Mobilite ve akaryakıt sektörü

Türkiye akaryakıt sektörü hem sadakat programlarında hem de teknolojik altyapı ve uygulamaların kalitesi açısından bence dünya ile yarışabilir seviyede. Ancak katma değerli servisler tarafından baktığımızda ilave gelirler yaratabilmek adına tüm bu programların artık akaryakıt harici hizmetleri de kapsayacak bir şekle dönüştürülmesi gerekiyor. Bireysel anlamda yani tek bir uygulama ile akaryakıt ödemesi yapılabilirken aynı uygulamanın otoyol ücreti için de kullanılabilmesi hatta otobüse binerken bile geçerli hale getirilmesi gerekiyor.

2018 Ocak ayından itibaren Avrupa Özel Otoyol İşletmecileri Birliği olan ASECAP’ın yönetim kurulu toplantılarında, ülkemiz adına daimi temsilci sıfatıyla bulunuyorum. 6-8 Haziran tarihlerinde Slovenya’nın Ljubljana kentinde bu sene 46.’sı düzenlenen ASECAP Çalışma ve Bilgilendirme Günleri’ne de bu vesileyle katılma imkanım oldu. Toplantının ana teması altyapı yatırımlarının yeni Avrupa Birliği Mobilitesi’ne etkileri olarak belirlenmişti. Tüm Avrupa Birliği ülkelerinden otoyol işletmecilerinin üst düzey yetkililerinin bulunduğu etkinliğe Avrupa Parlamentosu üyeleri ve sivil toplum temsilcileri de katılım göstermişti. Açılış konuşmasını yapan ASECAP Başkanı Sn. Bill Halkias’ın mesajları Avrupa’da ulaşımın geleceğini göstermesi açısından bence çok önemliydi. Bay Halkias’ın konuşmasından bir kısmı sizlerle paylaşmak istiyorum; “Yeni mobilite geliyor. Şimdi arabaların zamanı. Toplu taşıma ölüyor, otoyol ve otomobillerin dönemi başlıyor. Artık herkes araba kullanacak. Hem de kendi arabalarını değil, paylaştıkları arabaları kullanacak. Bu yüzden yeni yollara ihtiyacımız var. Şu andan itibaren sadece otoyol işletmecisi değiliz, kendimizi mobilite hizmet sağlayıcıları olarak düşünmeliyiz.” Önümüzdeki dönemin, yolculuklara bakış açımızı kökten değiştireceğine hiç şüphe yok. Peki bu değişime ayak uydurmak için akaryakıt sektörü olarak biz neler yapıyoruz?

Toplantılarda gerçekleştirilen sunumlarda iki konunun ön plana çıktığını söyleyebilirim; “Mobilite” ve “Bir hizmet olarak mobilite (MaaS – Mobility as a Service)”. Dolayısıyla bu kavramlara kısaca değinmek istiyorum. Aslen dilimizde hareketlilik olarak karşılık bulan İngilizce mobility kelimesi maalesef günümüzde yoğun bir şekilde mobilite olarak kullanılmakta. Mobilite tanım olarak insanların, mal ve hizmetlerin şehir içi ve şehirlerarası taşınmasının kolaylığı ve seviyesidir. Sadece trafik odaklı bir bakış açısından çok daha akıllıcadır, çünkü insanların ve malların hareket etmesinin daha etkili yollarının bulunmasına yardımcı olur. Mobilite yaklaşımında kollektif taşımacılık türlerine (örneğin araç paylaşımı, birbiriyle iletişim halindeki araçlar, otobüsler, trenler hatta bisikletler gibi) yüksek öncelik verilmektedir. Ülkemizden mobiliteye örnek olarak, taşınan ürünlerin veya hizmetlerin toplam miktarını artırmak için kamyon giriş yasağının olmadığı otoyolları, sadece otobüslere ayrılmış özel şeritli yolları verebiliriz.

