BİYODİZELDEKİ ‘AMA’

“Biyodizel önemli ama…” Evet, böyle diyor sektör temsilcileri. Konuştuğumuz herkes, motorine biyodizel uygulamasını desteklediklerini belirttikten sonra hemen arkasından bir ‘ama’ getiriyor. Petrol sektörü ve biyodizel sektörü temsilcileriyle konuyu enine boyuna konuştuk. 

EPDK’nın, Motorin Türlerine Biyodizel Harmanlanması Hakkında Tebliğ’i uyarınca 1 Ocak 2018’den bu yana akaryakıt dağıtım şirketlerinin, sattıkları motorin türlerine binde 5 oranında biyodizel harmanlama zorunluluğu bulunuyor.

Uygulamadaki temel amaçlar, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, kaynak çeşitliliğinin arttırılması, bitkisel atık yağların etkin olarak geri kazanımının sağlanması, çevre kirliliğinin azaltılması ve Avrupa Birliğinin yenilenebilir enerji politikalarına uyum sağlanması. Zaten Tebliğ uyarınca biyodizelin yerli tarım ürünlerinden ya da bitkisel atık yağdan elde edilmesi gerekiyor.

EPDK geçtiğimiz aylarda yeni bir düzenleme daha yaparak uygulamayı rahatlatıcı bazı kararlar aldı. Ancak petrol sektörü temsilcilerinin asıl yakındığı konu olan maliyet konusu gündemde kalmaya devam ediyor. 

Noktasına virgülüne dokunmadan, TOBB Petrol Meclisi, PETDER, ADER ve Biyodizel Sanayi Derneği’nin uygulama hakkındaki görüşlerine bu yazımda yer vereceğim.

Öncesinde benim söyleyeceğim sadece bir iki cümle var o da şu:

Bu uygulama, amaçlarıyla, hedefleriyle gerçekten önemli ve gerekli bir uygulama. Hatta zaman içerisinde harmanlama oranının da artması gerekiyor ve artacak da. EPDK da bugüne kadar bu konuda oldukça yapıcı bir tutum izledi ve izlemeye devam ediyor. Ancak görünen o ki halen giderilmesi gereken sorunlar, atılması gereken adımlar var. Yani uygulamanın hatasız, verimli ve amacına uygun çalışması için bir taraftan sektör oyuncularının gerekli önem ve özeni göstermesi gerekirken, diğer taraftan yaşanan aksaklıklara hızlı ve kalıcı çözümler getirilmesi şart. EPDK’nın bu noktada da üzerine düşeni yapacağına inancımız tam.

Şimdi gelin sektör temsilcilerini dinleyelim…

TOBB Petrol ve Petrol Ürünleri Meclisi Başkanı Ahmet Erdem

‘BİODİZELİN BU SENE DAĞITIM ŞİRKETLERİNE GETİRECEĞİ MALİYETİN 850 MİLYON TL CİVARINDA OLACAĞI TAHMİN EDİLİYOR’

Biyoyakıtların, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında, atmosferdeki toplam sera gazı emisyonu (GHGs) miktarının artmadığı “net sıfır” bir dünyaya katkı sağlayacağına inanıyor, ülkemiz için, enerjide ithalata bağımlılığın azaltılması, kaynak çeşitliliğinin arttırılması, bitkisel atık yağların etkin olarak geri kazanımının sağlanması ve çevre kirliliğinin azaltılması açısından kullanımını önemli buluyor ve akaryakıt sektörü olarak tüm paydaşlarımız ile destekliyoruz.

Ancak hem ülkemizde hem de dünyada hammadde fiyatlarında görünen artışlar ve dolayısıyla ülkemizdeki biyodizel fiyatı ile motorin rafineri fiyatı arasındaki farkın açılması çok önemli bir maliyet yükü getirmektedir.  Sözkonusu maliyet mevcut düzenlemeler çerçevesinde ürünün maliyetine eklenememekte ve sadece dağıtım şirketleri tarafından üstlenilmektedir. 

Mevcut şartlar ve uygulamalar çerçevesinde biodizelin kullanılmasının bu sene içerisinde dağıtım şirketlerine getireceği maliyetin 850 milyon TL civarında olacağı tahmin edilmektedir.

