İran yaptırımları sonrası petrol fiyatları

İran operasyonel konulardaki kısıtlar kalkar kalkmaz Suudi Arabistan, Irak ve Rusya’ya kaptırmaya başladığı Avrupa-Akdeniz piyasasında yaptırımlar öncesi sahip olduğu pazar payına yeniden ulaşmayı hedefleyecektir. Bu yüzden Arabistan, Rusya ve Irak petrolü ile rekabet edecek ve gerekirse iskonto yapma yoluna gidecektir.

Epey bir süredir zaten başı aşağıda dolaşan petrol fiyatları, Aralık sonuna doğru ABD’nin 40 yıldır uyguladığı ham petrol ihraç yasağını kaldırması ve Ocak ortasında İran’a uygulanan uluslararası yaptırımların kaldırılmasıyla birlikte tabiri caizse yerlerde sürünmeye başladı.

Petrole boğulan bir fiziki petrol piyasası

Uluslararası Enerji Ajansı’nın 19 Ocak’ta yayınladığı Aylık Petrol Sektörü Raporu, 2016 yılının ilk yarısında arz fazlasının günlük ortalama 1,5 milyon varil (mb/d) seviyesine çıkması nedeniyle piyasaların petrole boğulacağını, dolayısıyla fiyatlardaki düşüşün devam edeceğini belirtiyordu. Aynı gün, Uluslararası Para Fonu IMF, 2016 yılı için global ekonomik büyüme oranı öngörüsünü yüzde 3,4’e indirdi. Ekim 2015 öngörüsü ile karşılaştırıldığında her ne kadar küçük bir revizyon gibi gözükse de, özellikle gelişen piyasa ekonomileri yanında Amerikan ekonomisinde de büyümenin daha zayıf olacağı beklentisi global petrol talebinin beklenenden daha zayıf olacağının sinyalini verdi.

Amerikan Merkez Bankası Fed’in (Fed gerçi merkez bankası değil ama neyse) faiz artırımına gitmesi, bazı önemli petrol tüketici ülkelerde kışın nispeten yumuşak geçmesi, sübvansiyonların kaldırılmasıyla nedeniyle bazı ülkelerde petrol ürünleri fiyatlarının birdenbire pahalanması, güçlü Amerikan doları gibi nedenler yüzünden petrol fiyatları üzerinde zaten bir baskı vardı.

Arz cephesindeki gelişmeler de cabasıydı. Amerikan ham petrolü taşıyan ilk tanker Avrupa piyasalarına 20 Ocak’ta ulaşmıştı. Düşen petrol fiyatları Amerikan kaya petrolü üreticilerini ha vurdu ha vuracak deniyordu ama üretimde dişe dokunur bir düşüş henüz görülmüyordu. Üstelik aylardır sürekli düşmekte olan açılan sondaj sayısına rağmen Amerikan petrol üretiminde kayda değer bir düşüş gözlenmedi. Arzın talepten çok daha hızlı artması nedeniyle şişen stokların fiyatlara yaptığı baskı da cabası.

Beklentilerin önemli rol oynadığı bir kâğıt varil piyasası
Günlük, haftalık, hatta aylık istatistiklerin çoğunlukla tahminden ileri gitmediği bir piyasada petrol fiyatlarının 18 ay içerisinde 150 dolardan 27 dolara inmesini salt arz ve talep koşullarına bağlamak doğru olmadığı gibi yeterli de değildir. Tecrübem bana öyle söylüyor. Islak varil piyasası olarak da adlandırılan ve yukarıda ana hatlarını çizmeye çalıştığım fiziki varil piyasasına paralel olarak, petrol üretim ve tüketiminin herhangi bir kısıtlamaya sahip olmadığı kağıt varil piyasasındaki gelişmelere de yakınmak bakmak gerekir.

Kağıt varil piyasasına yön ve hız veren temel etmenlerin başında fiziki piyasadaki mevcut arz-talep koşulları ve gelecekle ilgili beklentiler gelmektedir. Bu beklentilerin fiziki petrol piyasasıyla doğrudan ilişkisinin olup olmaması şart değildir. Yani finansal piyasaları ve spekülasyonu, bu arada da Keynes’in de bahsettiği hayvani dürtüler/içgüdüleri (animal spirit) göz ardı etmemek gerekir. Birbirlerini gözlemleyen simsarların piyasada yarattığı satış baskısı buna bir örnek olarak gösterilebilir.

Diğer yandan, kağıt varil piyasasında oluşan varil fiyatının fiziki piyasadaki varilin fiyatını hiç etkilemediğini söylemek de doğru olmaz. Bir anlamda “tavuk mu yumurtadan yoksa yumurta mı tavuktan çıkar” misali.