Günümüzde ulaşım ile ilgilenen tüm şirketler, müşteri ile başlayan ve müşteri ile biten ulaşım hizmetlerini tasarlamak ve sunmak için stratejik bir yaklaşım olan “mobilite yönetimi” kavramını benimsemektedir. Mobilite yönetimi aslında ulaşım hizmetlerinin her birinin diğeriyle entegre olmasını sağlamak demektir. Toplu taşıma, özel işletmeciler, bisiklet ve arabalar gibi tüm ulaşım ağlarının, toplumun ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayan ulaşım seçeneklerini sunmak için beraberce çalıştığı bir sistemi içerir. Ulaşım hizmetlerinin entegrasyonundan bahsettiğimiz an “Bir hizmet olarak Mobilite (MaaS)” kavramına da giriş yapmış oluyoruz. “Bir hizmet olarak Mobilite (MaaS)” konsepti Finlandiya’da doğmuştur. Finlandiya ulusal ulaşım politikasında önemli bir rol oynayan konseptin fikir babası Sampo Hietanen’dir. Tüm ulaşım evrenini dijitalleştiren ve mevcut uygulamaların en iyilerini birleştiren çığır açan bir yenilik olarak kabul edilmektedir. Asıl katma değeri oluşturan yenilik tüm bu hizmetlerin entegre edilmesiyle sağlanmaktadır. Mobilite servislerinin hizmet alan tarafında bireyler, araç sürücüleri, ulaşım profesyonelleri ve kurumsal şirketler bulunmaktayken, hizmet sağlanan ana ürünler ise araç paylaşımı, havuz aracı, toplu ulaşım, feribot, otopark, taksi, bisiklet paylaşımı, otoyollar, fast-food ve tabii ki akaryakıt alışverişi bulunmaktadır.

“Bir hizmet olarak Mobilite (MaaS)”’nin olmazsa olmazı akaryakıt istasyonları demişken hemen sektör olarak bu konuda neler yapabiliriz konusuna değinmek istiyorum. Türkiye akaryakıt sektörü hem sadakat programlarında hem de teknolojik altyapı ve uygulamaların kalitesi açısından bence dünya ile yarışabilir seviyede. Ancak katma değerli servisler tarafından baktığımızda ilave gelirler yaratabilmek adına tüm bu programların artık akaryakıt harici hizmetleri de kapsayacak bir şekle dönüştürülmesi gerekiyor. Bireysel anlamda yani tek bir uygulama ile akaryakıt ödemesi yapılabilirken aynı uygulamanın otoyol ücreti için de kullanılabilmesi hatta otobüse binerken bile geçerli hale getirilmesi gerekiyor. Kurumsal müşteriler için de durum çok farklı değil. Şirketler de yakıt dışındaki ulaşım giderlerini tek bir muhatap ile tek bir sistem altyapısından yürütmek istiyor. Dolayısıyla bizim şu anda filo satış müdürü olarak adlandırdığımız çalışma arkadaşlarımızın ünvanları artık belki de katma değerli servisler satış müdürü olmalı. Akaryakıt dağıtım şirketlerimiz haricinde istasyonlarımıza da bu değişim içerisinde yepyeni fırsatlar doğuyor. Katma değerli hizmetleri sayarken araç paylaşım ve havuz aracından bahsetmiştim. İstasyonlarımız hem konumları hem de alanlarının büyüklüğü ile bu tip araçların park etmelerine oldukça müsaitler. Dolayısıyla bu tip mobilite çözümlerine ev sahipliği yapabilir durumdalar. Paylaşılan araçlara ev sahipliği yapmak demek hem akaryakıt satmak hem de marketlerimizden ve yıkama gibi diğer yan hizmetlerimizden gelir elde etmek demek.
Sektörümüzün akaryakıt marjları belirli bir düzeyde. Gelecekte de marjların ulaşabileceği seviyelerin hepimiz farkındayız. Dolayısıyla faaliyetlerimizin sürdürülebilirliğini sağlamak için sektörümüze yeni hizmetler ekleyerek yeni katma değerler yaratmak mecburiyetindeyiz.