Hub olacağım demekle hub olunmaz

Artık kavram kargaşasına bir son verip ne olmak istediğimizi netleştirmemiz gerekir. Enerjide “merkez ülke” olmak ile “enerji merkezi” olmak aynı şey değildir. Eğri oturup doğru konuşalım. Gerçekte ne enerji merkezi ne de enerjide merkez ülke olabiliriz, çünkü enerji terimi kömür, petrol, gaz, nükleer, yenilenebilir enerji kaynaklarını kapsar.

Türkiye’nin jeo-stratejik konumunun ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Fakat bu konum Türkiye’yi bir enerji hub’ı yapmak için ne yeterli ne de gereklidir.
Kafa karıştırdım herhalde. Şimdi makarayı biraz başa saralım.
Şimdiye kadar hepimiz Türkiye’nin çevresindeki ülkelerde bulunan gazın dünya doğal gaz rezervlerinin yaklaşık üçte ikisine karşılık geldiğini, Türkiye’nin dünyanın en büyük ithalatçılarından olan Avrupa’ya bu gazı ulaştırmakta kilit rol oynadığını ve hatta bir haritada Türkiye üzerine sanki spagetti serpeştirilmiş gibi duran boru hatlarının gösterildiğini duymuş veya görmüşüzdür. Genelde çıkarılan sonuç ise Türkiye’nin enerjide merkez ülke veya enerji merkezi olması. Belki de ilk tepkimiz Güneş Tecelli gibi “vay anasını sayın seyirciler” demek olmuştur.

KENDİMİZİ KANDIRIYORUZ
Aslına bakarsanız, elalemin doğal gazının üzerimizden geçirilerek elaleme ulaştırılmasında köprü parası alıyoruz diye enerji hub’ı olacağımızı düşünmekle üç temel hata yapıyoruz ve hatta kendimizi kandırıyoruz.

Birincisi, “enerji” kelimesini kullanarak çok daha geniş bir çerçeve çiziyor ama sadece “doğal gazı” kast ediyoruz. İkincisi, çevremizdeki ülkelerdeki doğal gaz rezevlerini sanki doğruluğu tasdik edilmiş bir şeymiş göstererek global çapta bir yanılgının parçası oluyoruz. Örneğin, hepimizin kaynak olarak kullandığı BP enerji istatistiklerine bir bakın: Son 4 yıldır Irak ve Türkmenistan’ın gaz rezervlerinde hiç değişme yok, Azerbeycan’ın rezervleri bir çok yıl aynı seviyede kalmış ve hatta Cezayir’in rezerv rakamları 15 yıldır hep aynı. Detaylara girmeyeceğim ama şunu belirtmem gerekir ki bir ülkenin yıllarca ancak ürettiği miktar kadar doğal gaz keşfetmesi mümkün değil. Üçüncüsü, hub olacağım demekle hub olunmaz.

Öncelikle bu üç hatadan arınmamız gerekiyor. Bunun için bazı konularda uzlaşım sağlamak gerekir.
Artık kavram kargaşasına bir son verip ne olmak istediğimizi netleştirmemiz gerekir. Enerjide “merkez ülke” olmak ile “enerji merkezi” olmak aynı şey değildir. Eğri oturup doğru konuşalım. Gerçekte ne enerji merkezi ne de enerjide merkez ülke olabiliriz, çünkü enerji terimi kömür, petrol, gaz, nükleer, yenilenebilir enerji kaynaklarını kapsar.

MERKEZ KELİMESI HUB’DAN DAHA FAZLA ŞEYLERİ KAPSIYOR
“Enerji” terimini doğal gaza indirgesek bile bunu yapmamız için fırınlar dolusu ekmek yememiz gerekir. Merkez kelimesini Türkçemizde ingilizce “hub” kelimesinin karşılığı olarak kullanıyoruz ama bence merkez kelimesi hub’dan daha fazla şeyleri kapsıyor. Ben şahsen “enerji merkezi” kavramını kullandığımda üretici ve tüketicilerin yanında, enerji fiyatının belirlendiği, teknoloji ve servis şirketleri dahil bilimum yatırımcının, banka ve enerji finans sektörünün bir araya geldiği bir yeri kastediyorum.

Eğer enerji demekle doğal gazı kastediyorsak, o zaman hub ile ne kast ettiğimizi de açıklamak gerekir. Köprü, koridor, transit, geçiş düzergahı, kavşak gibi terimler ile hub arasında dünya kadar fark vardır. Şunu da belirtmek gerekir ki “hub” kelimesinin anlamı kimin ne için kullandığına göre değişiklik gösterir. Ayrıca “gas transit hub” ile “gas trading (ticaret) hub”ın aynı şey olmadığının altını çizmek gerekir. Farklı ülkelerdeki regulatörler, taşıma sistem operatörleri ve doğal gaz hub operatörlerinin “gas hub” tanımları da farklılıklar göstermektedir.

