Faturaların Hukuki Mahiyeti

GİRİŞ Ticaret Kanunu’nda tanımı verilmemiş olan fatura, genel özellikleri de dikkate alınarak şu şekilde tanımlanabilir: “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup ticari belge niteliğindedir.”1 Fatura Türk Ticaret Kanunu’nun 21. Maddesinde ve Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) md. 229 […]

Faturaların Hukuki Mahiyeti
Av. İrfan Coşkun
  • Yayınlanma30 Ocak 2017 09:45
  • Güncelleme5 Haziran 2017 15:28

GİRİŞ

Ticaret Kanunu’nda tanımı verilmemiş olan fatura, genel özellikleri de dikkate alınarak şu şekilde tanımlanabilir: “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup ticari belge niteliğindedir.”1 Fatura Türk Ticaret Kanunu’nun 21. Maddesinde ve Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) md. 229 -232 hükümlerinde düzenlenmiştir. Faturanın TTK.’da ve VUK’da düzenleniş biçimi, gayesi ve sonuçları farklıdır. Şöyle ki; Türk Ticaret Kanunu fatura ile ilgili hükümlerini, diğer vergi mükelleflerine nazaran daha fazla özen gösterme borcu olan (başka bir deyişle basiretli bir iş adamı gibi hareket etme mükellefiyetinde olan) tacir ve ticari işletmesini esas alarak düzenlemiş, buna karşılık Vergi Usul Kanunu vergi açısından tacir olsun veya olmasın, bir ticari işletme ile ilgili olsun ya da olmasın bütün vergi mükelleflerini göz önüne alarak düzenlemiştir.

FATURANIN İSPAT BAKIMINDAN HUKUKİ MAHİYETİ

TTK’nın Fatura ve teyit mektubu başlıklı 21. Maddesine göre;
Madde 21 (1) Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.

(2) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.

(3) Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.

Münderecatı ve ispat kuvveti ile ilgili olan tek hükmüdür. “Bu yasal düzenlemeden çıkan sonuç; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekli olduğu olgusudur. Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nın 23/2 maddesi uyarınca sonuç doğurması beklenemez.” 2

TTK m:21/2’ye göre bir faturayı alan kişi, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içeriğine itiraz etme hakkına sahiptir. Bu hüküm iki noktaya açıklık getirmektedir. Öncelikle faturayı alan muhatabın, sekiz gün içerisinde itiraz etme hakkı bulunmaktadır. İkinci olarak anılan süre içerisinde itirazın yapılmamış olmasının muhatabın fatura içeriğini kabul ettiği anlamına gelmesidir. Başka bir deyişle, faturanın doğruluğu hakkında muhatap aleyhine aksi ispatlanabilen adi bir karine meydana gelmektedir. Esas itibariyle burada ispat yükü yer değiştirecek ve fatura verende bulunan ispat yükünün, itiraz süresinin geçmesinden sonra faturaya itirazda bulunmayan tarafa yükletilmesi söz konusudur. İtiraz edilmemek suretiyle alıcı aleyhine yazılı kanıt niteliğini kazanan fatura içerinin aksi, ancak yazılı kanıt, ticari defter veya yeminle ispat olunabilir.

Faturaya süresi içinde geçerli bir şekilde itiraz edilmesi durumunda ise, faturayı düzenleyen kişinin içeriğin doğruluğunu başkaca deliller vasıtasıyla ispat etmesi gerekir.

Yargıtay içtihatlarına bakılacak olursa Yargıtay’ın 23. HD. 08.02.2016 tarih, 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı ilamına göre: “Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi takdirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır… Somut olayda davalının, davacı tarafından düzenlenen faturaları ticari defterine kaydetmiş olduğu, bu faturalara süresinde itiraz ve iade ettiğine ilişkin savunma ve delil ileri sürmediği, bu yönde temyiz itirazında da bulunmadığı dikkate alındığında, davacının alacağının varlığının HMK. 222. maddesi uyarınca ispatlanmış olduğunun kabulü gerekmektedir.” denilmiştir.

TİCARİ DEFTERLERİN İBRAZI VE DELİL OLMASI

Gerek faturaya süresinde itiraz edilmediğinden ispat yükünün muhataba geçmesi durumunda, gerekse de faturalara süresinde usulüne uygun biçimde itiraz edilmesi durumunda fatura düzenleyenin borcu ispatlaması durumunda her iki taraf da HMK madde 222 kapsamında ticari defterler aracılığıyla iddialarını ispat edebilecektir.

MADDE 222 – (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.

Sonuç itibariyle faturalara süresinde itiraz edilmemesi yahut faturalara süresinde itiraz edilmesi hallerinde tarafların iddialarını ispatlayabilmesi bakımından ticari defterler ancak tarafların hem kendi defterinde bulunması gereken şartlar hem de karşı tarafın defterinde bulunması gereken şartların birlikte bulunması ve defterlerin usulüne uygun tutulması halinde iddialarının ispatı bakımından delil niteliğini haiz olabilecektir.

Nitekim yukarıda ifade ettiğimiz ve yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere, 8 gün içerisinde faturalara itiraz edilmemiş olması tek başına alacağın varlığına delil teşkil etmemektedir. Uyuşmazlık halinde faturayı düzenleyen taraf sözleşme konusu edimi yerine getirdiğini ispat etmekle mükellef olup, faturaları düzenleyen tarafın sözleşme konusu edimi yerine getirdiğini ispat etmesi alacağın varlığının ispatı açısından gereklidir.

1) Yargıtay İBK’nın 27.06.2003 tarihli, E.2001/1 numaralı ve K.2003/1numaralı kararı.