Petrodolar savaşında bilinmez bir diyara doğru

Bu yazımda müsaadenizle biraz nostalji yapacağım.

2005 yılında William Clark, “Petrodollar Warfare: Oil, Iraq And The Future Of The Dollar” başlıklı kitabında “petrodolar savaşı” kavramını ortaya sürerek, ABD dolarının hegemonyasına yapılacak bir saldırının ABD ekonomisi üzerinde İran’ın nükleer saldırısından daha derin bir etki yaratabileceğini iddia etmişti.

Petrodolar geri dönüşüm sistemi ve petrolün başka bir para birimiyle fiyatlandırılıp ticaretinin yapılması konusu o zamanlarda çok ilgimi çekmişti. Şu anda çalıştığım kurumda yeniydim ve benden, üzerinde derin araştırma yapmaya değer stratejik bir kaç konu belirlemem istenmişti. Belirlediğim konulardan ilki Avrupa’da avro bazlı bir petrol benckmark’ı oluşturarak petrol ticaretinde avro kullanılmasını yaygınlaştırmak ve böyle bir mekanizmanın piyasadaki oyuncuların kur riskini azaltma dahil ekonomik ve politik etkilerini değerlendirmekti.

Fakat hevesim kursağımda kalmıştı. Yaptığımız toplantılarda dev bir Fransız enerji şirketinin üst düzey bir yöneticisi ve bir Avrupa Birliği Komisyonu yöneticisi resmen üzerimden buldozer gibi geçmiş ve böyle ütopik, absürt, saçma şey için zamanlarını aldığımdan ötürü beni milletin içinde bayağı terslemişti.

Aldırış etmedim. Boş vakitlerimde konuyu genişleterek üzerinde çalışmaya başladım ve Mayıs 2007’de, yani 12 yıl önce, bu konuda ilk makalemi yayınladım.

Petrodolar savaşına giden yol

Dünyanın her yerinde geçen Amerikan doları, sadece yeşil renkli bir kağıt olsa da bir süper gücü temsil etmektedir. 17. ve 18. yüzyılda Hollanda Florini (Gulden) İngiliz İmparatorluğunun yükselmesiyle yerini Sterline bıraktı.

İngiltere’nin küresel hegemonyasının II. Dünya Savaşı’ndan sonra azalması ve sterlinin dünya rezerv para birimi hakimiyetini kaybetmesini takiben ABD’nin küresel üstünlüğü oluşmaya başladı. Bretton Woods sistemi, ABD dolarını uluslararası rezerv para birimi olarak tesis etti. ABD Başkanı Richard Nixon, 15 Ağustos 1971’de altın standardını kaldırdı.

Böylece ABD doları dünya çapında emtia ticaretinde ana para birimi ve türev piyasa işlemlerinde baskın para birimi haline geldi. Petrol dahil en önemli mamullerin dolar cinsinden fiyatlanıp satılmasıyla bir geri dönüşüm başladı, yani petrodolar fazlası ABD’ye geri döndü.

Petrol başta olmak üzere emtia ticaretinde çeşitli alternatifler gündeme getirilmiş olsa da bu alternatifler yüksek likidite ile finansal piyasa işlemlerine dahil edilemediğinden rezerv para birimi haline gelemedi.

Merkez Bankası rezervlerinde global çapta dolardan başka bir para birimine kayış ve petrol dahil emtia fiyatlarının başka bir para birimi cinsinden fiyatlandırılması, Amerikan Federal Reserve için bir kabustan farksızdır. Böyle bir durum, dolara olan talebi azaltacağından dolayı doların değerinde de serbest düşüşe neden olacaktır. Doların satın alma değerindeki büyük kayıpların bir sonucu olarak da ABD ekonomisi çok büyük zarar görecektir.

Petrodolar savaşında birini perde

21. yüzyılın başında petrolü ve rezerv parayı dolar tekelinden kurtararak doların hegemonyasını bozmak isteyenler ortaya çıktı. Ancak, alternatif petrol para biriminin ne olabileceği konusunda ortak bir görüş geliştirilemedi. Bazıları euroyu, diğer bazıları altın bazlı alternatifler önerdi.