Dağıtım şirketleri zaten tavan fiyat uygulamaları, daralan pazar ve artan maliyetler yüzünden finansal açıdan faaliyetlerini sürdürülebilir bir şekilde sağlıklı olarak devam ettirme zorluğu çekerken bu yükün taşınılabilir olmadığı muhakkaktır. 

“YENİ ÜRETİCİLERİN YATIRIMLARININ TEŞVİK EDİLMESİ ORTA VE UZUN VADE İÇİN GEREKLİDİR”

Önerimiz EPDK’nın biodizelin gerçekleşen fiyatını gösteren veri ve dökümanlardan yola çıkarak pazar verilerine göre belirleyeceği ve aylık olarak güncelleyeceği bir biodizel fiyatın zorunlu karışım oranı nisbetinde rafineri fiyatına eklenmesi olacaktır. Gerekli oranda karışım yapmayan şirketlere uygulanacak yaptırımların bu bedeli de içermesi gerekecektir. Bu öneri ülkemizde biodizel sektörünün ileride artacak ihtiyacı rekabetçi bir şekilde karşılaması için sağlıklı gelişimi açısından da faydalı olacaktır. Biodizel sektörünün, fiyatlandırma, kalite, teknoloji geliştirme ve rekabet konularında yakından izlenmesi ve sektöre yeni girişilerin ve yeni üreticilerin yatırımlarının teşvik edilmesi orta ve uzun vade için gereklidir.

Uygulamanın çerçevesinin belirlendiği  16/6/2017 tarihli ve 30098 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Motorin Türlerine Biodizel Harmanlanması Hakkında Tebliğ de olağanüstü dönemleri de dikkate alarak “Piyasada biodizel arz sıkıntısı yaşandığının veya biodizel fiyat oluşumunda rekabeti ve piyasayı bozucu durumların Kurum tarafından tespiti halinde, Kurul bu Tebliğin 5 inci maddesinde yer alan harmanlama oranını yeniden belirleyebilir.” maddesini ekleyerek ileride tarafların mağduriyetlerini önleyebilecek tedbirleri almıştır.  Yukarıdaki önerimiz kabul görmediği takdirde geçici bir çözüm olarak harmanlama oranının enflasyon ve gıda fiyatlarını da korumak için önemli ölçüde düşürülmesidir.  

“BİYOYAKITLARIN KULLANIMINI SEKTÖR OLARAK ÖNEMLİ BULUYOR VE DESTEKLİYORUZ”

İlave olarak yurtdışındaki örnek uygulamaların (atık yağlardan elde edilen biyoyakıtların çift sayılması vb) ülkemize kazandırılması önemli buluyorum.  

Bildiğiniz gibi ülkemizde kullandığımız biyoyakıtlar birinci jenerasyon biyoyakıtlardır.  Koronavirüs etkisinin önemli ölçüde hissedildiği günümüzde olduğu gibi yenilebilir hammadde kullanılarak elde edilen biyoyakıtlar diğer önemli sektör olan gıda sektörünü ve gıda fiyatlarını olumsuz olarak etkileyebilmektedir.  Dolayısıyla ülkemizde ikinci jenerasyon biyoyakıtlarını kullanımının teşvik edilmesi ve ilgili yasal düzenlemelerin şimdiden hayat geçirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Biyoyakıtların kullanımını sektör olarak önemli buluyor ve destekliyoruz.  Ancak  hem akaryakıt hem de biyodizel sektörünün sağlıklı işleyişi ve sürdürülebilirliği açısından gerekli olduğuna inandığımız ilk önerimizin kabul göreceğini umuyoruz.

PETDER Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Yılmaz

BİODİZEL HARMANLAMANIN AKARYAKIT SEKTÖRÜNE ETKİLERİ

Motorin Türlerine Biodizel Harmanlanması Hakkında Tebliğ” gereği 1 Ocak 2018 itibariyle, dağıtıcı lisansı sahipleri tarafından, bir takvim yılı içerisinde, ithal edilen ve kara tankeri dolum üniteleri hariç rafinericiden temin edilen motorininin toplamına, en az yüzde 0,5 (V/V) oranında yerli tarım ürünlerinden ve/veya bitkisel atık yağlardan üretilmiş biodizel harmanlanması zorunludur.

Enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, kaynak çeşitliliğinin arttırılması, bitkisel atık yağların etkin olarak geri kazanımının sağlanması, çevre kirliliğinin azaltılması ve Avrupa Birliği’nin yenilenebilir enerji politikalarına uyum sağlanması amacıyla hazırlanan söz konusu tebliğ PETDER üyelerince başından beri desteklenmiş olup, zaman içerisinde harmanlama oranının gelişmiş ülkelerdekine benzer şekilde tedricen artabileceği de öngörülmektedir.

31 Aralık 2020 tarihinde Resmî Gazete’de EPDK tarafından yayımlanan “Motorin Türlerine Biodizel Harmanlanması Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ” kapsamında anılan Tebliğ’de iki önemli değişikliğe gidilerek; 

• Dağıtıcı lisansı sahiplerinin biodizel harmanlama yükümlülüğü, 2020 ve 2021 yılları için tek bir yükümlülük dönemi olarak kabul edileceği ve

• Biodizel harmanlama yükümlülüğünden fazla olan veya eksik kalan biodizel miktarının gelecek takvim yılının yükümlülüğünün hesaplanmasında ayrıca dikkate alınacağı ancak bir yükümlülük dönemindeki eksik harmanlama nedeniyle uygulanan idari para cezası bir sonraki dönem yapılacak mahsuplaşma işlemine engel teşkil etmeyeceği hüküm altına alınmıştır.  

Ancak, ülkemizde ve dünyada hammadde fiyatları artışları, ülkemizin bitkisel yağ sanayisinin de en önemli girdisi olan yağlı tohumda ithalata bağımlılık, Dağıtıcı ve Bayi Marjlarının Paylaşımına İlişkin Kurul Kararının maliyet paylaşımına izin vermemesi, marjların fiyat artışlarına yeteri kadar esneklikte uyum gösterememesi ve Covid-19 süreci gibi pek çok faktör nedeniyle biodizel harmanlamanın mali ve finansal yükü gittikçe artmış, sadece dağıtım şirketleri üzerindeki bu yük sektörümüzde zorlayıcı ve sürdürülemez bir duruma gelmiştir. 

Her ne kadar biodizel harmanlamanın akaryakıt sektörüne olumsuz etkisini nispeten azaltabilmek amacıyla Tebliğ’de değişiklikler yapılmış olsa da daha kapsamlı ve biodizelin akaryakıt ürünü olarak değerlendirileceği bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır.

Konuyu değerlendirmek üzere EPDK tarafından Şubat ayında tüm paydaşların katıldığı bir toplantı düzenlenmiştir. Bu toplantıda yapılan görüşmeler çerçevesinde, biodizel harmanlanmasının hem biodizel sektörü hem akaryakıt sektörü açısından gelişime açık ve sürdürülebilir bir şekilde yürütülebilmesini sağlayacağını değerlendirdiğimiz, aşağıda yer alan önerilerimiz EPDK ve sektör temsilcileri ile paylaşılmıştır.

1. Mevcut duruma geçici bir çözüm olarak “Motorin Türlerine Biodizel Harmanlanması Hakkında Tebliğ”in Harmanlanma Oranın Yeniden Belirlenmesi başlıklı 8. Maddesi gereğince harmanlama oranı 2021 yılında % 0,1’e düşürülmelidir.

2. Biodizel, üretime konu ve akaryakıt sektörü bir üründür ve mevzuat çerçevesinde zorunlu olarak harmanlanmaktadır. Bu nedenle biodizel, ana ürün dizel gibi fiyat oluşumunda bir ürün olarak kabul edilmeli ve maliyeti edinim maliyeti olarak değerlendirilmeli, marj hesaplamaları dışında tutulmalıdır.

3. Rafineri kara tankeri dolumu kapsama alınmalı, “Dağıtıcı ve Bayi Marjlarının Paylaşımına İlişkin Kurul Kararı”ndan biodizel harmanlaması çıkarılmalıdır.

4. Ulusal Marker ekleme işlemi biodizel üreticileri tarafından yapılmalıdır.

5. Biodizel sektörü üretim miktarı, fiyat oluşumu, kalite ve rekabet konularında yakından izlenmelidir.

Biodizelin akaryakıt sektörünün ayrılmaz bir parçası olduğu tüm paydaşlar tarafından kabul edilmektedir. Gerek akaryakıt sektörünün sağlıklı işleyişi gerek biodizel sektörünün gelişimini sürdürebilmesi için önerilerimizin dikkate alınarak gerekli düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz.