HENÜZ GLOBAL VEYA BÖLGESEL ÇAPTA BİR LNG HUB’I MEVCUT DEĞİL
Genel olarak gaz hub, çeşitli servisler sunarak ticaret faaliyetlerini kolaylaştıran fiziki veya sanal bir ticaret platformunu ifade etmektedir. Bir çeşit borsa olarak da adlandırabileceğimiz bu platformda arz talep dengelerine göre fiyatlar belirlenir. Uluslararası doğal gaz fiyatı derken aslında bölgesel bazda üç önemli hub’da oluşan benchmark (referans) fiyattan bahsediyoruz: bunlar bildiğiniz gibi İngiltere’deki National Balancing Point (NBP), Hollanda’daki Title Transfer Facility (TTF) ve ABD’deki Henry Hub’dır. Geçen ayki yazımda da belirttiğim gibi dünya LNG ticareti her yıl artmasına karşın henüz global veya bölgesel çapta bir LNG hub’ı mevcut değil.

Sahi, biz Belçika’daki Zeebrugge veya Avusturya’daki Merkez Avrupa Gaz Hub’ı gibi fiziksel bir hub mı yoksa NBP ve TTF gibi sanal benchmark hub mı olmak istiyoruz? Yoksa bu iki uç arasında kalan bir hub mı olmak istiyoruz? Bunu da netleştirmekte fayda görüyorum.
Avrupa’da bir düzine gaz hub’ı var. Güney Doğu Avrupa ve Doğu Akdeniz’de henüz bir hub yok. Olması gerekir mi? Evet, gerekir. Neden? En azından Avrupa doğal gaz piyasasının ve Avrupa Enerji Birliği’nin ilerideki sağlığı açısından.

Güney Doğu Avrupa ve Doğu Akdeniz’de henüz verimli ve etkin bir şekilde gaz alım-satımını sağlayan bir piyasa mekanizması ve spot fiyatları belirlemede kullanılabilecek bir fiyat mekanizması mevcut değil. Gaz alımlarının nerdeyse tamamı ikili anlaşmalar çerçevesinde uzun vadeli ve petrol fiyatına endeksli kontratlarla yapılıyor. Oturmuş piyasa şartları ve ülkeleri birbirine bağlayan boru hatları da olmadığından piyasalarda likiditeden bahsetmek de mümkün değil. Dolayısıyla söz konusu piyasalarda bir veya bir kaç oyuncu baskındır ki bunlar politik ve/veya ticari düşüncelerini piyasaya empoze edebilirler. Bir hub’ın varlığı piyasadaki tüm bu verimsizlikleri ve uygunsuzlukları sürdürülemez hale sokar.

Türkiye elverişli konumunu da gerektiği gibi kullanabildiğinde doğu-batı ve kuzey-güney gaz ticareti çerçevesinde yöresel bir gaz ticaret merkezi olabilir. Yani gaz ticareti yapılır, gelen gaz hacim el değiştirerek başka alıcılara satılır ve bu konuda hacim oluşturulur. Eğer hedef buysa tüm kamu bürokrasisi “gaz ticaret” hub/merkezi tabirini kullanmalı ve özel sektörü, medyayı, akademik çevreyi, sektörle ilgili tüm kurum ve kuruluşları bu kavramı kullanmaya teşvik etmeli ve hatta zorlamalıdır. Eğer ülkemizi üzerinden boru hatlarının geçtiği bir gaz taşıma alanı olarak görürsek bize habire boru döşenir ve buna mukabil metreküp başına taşıma ücreti verilir.

Türkiye’nin üretim merkezlerinden tüketim merkezlerine gaz akışı konusundaki planlarını hepimiz biliyoruz. Bir çok proje var. Azerbaycan’dan en az 10 bcm, Kuzey Irak’tan 10-20 bcm, Türkmenistan’dan 10-20 bcm, Doğu Akdeniz’den 8-10 bcm, İran’dan belki ilave bir 10 bcm, Türk Akımı da bir şekilde gerçekleşirse al sana 15-31 bcm daha. En iyi olasılıkla 100 bcm ilave gaz Türkiye’nin komşularından teorik olarak gelebilir. LNG yoluyla getirilebilecek ek miktar da cabası. Türkiye’nin ileride ne kadar doğal gaz kullanacağı meçhul. Bizim tahminlerimize göre 2025’te 48-70 bcm, 2030 yılında ise 50-80 bcm arası. O zamanlara kadar müddeti dolacak kontratlar yenilenmese bile Türkiye dış piyasalara çok ciddi miktarda gaz akışı sağlayabilir.
Ancak, hub olmak boru hatlarının çok ötesinde bir şeydir. Hub olacağım ya da olmak istiyorum demekle hub olunmaz.