Petrodolar savaşında bugüne kadar iki dönem ya da perdeden bahsedebiliriz.

Birinci perde, geçtiğimiz yaklaşık 20 yıl içinde bazı ülkelerin Amerikan dolarının rezerv para olma özelliğini kaybetmesi ve dünya ticaretinde alternatif bir para birimi kullanılması yolunda atılan adımları içermektedir. Bu ülkeler, ABD’nin küresel finansal sistem üzerindeki kontrolünü azaltacak yeni bir sistem yaratmayı savundular. Ancak başarılı olamadılar. Bunun en önemli nedenlerinden biri, doların yerini alabilecek dişe dokunur bir aday olmaması ve gelişmemesiydi.

Petrolü dolardan başka bir para birimiyle satma fikri ilk olarak 2000 yılında  “Düşmanımın para birimini kullanmak istemiyorum” sloganıyla Irak’ın eski cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin tarafından ortaya atıldı. Saddam Hüseyin petrolün euro ile satılmasını istiyordu.

2001’de Venezüella eski cumhurbaşkanı Hugo Chavez de petrol satışında euroya geçiş konusunda konuşmaya başladı.

2003 yılında İran, Avrupa ve Asya’ya petrol ihracatı için avro cinsinden ödeme talep etti. Bir yıl sonra da avro bazlı İran petrol borsası oluşturma niyetini açıkladı. Tasarıda Brent ve WTI ile rekabet edebilecek yeni bir benchmark oluşturma fikri de vardı. Söz konusu borsanın açılış tarihi birkaç kez ertelendi. Nihayetinde gerçekleşmedi. OPEC, üyelerini ABD dolarından uzaklaştırmaya çalıştı ama ikna edemedi.

2006 yılında Rusya ve Suriye de dolardan kaçış kulübüne dahil olmak istedi. Vladimir Putin, Rusya’da petrol ve doğal gaz borsalarının kurulacağını açıklarken, Suriye tüm döviz işlemlerini 2006’da dolarlardan avroya çevirdi.

Bu arada Libya eski cumhurbaşkanı Kaddafi’yi de atlamayalım. Kaddafi, 2010 yılında pan-Afrika altın standardı oluşturmaya çalışmış, Afrikalı petrol üreticilerini petrodolar sisteminden vazgeçmeye ve petrol ticaretinde dolar yerine önerdiği yeni para birimi (altın dinarı) kullanmaya çağırdı.

Bu arada uluslararası ticarette alternatif yaratmak için altın destekli kripto para birimine yönelme bile gündeme getirildi. Venezuela, Şubat 2018’de altın ve petrol destekli Petro, İran ise Ocak 2019’da PayMon isimli kripto paralarını tanıtarak bir devlet tarafından yayınlanan dünyanın ilk kripto para birimlerini ortaya çıkardılar.

ABD dolarından uzaklaşmaya teşebbüs eden ülkelere veya liderlerinin başlarına neler geldiği konusunda bir yorum ya da çıkarım yapmak haddime düşmez. Komplo teorisine dönüştürmeyeyim yazıyı.

İkinci perdeyi açan gelişmeler

Birinci perdedeki oyuncular, dolara alternatif olarak avroyu öne çıkarmaya çalıştılarsa da Avrupa Birliği konunun üzerine düşmedi ve destek vermedi. ABD dolarına ve ABD ekonomisine zarar verebilecek bir riskin altına girmek istemediğinden olsa gerek.

Fakat zaman içinde birçok şey değişti. ABD ile Avrupa Birliği ilişkileri önemli yaralar aldı. ABD ile Çin arasında ticaret savaşı tamtamları çalmaya başladı. İran yaptırımları hortladı. Rusya, Venezuela vesaire bir sürü terane yaşanırken Çin, yuan cinsinden petrol ticaretini arttırma, Rusya ve Avrupa Birliği de petrol ödemeleri için dolara bağımlılıklarını azaltma derdine düştü.

