Sakarya gaz keşfi hakkında birkaç kelam

Bu sene tatil yapmaya fırsatım olmadı. Ağustos ayı sonuna doğru mecburi olarak senelik izin kullanma gerekliliği doğunca sevinmiştim aslında. Belki birkaç kitap olur, bahçeyle ilgilenir, fırsat kalırsa biraz ense yapar ve çizgi film izlerim diye düşünüyordum. Çok beklersin. Önce yaz havası sonbahar havasına döndü, sonra da Sakarya sahası haberi geldi! Tatilimi mi bekledin be mübarek!

Ben televizyon seyretmem, gazete okumam. Anlayacağınız, ot herifin biriyim bir sürü insan için. Kısmetten öteye geçilmez, nasılsa izindeyim diye Sakarya keşfi hakkında yazılanları ve söylenenleri takip edeyim dedim. Demez olaydım. Bir tarafta işi abartıya kaçıranlar, diğer tarafta aşırı kötümser, olmaz olmazcılar.

Şimdiden aşırı heyecana kapılıp hayallere sürüklenmemek gerekir. Lübnan’da sadece sismik veriler büyük potansiyel gösteriyor diyerek 2013 yılında ‘yok efendim herkes bedava eğitim, bedava sağlık hizmetleri alacak, modern bir ordu kurulacak, ulaşım alt yapısı modernleşecek’ diye yapılan popülizmin getirdiği hayal kırıklığını hepimiz gördük. Aşırı iyimserlik iyi değildir, aşırı kötümserlik de.

İyimserlerle kötümserlerin yorumları arasındaki farklar nedeniyle, az buçuk bilgi ve tecrübemle bazı konulara dikkat çekmek için hiç sevmediğim bir şeyi yaptım ve bir kaç televizyon kanalına çıkarak aklımın erdiği kadarıyla bazı yorumlarda bulundum. Bu yazımda bunlardan bazılarını sizlerle paylaşacağım.

Daha işin başındayız

Ayyuka çıkan ilk tartışma konusu, keşfedilen gaz miktarı oldu. Yok 800 milyar metreküp (bcm), yok 320 bcm. Sonra da bu miktarın ne anlama geldiği. Yani (başlangıçtaki) yerinde gaz miktarı mı (Gas Initially in Place) yoksa çıkarılabilir rezerv mi?

Yeride gaz miktarı, yer altındaki rezervuarın ihtiva ettiği gaz miktarının tahminidir. Bunun bugünkü şartlarda teknik ve ekonomik olarak çıkartılabilecek kısmına çıkartılabilir rezerv denir. Aslında kapsamlı bir ayırım için İngilizce’de « reserves » ve « resources » kelimeleri kullanılır ancak biz her iki kelimeyi de genelde rezerv olarak çevirdiğimizden kafalar karışıyor. Gel bu ayrımı Ayşe teyzeye, Ahmet amcaya anlat.

Sabırsız bir milletiz ya hemen bunun tartışması yapıldı. Biraz geciken TPAO basın bülteninde çıkarılabilir eşdeğer diye belirtildiyse de keşke bir rakam vermekten kaçınılmış olsaydı. Sondaj henüz tamamlanmadı. Tamamlansa bile açıklanacak rakam geçici bir değer olacak. Hedef derinliğe gelinsin, gaz akış testleri tamamlasın. Sonrasında sahanın sınırlarını tespit etmek için ek kuyular açılıp ilave testler yapılsın.

Üretime başlamak için 2023 tarihinin zikredilmesi tartışmaları arttırdı

Zor ama imkansız değil demek yerine en az 5-7 yıldan tutun 10 yıldan önce bu gaz çıkartılamaz tartışmaları başladı. Hele bir durun, gazın kompozisyonu, sahanın yapısı ve rezervuar modeli oluşturulsun önce. Sahadan kıyıya 180 km boru hattı çekilmesi, karadaki tesislerin planlanması gibi süreçlerle birlikte sahanın bir üretim modeli hazırlansın. Daha birçok hesap kitap yapılacak ve tüm bunlar zaman ister.

Genel olarak, bu aşamalar tamamlandıktan sonra sahada kaç kuyudan ne miktarda günlük üretim yapılabileceğine ilişkin senaryolar hazırlanır. Yani saha geliştirme planı hazırlanır. Bu aşamaya gelindiğinde artık sahada ispatlanmış ve olası rezerv miktarı gibi elinizde daha somut veriler vardır.

