusunda, özellikle kar marjının darlığı nedeniyle bir takım sorunlar yaşansa da sonuçta belli parametrelere göre ve belirli parametrelerde piyasada oluşan bir fiyattan bahsedebiliriz. 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu da bu yapıyı destekliyor.

Şimdi bu girişi neden yaptığımızı açıklayalım. Petrol piyasasındaki bu yapı neticesinde, piyasa oluşumunda sektöre girişlerin mümkün olduğunca kolay olması hedeflendi. Çünkü klasik anlayışa göre piyasada ne kadar çok oyuncu olursa rekabet de o kadar yüksek olacak, bu da tüketiciye yarayacaktı. Dolayısıyla yıllarca, minimum yıllık 60 bin ton satış şartı dışında (ki yargı kararları nedeniyle bu kriter de çoğu zaman sağlıklı bir şekilde uygulanamadı) dişe dokunur bir giriş şartı aranmadı. Tablo 1’de yıllara göre verilen dağıtıcı lisansı sayılarını görebilirsiniz.

Gördüğünüz gibi 2012-2018 yılları arasını kapsayan 7 yıllık süreçte tam 120 dağıtıcı lisansı verildi. 2019 yılından itibaren ise gerek EPDK’nın çok daha sık eleyip dokuması gerekse mevzuat değişiklikleriyle yeni kriterler getirilmesiyle sektöre girişler adeta bıçak gibi kesildi.

Bir dönem 110’un üzerine çıkan dağıtıcı sayısı bugün itibariyle 41. Bir taraftan yeni girişler azalırken, diğer taraftan dağıtıcı lisansı kriterlerini kaybeden birçok şirketin lisansı EPDK tarafından sonlandırıldı.

Yazımızın başında söylediğimiz gibi ne kadar çok şirket olursa rekabet o kadar fazla olur stratejisi, piyasaya dahil olan bazı lisans sahiplerinin, akaryakıt ticareti yapmak yerine akaryakıt üzerindeki vergilerden menfaat sağlama girişimlerine dönüştü. Başka bir ifade ile akaryakıt yerine fatura satmaya başladılar. Çünkü petrol piyasasının kendine has dinamikleri vardı. Özellikle ürün satış fiyatları içerisindeki vergi oran ve miktarlarının yüksekliği, kısa yoldan haksız kazanç sağlamak isteyen odakların iştahını kabartıyor, giriş şartlarının kolay olmasından faydalanarak, bazı kesimler ‘bir masa bir kasa’ anlayışıyla sektöre giriş yapıyorlardı. Bir dönem kaçak ve hileli yakıtın cirit attığı sektörde, artık fatura ve irsaliye oyunlarıyla mali kaçakçılık yapılıyordu. 

Bu süreçte, gerçekten bu sektörde büyümek ve yıllarca faaliyet göstermek isteyen, bu işe para ve insan kaynağı yatırımı yapan, kurallı, disiplinli yerli ve yabancı kurumsal şirketler haksız rekabete maruz kaldılar.

Bakın, bugüne kadar tam 218 tane dağıtıcı lisansı verildi. O ya da bu sebeplerle bugün bu 218 lisanstan 41 tanesi yürürlükte. (Ayrıca bir şirketin faaliyeti geçici olarak durduruldu, bazı dağıtıcı lisans sahipleri içinde lisans sonlandırma ya da iptal işlemleri devam ediyor.)

EPDK bu süreçte çok çaba sarf etti. Ancak kanunun kendisine bu konuda verdiği yetki sınırlıydı. Birçok lisans iptali kararı yargıdan döndü. Geldiğimiz noktada özellikle son iki yılda yapılan kanun değişiklikleri EPDK’nın elini rahatlattı ve o da gereğini yaptı. Yalnızca bu yıl tam 34 şirketin lisansı çeşitli gerekçelerle iptal edildi, sonlandırıldı. Son iki yıl için bu rakam 64. Çünkü bu şirketler dağıtıcı lisansına sahip olabilmek için gerekli kriterleri karşılayamıyorlardı.

