Enerjide 2024 gerçeği

Kıbrıs adasında izole bir ada şebekesi olmanın sorunlarını ve zorluklarını hem GKRY hem de KKTC yaşıyor. Ada elektrik üretiminin tamamına yakınını fuel oil ile sağlıyor ve elektrik enerjisi fiyatları Avrupa ortalamalarının üzerinde seyrediyor. Karbon emisyonları, çevre kirliliği, izole şebeke yapısı gibi sıkıntılar Ada’nın genel sorunları arasında yer alıyor.

Çevre ülkeler ile elektriksel enterkonnekte bağlantısı olmayan Kıbrıs adasında, izole bir ada şebekesi olmanın sorunlarını ve zorluklarını hem Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) yaşamaya devam ediyor. Ada genelinde elektrik üretiminin tamamına yakını fuel oil ile sağlanıyor. Adanın her iki yanında da elektrik enerjisi fiyatları Avrupa ortalamalarının üzerinde seyrediyor.

Bunun yanı sıra GKRY karbon emisyonlarındaki limit aşımlarından dolayı AB standartlarına göre cezai uygulamalar ile de karşı karşıya. Kuzey Kıbrıs’ta ise oluşan hava ve çevre kirliliğinin faturası ise halka çıkıyor. Kıbrıs adası güneş enerjisinde Avrupa’nın en yüksek potansiyeline sahip ülkesi olmasına rağmen toplam kurulu güçte istenilen düzeyin çok uzağında. Bunun da sebebi yine izole şebeke yapısı.

Peki yukarıda belirtilen ve ada genelinde ortak olan sıkıntıların aşılması için neler yapılıyor? Enterkonnekte bağlantı noktasında ne durumdayız? Enterkonnekte bağlantı sorunlarımızı çözer mi? Bir bağlantı olacaksa hangi şartlarda olmalı? 2024 yılında nerede olacağız? Bu soruların cevabını aramaya çalışalım;

Hem Kuzey’de hem de Güney’de teknik ve siyasi olarak mevcut sorunların çözümünde enterkonnekte bağlantının önemi ve gerekliliği en az on yıllık süreçten beridir kabul görürken bu konuda çeşitli girişim ve çalışmalar yapılıyor. Gelinen noktada adanın güneyinde çok önemli iki uluslararası enterkonnekte projesi hayata geçme aşamasında.

Birincisi “EuroAsia Interconnector” olarak isimlendirilen ve İsrail-Güney Kıbrıs-Yunanistan(Girit) arası denizaltı kablo bağlantısı projesi. 1.000 MW kapasitesindeki denizaltı kablo projesinin yaklaşık 1.750 km uzunluğunda ve 3 km derinliğinde olacağı açıklanmıştı. Projeye göre, yaklaşık iki milyon insanın enerji ihtiyacının karşılanması öngürülüyor. Proje aynı zamanda gerek mesafe gerekse de derinlik olarak Avrupa içerisinde yapılmış en büyük denizaltı kablo bağlantısı olma özelliğine sahip.

Yaklaşık 3.1 milyar dolara tamamlanması öngörülen projenin son onayı geçtiğimiz Temmuz ayı içerisinde gerçekleştirilerek uygulama aşamasına geçildi. Böylelikle Aralık 2023 tarihinde projenin tamamlanması bekleniyor. Bunun devamında ise “EuroAfrica” denizaltı kablo bağlantı projesi hayata geçirilmesi planlanıyor. Bu bağlantı ile Afrika Kıtası, Mısır – Güney Kıbrıs – Yunanistan bağlantısı sayesinde Avrupa kıtasıyla bağlanmış olacak.

Bakıldığı zaman İsrail ve Güney Kıbrıs bu projeler ile izole şebeke olmaktan kurtulurken, özellikle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bölgenin en önemli enerji geçiş üstlerinden birisi olma özelliğini kazanmış olacak. Bahse konu projelerin sağlayacağı ekonomik katkıların ise yaklaşık on milyar dolar olacağı hesaplanıyor.

Peki KKTC bu konuda ne durumda?

