AB’nin açık deniz yenilenebilir enerji stratejisi

Avrupa Birliği, kapsayıcı, uygun fiyatlı ve yeşil bir geçiş sağlama taahhüdünü yerine getirerek 2050 yılına kadar ilk iklim nötr kıta olmaya hazırlanıyor. Açık deniz yenilenebilir enerji teknolojilerinin, enerji sektörünü dönüştürmede kilit bir rol oynayacağı öngörülürken ekli Komisyon tebliği ise bunun getirdiği zorluğun kapsamını ortaya koymakta. Buna göre, 2030 yılına kadar beş kat ve 2050’ye kadar ise yirmi beş katlık artışla yaklaşık 300 GW’lık bir kurulu güç kapasitesine sahip olabilmek için büyük bir ölçek artışına ihtiyaç var. Bunun aynı zamanda sadece açık deniz rüzgarı için geçerli olmadığı, gelişimin erken aşamalarındaki diğer teknolojilerin de önemli rol oynayacağı belirtiliyor.

Günümüzde açık deniz rüzgâr enerjisinin kıyıya radyal olarak bağlanan açık deniz rüzgar çiftlikleri ve ayrı ayrı geliştirilen sınır ötesi ara bağlantılarla esas olarak ulusal projeler aracılığıyla kullanıldığı görülüyor. Ancak, açık deniz projelerinin önemli bir kısmının bu şekilde geliştirilmeye devam edilmesi muhtemel olsa da bazı projelerin iki veya daha fazla üye devlet ile bağlantılı üretim merkezleri olarak geliştirilmeleri halinde daha verimli ve önemli refah kazanımları ile ilerlemesi bekleniyor. Enerji üretimi ve ara bağlantıyı birleştirdikleri için hibrit projeler olarak bilinen bu projelerin, yüzde 10’a varan tahmini maliyet tasarrufu sağlayabilecekleri de ifade ediliyor.

Aynı zamanda düzenleyici işlemlerle ilgili yasal belirsizlikler ve proje ortakları arasında maliyet ve faydaların dağılımı gibi diğer konular nedeniyle ek risklerin de beraberinde gelebileceği belirtiliyor. Açık deniz yenilenebilir enerji teknolojileri büyük bir ölçeğe hazırlanmak ve kıt deniz alanlarında parçalanmış ulusal yaklaşımlar nedeniyle yetersiz büyümeden kaçınmak için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Buradaki temel zorluklardan biri olaraksa bu projelerin tüketiciler için en düşük maliyetle gerçekleştirilmesi gösteriliyor. Bir diğer sorun olarak ise bir bütün olarak enerji dönüşümünün sosyal olarak kabul edilmesini sağlayacak şekilde nasıl yerleştirileceği. Çünkü yenilenebilir enerji üretimi için daha entegre bir açık deniz şebekesinin net faydaları olsa da bu projelerin kurulması oldukça karmaşık. Ek olarak, elektrik sistemini yöneten piyasa kuralları, arz güvenliğini ve geniş hacimli yenilenebilir enerjinin geniş bir alana entegrasyonunu destekleyecek şekilde yenilenebilir enerjiye dayalı bir gelecek için tasarlanmış olsalar da özellikle açık deniz hibrit projeleri göz önünde bulundurularak tasarlanmamışlardır. Esas olarak belirli bir açık deniz hibrit proje kategorisine odaklanmaktadır. Bu projeler, düzenleyici çerçevenin dağıtımın önünde bir engel oluşturmamasını sağlamak için ele alınması gereken karmaşık sorunlar ortaya çıkarmaktadır.

Bunun amacı, elektrik piyasası mevzuatının açık denizdeki gelişmelere uygulanmasına ilişkin üye devletlerin, düzenleyici otoritelerin, TSO’ların ve proje destekçilerinin karşılaştığı bazı temel sorunları ele almaktır. Özellikle:  Açık deniz yenilenebilir enerji projelerinin, özellikle ayrıştırma, pazar sevkiyatı ve sınır ötesi ticaret kuralları gibi mevcut kurallara uygun olarak nasıl tasarlanacağını açıklar.  Hibrit projelere yönelik yatırım teşviklerinin özel ihtiyaçlarını ele almak için mevcut düzenleyici çerçevenin uyarlanmasının gerekip gerekmediğini değerlendirir.  Elektrik şebekesine bağlantı ile ilgili teknik kurallar konusunda koordinasyon ihtiyacını inceler.

