Bakan Dönmez: “Ne madenlerimizden vazgeçeriz ne de çevremizden”

‘Sürdürülebilir Madencilik ve Çevre Çalıştayı’nda konuşan Bakan Dönmez; “Çevreye ve insan sağlığına duyarlı güçlü bir madencilik sektörünü inşa etmek için dünyadaki en güncel uygulamaları takip ediyor ve uyguluyoruz. Ya çevre ya maden diyenlere inat hem çevre hem maden diyoruz. Ne madenlerimizden vazgeçeriz ne de çevremizden” ifadelerini kullandı. 

Sibel ACAR-ANKARA/ Mimar Mühendisler Grubu (MMG) tarafından organize edilen “Sürdürülebilir Madencilik ve Çevre Çalıştayı” ikinci gününde de devam etti. 

“MADENCİLİK GELECEKTİR” 

Çalıştaya katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye’nin büyüdüğünü ve geliştiğini bu sebeple de ham maddeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu söyleyerek sözlerine başladı.  

Bakan Dönmez; “Madencilik adeta bir buz dağı gibi, bugün sahip olduğumuz teknolojik gelişimin arkasında yatıyor. En son teknolojiler hayatımızda olsun istiyoruz. Daha modern ve teknolojik bir hayatın tasavvurunu yapıyoruz. O nedenle madencilik hayattır diyoruz. O nedenle madencilik gelecektir diyoruz.Bugün bir telefon satın aldığımızda aslında talk, nikel, bakır, çinko, lityum gibi madenleri aldığımızın çoğu zaman farkında değiliz. Ya da bir uçağa bindiğimizde o uçağın titanyum, çelik, alüminyum, nikel gibi madenlerden yapıldığını çoğu zaman anımsayamıyoruz. Evimizdeki en basit aletlerden, en karmaşık teknolojik ürünlere kadar çevremize dönüp bakalım. Gördüğümüz her şey madenciliğin eseridir” dedi. 

Madencilikle ilgili tartışmaları değerlendiren Dönmez; “Sömürgeci ülkelerin gittikleri yerde ilk el koydukları şey o ülkenin yer altı ve yer üstü zenginliği oluyor. Ama ne ilginçtir ki ülkemizde yapılan madencilik faaliyetlerine karşı çıkanlar, söz konusu o ülkeler olunca sus pus olmayı tercih ediyor. Burada şu kritik hususu vurgulamak istiyorum. Doğal kaynaklarını değerlendirmeyen bir ülke var mıdır? Dünyada yer altı zenginliklerinden faydalanmayı reddeden bir ülke var mı? Elbette yok. Olması da düşünülemez. Yerin altı bizim için ne kadar değerliyse yerin üstü de bir o kadar değerlidir. Madenlerini çıkaramayan, işleyemeyen, katma değerli hale getiremeyen ülkeler dışa bağımlı olmaktan kurtulamaz” ifadelerini kullandı. 

“HEM ÇEVRE HEM MADEN” 

Aramadan üretime kadar madenciliğin her aşamada sıkı kurallarla denetlendiğini vurgulayan Dönmez; “Çevreye ve insan sağlığına duyarlı güçlü bir madencilik sektörünü inşa etmek için dünyadaki en güncel uygulamaları takip ediyor ve uyguluyoruz. Ya çevre ya maden diyenlere inat hem çevre hem maden diyoruz.Ne madenlerimizden vazgeçeriz ne de çevremizden diyoruz. Biz ne ikisini birbirine alternatif ne de birbirine rakip görüyoruz. Aksine ikisini birbirini tamamlayan, birbirini bütünleyen süreçler olarak görüyoruz. Madenlerin çıkarılmasından işlenmesine kadar çevre mevzuatı her süreçte etkin bir şekilde işletiliyor. Madenler çıkarıldıktan sonra da bu kez rehabilitasyon için gereken bütün süreçler mevzuata uygun bir şekilde ilerletiliyor. Bazı gruplar provokasyonlarla madencilerimizi ve vatandaşlarımızı karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Bazı bölgelerimizde çalışan işçilerimizin tehdit edilmesi, yöre halkının kışkırtılması ya da iş makinalarının çalıştırılmaması gibi eylemlere şahit oluyoruz. Türkiye’nin her bir noktasında sanki madencilik yapılıyormuş gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Oysaki madenciliğin nerede, nasıl ve kimler tarafından yapılacağı kanunlarda yazılı. Sahadaki madencilik faaliyetleri sona erdikten sonra bölgenin yeniden eski haline getirilmesi kanuni bir zorunluluk. Hiç kimse ben buradan alacağımı aldım, işim bitti diyerek çekip gitmiyor. Nasıl ki madencilik öncesi ve esnasındaki faaliyetler kurallarla belirleniyor, sonrası da aynı şekilde kural ve kanunlarla yürütülüyor” diye konuştu. 

Ülkenin dört bir yanında başarılı rehabilitasyon faaliyetleri yürütüldüğünü ifade eden Dönmez, esas amacın madencilik faaliyetlerinin devamında doğanın tekrar eski görüntüsüne kavuşturulması olduğunu söyledi. 

Rehabilitasyon sonrası birçok bölgede tarımsal faaliyetlerin tekrar başladığına dikkati çeken Dönmez; “Zeytin, üzüm, kayısı, badem, ceviz ya da aromatik bitkiler gibi gelir getiren ürünlerle rehabilite edilen alanlar böylece yeniden üretime açılıyor. Madencilik sektörü hem faaliyette olduğu zaman diliminde hem de faaliyet sonrası her anlamda kazandıran bir sektör” diye konuştu. 

“SÜRDÜRÜLEBİLİR MADENCİLİK POLİTİKALARI KAPSAMINDA TOPLAM 34 ADET PROJE HAYATA GEÇİRİLDİ”  

Bakanlık olarak çevre ile uyumlu projeleri hayata geçirilmeye devam edeceğini ifade eden Dönmez, sözlerini şöyle sürdürdü:  

“TTK, TKİ, Eti Maden ve MTA faaliyet gösterdikleri alanlardaki hava, su ve toprak kalitesinin iyileştirilmesi ve atıkların bertarafı için çeşitli projeler yürütüyor. MTA, TTK, TKİ ve ETİ Maden tarafından çevre ile uyumu sağlama ve sürdürülebilir madencilik politikaları kapsamında toplam 34 adet proje hayata geçirildi. Küresel iklim değişikliğiyle mücadelede jeotermal kaynaklara yönelimi artırmaktayız. Bu amaç doğrultusunda MTA Genel Müdürlüğü tarafından jeotermal arama faaliyetleri yürütülmektedir. Sadece 2021 yılında bakanlığımız tarafından 301 adet jeotermal arama ruhsatı onaylandı. Tabi ki yapılacak sondaj çalışmaları sonucunda su sıcaklığı ve su kalitesi gibi değerlendirmeler yapılarak jeotermal sahalarının elektrik üretiminde kullanılıp kullanılmayacağı ortaya çıkacak. Gelişen sanayimizin elektrik ihtiyacının karşılanmasında çevre ile uyumlu ve sürdürülebilir jeotermal kaynakların payının artması bizleri mutlu etmektedir.”