Sonra gazın ne yapılacağı araştırılır. Sahanın bulunduğu ülkenin yetkilileriyle gaz alım miktarı, süresi, şartları, fiyatları gibi konular müzakere edilir. Eğer gazın bir kısmı veya tamamı dış pazarlara ihraç edilecekse oralardaki potansiyel alıcılarla müzakereler ve anlaşmalar yapılır. Bu anlaşmalar sonucunda gaz alım-satım anlaşmaları imzalanır. Sonra sahayı bulan şirket bu anlaşmayı esas alarak sahanın üretime sokulması için gerekli yatırım finansmanı arayışına girer. Normalde şirketler tüm yatırımını cepten karşılamaz. Finansman işi de hallolduktan sonra konu şirket üst yönetimine sevk edilir ve nihai yatırım kararının yönetimden çıkması beklenir. Tüm bu işlemler büyük şirketlerde ciddi zaman alır. Dolayısıyla genel anlamda keşiften üretime geçiş arasındaki süre sektör ortalaması olarak 5-7 yıl olarak kabul edilir.

Ancak bizde bu prosedür daha hızlı gelişecektir diye düşünüyorum. Alıcı sorunu yok. Pazar sorunu yok. Finansman bulunur. Yatırım kararı almak için konunun yönetimin gündemine gelmesini beklemek yok. Bürokraside evrakların beklemesi veya takılması da söz konusu değil. Gazın nasıl üretileceği ve boru hattının kim veya kimler tarafından nasıl yapılacağı yabancı şirketlerle beraber yürütülebilir. Uluslararası upstream servis şirketleri kan ağladığından uygun birilerini bulmak zor olmayacaktır herhalde.

Dolayısıyla, inanılırsa, azmedilirse, imkanlar seferber edilirse 2023 sonuna doğru gazın sektöre kazandırılması bence mümkün. Önümüzde 37 ay var. Gel gör ki her şeyin uzmanlarını ikna etmek zor. Dünyada örneği yokmuşmuş.

Sektör ortalamasının çok altında bu işin yapılabileceğine ilişkin bir örnek vereyim. Mısır açıklarında 2015 yılında keşfedilen Zohr sahası. Sakarya sahasının iki katından fazla gaz içeren bu saha Akdeniz’de bugüne kadar keşfedilen en büyük doğal gaz sahasıdır. Keşif tarihiyle gaz akışının başladığı tarih arasında geçen süre sadece 28 ay. Sahayı keşfeden İtalyan ENI şirketi canla başla çalıştı. Mısır Hükümeti de irade göstererek her aşamada koordineli olarak çalışarak tüm resmi prosedürleri hızlandırdı. Ve saha rekor bir sürede üretime sokuldu. Benzerini biz neden yapamayalım?

Böyle dediğinizde hemen karşı örnekler veriliyor. Mesela İsrail’de ki Tamar ve Leviathan sahalarının geliştirilmesi çok daha uzun sürmüşmüş, Güney Kıbrıs’taki Afrodit sahası henüz geliştirilmemiş, hatta Sakarya sahasının karşı tarafında Romanya’nın Neptun Deep adlı parselinde 2012 yılında keşfedilen Domino sahası bile henüz geliştirilmemişmiş. Verilen örneklere bak çay demle!

Bu gecikmelerin nedenini bilmeden araştırmadan işkembe-i kübradan sallamak ne kadar kolay. İyi güzel de be kardeşim, mesela, Romanya’da 14 Kasım 2018’deki offshore gas üretimi hakkındaki kanunu duydun mu sen? İsrail’de vergi ve gaz düzenlemelerindeki değişikliklerin ne anlama geldiğini biliyor musun? Bunları öğrendikten sonra fikir beyan etsen daha doğru olmaz mı?

Sakarya sahası ile ilgili telaffuz edilen rakamlar akıllara şenlik

Sakarya gaz sahasıyla ilgili havada bir sürü rakamları uçuşuyor. Mesela, Türkiye’nin 7 yıllık gaz tüketimini karşılarmışmış. Basit bir matematik işlem. 320 bcm gaz miktarını böl 2019 gaz tüketim rakamı olan 45.3 bcm’e, al sana 7 yıl. Bir anlamı var mı takan yok.

Bir sahada gerçekte ne kadar çıkarılabilir gaz olduğunu ancak ve ancak o sahadan son gaz molekülünü çıkardıktan sonra bilebilirsiniz. Çıkarılabilir rezerv rakamı sabit bir rakam değildir. İspatlanmış rezerv miktarı da. Jeolojik, teknolojik ve ekonomik şartlara göre yıldan yıla farklılık gösterir. Ya gaz tüketimi? O da sabit bir rakam değildir. Yıldan yıla değişir. Sabit olmayan bir rakamı, yine sabit olmayan bir rakama bölüp ortaya çıkan rakamı sabit bir rakammış gibi kabul etseydim Kabataş Lisesindeki matematik öğretmenim beni duvardan duvara vururdu herhalde.