Akaryakıt Ana Dağıtım Şirketleri Derneği (ADER) Başkanı Arash Repac

‘KISA VADEDE HIZLI VE ETKİ VERECEK ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZİ PAYLAŞTIK’

Enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, kaynak çeşitliliğinin arttırılması, bitkisel atık yağların etkin olarak geri kazanımının sağlanması, çevre kirliliğinin azaltılması ve Avrupa Birliği’nin yenilenebilir enerji politikalarına uyum sağlanması amacıyla 16 Haziran 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğ kapsamında; dağıtıcı lisansı sahipleri tarafından, bir takvim yılı içerisinde, ithal edilen ve kara tankeri dolum üniteleri hariç rafinericiden temin edilen motorininin toplamına, en az % 0,5 (V/V) oranında yerli tarım ürünlerinden ve/veya bitkisel atık yağlardan üretilmiş biyodizelin harmanlanmış olması zorunluluğu getirilmiştir.

Ancak uygulamada çok çeşitli sorunlar ortaya çıktığından 2019 yılında dağıtıcı firmaların bir kısmı bu harmanlama yükümlülüğünü yerine getirmekten imtina ederek bu sebepten ortaya çıkacak cezayı ödeme yolunu tercih etmiştir.

Bu tercihin temel sebebi Türkiye’de biyodizel üretimi yapan firmaların yeterli hammadde temininde güçlük yaşaması, hammadde girdi fiyatlarının aşırı yükselmesi, bunun doğal sonucu olarak da biyodizel fiyatlarının artmış olmasıdır. Uygulama başlangıcında TÜPRAŞ motorin fiyatlarından yüzde 5-7 gibi oranlarda daha ucuz temin edilebilen biyodizel, son dönemde az önce saydığım nedenlerle zor temin edilebilir olmaya başlamış, temin edilebildiği taktirde de fiyatı aşırı derecede yükselmiştir.

• Biyodizel maliyetleri bildiğiniz üzere son bir yıl içinde önemli ölçüde artmıştır. Bu durumun doğal bir sonucu olarak, motorine biyodizel ilave edilmesi ile ilgili yükümlülük kapsamında, nihai motorin maliyetleri yükselmiştir. 

• Biyodizel operasyonu yaptığımız kendi dolum terminallerimizde veya motorini direkt olarak biyodizelli olarak tedarik koşullarımızdaki artışı – daha önce ihmal edilebilir seviyelerde olan maliyeti – artık dağıtıcıların satış fiyatlarına yansıtmak kaçınılmaz hale getirmiştir. 

• Dağıtıcı satışları operasyonunda birkaç TL / m3 farklılığın bile çok önemi varken, yansıtılmak zorunda kalınan / kalınacak çok daha yüksek maliyetler müşteri ve satış kaybına neden olmaktadır. Çünkü dağıtıcılar, söz konusu biyodizel maliyetini bayilerine yansıtma şansları olmadığı için, maliyet yansıtmayan veya daha az maliyet yansıtan tedarikçileri tercih etmektedirler doğal olarak. Biyodizel zorunluğu ile ilgili en önemli değişken ve adaletsizlik doğuran husus da budur. Zira ana tedarikçiler arasında – ikmal noktası bazında farklılık göstermek üzere – hiç maliyet yansıtmama veya daha düşük maliyet yansıtma sıklıkla görülmektedir. Doğal olarak, dağıtıcı müşteriler de bu avantajlı opsiyonları değerlendirmektedir. 

• Üyelerimiz, henüz biyodizel operasyonlarına başlamamış olsa da, ağırlıklı ortalama maliyeti düşürerek daha az yansıtma yapmak amacıyla, sene başından beri uyguladığımız maliyet hesaplarımıza biyodizel etkisinin yansıtılmasının müşteri ve satış kaybı olarak sonucunu görüyorduk. Ana dağıtım şirketleri biyodizel maliyetlerinin artışı sonucu gelen artışları birebir yansıtmamızın sonucu olarak müşteri ve satış kaybı daha da artmıştır. 