Yıllardır Türkiye ile devam eden çalışmalar henüz bir sonuca ulaşabilmiş değil. 95 km uzunluğunda ve yaklaşık 400 milyon dolar yatırım maliyeti öngörülen 2X400 MW denizaltı kablo bağlantısı çalışmalarında bir ilerleme sağlanabilmiş değil.

Bunun nedenlerine bakıldığında ise;

Öncelikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı olarak enterkonnekte bağlantının aslında bir dışa bağımlılık değil tam aksine yenilenebilir enerjiden daha fazla faydalanmak, daha güvenilir ve sürdürülebilir enerji arzı anlamına geldiğinin anlaşılması için ne yazık ki geç kalındığı görülüyor. Enterkonnekte bağlantının yapılabilmesi için bunu ilk önce KKTC vatandaşlarının talep etmesi gerekiyor. Öte yandan yüksek rakamlarla yapılan alım garanti anlaşmaları ve bu santrallerin de ülkemizdeki diğer santraller gibi çevre dostu olmayan modeler olması bu konunun ilerlemesinde ciddi önyargılar yaratıyor. Bu önyargıları kırmak ise bizlerin elinde.

Kablo ile bağlantı demek alım garantisi anlamına gelmiyor. Dışa bağımlılık ise hiç değil. Yeter ki ne istediğimizi bilelim ve boşlukları biz dolduralım. Dünyada ülkeler arası enterkonnekte projelerde ülkeler arası anlaşmayla (Joint Venture modeli) şirketler kuruluyor. Bu şirketleri ülkeler kendi aralarında belirledikleri kriterler ile yönetiyor. Böylece hem projenin sahibi ya da sahiplerinden birisi olurken hem de işletiminde birinci derecede etkin oluyor. Bu şekilde hem ülkedeki istihdama katkı sağlanabilecek hem de böylesi teknolojilerin ülkemize kazandıracağı teknik bilgi üstünlüğü de önemli bir avantaj sağlayabilecek.

Dediğimiz gibi ihtiyaç net ise bunu yapabilmek için istekli olmak ve ülkemiz için en doğru yolu bizim belirlememiz ve ortaya çıkarmamız gerekiyor. Bunu yapmadıkça ne ENTSO-E ne de Türkiye bunu bize hazır şekilde sunmayacaktır.

Peki 2024 yılında KKTC’yi elektrikte neler bekliyor?

Bugünden 2024’e baktığımızda ise kapkaranlık bir tablo olduğunu görüyoruz. 2024 Mart ayında AKSA ile olan anlaşmanın süresinin dolması, enerji arz güvenliği için henüz ülkede bir planlamanın hayata geçirilmemiş olması ve yukarıda da anlatıldığı üzere 2024 yılında GKRY’nin enterkonnekte bağlantılar ile birlikte Avrupa’daki en önemli enerji geçiş noktalarından birisine dönüşmesi tablonun neden karanlık olduğunu ortaya koyuyor.

O gün geldiği zaman bugün KKTC-GKRY arasındaki enterkonnekte bağlantı hala yürürlükte olacak mı? Biz de bu vesile ile dolaylı yoldan AB şebekesine bağlanacak mıyız? O günkü siyasi konjonktür ne olacak? Bu soruların cevaplarını bizim vermemiz mümkün değil. Enerji konusu tüm ülkeler için hem ekonomik hem de stratejik olarak en önemli konulardan birisi. Ayrıca konu Doğu Akdeniz’le de bağlantılı ise sadece bir adım sonrasını değil çok daha fazlasını planlamamız gereken bir satranç oyunu içinde olduğumuzun farkında olmalıyız. Mevcut gidişata baktığımızda gelişmelerin ve yaşanacak sürecin farkında olmadığımız bariz şekilde ortada. Oyunun içinde yer alamayınca yapılacak veryansınların da demogojik bir söylemin ötesine geçemeyeceği de aşikardır. Son olarak şunun altını çizmeliyiz ki; bugünü iyi analiz edemezsek geleceği inşa etmek bir yana idame dahi edemeyiz.