Gas&Power’da 8 Eylül 2015 tarihli “Çin Borsası’nın yarattığı paniğin düşündürdükleri” başlıklı yazımda Çin para birimi Yuan’ın bu görevi üstlenmeye aday olabileceğine değinmiş ve Yuan’ın IMF’in Özel Çekim Hakkı (SDR) sepeti içine dahil edilerek uluslararasılaştırılması ve rezerv para birimi haline gelmesinin Çin’in en önemli hedeflerinden biri olduğunu belirtmiştim. Aradan geçen süre içerisinde Yuan SDR sepetine dahil edildi.

Dünyanın en büyük petrol ithalatçısı olan Çin’in planlarını mercek altına tutmak gerekir. Çin hükümeti tarafından Mart 2018’de Şangay Uluslararası Enerji Borsası’nda yuan cinsinden vadeli petrol işlemlerinin başlatılması, Yuan’ın petrol piyasalarındaki varlığını pekiştirme amacını gütmektedir. Daha çok yeni olmasına rağmen söz konusu borsadaki geçtiğimiz 6 aydaki ticaret hacmi hızlı büyümekte. Eğer spot ticaret işlemlerinde yuan kullanımı artarsa, fiyat dalgalanmalarına karşı korunma aracı olarak vadeli işlemler piyasasında yuan cinsinden yapılan işlemlerin de artması beklenebilir. Her hâlükârda başarı için şeffaflık ve likidite artmak zorunda.

Bu arada Çin’in Şangay İşbirliği Örgütü ve Rusya’nın Avrasya Ekonomi Birliği üyesi ülkeler arasındaki ticarette dolar harici para biriminin kullanılmasını teşvik çabalarını da göz ardı etmemek gerekir.

Mayıs 2018’de ABD Başkanı Donald Trump, enerji sektörü yatırımları ve ticareti de dahil olmak üzere İran’a yönelik yaptırımları tekrar gündeme getirdi. Çin pek aldırış etmişe benzemiyor. Ama yaptırımlar ile ABD bu sefer Avrupa Birliği’ni de karşısına aldı. Bazı ürünlere ABD’nin getirdiği ek ithalat vergileri nedeniyle ABD-AB ilişkileri nane mollaydı zaten.

Dalami Lama ne demiş: “Fark yaratmak için çok küçük olduğunuzu düşünüyorsanız, gece odada bir sivrisinek ile uyumaya çalışın.” Haklı. Birinci perdede ABD dolarının tahtını sallamaya çalışanları bir an için sivrisinek olarak varsayın. Sivrisineği öldürmek kolaydır ama odada bir bal arısı veya eşek arısı varsa durum o kadar kolay olmayabilir. Bu arılardan biri Avrupa Birliği olabilir.

Geçen seneden beri AB Komisyonunun en önemli gündemlerinden olan ABD yaptırımlarından nasıl korunulabilir konusu nihayet AB’yi de dolara alternatif arayanların arasına yöneltti. Ne demişler: ulusları müttefik yapan şey dostluk değil ortak çıkarlarıdır.

Avrupa Birliği nihayet sahneye çıkıyor

Aralık 2018’de, AB Komisyonu bir bildiri yayınlayarak enerji, hammadde, gıda ürünleri ve ulaştırma gibi stratejik sektörlerde avronun uluslararası rolünün güçlendirilmesinin faydalarını özetleyerek avronun önemini arttırmaya yönelik bazı girişimler önerdi. Komisyon önümüzdeki yaz istişare sonuçlarının bir analizini yayınlayarak olası eylem planını ortaya koyacak. Aslına bakılırsa tüm bu çabaların altında yatan temel neden, üçüncü ülke yargı kanalları tarafından alınan kararlardan Avrupalı şirketleri elden geldiğince soyutlamak ve olası etkileri mümkün olduğunca önlemek.

1 Ocak 1999 tarihinde doğan Avro, 20 yaşına doğru yaklaşırken dünyanın en çok kullanılan ikinci para birimi haline geldi. Halihazırda 60 ülke doğrudan veya dolaylı olarak para birimlerini avroya bağlamış durumda. Merkez bankalarında toplam 10 trilyon dolar tutarındaki uluslararası rezervlerin üçte ikiden az bir miktarını dolar oluşturmakta. Ancak bu oranda bir süredir düşüş gözleniyor. Mesela, sadece Trump döneminde bu oran yüzde 65’den yüzde 62’ye indi. Diğer yandan, merkez bankaları rezervlerinin yaklaşık yüzde 20’sine ulaşan euronun ise uluslararası ticarette fiyatlandırma ve ödemelerdeki oranı artma eğiliminde.