• Biyodizel yükümlüğünün devam edeceğini öngörürsek, sektördeki bu dengesiz ve adaletsiz durumun düzelmesi için yükümlülüğün dağıtıcı lisansı olan tedarikçilerden alınarak tamamen rafinerilere verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu durumda, biyodizel yükümlüğünün fiyata etkisi direkt rafineri fiyatlarına yansıyacağı için tüm sektör paydaşları için eşit ve adaletli bir sonuç doğuracaktır. 

Biyodizel alımlarında her ay yukarı yönlü değişen fiyatlar hususunda dağıtıcı firmalar olarak mal maliyetini hesaplama ve satış projeksiyonu yapma yönünden büyük zorluklar yaşanmaya başlamıştır. Üretici firmalar;  pandemi dolayısıyla  hammadde fiyatlarının yükselmesini ve de atık yağ toplama işinin rutin-planlı şekilde ilerleyememesi sebebi ile aylık bazda fiyatlandırmaya başlamışlardır.  Hammaddenin dünya genelinde artması, atık yağ fiyatlarının pandemi döneminde 2-3 katına çıkması, üreticilerin yıllık olarak fiyat verememe problemini başlatmıştır. Bu problem de dağıtıcı firmalar olarak bizlere gelecek planlaması yapmak hususunda engel teşkil etmektedir. Ayrıca biyodizel maliyetinin bayilere yansıtılamaması sebebiyle de dağıtıcı firmalar bayilere sattıkları biyodizelli ürünlerde zarar etmeye başlamıştır. 

Daha önce bu konu biyodizel üreticilerinin de katılımının olduğu ADER toplantısında dile getirilmiş ve üretici firmalar ile paylaşılmıştır. Bu durumun önüne geçmek için fikir birliğine varılmış öneriler üstünden ilerlemek mümkündür.  Görüşülen muhtemel önlemler:

• Rafinerilerin kara tankeri dolum ünitelerinden temin edilen motorinin de harmanlama yükümlülüğü kapsamına alınması 

• Bitkisel atık yağlardan üretilen biyodizelin harmanlamada çifte sayılması 

• Biyodizel için soğuk filtre tıkanma noktası (“SFTN” veya “CFPP”) koşulunun aranmaması 

• Ulusal marker ile işaretlemenin, biyodizel üreticileri tarafından da gerçekleştirilebilmesi 

• Biyodizel harmanlama yükümlülüğünün aşağıya çekilmesi

• Biyodizele Ulusal Marker katma işinin Biyodizel üreticileri tarafından yapılması.

Ader olarak kısa vadede hızlı ve etki verecek çözümler olarak görülmektedir.

Biyodizel Sanayi Derneği Başkanı Selçuk Borovalı

‘ÖNÜMÜZDE DOĞRU YÖNETMEMİZ GEREKEN BİR UYUM SÜRECİ VAR’

Ülkemizdeki zorunlu biyoyakıt harmanlama uygulamasının iki açıdan ele alınması gerektiğini belirten Biyodizel Sanayi Derneği Başkanı Selçuk Borovalı, “Biyoyakıt sektörü, bir yandan ulusal ve uluslararası alanda hız kazanan iklim değişikliğine uyum politikalarına geçiş süreci, diğer taraftan ise zorunluluk ve maliyet odağında güncel konular ile birlikte değerlendirilmelidir” dedi. 

Son dönemde iklim değişikliği ile mücadele kapsamında ülkelerin arka arkaya açıkladıkları net sıfır hedefleri, Joe Biden yönetiminin Paris Anlaşması’na yeniden katılım süreci ve yakın zamanda açıklanması beklenen “sınırda karbon yükümlülüğü” düzenlemelerine dikkat çeken Borovalı, Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda yönetilmesi gereken önemli bir uyum süreci olduğunu işaret etti. 

Konunun özellikle uyum süreci olarak ele alınması gerektiğini vurgulayan Borovalı sözlerine şöyle devam etti; “Avrupa Birliği’nden başlayarak tüm dünyaya yayılan Yeşil Mutabakat ve ülkemizde yayımlanan İklim Değişikliği Kanun Tasarısı, ulaşımda kullanılan yenilenebilir enerji konularını da  içine alan gelişmeler doğru yönetmemiz gereken bir uyum süreci olduğunu gösteriyor. Dikkatinizi çekmek istiyorum, zorunlu harmanlama değil, yönetmemiz gereken bir uyum süreci ifadesini kullanıyorum.