Yıllık gaz üretim miktarı da sabit bir rakam değildir. Bir gaz sahasında plato üretim denilen seviyeye gelinceye kadar üretim genelde hızla artar. Sonra hemen hemen yatay bir seyir izledikten sonra hızla düşmeye başlar. Özellikle derin denizlerdeki sahalarda. Dolayısıyla, sanki sabitmiş gibi bir sahadaki rezerv rakamını yine sanki sabitmiş gibi bir üretim rakamına bölüp bu sahadaki gaz falanca yılda biter demek de doğru değildir.

Kaldı ki, şu anda bir üretim rakamı vermenin bile pek bir anlamı yoktur. Varsayımlarda bulunabilirsiniz tabii ki. Mesela, büyük bir bankamız Sakarya sahasındaki rezervin 2023 yılından başlayarak 15 yılda tüketileceğini varsaymış. 2025 yılında platoya ulaştığında yıllık gaz üretimini 22,5 milyar metreküp olarak tahmin etmiş. Bunu profesyonel bir şirket yönetimine sunsanız size önce hangi okuldan mezun olduğunuzu, sonrada bu rakamlara hangi jeolojik, teknik, ekonomik ve politik varsayımlar altında ulaştığınızı sorarlar.

Doğru olmasa da bir saha ile karşılaştırıp bir rakam telaffuz etmek daha mantıklı olabilir. Mesela 2009 yılında keşfedilen İsrail’deki Tamar sahası. Bu saha hakkında elde bir sürü somut veri var. Sakarya sahası ile benzer gaz miktarı, benzer deniz derinliği, benzer kıyaya uzaklık gibi. Tamar sahası yıllık 10 milyar metreküp gaz üretim planına sahip. Sakarya sahasından 10 milyar metreküp değil de daha az üretsek bile bu bizim için çok önemlidir.

Bulunduğumuz coğrafi bölgede olan ve çoğumuzun duyduğu bir başka örnek ise Güney Kıbrıs’taki Afrodit gaz sahası. Bu sahadaki gaz Sakarya’daki miktarın yarısından az ancak saha geliştirme planı yılda 6 milyar metreküp gaz üretimine dayalı. Dolayısıyla Sakarya sahasından yılda 6 ila 10 milyar metreküp gaz arasında bir gaz üretmek mümkündür diye bir iddiada bulunmak her ne kadar doğru olmasa da pek abes kaçmazdı herhalde.

Ortada dolaşan bir başka rakam 65 milyar dolar ile 80 milyar dolar arasında telaffuz edilen sahanın ekonomik değeri. İlki geçmiş birkaç yıldaki ortalama gaz fiyatı, diğeri ise gelecek yıllardaki tahmini gaz fiyatları esas alarak yapılan hesaplama sonucu ortaya koyulan rakam. Sadece göz doldurur ama gerçekte çok şey ifade etmez.

Bir diğer konu üretim ve yatırım maliyetleri. Üretim maliyeti çok pahalı olurmuşmuş. Şu ana kadar açıklanan verilerle gazın üretim maliyetine ilişkin bir tahmin yapmak büyük bir meziyettir. Bende bu meziyetin zerresi yok. Bırakın hesaplamayı, başka sahalarla karşılaştırmak bile zor. Çünkü gerçek üretim maliyetleri öyle ortalarda dolaşmaz. İsrail’deki Tamar sahası gazının 1000 metreküpü yaklaşık 145 dolara (2020 yılı ikinci çeyrek ortalaması) satılıyor ve sahanın ortakları cayır cayır kar ediyor. Mısır’daki Zohr sahası gazı bundan daha az bir fiyata satılıyor. Katar’da da gaz üretim maliyeti sıfıra yakın mesela. Pahalı örnekler de var tabii ki. Ama bizim sahamızdaki üretim maliyeti çok pahalı olacakmışmış.

Bence önemli olan şey Sakarya sahasında üretilen gazı, en pahalı gaz aldığımız tedarikçi olan İran gazından ucuza veya denk fiyata karaya getirip getiremeyeceğimizdir. Gerisi boş.