“Açık deniz yenilenebilir enerji teknolojisi” terimi, çeşitli gelişim aşamalarında olan bir dizi temiz enerji teknolojisini kapsamaktadır. Yere monte rüzgar türbinleri için büyük endüstriyel ölçekli projeler şu anda Avrupa sularında devam ediyor ancak diğer teknolojiler de yetişmeye başlıyor. Bazı üye devletlerde büyük ticari yüzer rüzgar türbini projeleri duyuruldu ve okyanus enerjisi gelecekteki uygulamalar için yatırımcıları çekecek bir noktaya doğru ilerliyor.

AB, açık deniz yenilenebilir enerji teknolojileri ve endüstrilerinde dünya lideri. AB açık deniz rüzgar endüstrisi, karasal rüzgar türbinlerinde öncü ve güçlü bir iç pazara sahip olmanın avantajlarından yararlanarak, Avrupa’da kurulu açık deniz kapasitesinin yüzde 93’ünü üretiyor. AB27 açık deniz rüzgar türbini pazarı, toplam kurulu kapasite açısından küresel pazarın yüzde 42’sini(12 GW) oluştururken, onu İngiltere(9,7 GW) ve Çin(6,8 GW) izliyor.

Avrupalı şirketler Asya şirketlerinin artan rekabetiyle karşılaşsalar bile küresel açık deniz rüzgar enerjisi pazarında önemli oyuncular. Açık deniz rüzgar enerjisi için küresel seviyelendirilmiş enerji maliyeti (LCOE) 10 yılda yüzde 44 azaldı ve 2019’da 45-79 EUR/MWh olarak gerçekleşti. Yüzer rüzgar türbinleri için çeşitli modeller halihazırda tasarlanmış veya geliştirme aşamasındadır. 150 MW mertebesindeki yüzer açık deniz rüzgar türbinlerinin 2024 yılına kadar faaliyete geçeceği öngörülüyor.

Maliyet tasarrufu sağlayabilecek bir pazar boyutuna ulaşmak için daha iddialı hedeflere ve daha fazla netliğe ihtiyaç var. AB ayrıca deniz enerjisi teknolojilerinin, özellikle dalga ve gelgit teknolojilerinin geliştirilmesinde dünya lideri konumunda. AB şirketleri, gelgit enerjisi teknolojilerine ilişkin patentlerin yüzde 66’sına ve dalga enerjisi teknolojileri patentlerinin yüzde 44’üne sahip. Ayrıca, küresel okyanus enerjisi kapasitesinin yaklaşık yüzde 70’i AB-27 merkezli şirketler tarafından hayata geçirildi.

AB şirketlerinin teknolojileri şu anda dünya çapındaki tüm projelerde kullanılıyor. Okyanus enerjisi teknolojileri nispeten kararlı ve öngörülebilir olması nedeniyle rüzgar enerjisi ile fotovoltaiklerin üretim dengesizliklerini tamamlayabilir. Belirli bir deniz enerjisi teknolojisi şu anda ön plana çıkmış değil. Sektör, geliştirme ve uygulamadaki ilerlemelere rağmen hala bir AB pazarı oluşturmak için mücadele veriyor. Ancak, 2030’dan itibaren deniz enerjisi teknolojileri, özellikle şebeke istikrarını teşvik ederek ve AB adalarının karbonsuzlaştırılmasında önemli bir rol oynayarak Avrupa’nın enerji sistemine ve endüstrisine önemli bir katkı sağlayabilir. Gelgit ve dalga enerjisi teknolojileri, enerji karışımındaki potansiyellerini gerçekleştirmek için hâlihazırda önemli maliyet düşüşleri gerektirecek olsa da, sektör 2015’ten bu yana beklenenden daha hızlı bir şekilde maliyetleri yüzde 40 azalttı. 2030 yılına kadar ticari ölçeğe ulaşmada çok önemli ama uygulanabilir bir adım, 2025 yılına kadar mevcut 100 MW pilot projelerin uygulanması olacak.