Bu sadece zorunlu biyodizel harmanlama konusu değil. Atıkların geri dönüşümü yoluyla ekonomiye kazandırıldığı, tarımsal ve milli kaynakların doğru değerlendirildiği, karbon ayak izin hesaplarının ekonomiye yön verdiği, ticaretin sınırlarının yeniden çizildiği bir kalkınma ve uyum programıdır.”

“2021 YILI BAŞINDAN İTİBAREN FARKLI BİR DÖNEME GİRİLDİ”

Borovalı, 2020 yılı sonuna kadar devam eden zorunlu biyoyakıt harmanlama uygulamasında, 2021 yılı başından itibaren farklı bir döneme girildiğini belirtti.

 2020 yılı sonuna kadar geçen sürede biyoyakıt harmanlamasının, konunun paydaşları tarafından sağlıklı bir diyalogdan yoksun karşılıklı fedakarlıklar ile zorunluluk temelli yürütülmeye çalışılan bir süreç olduğunu ifade eden Borovalı, “Biyoyakıt harmanlaması Avrupa Birliği’nde, Amerika’da, neredeyse tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde koşar adım ilerlerken, ülkemizde de aynı tempoyu yakalayacak adımların, uygulamaların hızla hayata geçirilmesini zorunlu kıldı.

2021 yılı başından itibaren, yepyeni bir tablo oluştu. Öncelikle, 2020 yılı sonunda Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu biyoyakıt harmanlamasını daha sağlıklı ve öngörülebilir bir yapıya kavuşturmak için ilgili tebliğde önemli değişiklikler yaptı. Kendi içinde oldukça yeterli olan ve konuya açıklık getiren bu düzenleme bir yandan biyoyakıt harmanlamasının devamlılığı hakkında akıllardaki soruları giderirken, diğer yandan konunun tüm paydaşlarına da önemli bir sorumluluk yükledi. Bu sorumluluk ile Biyodizel Sanayi Derneği olarak  biyodizel harmanlaması maliyetlerinin düşürülebilmesi, sürdürülebilir şekilde yönetilebilmesi için somut ve yapıcı önerileri bir teklif paketi olarak ilgililere sunduk.

Bu öneriler paketi hayata geçtiğinde sektörde yaşanan birçok sorunun aynı anda çözüleceğine inanıyoruz. Özellikle altını çizmek istediğim bir nokta var. Bu öneriler ülkemize fayda sağlayacak, hepimiz için yararlı öneriler. Dernek üyelerimiz önerileri hazırlarken kendi menfaatlerini düşünmeden, dünyadaki başarılı uygulamaları ülkemizde de harmanlayıcılara fayda sağlaması amacıyla kaleme aldılar” dedi.  

Aynı dönemde Enerji Uzmanları Derneği yayın organı olan “Uzman Gözüyle Enerji” dergisi 18. Sayısında biyodizel ile ilgili önemli bir çalışmaya yer verildiğine değinen Borovalı, dünyadaki gelişmeler ışığında Türkiye’nin özel durumunun başarı ile analiz edilerek çeşitli önerilerin sunulduğu bu makalenin referans bir kaynak olarak ele alınması gerektiğini de sözlerine ekledi. 

Söz konusu makalede bir yandan dünyadaki uygulamalar, ülkemizin özel koşulları, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında yapılması gerekenler, diğer yandan atıkların geri kazanılması ve ekonomik katma değer yaratılması ve ülkemizin bu konuda atması gereken adımlar ile dünya biyoyakıt sektöründen geri kalmama ihtiyacını açıkça ortaya koyduğu üzerinde duruluyor. 

“MALİYETLERİN DÜŞMESİ SAĞLIKLI ÇALIŞAN BİR PİYASANIN DOĞAL SONUCUDUR”

Bugün biyoyakıt üretiminin yetersiz olduğu yönündeki eleştirilere katılmadıklarını söyleyen Borovalı, biyoyakıt üretiminde rekabet koşullarını sağlayan yeterli kapasite ve üretici olduğunun da altını çizdi. 

