Türkiye’nin çevresi – İran

Son günlerde yine haberlerin yoğunlaşması ile jeopolitik gündem enerji piyasasını domine etmeye başladı. Elbette günlük olarak ne iç ne de dış siyasetten soyutlayamayacağımız enerji jeopolitiği, muhtemelen bölgemizde yaşanan sorunların temel kaynaklarından birisidir.

Etrafımızdaki bölgeleri bu bakımdan ayrı ayrı ele alırken aynı zamanda bunların birçoğunun, hatta belki de hepsinin de birbiri ile bağlantılı olduğu gerçeğini gözden kaçırmamak gerekiyor. Bu bağlantı hem dikey hem de yatay olarak mevcut. Bunların içerisindeki tüm konular hem ekonominin, hem dış politikanın, diplomasinin, teknolojinin, savunmanın, enerjinin ve hatta iç piyasa dinamiklerinin bir parçası.

Suriye ya da Irak ile ilgili konuşurken, ABD’yi NATO’yu, İran’ı ya da Rusya’yı yok sayarak hesap yapamazsınız. Aynı şey aslında Azerbaycan ya da Türkmenistan için de aynıdır. Yani global olarak tüm güçlerin ve hayatımızı belirleyen tüm disiplinlerin ayrı ayrı ve tek başına belirleyici olduğu ya da olmaya çalıştığı bir bölgenin merkezinde yer alıyoruz.

Bu ne kadar bir avantaj ya da dezavataj bakış yönünüze göre değişebilir ancak, etrafımızdaki gerçekliği değiştirme şansı olmadığına göre bizim için tek görev ve düşünce şekli bunu avantaja dönüştürme olmalı ve buna yoğunlaşmalıyız.

Burada özellikle üzerinde durmak istediğim pazarlardan ilki İran.

“İRAN’DA TÜRK ŞİRKETLERİNİN YAPACAĞI ÇOK İŞ VAR”

İran hızla entegre olma planları yapıyor. Henüz daha SWIFT üyeliği gerçekleşip bankacılıktaki engeller aşılmadıysa da İran Boeing ile ilk anlaşmasını imzaladı bile. Katı yönetilen bir Amerikan şirketinin bunu başarması sanırım tüm dünya şirketlerine sinyal olmuştur.

İran’da Türk şirketlerinin yapacağı çok iş var. Ancak İran pazarı, çok tecrübe sahibi olduğumuz Orta Asya ve Kafkasya pazarlanıa benzemiyor. Öncelikle İran’da ciddi bir sermaye gücü ve aynı zamanda birikmiş bir teknoloji ve mühendislik potansiyeli var. Batı standartlarında olmasa da, özellikle Türk şirketlerinin üstün gözüktükleri daha az teknoloji yoğun konularda yerel rekabet Türk şirketlerine sorun çıkaracaktır.

Bu sebeple Türk şirketleri daha farklı modellerle girmeye çalışmalıdırlar bu pazara. Bu konuda sanıyorum gerek enerji gerekse işletmeciliğin de dahil olduğu inşaat işlerinde bir avantaj sağlanabilir; Hava Limanı, Otoyol gibi.

Ancak esas konu enerji konusunda yapılacak işbirliği.

“TÜRKİYE VE İRAN İŞBİRLİĞİ HER İKİ ÜLKE İÇİN BÜYÜK ŞANS”

İşbirliği ne demektir? Temelde karşılıklı fayda sağlayan birliktelik demektir. Bunun için de mutlaka bir altyapı gereklidir. İran’da en çok olan ve pazarlamayı istedikleri ürünlerin başında doğal gaz var. Petrol ve bazı türevleri var. Elektrik var. Bizim bunları alabilecek fiziki ve yasal altyapımız ise henüz hazır değil.

Şirketlerimizin orada gidip varlık almaları, bu piyasalarda söz sahibi olmaları konusunda da sermaye altyapımız yeterli değil.

Türkiye ile İran işbirliği her iki ülke ve bölge için büyük şans. Bu fırsatı kaçırmayı kimse göze almamalı. Özellikle de Türkiye ve İran. İran pazarının açılması Türkiye’nin yeni bir büyüme hikayesi yazmasına yardımcı olacaktır diye düşünüyorum…

Eminim Ankara bu konuda gerekli çalışmalara başlamıştır ve yakında ilk sinyallerini göreceğiz…