Diğer teknolojiler hala gelişimin erken bir aşamasında olsalar da gelecek için çok umut verici olabilir. Bunlardan bazıları; alglerden (biyodizel, biyogaz ve biyoetanol) yapılan biyoyakıtlar, termal okyanus enerjisi dönüşümü (OTEC) ve yüzen fotovoltaik sistemler. Rüzgar türbini üreticileri, kule ve temel yapımında uzmanlaşmış şirketler, kablo tedarikçileri ve gemi işletmecileri, tüm sektöre hizmet veren bir tedarik zincirinin parçası. Sektör, bileşenleri tedarik eden ve binlerce işçi, mühendis ve bilim insanı istihdam eden, çoğu KOBİ olan yüzlerce operatör içeriyor.

Bugün yaklaşık 62.000 kişi açık deniz rüzgar enerjisi sektöründe ve yaklaşık 2.500 kişi de deniz enerjisi sektöründe istihdam ediliyor. Açık deniz yenilenebilir enerji teknolojileri sektörü, katma değer, işgücü verimliliği ve istihdam artışı açısından geleneksel enerji sektöründen daha iyi performans gösterebilir ve önümüzdeki yıllarda AB’deki GSYİH büyümesine daha büyük bir katkı sağlayabilir. Doğru yatırım sinyallerinin ancak iyi düzenlenmiş bir enerji piyasasından gelebileceği de bu noktada unutulmamalıdır.

Elektrik Yönetmeliği, yenilenebilir enerjiler alanındaki büyük ölçekli projelerin enerji sistemine ve elektrik piyasasına entegrasyonuna ilişkin hükümler içeriyor. Yenilenebilir açık deniz enerjileri alanındaki ulusal projeler için piyasa düzenlemeleri, büyük ölçüde entegre elektrik piyasası kara konseptini takip ediyor. Ulusal projeler, açık deniz sektöründeki projelerin büyük bir bölümünü oluşturmaya devam edecek olsa bile, çoğu Avrupa deniz havzasında yenilenebilir açık deniz enerjisine yönelik daha karmaşık, sınır ötesi projelerin önem kazanacağı varsayılabilir.

Enerji adaları veya hibrit projeler ve mevcut yasal çerçevenin amaçlanmadığı açık deniz hidrojen üretimi gibi yenilikçi projelerde belirli zorluklar ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle, elektrik piyasasını yöneten kuralların açıklığa kavuşturulması gerekli ve bu stratejiye ekli Komisyon personeli çalışma belgesi bu konuda katkı sağlıyor. Hibrit projeler artık AB mevzuatına uygun ve topluma fayda sağlayacak şekilde tasarlanabilecek.

Deniz ihale bölgesi yenilenebilir enerji kaynaklarının piyasaya tam olarak entegre edilebilmesini sağlıyor. Bu sayede elektrik piyasası düzenlemelerine uygun ve büyük ölçekli açık deniz yenilenebilir enerji projelerinin artmasını sağlayacak bir hibrit proje ve ticaret için sınır ötesi bağlantı hatları kullanılıyor. Bu yaklaşım, yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektriğin ihtiyaç duyulan yere aktarılabilmesini, elektrik tarifelerine dahil edilmesini ve bölgesel arz güvenliğini desteklemesine imkan sağlayacak. Bu aynı zamanda TSO’ların düzeltici önlemlere olan ihtiyacını da azaltacak.

Bununla birlikte, bu konfigürasyonda açık deniz yenilenebilir enerji üreticilerinin, beslemeyi güvence altına almak için bağlı oldukları pazarlarda daha düşük piyasa fiyatına ulaşmaları muhtemeldir. Proje topolojisine bağlı olarak, bu gelir etkisi gelecekteki hibrit projelerin yarısından fazlasında yaklaşık yüzde 1’den fazla olmamalı. Ancak bazı projelerde bu oran yüzde 11’e kadar çıkabilir. Bu, elektrik piyasası gelirleri önemli ölçüde düşük olan projeler için geçerli çünkü ağ tıkanıklığı TSO’lar için orantılı olarak daha yüksek tıkanıklık gelirlerine yol açar.

Teşvikleri uyumlu hale getirmek ve bir projenin genel değerini yakalayarak hibrit projelerin koşullarını oluşturmak için bu yeniden dağıtım etkisinin düzeltilmesi gerekiyor. Teşvikleri uyumlaştırmanın bir yolu, üye devletlerin tıkanıklık gelirlerini açık deniz ihale alanlarında faaliyet gösteren üreticilere yeniden tahsis etmek için kullanmalarına izin vermek ve böylece hibrit projeleri yenilenebilir enerji yatırımcıları için çekici hale getirmek olabilir. AB hukuku buna izin vermediği sürece, tüm teşvik ve finansman programlarında yeniden dağıtım etkisi dikkate alınmalı ve hibrit projelerin uygulanmasının gecikmemesi sağlanmalı.