Borovalı şöyle devam etti; “Sağlıklı bir piyasanın oluşmasında tek başına bu koşullar yeterli değil. Sağlıklı bir piyasanın oluşumu için gerekli olan öğelerin başında öngörülebilirlik, makul kapasite kullanımı ve yeni yatırımlar gelir. Ülkemizde işleme lisanslı 6 adet faal biyodizel üretim tesisi bulunuyor. 

2020 yılında pandemiye rağmen ülkemizden yaklaşık 20.000 mt atık bitkisel yağdan üretilmiş biyodizel ihracatı yapıldı. İhracat rakamları  EPDK Sektör raporunda da yer alıyor. Rekabetçi olmayan, kaliteli üretim yapamayan bir sektör Avrupa ülkelerine böylesine teknik olarak zor bir ürünü düzenli ihraç edebilir miydi? Bu miktar Avrupa’daki harmanlayıcılar için çok değerli olacak şekilde çifte sayıldı.

Harmanlama maliyetlerinde büyük düşüş sağladı. Aynı şekilde kendi ülkemizdeki harmanlama hedeflerini ufak bir yasal düzenleme ile düşük maliyetle yerine getirebiliriz. Maliyetlerin düşmesi sağlıklı çalışan bir piyasanın doğal sonucudur. Düzenleyici kurum bu konuda gerekli tüm düzenlemeleri yapmıştır. Düşük maliyetli üretim ancak düzenli ve planlı üretim ile mümkün olabilmektedir. Hammaddenin planlı şekilde temini, işlemenin ve sevkiyatların planlı yapılabilmesi, üretimde verimliliği getiriyor. Aksi uygulamalar ise tam tersi verimsizliği ve maliyet artışını. Yani samimi olarak ifade etmek gerekirse, bunu yapabilmemiz ancak harmanlayıcılar ile tam bir uyum içinde hareket etmemizle mümkün olacaktır.”

DİYALOG VE İŞ BİRLİĞİ ÇAĞRISI

Dünyadaki gelişmelere paralel olarak devletimizin kurumları, üniversiteler, bağımsız araştırma kuruluşları, sivil toplum örgütleri tarafından biyoyakıt harmanlanmasının desteklendiğini dile getiren Borovalı, “Konunun en önemli paydaşları olarak biyodizel sektörü ve petrol sektörü arasında sağlıklı bir diyalog kanalına ihtiyacımız var. Bu amaçla derneğimiz Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Petrol ve Petrol Ürünleri Meclisi’ne üye olmak için bir kez daha resmi başvuru yaptı. Bu başvuruyu 4 yıl önce de yapmıştık. Ürünün maliyetinin yaklaşık %90’ının hammadde maliyeti olduğu bir sektörde, sorunları ancak ortak akıl ile çözebiliriz. Dernek olarak her zaman, her fırsatta diyaloğa sınır olmadan açık olduğumuzu ve her türlü fedakarlığa hazır olduğumuzu tekrar ediyoruz” dedi. 

Önümüzdeki dönemde uluslararası alanda tüm paydaşları bir araya getirecek bir çalışma yapılacağını sözlerine ekleyen Borovalı, dünyada ve ülkemizde biyoyakıt tüketimleri, yeni biyoyakıt türleri, harmanlama oranları, akaryakıt istasyonlarında hayata geçecek örnek projeler, marjinal alanlarda başarılı tarım uygulamalarını da içeren, konunun tüm yönleriyle ele alınacağı bu kapsamlı çalışmanın sektörü takip eden birkaç büyük sivil toplum örgütü tarafından da yakından izlendiğini söyledi. 

Selçuk Borovalı son olarak sözlerini şu şekilde tamamladı: “Yarın, sınırda karbon yükümlülüğü ile karşılaşacağımızı ve sektörü bugünden hazırlamazsak ülke olarak ne tür sıkıntılar yaşayacağımızı hepimiz biliyoruz. Bu alanlarda paydaşlarımızla iş birliği içinde ilerlemeye ihtiyacımız var. Ülkemizi bu geleceğe ancak birlikte hazırlayabiliriz. Yeterli imkânımız ve çalışma gücümüz var, niyetimiz var.”