Bütün amaç, kurallı, düzenli, disiplinli, rekabetçi bir piyasa. Bunun yolu da bu kriterlere sahip oyunculardan geçiyor. EPDK ve diğer kurum ve kuruluşlar düzenleme ve denetleme yaparken, sektör de bu hususta hassas olmalı. 

Burada bir parantez daha açalım. Evet, çok önemli işler yapıldı, çok büyük mesafe kat edildi. Ama yazımızın başlığındaki gibi, hep daha iyiyi hedefleyen bir sektör olarak, geldiğimiz noktayı yeterli görmek hatasına düşmeyelim. Asgari sermaye şartından, bayi sayısına kadar bazı kriterler daha da sıkılaştırılabilir. Petrol Piyasası Kanunu öncesini hatırlarsak her dağıtım şirketinin 100 istasyon açma ve depolama tesisi kurma şartı bulunuyordu. Dolayısıyla, önümüzdeki süreçte mevcut sorunların devam ettiği görülürse, benzer kararları almakta gecikmeyelim.

Sonuç olarak, artık “Bir masa bir kasa” söylemiyle ifade edilen firmaların akaryakıt sektöründe faaliyet gösteremeyeceklerine ilişkin EPDK’nın eli güçlenmiş durumda. EPDK’nın da kendisine verilen bu yasal güç ile Ticaret Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı (Emniyet, Jandarma, Sahil Güvenlik), Gelir İdaresi Başkanlığı, Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı ile birlikte her zaman olduğu gibi işini en güzel şekilde yapacağına olan inancımız tam.

Neler yapıldı?

• Asgari ödenmiş sermaye miktarı 20 milyon TL’ye çıkarıldı.

• Kanun’da yapılan değişiklikle asgari satış şartı ve bayi ağı kurma uygulamalarının önü açıldı. Böylece dağıtıcı lisansı sahiplerinin, lisans alınmasını takip eden ikinci takvim yılında asgari 20.000 ton, üçüncü takvim yılında asgari 30.000 ton, dördüncü takvim yılında asgari 40.000 ton, beşinci takvim yılından itibaren ise yıllık asgari 60.000 ton beyaz ürün (benzin ve motorin) satışını gerçekleştirmesi zorunlu kılındı. 

• Dağıtıcı lisansı sahiplerine, lisansının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde en az 10, altı ay içinde en az 25 ve bir yıl içinde en az 50 istasyonlu bayinin bulunduğu bayilik teşkilatını oluşturma zorunluluğu getirildi. 

• Dağıtıcılar arası akaryakıt ticaretine yeni kısıtlamalar getirildi.

• 01.01.2022 tarihinden itibaren akaryakıt satış ve hareketlerini elektronik olarak takip edebilmek için otomasyon şirketlerinin yetkilendirilmesine ilişkin karar çıkartıldı. Bu düzenleme ile akaryakıt hareketlerine ilişkin sıkı disiplin getirildi.

• 01.01.2022 tarihinden itibaren akaryakıt satışlarına ilişkin irsaliye ile faturanın aynı anda düzenleme zorunluluğu getirilerek, irsaliyeden 7 sonra fatura düzenleme uygulamasından kaynaklanan vergi kaçakçılığına son verilmiş olacak.

•Lisans başvuru, tadil ve süre uzatımı işlemlerinde, lisans sahibinin Sosyal Güvenlik Kurumuna vadesi geçmiş prim ve idari para cezası borcu ile Gelir İdaresi Başkanlığına, 6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi kapsamında vadesi geçmiş vergi borcunun bulunmaması şartı getirildi. Kanunun çıkmasından bugüne kadar, 789 adet lisans sahibinin Gelir İdaresi Başkanlığına olan 52 milyon TL’nin üzerindeki vergi borcunun tahsili sağlandı.