Benzer şekilde Sakarya sahasını geliştirip üretime sokmak çok maliyetli olacakmışmış. İsrail’deki Tamar sahasının maliyeti 4,5 milyar dolardı. Buna 6 üretim kuyusu, platform, boru hattı vesaire alt yatırımları dahil. Bu karşılaştırma doğru olmayabilir ama şu var ki bu iş şüphesiz milyarlarca dolara mal olacaktır. Bazı uzmanlar bunu 6-7 milyar dolar tahmin ediyor. Nasıl hesaplıyorlarsa! Bu para bulunamaz mı dersiniz? Size Türkiye’nin dış yardım için harcadığı parayı söyleyeyim: 2018 yılında 8,6 milyar dolar. En kötüsü, önümüzdeki yıllarda dış yardım miktarını kesersiniz ve bu sahayı finanse edersiniz.  Çok mu zor?

Kısacası, ben şahsen Sakarya sahası hakkında telaffuz edilen bu tip rakamları duyunca aklımdan Orhan Veli geçiyor: “Geç bunları, anam babam, geç.”

Sakarya sahasına sadece gaz olarak bakmamak gerekir

Sizler de Sakarya sahasının sağlayacağı potansiyel kazanımlara hakimsiniz. Sahadan yapılacak üretim dışa bağımlılığımızı azaltmada bir araç konumuna gelebilir. Bu keşfin bize vereceği ivme ile arama çalışmalarına ara vermeden aynı hızla devam edersek belki diğer keşiflere ulaşacağız. Türkiye Petrolleri, edineceği tecrübe, teknik donanım ve bilgiyle belki gelecekte uluslararası arenada yer alacak. Belki Yunan Energean gibi şirketlerin doğmasına ve uluslararası piyasalarda rekabet eden özel şirketlerin doğmasına vesile olacak. Kim bilir.

Ekonomiye ve cari açığa olan olumlu etkileri, iş olanakları sunması, sektörün Türkiye’de gelişmesine katkı sağlaması, yetişecek teknik elemanlar için bir staj kapısı olması, bu konuda bilgi birikimi ve tecrübenin artmasına olanak sağlaması vesaire gibi birçok potansiyel kazanım söz konusu.

Ayrıca, bildiğiniz üzere, Türkiye’deki şirketlerin dış tedarikçilerle olan gaz kontratlarının önemli bir kısmı önümüzdeki 5 yıl içerisinde bitecek. Bunun toplamda yıllık 18 bcm’lik kısmı 2021 yılı sonunda bitecek. Buradan Şah Deniz birinci fazından aldığımız gazı TANAP yoluyla Şah Deniz-2 ile ikame edeceğimizden yıllık 11,6 milyar metreküp tutarındaki kontratları esas almak gerekir.

Önümüzdeki yıllarda Türkiye’de gaz talebinin ne kadar olacağı konusunda illaki özel ve resmi tahminler vardır. Bu talep beklentisinden, Sakarya sahasından üretilecek gaz miktarını çıkarttığımızda elde edilecek miktara karşılık gelen kısım kadar kontratın yenilenmemesi veya kısa süreli olarak uzatılması söz konusu olabilir. Eğer bir uzatmaya gidilecekse bile bunun şartları veya fiyat mekanizmasının ne olacağı konusunda Sakarya sahası bize harika koz sağlayacaktır. Bu durum sonraki yıllarda dolacak kontratlar için de geçerlidir. Yani masada pazarlık gücümüzü kuvvetlendirecektir.

İnanırsak başarırız

Bence Sakarya gaz sahası keşfinin en güzel yanı Türkiye’de petrol ve gaz yok ön yargısını, peşin hükmünü ve bir tabuyu kırmış olmasıdır. Başarmak için önce inanmak gerekir. İnanırsanız başarırsınız! Bu inanca hizmet edip katkı sağlamış herkese şahsen teşekkürlerimi sunarım.

Sakarya sahası hakkında, üretime sokulamaz, Türkiye bu işi beceremez, imkansızı yapamaz, altından kalkılamaz gibi küçümseyici yorumlara cevaben Şair Eşref’ten bir hikaye aktarayım.

Eşref, İzmir’in ilçelerinden birinde kaymakamlık yaparken, İzmir valisi Kâmil Paşa, ilçeye denetime gelir. İlçede Eşref’i bir eşeğin sırtında tur atarken gören vali Eşref’in düşeceği korkusuyla şu tepkiyi verir:

– Aman dikkat et Eşref, eşek seni düşürmesin!

Eşref’in cevabı evlere şenliktir:

– Meraklanmayın paşam, eşek kâmildir.”

Diyeceğim o ki, evet, daha işin başındayız. Şimdilik, Sakarya gaz sahası keşfi Türkiye için bir kazanımdır. İnşallah Türkiye enerji tarihinde yeni bir sayfa açacaktır. Umarız devamı gelir.

Sürç-i lisan ettiysek affola!

Kalın sağlıcakla.