HUB OLMAK İÇİN BAZI ŞARTLAR SAĞLANMALI
Hub olmak için bazı şartların sağlanması gerekir. Bunlardan bazıları ya da olmazsa olmazları şunlardır: şeffaf, liberal, işleyen bir gaz piyasası; rekabetçi bir toptan satış piyasası; standardize edilmiş kontrat ve ürün yelpazesi; temel piyasa istatistiklerine rahatça ulaşım; oturmuş bir spot piyasa; esnek bir gaz tedarik portföyü; yeterli miktada birbiriyle bağlantılı (interconnected) boru hatları ağı; boru hatları, LNG tesisleri ve doğal gaz depolama tesislerine üçüncü tarafın erişimi; sisteme farklı arz kaynaklarından yeterli miktarda ve esnek şartlarda girdi; giren gazın fiyatının mümkün olduğunca petrole endeksli yapıdan arındırılmış olması; sağlam bir hukuki temel; Clearing House (takas merkezi); politik arzu; piyasa ve ticaret kültürü; yeterli doğal depolama kapasitesi; önemli miktarda yurtiçi doğal gaz üretimi; piyasa hacmi ve likidite vesaire.

Türkiye’nin gaz hub’ı olması konusunda şimdiye kadar yazılmış yüzlerce rapor, makale vs’nin sizce kaçı bu konulara teker teker değiniyor, bilenler parmak kaldırsın. Hadi iki eli boş verdim, bir elin parmaklarını geçer mi?

EN AZ 10 YILLIK SÜREÇ
Yukarıda belirttiğim şartları sağlamak kısa bir süre içinde olmaz şüphesiz. Geçmiş deneyimler iyi ve başarılı bir hub olmak için boru hatları ve yeniden gazlaştırma tesisleri gibi alt yapıya üçüncü parti erişiminden itibaren en az 10 yıllık bir süreci işaret ediyor.

Türkiye bu sürecin neresinde? EFET’in (European Federation of Energy Traders) Avrupa gaz hub’larının gelişmesine ilişkin yaptığı bir çalışmanın geçen yılki güncellemesi Türkiye’nin hub gelişim skorunu 20 üzerinden 5,5 gösteriyor. Yani, Türkiye uzun ince bir yolun henüz daha başlarında.

Eğer Avrupa ile entegre ve gerçek anlamda bir hub olma arzumuz varsa, Avrupa Birliği kanunlarında tanımlandığı gibi liberal bir gaz piyasasına sahip olmamız ve ayrıca Avrupa Gaz Hedef Modelinde (European Gas Target Model) belirlenen kriter ve hedefleri benimsememiz gerekir. Bildiğiniz gibi gaz hedef modelinin temel amacı çoklu giriş-çıkış bölgerine sahip, iyi işleyen toptan satış piyasaları oluşturmaktır. Bu durumda, sistemdeki bir bölgeye giren gaz en azından ticari olarak o bölgedeki herhangi bir çıkış noktasına iletilir.

Ülkemizde henüz isteyen ithalatçı istediği yerden gaz ithal edemiyor, ithal edilen gaz serbest bir piyasada belirlenmeyen bir fiyattan satılıyor, piyasa liberal olmaktan oldukça uzak. Bir gaz şirketi CEO’sunun tam 2 yıl önce söylediği şu cümle kafamda yer etmiş nedense: Eğer piyasanızı liberal hale getirmezseniz başka piyasaların endeksleriyle gaz alırsınız.

Evet, 2001 yılında yayımlanan Doğalgaz Piyasası Kanunu o zamanlarda Avrupa şartlarına göre bile liberal bir kanundu. Ama uygulamada tökezlendi. Aradan 15 sene geçti. Türkiye enerji hub’ı olacak demeye devam ediyoruz ama hala liberal bir doğal gaz piyasasından bahsedemiyoruz.

GEREKLİ ŞARTALARA HENÜZ SAHİP DEĞİLİZ
Kimseyi eleştirmiyorum, sadece gerçek anlamda bir ticaret merkezi olmak için gerekli şartlara henüz sahip olmadığımızı ve bu şartları yerine getirmede ağır davrandığımızı ifade etmeye çalışıyorum. Doğal gaz piyasası reformlarını hızlandırmak bir yana iki seneden fazla bir süredir ortalarda dolaşıp akibeti halen meçhul olan yeni doğal gaz kanun taslağı bunun bir örneği değil mi?

Diyeceğim o ki, öncelikle gelecekte gitmek istediğimiz yerin koordinatlarını netleştirelim. Sonra bizi oraya getirebilecek köprüyü yani stratejiyi geliştirelim. Bu arada strateji kelimesinin de gerçekte ne anlama geldiğini öğrenelim ve kafamıza kazıyalım.
“Gönül Ne Kahve İster Ne Kahvehane, Gönül Sohbet İster Kahve Bahane” misali gönül aslında liberal ve işleyen bir doğal gaz piyasası ister, hub bahane.