Avrupa çapında daha güçlü bir tedarik ve değer zinciri açık deniz yenilenebilir enerji üretim kapasitesini sırasıyla 300 ve 400 GW’a çıkarmak ve AB ekonomisine yönelik faydaları en üst düzeye çıkarmak için, açık deniz yenilenebilir enerji tedarik zincirinin kapasitesini artırabilmesi gerekiyor. Bunun için korozyona dayanıklı malzeme üreticileri ve tedarikçileri, rüzgar ve deniz türbinleri, türbin kuleleri, temeller, yüzer ekipman ve kabloların üretimlerini genişletmek için yatırımlara ihtiyacı olacak. Ayrıca bazı limanların modernize edilmesi ve yeni gemilerin inşa edilip faaliyete geçirilmesi gerekiyor. Şu anda Avrupa’da sadece birkaç liman off-shore enerji üretimi için gerekli montaj, üretim ve bakım için uygun. Sektör tahminleri, liman altyapısının ve gemilerin modernizasyonu için toplam 0,5- 1 milyar Euro’luk yatırım gerektireceğini gösteriyor.

Açık deniz yenilenebilir enerji kaynakları önümüzdeki yıllarda gelecekteki elektrik üretimini ekonomik bir şekilde artırmanın en umut verici yollarından birisi. Böylece Avrupa’nın karbonsuzlaşma hedefleri karşılanabilir ve elektrik talebinde beklenen artış karşılanabilir. Avrupa’nın okyanusları ve deniz havzaları, sürdürülebilir ve çevre dostu bir şekilde ve diğer ekonomik ve sosyal faaliyetlere ek olarak kullanılabilecek muazzam bir potansiyele sahip. Bu strateji, yenilenebilir açık deniz enerjisinin genişlemesini ve kullanımını bir AB önceliği olarak tanımlar. Açık denizde yenilenebilir enerji üretimi potansiyeli, adalar ve en uzak bölgeler dahil olmak üzere Avrupa’nın tüm okyanuslarında ve deniz havzalarında çeşitli biçimlerde mevcut. Bu potansiyelin geliştirilmesinin AB’de endüstri, ekonomi ve toplum üzerinde olumlu bir etkisi olacak. Karasal ve yüzer açık deniz rüzgar türbinleri ile ilgili zorluk, en iyi uygulamaları ve deneyimleri diğer deniz havzalarına genişleterek – Baltık Denizi ve denizden başlayarak – Kuzey Denizi’nde yaratılan ivmeyi sürdürmek ve hızlandırmak için en uygun ortamı yaratmaktır. Dünya çapında genişleme desteklenmektedir.

Yenilenebilir açık deniz enerjisinin başarılı bir şekilde genişletilmesi, AB’de sürdürülebilir bir enerji geçişinin uygulanmasını sağlayabileceği ve üye devletleri 2050’ye kadar sıfır emisyon ve iklim nötrlüğüne doğru gerçekçi bir yola sokabileceği için Avrupa için büyük fayda sağlayabilir. Avrupa endüstrisi açık deniz yenilenebilir enerji sektöründe dünyaya öncülük ettiğinden ve önümüzdeki on yıllarda katlanarak büyümesi beklendiğinden, COVID-19 krizinden kurtulmaya da önemli bir katkı sağlayabilir. Bu stratejide önerilen genişlemeyi gerçekleştirmek için, dahil olan tüm taraflar, Üye Devletler, bölgeler, AB vatandaşları, sosyal ortaklar, STK’lar ve tüm deniz kullanıcıları, özellikle açık deniz yenilenebilir enerji endüstrisi ve balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği sektörleri birlikte çalışmalıdır. Bu nedenle Komisyon, 2021’de yenilenebilir açık deniz enerjisi üzerine üst düzey bir Avrupa konferansı düzenleyecek ve en iyi uygulamaların değişimini teşvik etmek ve ortak zorlukları tartışmak için mevcut bölgesel işbirliği biçimlerinin üyelerini bir araya getirecek.