Beklentilerin şekillenmesinde OPEC’in ve jeopolitik gelişmelerin etkisi de göz ardı edilemez.
OPEC, 4 Aralık’taki son toplantısında 30 mb/d üretim kotasından bile bahsetmez oldu. Hangi fiyattan olursa olsun pazar paylarını korumak için mücadele etmeleri beklenen Suudi Arabistan ve Rusya’nın üretimi kısma konusunda flört edeceklerine ise pek prim verilmedi.
Jeopolitik gelişmeler, genelde piyasanın dar olduğu zamanlarda fiyatları tetiklemekte önemli rol oynayabilir. Piyasanın petrole boğulduğu zamanlarda ise pek kale alınmayabilir. Son zamanlarda jeopolitik cephede yaşanan bazı olumsuz gelişmelerin bile petrol fiyatlarını yukarıya çekmeye yetmemesi buna bir örnek. Daha bir kaç yıl önce, Nijerya’da bir polis karakoluna saldırı yapıldı diye gün içi petrol fiyatlarının bir kaç dolar zıplaması normal sayılıyordu. Ama gelin görün ki şimdilerde Libya’nın ihracat terminalleri ve boru hatlarına zarar veren saldırılara petrol fiyatları duyarsız kalıyor. Örneğin, Ocak ayında Ras Lanuf ve Es Sidar ihracat terminallerine yapılan saldırılar sonucu 1 milyon varilden fazla petrol heba olup ülkenin petrol üretiminde ciddi düşüş yaşanmasına rağmen petrol fiyatları 30 doların altına inmişti.

İran’ın global petrol piyasasına dönüşü, dört soruyu beraberinde getirdi
Ocak ayında petrol fiyatlarındaki volatilite (değişkenlik ya da oynaklık) zirve yaptı. Bu yüksek volatilitenin, halihazırdaki üretimi absorbe edemeyen bir piyasanın İran’a uygulanan yaptırımlar sonrasında akacak ilave petrole verdiği tepkiden kaynaklandığını söylersek pek de yanılmış olmayız herhalde.
Gönder
ABD ve AB yaptırımlarının Ocak ayında kaldırılmasıyla dört yıldır günde ortalama 1 mb/d ihraç eden İran’ın global petrol piyasalarına aktif bir oyuncu olarak dahil olması dört soruyu beraberinde getirdi: İran’ın petrol ihracat artışının miktarı, bu artışın hangi sürede gerçekleşeceği, ek petrolün nereye satılacağı ve nihayet ihraç edilecek ek petrolün kalitesi.
İran’lı yetkililer, yaptırımlar kalkar kalkmaz piyasaya derhal günlük ortalama 500 bin varil (kb/d) petrol süreceklerini, diğer bir 500 kb/d petrolü de 6 ay içinde süreceklerini, yani bu yılın ikinci yarısında İran’ın petrol ihracatının toplamda 1 mb/d artacağını iddia etmektedirler. Bu miktar konusunda piyasada oluşmuş ortak bir görüş yok henüz. Olması da beklenmiyor. Ancak İran’lıların telaffuz ettiği miktar genelde tavan olarak alınıyor. Uzmanlar arasındaki ortak kanı, petrol piyasasına İran tarafından sürülecek ek miktarın (ki çoğu kişiye göre 600 kb/d civarında) OPEC üyesi olmayan petrol üreticisi ülkelerdeki üretim azalışına karşılık geleceği yönünde.

İran’ın yapacağı ilk iş şu ana kadar gemilerde stokladığı petrolü piyasaya sürmek olacaktır. İran’ın stoklarında ne kadar petrol olduğu sorusunun cevabını herhalde yalnızca İranlı yetkililer biliyor. Piyasa uzmanları tarafından telaffuz edilen miktarlar 35 ila 50 milyon varil arasında değişiyor. Bu miktarın yarısından çoğunun kondensat denilen çok hafif petrol olduğu tahmin ediliyor. Mevcut piyasa koşullarında bu kadar kondensatın kısa sürede eritilmesi pek kolay değil tabii ki. Fakat İran elinden öncelikle mümkün olduğu kadar kondensat çıkararak talebin daha fazla olacağı ham petrole yer ayırmak bir yana bu petrolü taşıyacak gemileri de boşa çıkarmak zorunda.

İran öncelikle Asya’daki müşterilerine daha fazla petrol satmayı deneyecek (Çin, Japonya ve Kore’ye daha fazla kondensat satmakla başlayarak) ve yaptırımlar nedeniyle sekteye uğrayan sigorta, bankacılık ve diğer bazı operasyonel konulardaki kısıtlar kalkar kalkmaz da Suudi Arabistan, Irak ve Rusya’ya kaptırmaya başladığı Avrupa-Akdeniz piyasasında yaptırımlar öncesi sahip olduğu pazar payına yeniden ulaşmayı hedefleyecektir. Bu yüzden Arabistan, Rusya ve Irak petrolü ile rekabet edecek ve gerekirse iskonto yapma yoluna gidecektir. Bu arada Asya piyasasındaki mevcut müşterilerini başkalarının kapmasına müsaade etmeyecektir.