Dünyanın en büyük enerji ithalatçısı olan AB’nin yıllık enerji ithalat faturası 300 milyar euro civarında. Ancak bu ithalatın yüzde 80’ini dolar cinsinden fiyatlandırmakta ve ödenmekte. AB’nin 40 trilyon euro olan yıllık ticaret hacminin ise yüzde 90’ı euro harici para birimleriyle gerçekleşiyor. Ayrıntıya girmek istemiyorum ancak doların ağırlığına bakıldığında en önemli rolü petrolün oynadığını zaten tahmin ediyorsunuzdur. Doğal gazda durum o kadar kötü değil. Nedeni ise avro ile işlem gören gas hubları, yani gazın petrole endeksli olmadığı bir piyasa gelişmesi. Ama ne var ki, Avrupa’da avro ile işlem gören bir petrol benckmarkı ve hub’ı henüz yok. Bakalım Komisyonun uğraşları ne sonuç verecek.

Eğer Avrupa Birliği hedeflediği gibi Avrupa Para Fonunu kurar, uluslararası döviz piyasalarında euronun gücünü arttırır, emtia piyasalarındaki spot ve türev işlemlerde fiyatlama, faturlama ve ödeme konularında avronun ağrlığını arttırmak için çaba gösterir, ve tüm enerji sektör işlemlerinde (taşıma, sigorta, hükümetler arası anlaşmalar, üçüncü ülkelerle yapılan her türlü anlaşmalar ve kontratlar dahil) euroyu yaygınlaştırırsa doların hegemonyasını belki sarsabilir. Evet, liste uzun ve bir dizi varsayımlarımlara dayanıyor.

Benzer şeyler yuan için de geçerli. Bence mevcut petrol piyasa yapısını değiştirmek kolay olmasada petrolle başlamak hem yuan hem de euro için yeterli olmasa da gerekli şarttır.

İşte geldik gidiyoruz, bilinmez bir diyara

Petrodolar savaşı ve dolar hegemonyası konusunda 12 sene önce yazdığım ilk makalemde dört faktörden bahsetmiştim: petrolün dolar dışı para biriminde fiyatlandırılması, faturalamada dolardan kaçış, ödeme birimi olarak doları kullanmamak, merkez bankası döviz rezervlerinin dolardan mümkün olduğunca arındırılması.

Bunlara eklemeler yapmak lazım. Mesela, spot ve türev işlemler dahil emtia, döviz piyasalarında ve genelde finans piyasasında, sigorta ve taşımacılık sektörlerinde dolar alternatifini yaygınlaştırmak ve likiditeyi arttırmak.

Yaşar mıyız yaşamaz mıyız bilemeyiz ama 12 yıl sonra bugün ABD’nin petrodolar savaşında büyük yaralar almış olacağını ve doların hegemonyasının erimiş olacağını düşünüyorum. Merkez bankaları net altın alımlarının geçen sene tarihi bir artış kaydederek 34 bin tona çıkmasını pek hayra alamet görmediğim gibi.

Her ne olursa olsun petrodolar savaşında zaferi cephedeki müttefiklerin sayısı ve gücü belirleyecektir. Diğer yandan ABD’nin petrodolar geri dönüşüm sistemindeki muhtemel çatlaklıklara nasıl tepki vereceği ise çok önemli bir soru olarak tazeliğini koruyacaktır.

Doktora konusu olabilecek böyle geniş kapsamlı bir konuyu 2-3 sayfada özetlemeyi ne derece başarabildim bilmiyorum ama naçizane fikrim bu konunun 12 yıl önce olduğu gibi 12 yıl sonra da gündemde kalacağı yönünde.

Kalın sağlıcakla.

Not: Cem Karaca’nın şarkısındaki “İşte geldik gidiyoruz, Bilinmez bir diyara” dizeleri “Eskiden karpuz idik şimdi döndük biz hıyara” ile devam ediyordu.

Doğu Akdeniz Gaz Forumu