Malta ve KKTC’de elektrik enerjisi

KKTC olarak bizim yapmamız gereken ise fuel oil’den doğal gaza dönüşüm esnasında elektrik üretimini sekteye uğratmamak için mevcut santrallerin çift-yakıta dönüştürülmesi, bu dönüşümle eş zamanlı olarak LNG tesisi için gerekli yatırımların yapılması hem daha ucuz hem de daha çevreci bir üretime geçmektir.

Malta gerek ada oluşu, gerek nüfusu, gerek kurulu güç ve yenilenebilir enerji kapasiteleri, gerekse elektrik üretiminde kullanılan makine tipi ve yakıt türü ile KKTC ile büyük benzerliklere sahip.

Geçmişte aynen KKTC’de olduğu gibi fuel oil ile çalışan, şimdilerde ise radikal kararlar ile doğal gaza dönüştürülen, bünyesinde kombine çevrim gaz türbini (buhar + gaz) üniteleri, çift-yakıtlı dizel (önceden fuel oil ile çalışan, gerçekleştirilen dönüşüm ile hem doğal gaz hem de fuel oil ile çalıştırılabilecek yapıya kavuşturulan çift yakıtlı) üniteleri ile KKTC için eşi benzeri az bulunan bir örnek teşkil ediyor.

Malta, bir ada ülkesi olması, gaz tedarikinde boru hattı inşasının pahalı ve uzun inşa süreleri gerektiren bir proje olması sebebiyle, doğal gazı -162°C’ye kadar soğutulup hacminin 600 kat küçültülmesi ile gemilerle sıvı halde taşınabilen ve depolanabilen LNG (Liquified Natural Gas – sıvılaştırılmış doğal gaz) formunda tedarik etmektedir.

Sıvı olarak tedarik edilen gaz, üzerinde gaz boru hattı ve gaz transfer istasyonu bulunan bir iskele aracılığıyla depolanmakta olduğu FSU’dan (Floating Storage Unit – Yüzer Depolama Ünitesi) karaya iletiliyor, burada Regasification (Gazlaştırma) ünitesi vasıtasıyla sıvı formdan gaz formuna dönüştürülerek yakıt olarak kullanılmak üzere elektrik santraline pompalanıyor.

Doğal gaz ile elektrik üretiminde, doğal gazın kimyasal yapısı sebebiyle fuel oil’de olduğu gibi SOx, NOx ve partikül (kül) salınımları mevcut olmaması, fuel oil’den farklı olarak SOx, NOx ve partikül filtreleme ihtiyaçlarını ve bu filtrelerin ilk yatırım ve işletme maliyeti yüklerini ortadan kaldırırken, fuel oil’den daha yüksek olan kalorifik değeri ile de hem daha çevreci hem de daha verimli bir elektrik üretimine de imkan sağlıyor.

Enerji talebinin en yüksek olduğu yaz sezonunda gördükleri puant enerji 450 MW iken kurulu güçleri ise 538 MW’dır. Peki talepleri 450 MW’a kadar çıkabiliyorken neden 538 MW kurulu güçleri var? santrallerindeki en büyük ünite 80 MW ile gaz türbinleri. En büyük üniteleri olan bu türbinlerden her hangi birinde yaşanacak olası bir sorunda, arz güvenliğini sağlamak ve ülkeyi enerjisiz bırakmamak için sahip oldukları en büyük ünite kadar yedek kapasiteye sahip olmanız gerekmektedir.

538 MW – 450 MW = 88 MW, işte tam olarak bu fazla kapasitenin sebebi budur.

Doğal gaz ile üretim yapan 538 MW’lık santrallerinin yanı sıra Malta-Sicilya arası 200 MW’lık bir denizaltı enterkonnekte (AC) kablosuna ve Malta geneline yayılmış toplam 95 MW güneş enerjisi santraline sahipler.

Toplam enerji ihtiyaçlarının yaklaşık yüzde 20-30’unu enterkonnekteden elde ederken, yine elektrik ihtiyaçlarının yaklaşık yüzde 8-10’unu güneş enerjisinden elde edip, geri kalan enerji ihtiyaçlarını ise LNG’den tedarik etmektedirler.

Enterkonnekteden gelen elektrik fiyatı doğal gaz ile üretim maliyetinden düşük olduğu saatlerde enterkonnekteyi tam yükte çalıştırırken, doğal gaz ile üretim maliyetinin enterkonnekteden daha düşük olduğu saatlerde de doğal gaz ile üretimi maksimize ediyor, gündüz saatlerinde ve hava şartları olumlu olduğu koşullarda ise güneş enerjisinden mümkün olduğunca faydalanarak doğal gaz ile üretimi düşürüp maliyetleri ellerinden geldiğince düşürüp, tüm bu sistemleri ve şebekelerini ise doğal gaz ile çalışan baz santraller ile regüle ederek mümkün olan en optimum çözümü sağlıyorlar.

KKTC olarak bizim yapmamız gereken ise fuel oil’den doğal gaza dönüşüm esnasında elektrik üretimini sekteye uğratmamak için mevcut santrallerin çift-yakıta dönüştürülmesi, bu dönüşümle eş zamanlı olarak LNG tesisi için gerekli yatırımların yapılması hem daha ucuz hem de daha çevreci bir üretime geçmektir.

Tabii ki yapılması gerekenler yalnızca doğal gaz ile sınırlı değildir. Güneş enerjisinde Avrupa ortalamasının üzerinde sahip olduğumuz güneşlenme sürelerinden maksimum şekilde faydalanmak gerekiyor. Şebekeye zarar vermeden güneş enerjisi kapasitemizi arttırabilmenin yolu ise daha büyük bir şebeke ile enterkonnekte bağlantı kurmak ve depolama/dengeleme sistemlerine yönelmekten geçmektedir.

Maalesef ülkemizde zaman içerisinde “doğal gaz-güneş enerjisi-enterkonnekte”nin birbirine alternatif oldukları gibi bir algı oluşturulmuştur ve bu tamamen yanlıştır. Doğalgaz-güneş enerjisi-enterkonnekte birbirinin alternatifi değil tamamlayıcısıdır. Şebeke arz güvenliği ve enerji çeşitliliğini arttırmak ve çağın gerekliliklerini yakalamak her üçüne de doğru oranlarda yatırım yapmaktan ve bu yatırımları Malta’da olduğu gibi doğru formül ile şekillendirerek kullanmaktan geçmektedir. Bu bakımdan Malta, KKTC için eşsiz bir örnektir ve Amerika’yı baştan keşfetmeye lüzum yoktur. Nitekim Güney Kıbrıs da birebir aynı yolu izlemekte, bu doğrultuda LNG yatırımlarına başlamış ve enterkonnekte için de üzerlerine düşeni yapmaktadırlar. KKTC olarak bizim üzerimize düşen de hiç vakit kaybetmeden yatırımlara başlamaktır.