İran’ın muhtemel hamleleri ve piyasaların tepkisi

Yüksek volatilitenin olduğu ve piyasanın doyduğu bir ortamda İran’ın piyasayı petrole boğması pek akılcı değil tabii ki. Fiyatların tabiri caizse yerlerde süründüğü bir piyasaya İran eğer iddia ettiği gibi günde ortalama 1 milyon varil petrol sürerse bazı uzmanların iddia ettiği gibi petrol fiyatları rahatça 20 dolara inebilir. İran’ın piyasaya bu kadar fazla petrolü hemen sürmesi, her ne pahasına olursa olsun piyasa payını koruma politikasını güden Suudi Arabistan’a bir anlamda arka çıkmak demektir ki bundan sadece petrol ithalatçıları karlı çıkar.

Hesapta Suudi Arabistan’ın amacı, Rusya ve bazı OPEC üyesi olmayan rakiplerine baskı yapmak, yüksek maliyetli petrol üreticilerini saf dışı etmek ve büyük yatırım gerektiren konvansiyonel projelerde gecikmelere yol açmak suretiyle pazar payını korumaktı. Ama evdeki hesabın çarşıya uymaması bir yana bu hatalı politika petrol fiyatlarını 30 doların altına indirdi. Geçen yıl yaklaşık 100 milyar dolar bütçe açığı veren Arabistan’ın (2014’teki açık yalnızca 18 milyar dolardı) döviz rezervleri hızla eriyerek 644 milyar dolara indi. Eğer böyle giderse 5 yıl içinde Arabistan ekonomisi köşeye sıkışabilir. Bu durumda ekonomiyi çeşitlendirmek, enerji fiyatlarını arttırmak ve hatta Suudi Aramco’nun bazı varlıklarını özelleştirmek veya halka açmak da Arabistan ekonomisi kurtaramayabilir. Petrol fiyatlarının Venezuela’yı ve Nijerya’yı ne hale soktuğu ortada.

İran eğer Arabistan ile “piyasa payımı arttıracağım” diye fiyat savaşına girerse kaybeder. Suudi Arabistan’ın Kuzey Batı Avrupa ve Akdeniz’deki ülkelere Şubat ayı için yaptığı iskontonun önceki aylardakinden fazla olduğu göz önüne alınırsa ne demek istediğim anlaşılır her halde. Yok, eğer uzun vadeli menfaatlerini koruma amacıyla yavaşça üretim kapasitesini arttırır, elindeki stokları mümkün olan en iyi fiyattan yavaşça elden çıkarır ve ayrıca üst düzey yetkililerinin her yerde ağzını açmalarını önleyerek piyasada gereksiz olumsuz hava yaratmamayı sağlayabilirse hem kendisi hem başkaları kazanır.

İran’ın muhtemelen üzerine düşeceği diğer bir konu OPEC olacaktır. Üretim ve kota konusunda organizasyondaki eski konumuna gelmek isteyecektir. Bölge politiği konusunda araları hiç iyi olmayan İran ve Suudi Arabistan, OPEC politikası konusunda yakında tekrar karşı karşıya gelecekler. İran, daha aktif bir rol üstlenmekle OPEC’in Arabistan’ın borusunun öttüğü bir kurum olmadığını göstermeye çalışabilir. Tabii ki Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’den tam destek alırsa.

Güçlü bir takıma sahip olmasına rağmen bu ikili arasındaki tabiri caizse nane molla olan ilişki nedeniyle Ruhani sosyo-ekonomik kalkınma cephesinde ağırlığını koyamıyordu. 17 Ocak’ta, yani yaptırımlar kaldırıldıktan bir gün sonra, Ruhani 2016-2017 bütçesini parlamentoya takdim ederken bunun ezikliğini yaşıyordu. Bütçede açıkça gösterilmemesine rağmen yapılan hesaplamalarla 35 ila 40 dolar arasında olacağı hesaplanabilecek bütçe petrol fiyat varsayımı ve 2016-2021 yıllarını içeren altıncı beş yıllık kalkınma planında öngörülen yüzde 8 büyüme hedefi Ruhani’nin işinin pek kolay olmayacağını gösteriyor. Bakalım bu ay sonuna doğru yapılacak iki yerel seçimden sonra durum ne olacak.

Önümüzdeki aylarda ayrıca kaya petrolü üreticilerinin OPEC’in ‘swing producer’ denen dengeleyici üretici rolünü ne derecede üstlenip üstlenmeyeceklerini ve finansal piyasalardaki gelişmelerin petrol fiyatlarını ne derece etkileyeceğini de hep beraber göreceğiz.

Sonuç itibariyle; büyük petrol üreticisi ülkeler arasında bir çatışma çıkmayacağı varsayımı altında ileriki aylardaki petrol arz ve talep görünümü ve beklentiler bize petrol fiyatlarının bu yıl ve muhtemel önümüzdeki yılın ilk yarısında düşük seviyelerde kalacağını göstermektedir. Sonrasında ise genel kanı petrol fiyatlarının yükselme eğilimine gireceği yönünde. Ama ben yine de ortada çok fazla bilinmeyen olduğu için fiyat tahmini yapmaktan kaçınmayı tercih ederim. Onun yerine çeşitli kurumların değişik zaman aralıklarında 2016 yılı için yaptıkları Brent tipi petrol fiyat tahminlerden oluşturduğum grafiği sizlere takdim ediyorum.
Bir sonraki sayıda tekrar sizlerle beraber olmak dileğiyle.