KKTC’de elektrik üretiminde fuel oil’den doğal gaz’a geçiş

 

404 MW olan kurulu gücün tamamı heavy fuel oil ile üretime dayalı ve büyük çevresel problemlere sebep oluyor. Yakıtı fuel oil’den doğal gaza çevirerek AB Çevre Yasaları ve 2020-2030 hedefleri uyarınca belirlenen emisyon limitleri içerisinde, daha çevreci bir üretim modeline geçmek, çok daha mantıklı bir seçenek olarak önümüzde duruyor.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) elektrik enerjisi kurulu gücünün, KIBTEK’in sahip olduğu 2 adet 60 MW buhar türbini, 8 adet 17 MW dizel makina, AKSA’nın da 8 adet 17.5 MW dizel makina ve 1 adet 8 MW’lık atık ısı buhar kazanı ile birlikte toplam 404 MW, operasyonel emreamade gücümüzün 336 MW olduğundan ve bunun yanı sıra Ağustos 2020 tarihi itibarı ile de toplam 61 MW da özel ve tüzel kişilerin kurmuş olduğu GES’lerin mevcudiyetinden önceki yazılarımda bahsetmiştim.

404 MW olan kurulu gücümüzün tamamı heavy fuel oil (HFO) ile üretime dayalı ve büyük çevresel problemlere sebep oluyor. Elektrik üretimi sonucunda açığa çıkan katı atıklar hem kara hem deniz hayatını tehdit ederken, özellikle SOx, NOx, CO ve partiküllerden oluşan baca gazı salımları ise halk sağlığını olumsuz olarak etkileyerek büyük bir tehdit oluşturuyor. Sağlık ve çevre açısından gerekli şartların sağlanabilmesi için mevcut sistemde filtre yatırımları yapılması gerekiyor lakin bu yatırımların çok yüksek ilk yatırım ve işletme maliyetleri bulunuyor. Uzun vadede mevcut demode sisteme yüksek maliyetli filtre yatırımları yapmak yerine, yakıtı fuel oil’den doğal gaza çevirerek AB Çevre Yasaları ve 2020-2030 hedefleri uyarınca belirlenen emisyon limitleri içerisinde, daha çevreci bir üretim modeline geçmek, çok daha mantıklı bir seçenek olarak önümüzde duruyor. AB Çevre Yasaları bu noktada yalnızca teknik olarak kısıtlamakla kalmamakta, yine aynı yasa ve hedefler uyarınca 2020 yılı sonu itibariyle yüzde 1 Kükürtlü fuel oil yerine yüzde 0.5 Kükürtlü fuel oil kullanımına geçilmesi hedeflenmekte, bu geçişin de yakıt maliyetlerini ortalama yüzde 20 arttırması öngörülüyor.

Doğal gaz, yandığında ihmal edilebilir miktarda kükürt oksitler (SOx), civa (Hg) ve partiküler madde (PM10) üretir.  Doğal gaza geçişle SOx konsantrasyonu belirgin şekilde düşecek, toz ise oluşmayacak. Dolayısı ile fuel oil kullanımında gereksinim duyulan De-SOx, NOx ve PM arıtma sistemlerine ihtiyaç duyulmayacaktır. Fuel oil kullanımından kaynaklı yakıt altı atık (slaç) da oluşmayacak. Bu bağlamda 2018 yılında KIBTEK Yönetim Kurulunun almış olduğu karar çerçevesinde, KTMMOB (Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) ile KIBTEK arasında bir protokol imzalanmış, imzalanan protokol ile birlikte elektrik enerjisi üretiminde fuel oil’den doğal gaza geçiş için çalışmalar başlamıştır.

Doğal gaza geçiş için başlatılan çalışmalar çerçevesinde, ortaya çıkan ihtiyaç doğrultusunda ODTÜ’de sürece dahil edilmiş, Teknecik Elektrik Santrali kıyısı, Güzelyurt Körfezi ve Kalecik Koyu meteorolojik koşulları detaylı olarak araştırılmıştır. Fizibilite çalışmaları çerçevesinde; batimetri haritası, zemin kesitleri, oşinoğrafik çalışma, jeofizik çalışma, jeoteknik çalışma, rüzgar-dalga iklimi ve dalga ilerlemesi sayısal modelleme çalışması, tsunami tehlike ve risk analizi çalışması, mooring sistem analizi, biyolojik oşinoğrafi çalışması yapılmış, FSRU-LNG dolfen tesisi gemi manevrası 3B Simülasyonu ve risk değerlendirme çalışmaları ise sıradaki çalışmalardır.

Ortak çalışma grubumuz, fuel oil’den doğal gaza geçişte, boru gazına kıyasla LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) kullanımının daha ekonomik olduğunu, LNG depolamak ve gazlaştırmak için ise karada LNG Terminali yerine FSRU gemisinin (Floating Storage Regasification Unit – Depolama ve Yeniden Gazlaştırma Tesisi) en makul çözüm yöntemi olduğunu öngörmektedir. LNG, doğal gazın atmosferik basınçta yaklaşık olarak -162 C’ye soğutulması ile elde edilen, kokusuz, renksiz ve zehirli olmayan sıvı fazda bir yakıttır. Sıvı fazda taşınır ve depolanır, gaz fazında ise tüketime sunulur. Doğal gazın sıvılaştırılması aşamasında, bünyesinde bulunan ağır hidrokarbonlardan arındırılması, LNG’nin doğal gaza kıyasla daha temiz ve daha yüksek enerji değerine sahip olmasını sağlamaktadır.

2010 – 2020 yılları arasında elektrik enerjisi üretimi için toplamda 3.423.748 metrik ton fuel oil tüketilmiş olup bunun 1.999.875 metrik tonu Teknecik’te 1.423.873 metrik tonu da AKSA’da, tüketilmiştir. Bu 10 yıllık süreçte gerçekleşen fuel oil ve LNG fiyatlarını eşdeğer tüketim miktarları ile birlikte karşılaştırdığımızda, fuel oil yerine LNG ile elektrik üretimi yapılmış olsaydı, yakıta yapılan harcamadan yaklaşık olarak 590.690.000 $ tasarruf edilmiş olacağı, bunun ise elektrik üretim maliyetlerinde yaklaşık yüzde 35’lik bir ucuzlamaya tekabül edeceği gerçeği karşımıza çıkıyor.

Fuel oil ile elektrik üretimden doğal gaz ile üretim modeline geçilmesinin, çevre, sağlık ve ekonomik açılardan tartışılmaz faydaları olacağı aşikardır. Diğer yandan hem adamızın bulunduğu jeopolitik konum, hem Güney Kıbrıs’ın doğal gaz alanında atmış olduğu adımlar, hem de Kıbrıs çevresinde gerçekleşmesi muhtemel büyük ölçekli doğal gaz yatağı keşifleri doğal gaz konusunu bambaşka boyutlara taşıyabilecektir. Kuzey Kıbrıs olarak bizim de bu gidişata kayıtsız kalmamamız ve gerekli yatırımları zamanında yapmamız gerekiyor. Malta hem ölçek hem de fiziki benzerlikleri ile ülkemiz açısından çok önemli bir örnektir. Önümüzdeki yazımda da Malta örneğini detaylı olarak sizlere aktaracağım.